sidretül münteha
Tue 1 November 2011, 04:30 pm GMT +0200
1. Süslenme Maksadıyla Elbise Giyme
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (r.a.) şunları anlattı: Resûlullah (s.a.v.) ile Benî Enmâr gazvesine çıktık. Ben bir ağacın altında konaklamıştım. O sırada Resûlullah (s.a.v.) geldi:
«— Ya Resûlullah, gölgeye buyur!» dedim. O da geldi. (Erzak koyduğumuz) çuvalımıza bakıp (yiyecek) bir şey aradım. Orada küçük bir acur buldum. Doğrayıp Resûlullah (s.a.v.)'e sunduğumda:
«— Bunu nereden aldınız?» buyurdu.
«— Medine'den getirdik, ya Resûlallah!» dedim. O sırada yanımızda hayvanlarımızı otlatmaya gitmesi için hazırladığımız bir arkadaşımız vardı. Onun hazırlığını yaptım. Üzerinde eskimiş iki hırkasiyle hayvanları gütmeye gitti. Resûlullah (s.a.v.) ona bakıp:
«— