ehlidunya
Fri 29 June 2012, 07:47 pm GMT +0200
Ahmet Kurucan
Ramazan ve vahiyle şuurlu temas
Sayılı gün çabuk geçer" der atalarımız. İşte bir 300 gün daha geçti ve eskilerin 'efdal-i şuhûr-u eyyâm olan şehr-i kesîrul-hayr-u sıyâm-i şerîf' dedikleri mübarek Ramazan, gecesiyle-gündüzüyle bir fırsat kapısı bir ay sonra olarak yeniden aramıza şerefkudûm buyuracak.
300 gün geçtiği gibi 30 gün de geçecek. Recep ve Şaban ayıyla, Regaib, Miraç ve yakında Beraat'le kendini hissettiren 'Şehr-i sıyâm-ı mağfiret u encâm' olan Ramazan geliyor gelmesine de, biz ne yapacağız? Orucun, teravihin, zekâtın, fakir-fukarayı gözetmenin ötesinde ayrı ve farklı bir şey yapacak mıyız?
Bir teklif sunacağım sizlere bu yazımda. Ramazan'a hayli bir zaman olmasına rağmen bunu şimdiden sunmamım sebebi; "Keşke daha önce haberimiz olsaydı; maddi-manevi hazırlık yapardık, kitabımızı alır, programımızı ona göre ayarlardık." türü haklı veya haksız gerekçeleri elinizden almak. Bununla beraber adı üzerinde: bir teklif...
Teklifime geçmeden önce bir hususa dikkatlerinizi çekeceğim: bilginin kimliği ve kalitesi... Böyle denir mi bilmiyorum ama ben diyeyim internetin bütün bütün hayatımıza hakim olduğu bir dünyada bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Dün devâsâ binalardan kamyonlarla, TIR'larla taşınan kitapların ihtiva ettiği bilgiler bugün avucumuzun içinde. Yeter ki internet bağlantınız olsun, birkaç tuşla ulaşamayacağınız bilgi neredeyse yok.
Yok ama bu yok'un içinde bir başka yok'un var olma ihtimalini hiç düşündünüz mü? Dini bilgi açısından konuşacak olursam blog'larda, şahsi web sayfalarında, wikipedia türü şahsi katılımlarla oluşturulan ansiklopedilerde ulaştığımız, okuduğumuz bilgiler acaba hangi ölçüde kaliteli? Sahih bir bilgi mi? Ehil insanların kaleminden mi çıkmış?
Şunu unutmamak lazım, her bilginin bir kimliği vardır, tıpkı şahıslar gibi... Kimdir bu bilgiyi üreten, yazan, aktaran; ne zaman yaşamıştır; bilginin üretildiği sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel vb. arka plan şartları nelerdir; evrensel ve/ya tarihsel, sabit ve/ya değişken olma açısından nerede durmaktadır ve bunlar kadar önemli bir başka unsur; kime söylenmiş, kimin için üretilmiştir? Bu sorulara verilecek doğru cevaplar -ki bunlar aynı zamanda bilginin kalitesini ortaya çıkartan şeylerdir- bizim bilgiyi hem daha iyi anlamamıza hem de değerlendirmemize vesile olacak önemli noktalardır.
Perşembe günleri yayınlanan fıkıh köşesinde cevaplandırmak üzere bana ulaşan her bir soru benim bu konudaki kanaatimi pekiştirmektedir. Kanaatim; insanımızın kaliteli dediğim bilgiden kısmen uzak yaşadığıdır. Bunu aşabilmenin yollarından bir tanesi genel kabule mazhar olmuş alimleri ve onların kaleme aldıkları kitapları okumaktır. Tam da bu noktada sahih bilgi açısından kitap, internetin önünde ve eski yerini korumaktadır. Yayın evleri, yayın öncesi uzmanlar vesilesiyle yaptıkları edit işlerinde taviz vermez, yayın kalitesini korumaya devam ederlerse kitap da internete olan önceliğini korumaya devam edecektir.
Buraya kadar aktardığım genel düşünceler temelinde yapacağım teklif şimdi ayrı bir mana ifade edebilir. Teklifim şu: Ramazan mademki Kur'an ayıdır. Mademki, bizler Kur'an okuma ve anlamaya her zamana nisbetle Ramazan'da daha farklı bir ehemmiyet veriyoruz. Öyleyse gelin ferdi hatim ya da mukabele ile yaptığımız Kur'an okumalarına -ki buna ben 'vahiyle şuurlu temas' demek istiyorum- bu Ramazan, tefsiri ilave edelim ve okuma programımızı buna göre ayarlayarak Ramazan boyunca tefsir hatmi yapalım. Tefsir hatmi tabiri memleketim Tavşanlı'da kullanılan bir tabirdir. Bir tefsir alalım ve baştan sona mümkünse bir-iki kişi ile mütalaa ederek, mümkün değilse ferdi olarak bitirelim. Okuma esnasında anlamadığımız, ilave izah ve açıklamalara ihtiyaç duyduğumuz yerler olabilir, onları da yeri geldiğinde not edelim, Ramazan içinde veya sonrasında başka tefsirlere müracaat ederek sorularımıza cevap arayalım ya da derdimize deva olacağını zannettiğimiz uzmanlarına bunları soralım.
Bu teklife evet diyorsanız tefsir için de bir önerim var: Kur'an Yolu... Diyanet Vakfı yayınları arasında çıkan 5 ciltlik bu eser ülkemizde çoklarının tanıdığı ve sahalarında yetkili olan Hayrettin Karaman, Mustafa Çağrıcı, İbrahim Kafi Dönmez ve Sadrettin Gümüş hocalarımız tarafından kaleme alınmış. Rivayet-dirayet, klasik-modern, icmali-tafsili, umumi-mevzui vb. birçok kavramla anlatılan tefsir tarzlarının enmûzeci diyebileceğim bir metod tercih edilmiş. Günümüz insanının dili, kültürü, ihtiyaçları nazara alınan bir üslup geliştirilmiş. Mükemmel mi? Elbette değil. Eksikleri var mı? Tabii ki vardır. Tefsiri yapılan Allah'ın tarih üstü özelliklere sahip İlahi kitap, yapanlar da yaşadıkları çevre sartlarınca muhat beşer olunca eksikliğin olması tabii değil mi? Kaldı ki, hocalarımızın da zaten böyle bir iddiaları yok. Şunu teslim edelim ki, "Kur'an Yolu" günümüz insanına genel manada bir tefsir pratiği kazandıracak en güzel eserlerden.
Esas mevzuya dönelim, mevzumuz 'Eşref- i şuhûr-u eyyâm şehr-i Ramazan-ı mağfiret-i nişan ve eşref-i şuhûr ve eazz-i zuhûr Ramazan-ı mağfiret-feyezân'ın Kur'an'ın anlaşılmasını merkeze koyan bir tefsir kitabıyla birlikte okunarak değerlendirilmesiydi. Bu "Kur'an Yolu" olmaz da bir başka tefsir ile olur. Herkes takdir ve tercih hakkına sahiptir.
Bitirirken Kur'an okumaya vahyle şuurlu temas demek istiyorum dedim. İşte tefsir hatmi dediğim, mana ve muhtevanın içine dalarak okuma, vahiy ile şuurlu temasın adıdır ve Ramazan bunun için büyük bir fırsattır.