- Taassuplaştırılan din islam değildir

Adsense kodları


Taassuplaştırılan din islam değildir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Thu 18 November 2010, 02:55 pm GMT +0200
Taassuplaştırılan Din İslam Değildir


Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar     

İşte onlar Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği

Kimselerdir ve onlar sağduyu sahipleridir. (Zümer 18)

 
Hedef karşınızda durmakta, mesafe uzak. Hedefi görmekte zorlanıyorsunuz hatta. Ayrıntısıyla göremediğiniz cisme doğru atışınızı yapıyorsunuz. Durduğunuz yerdeki konumunuz itibariyle hedefe ne kadar doğru açıdan nişan alıyorsanız o kadar yüksektir vurma şansınız. Ufak bir sapma hedefin çok uzağına düşen bir atışla karşı karşıya bırakacaktır sizi. Onun için hedefe doğru açıdan bakmak aradaki mesafe uzadıkça ehemmiyet kazanır.

 

Elçi’ye, Efendimiz’e(sav) en yakın ilk nesilden uzaklaştıkça bu sapma daha ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Hedef açısı sapmış, yığınlar halinde İslam’ı kabul sürecinde, geçmiş inanış ve alışkanlıklardan da yeni din anlayışına transferler olmuştur. Sahabenin ayetlerle inşası ( ki onların ayetleri safha safha alıp tatbik ettikten sonra yeni gruba geçtikleri Hz.Ömer (ra) kanalıyla haber verilmekte) tedrici bir süreçtir ve bunun neticesinde İslam’ın temel prensiplerini, esprisini kavramışlar, önlerine çıkan müşkülatlarda temel prensiplerden hareketle çözüm yolları geliştirmişlerdir. Bunu geçmiş inanış ve alışkanlıklarından sıyrılarak yapabilmişlerdir. Yani bu muazzam inkılabın yalnızca Kur’an ve Sünnet ekseninde olduğunu görüyoruz.

 

Diğer taraftan Arabistan yarım adasının dışına yayılmaya başlayan İslam, diğer kavimlerin katılmasıyla yeni bir sürecin eşiğine gelmiştir. Büyük çaplı, kitlesel katılımların söz konusu olduğu bu dönem bugüne ışık tutan kritik bir dönemdir. Şuanda Anadolu’da yaşayan bizleri yakından ilgilendirmesi; bugünün İslam anlayışının içindeki sapmaların daha iyi tespiti için  bu ilk dönemler üzerinde durmamız, düşünmemiz ve sorgulamada bulunmamız gerekmektedir. Aksi takdirde gelinen bu noktada mevcut sapmaları tıpkı bugün zannedildiği gibi İslam medeniyetinin çeşniliğinin, zenginliğinin bir göstergesi sayma hatasına düşebiliriz.

 

İslam, Kur’an’ın vazettiği, Resulullah’ın (sav) da tatbik ettiği vahyi ilkelerken; bu sabit, şaşmaz veriler ışığında hareket etmek İslam olmaktır. Yoksa  İslam ile beraber teslim olunan, kabul edilen veya yaşanılan başka inanç, ilkeler varsa o zaman bu zenginlik değil İslam ile beraber başka bir inanca mensubiyettir, sapmadır. Fakat yukarıda da belirtildiği üzere kitlesel katılımların olduğu ilk dönemlerde bizi yakından ilgilendirmesi bakımından İran ve Orta Asya coğrafyasında kavimlerin İslam ‘ı  Kur’an ve Sünnet eksenli tedrici veya külli olarak öğrendiklerini söylemek hayli zordur. Çünkü İslam öncesi inanışların, alışkanlıklarının pratikte örnekleri halen devam etmekteydi. Öyle ki daha enteresanı aradan bin yıl geçmesine rağmen bu örneklere bugün dahi rastlamaktayız. Anadolu’nun birçok yöresinde halihazırda Anadolu genelinde, özeldeyse alevi ya da sunni Müslümanlarının  gelenek ve dini anlayış, davranışlarında İslam öncesi dönemden tevarüs edilen birçok örnek görebiliriz. Genelde bu sapma bilinçsizlikten kaynaklanmakta, davranışı sergileyen kişi ya da kişiler çoğu zaman iyi niyetli, samimi insanlar olarak nitelendirilebilir. Lakin inanç gibi önemli bir konuda akidenin temellerini vahiy eksenli oluşturmanın gerekliliği aşikardır. Aksi takdirde söylemde farklı pratikte farklı bir manzara ile karşılaşılabilir. Örnek vermeden evvel bunun temel sebebini tekrar vurgulamak faydalı olacaktır. İnanılması gereken temel hususların (akide) vahiy eksenli, kaynaktan öğrenilmemesi en öncelikli sebeptir. Bu doğrultuda çok önemli bir tarihi veriye ilerleyen satırlarda yer verilecektir. Anadolu’da şimdi yaşayan toplulukların söylem ve eylem dünyasından  sapmalara örnek verecek olursak bu sayede kitlelerin düşünce, inanç profilini  doğru bir biçimde elde edebiliriz. Yavuz Bülent BAKİLER’in Çekmegil özel sayısında anlatmış oldukları, kitlelerin bu durumu özelden genele bir seyirle şöyle örnekliyor : “Anam bazı akşam namazlarını iplik iplik ağlayarak kılardı… şaşıracaksınız : benim anam ölünceye kadar bir takım şaman inançlarıyla yaşadı. Bütün ısrarlarıma rağmen o şaman inançlarından vazgeçiremedim. Mesela benim anam, gider tekkelere-türbelere mum yakar, bez bağlardı. Ay ve güneş tutulduğu zaman, dışarı çıkıp teneke çalmamı isterdi. Bizi eşikte oturtmazdı.”1

 

Diğer taraftan da geçtiğimiz ay düzenlenen Abant Platformunda Alevi Müslümanları özelinde örneklere şahit olduk. Anadolu coğrafyasında İslam anlayışındaki sapmaların ne denli yaygın olduğunu başka bir açıdan görmek için bunları zikretmek gerekiyor. Tevbe eden kişiden 4 kişinin sorumlu olması, tevbesini bozan kişinin ikrarını bozduğundan yol düşkünü olacağı, Allah’ın eli olarak kabul edilen dedelik inancı, tavşan eti yememek gibi inanışlar bütünü kapsamasa dahi bu yaygın kabul, inanışlar  teori ve pratikte İslam dışı inançlardan ne kadar etkilenildiğini, yüzyıllar geçmesine rağmen bu etkinin nasıl sürdüğünü göstermesi bakımından hayli önemlidir.

 

Genel olarak Anadolu’daki mevcut İslam anlayışının köklerine dair önemli ipuçlarına bu örnek ve analizlerden elde etmekteyiz. Mevcut mezar-türbe kutsamacılığı, doğu mistisizminin “ ne olduğu anlaşılamayan ve ismi  “ derin bilgi ” ,“hakikat bilgisi” gibi şeyler olan boş, yararsız ne olduğu bilinmeyen”2 gizleri de yaşanılan İslam’ın referanslarının bir kısmının Kur’an ve Sünnet olmadığını İslam öncesi inanç ve yaşayışlar olduğunu bize göstermektedir.

 

Bu tespitlerle beraber vurgulamamız gereken diğer önemli bir husus daha bulunmaktadır. Tüm bu boş ve kökü İslam’da olmayan anlayış, davranış ve alışkanlıkların zaman içerisinde tabulaştırıldığı bugünkü İslam anlayışının hali pür melalinden aşikârdır. Halbuki yaşanılan İslam’da sahih İslam ‘dan parçalar,kırıntılar olmasıyla beraber önceki inançlardan transfer olan  bazı inanış, davranış ve alışkanlıklar olması kabul edilebilir, devam ettirilebilir bir şey değildir. Bazı akademisyenler sentezin zenginliğin bir göstergesi olacağı ve söz konusu transferlerin bu bağlamda eleştirilmemesi gerektiğini söylemektedirler. Halbuki bu kabul edilebilir, tevhid inancıyla ilişkilendirilebilir bir yorum olamaz. Lakin pratik böyle olmamıştır. Bu transfer ve sapmalara direnen, hakkı haykıran alim, önder ve imamlar her dönemde olmasına rağmen tabulaşan din anlayışı adeta İslam’dan ayrı bir İslam’ın oluşmasına sebep olmuştur. Söz konusu bu oluşum adeta merhum Şeriati’nin dediği gibi: “sürekli olarak tarihte bir devrimi temsil eden Allah’ın ve insanlığın dinin”3 e alternatif olarak Allah’ın ve insanlığın dininde yapılan atma ve katmalardan zuhur eden dini temsil ediyor, sanki dine karşı din mücadelesi veriliyor.

 

Yeni müntesiplerin beyinleri genelde vahyi verilerle sağlam biçimde inşa olmamış, yeni inançla eski inanç arasında zihinler iğdiş edilmiş ve ilerleyen nesillere de bu yamuk anlayış, taasuplar miras bırakılmıştır. Tekrar belirtmekte fayda var, tabi bu süreç içinde sapmış din anlayışını düzeltmek için çaba sarf eden alim, imam ve tecdid önderleri (Allah kendilerinden razı olsun) olmuş Müslümanları sırat-ı mustakime çekmeye çalışmışlardır.

