reyyan
Wed 25 August 2010, 05:31 am GMT +0200
Suyun Azlık Ve Çokluk Mes'elesi:
Bu durumlarda suyun azlık ve çokluk meselesi söz konusudur.
Kütüb-i sitte'den beşinin Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan yaptıkları rivayete bakılırsa, durgun su iki kulle'yi bulursa pisliği taşımaz, hükmü ortaya çıkıyor. Hadîsin tam tercemesi şöyledir:
"Su iki kulle olduğu zaman pisliği taşımaz."
İbn Huzeyme ile İbn Hibban bu hadîsin sahîh olduğunu söylemişlerse de üç kulle ve bir kulle şeklinde rivayetler de mevcuttur. Ayrıca Rabi' el-Müezzin bunu İbn Ömer'e kadar götürmüş, Resûlüllah'a (a.s.) ref’etmemiştir.[32]
Diğer yandan Ebu Cafer el-Ezdî'nin de dediği gibi, iki kulle tabiri birkaç manaya delâlet eder: Kamet, boy manasına, büyükçe küp anlamına gelir. Ama mâruf olan Hicaz'ın topraktan mamul büyükçe küpleri demektir.
Yapılan ciddi inceleme ve araştırmaya göre, hadîs hem sened, hem metin yönünden muzdariptir. O bakımdan Hanefîler bu hadisi kendilerine bu konuda dayanak seçmemişler ve amel etmemişlerdir. Nitekim İbn Abdilberr et-Temhîd'de diyor ki:
"Şafiî'nin kendine delil olarak seçtiği iki kulle, hadîsi, nazar cihetiyle zayıf bir mezhep, eser cihetiyle gayr-ı sabittir..."[33]
Bununla beraber Şafiîler bu hadîse dayanarak, su iki kulleyi bulduğu takdirde rengi, kokusu veya tadı değişmedikçe necis olmaz, demişlerdir.
Kulle'nin ne kadar olduğuna gelince, Şafiî fukahasının tesbitine göre, Bağdat rıtlıyla 500 rıtıldır. Her rıtıl 130 dirhem ağırlığındadır. Kamus'un beyanına göre, her tırıl 12 okkiyedir.[34]
Kulle konusunda rivayet edilen bir diğer hadîs ise şöyledir:
"Su kırk kulleye ulaştığı zaman artık pislik taşımaz..."
Görüldüğü gibi, bir rivayette iki külle, bir başka rivayette üç külle denildiği halde bu rivayette kırk külle denilmektedir. Yapılan ciddi araştırma neticesi Hz. Câbir'e isnad edilen bu hadîsin sahîh olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim Ebu Hasan el Kinanî eş-Şâfiî (H. ?.-963/M. ?-1555) içindeki sözlerin çoğu şaz veya münkerdir, râvilerinden Kasım b. Abdullah el-Umerî ise hem zayıf hem de çok hata yapan bir kimse olarak bilinir, şeklinde ifade kullanarak sözü edilen hadîsin münker olduğunu belirtmiştir.[35]
Şafii dışında diğer mezhep imamları kulle ile ilgili hadislerin muztarib ve münker olduklarını dikkate alarak hükme medar kabul etmemişlerdir. Sahih olan da budur. Çünkü iki kulle su pislik taşımaz, sözü vakıa da ters düşmektedir. Allah daha iyisini bilir...
Şâfiîler ise, su müsta'mel bile olsa iki kulle'ye ulaştığı zaman müsta'mel olmaktan çıkar mutahhir vasfını alır. Ayrıca onlara göre, bu miktar suya düşen necaset onun üç vasfından birini değiştirmedikçe temiz ve temizleyici sayılır. Bu ictihad su sıkıntısı çekilen yerlerde kolaylık sağlar.
Günümüzde gelişen lâboratuvar çalışmaları, bakteriyolojik incelemeler de Şafii'lerin muzdarib hadîse dayalı bu ictihadlarının isabetli olmadığını ortaya koymuştur. Bununla beraber müctehid imamların ictihadlarına her zaman saygılıyızdır. Mikrobun henüz tesbit edilmediği, mikroskobun icâd edilmediği ve parazitlerle basillerin insana nasıl zarar verdiği, ne yoldan geçtiği pek iyi anlaşılmadığı bir çağda, müctehid imamların örfe ve günün ilmine dayalı ictihadlarının çoğu yine de isabetlidir, diyebiliriz. Çünkü Kur'ân ve Hadis-i şeriflerde ilme ışık tutan anafikirleri mümkün olduğu ölçüde dikkate almış, ictihadlarına mesned seçmişlerdir. Ruhları şad olsun!..
Bu durumlarda suyun azlık ve çokluk meselesi söz konusudur.
Kütüb-i sitte'den beşinin Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan yaptıkları rivayete bakılırsa, durgun su iki kulle'yi bulursa pisliği taşımaz, hükmü ortaya çıkıyor. Hadîsin tam tercemesi şöyledir:
"Su iki kulle olduğu zaman pisliği taşımaz."
İbn Huzeyme ile İbn Hibban bu hadîsin sahîh olduğunu söylemişlerse de üç kulle ve bir kulle şeklinde rivayetler de mevcuttur. Ayrıca Rabi' el-Müezzin bunu İbn Ömer'e kadar götürmüş, Resûlüllah'a (a.s.) ref’etmemiştir.[32]
Diğer yandan Ebu Cafer el-Ezdî'nin de dediği gibi, iki kulle tabiri birkaç manaya delâlet eder: Kamet, boy manasına, büyükçe küp anlamına gelir. Ama mâruf olan Hicaz'ın topraktan mamul büyükçe küpleri demektir.
Yapılan ciddi inceleme ve araştırmaya göre, hadîs hem sened, hem metin yönünden muzdariptir. O bakımdan Hanefîler bu hadisi kendilerine bu konuda dayanak seçmemişler ve amel etmemişlerdir. Nitekim İbn Abdilberr et-Temhîd'de diyor ki:
"Şafiî'nin kendine delil olarak seçtiği iki kulle, hadîsi, nazar cihetiyle zayıf bir mezhep, eser cihetiyle gayr-ı sabittir..."[33]
Bununla beraber Şafiîler bu hadîse dayanarak, su iki kulleyi bulduğu takdirde rengi, kokusu veya tadı değişmedikçe necis olmaz, demişlerdir.
Kulle'nin ne kadar olduğuna gelince, Şafiî fukahasının tesbitine göre, Bağdat rıtlıyla 500 rıtıldır. Her rıtıl 130 dirhem ağırlığındadır. Kamus'un beyanına göre, her tırıl 12 okkiyedir.[34]
Kulle konusunda rivayet edilen bir diğer hadîs ise şöyledir:
"Su kırk kulleye ulaştığı zaman artık pislik taşımaz..."
Görüldüğü gibi, bir rivayette iki külle, bir başka rivayette üç külle denildiği halde bu rivayette kırk külle denilmektedir. Yapılan ciddi araştırma neticesi Hz. Câbir'e isnad edilen bu hadîsin sahîh olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim Ebu Hasan el Kinanî eş-Şâfiî (H. ?.-963/M. ?-1555) içindeki sözlerin çoğu şaz veya münkerdir, râvilerinden Kasım b. Abdullah el-Umerî ise hem zayıf hem de çok hata yapan bir kimse olarak bilinir, şeklinde ifade kullanarak sözü edilen hadîsin münker olduğunu belirtmiştir.[35]
Şafii dışında diğer mezhep imamları kulle ile ilgili hadislerin muztarib ve münker olduklarını dikkate alarak hükme medar kabul etmemişlerdir. Sahih olan da budur. Çünkü iki kulle su pislik taşımaz, sözü vakıa da ters düşmektedir. Allah daha iyisini bilir...
Şâfiîler ise, su müsta'mel bile olsa iki kulle'ye ulaştığı zaman müsta'mel olmaktan çıkar mutahhir vasfını alır. Ayrıca onlara göre, bu miktar suya düşen necaset onun üç vasfından birini değiştirmedikçe temiz ve temizleyici sayılır. Bu ictihad su sıkıntısı çekilen yerlerde kolaylık sağlar.
Günümüzde gelişen lâboratuvar çalışmaları, bakteriyolojik incelemeler de Şafii'lerin muzdarib hadîse dayalı bu ictihadlarının isabetli olmadığını ortaya koymuştur. Bununla beraber müctehid imamların ictihadlarına her zaman saygılıyızdır. Mikrobun henüz tesbit edilmediği, mikroskobun icâd edilmediği ve parazitlerle basillerin insana nasıl zarar verdiği, ne yoldan geçtiği pek iyi anlaşılmadığı bir çağda, müctehid imamların örfe ve günün ilmine dayalı ictihadlarının çoğu yine de isabetlidir, diyebiliriz. Çünkü Kur'ân ve Hadis-i şeriflerde ilme ışık tutan anafikirleri mümkün olduğu ölçüde dikkate almış, ictihadlarına mesned seçmişlerdir. Ruhları şad olsun!..