 

Bugünün tabularını, sapmalarını görebilmek için yeni dine toplu katılımların olduğu ilk dönemleri sık sık sorgulamamız, köklerin ilk dönemlerde olması sebebiyle elzemdir. İslam’a katılımlar vahyi veriler ışığında, şuurlu bir biçimde mi olmuştur? Bu soru üzerinde düşünmemiz lazımdır. Bu doğrultuda “Türkler İslamiyet’in birçok unsurlarını doğrudan doğruya Araplardan değil Acemler vasıtasıyla aldı.”4 verisi bizim için sadece Türklerin ya da Acemlerin Müslüman oluş süreçleri hakkında bilgi vermekle kalmayıp yakın coğrafyalarda yaşayan diğer kavimlerin İslam’ı elde ediş yolları, kaynakları bakımından önemli bir ipucu niteliğindedir.

 

Hiç şüphesiz ki İslam, doğunun mistik, deruni bilgi ve yöntemleriyle, bu akım ve dinlerden bazı transferlerle İslam’ın sentezlenmesi biçiminde oluşan yeni inançlar bütününün adı değildir. İslam böyle bir sentezden aridir, ihtiyacı da yoktur. Ne yazık ki yaşanılan İslam anlayışı bağlamında vakıa böyle olmamıştır. İslam dünyasında düşüncenin statikleşmesi, mevcut anlayışın (sapmanın) tabulaştırılması hak olan İslam’ın insanlığa vaat ettiği huzur, barış ve mutluluğun gerçekleşmesini engellemiştir. Ayrıca yeri gelmişken bu noktada şunu eklemek istiyorum: Batılın hakimiyetinin sebebi sapmış din anlayışının İslam diye yaşanması ve tabulaştırılmasıdır. Durum böyle olunca “etrafımıza baktığımızda batılın zail olduğunu göremiyorsak, hakk “henüz” gelmemiş demektir”5 diyebiliriz.

 

Yaşanılan İslam’da sahih İslam’dan parçalar,kırıntılar bulunmakla beraber eski inanışlardan esintiler, transferler ya da bu esinti ve transferlerin etkisiyle oluşan bidatler, hurafeler ve gizli-açık şirk unsurları bulunuyorsa bu İslam(!) batıla galebe çalamaz çalamamıştır da. Zaten “karar vermede, yorumlamada, algılayışta özgür olmayan ve bir yığın önyargıların içinde bulunan düşünce biçimi için doğru ve adil bir sonuca varmasını beklemek boşuna bir bekleyiş olur.”6 Bu önyargı ve taasup zincirlerinin hani mezhep, meşrep ya da cemaat adına olursa olsun kırılması düşüncenin, temiz aklın önünü açabilecektir ki bu süreçte, kişi kapasitesi nispetinde yenilenmesini vahiy eksenli devam ettirmelidir.  Bu çabayı sürekli devam ettirmeli, dünya ve ahiretinin anahtarı olan dinini anlamayı bir zümre, sınıf ya da şahsa transfer etmemeli. Bu çabayı desteklercesine Kur’an-ı Kerim’de defalarca düşünmek, akletmek, ibret almak kavramlarının yer aldığı hatırdan çıkarılmamalı…     

 

                      “ Allah pisliği aklını kullanmayanlar / düşünmeyenler üzerine bırakır!..” (Yunus 100)


 

……………………………………………………………………………….…

 
1.Nida Dergisi, Ekim 2004,Sayı ?sf 107

2.İslam’da İhya Hareketleri, Mevdudi,sf 29

3.Dine Karşı Din, Dr. Ali ŞERİATİ ,sf 54

4.Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Prof.Dr. Fuat Köprülü, sf  21

5.Nida Dergisi, Mart 2007,Sayı 114, sf 5

6.İslam’da İhya Hareketleri, Mevdudi, sf 14


Ertuğrul Satan

7/C
Tue 1 April 2014, 07:12 pm GMT +0200
ALLAH paylaşımlarınızdan sizlerden razı olsun ödevime çok yardımcı oldunuz....

arife7d
Wed 25 March 2015, 04:48 pm GMT +0200
ödevimde yardımcı oldunuz ALLAH razı olsun.

nadire 7/C
Wed 25 March 2015, 05:52 pm GMT +0200
çok teşekkürler sağolun.!

burcu113
Mon 30 March 2015, 07:41 pm GMT +0200
Bir konuyu biz taassuplaştırdığımızda  bu bir din islama girmemektedir.
ALLAH SİZDEN BİNLERCE KEZ RAZI OLSUN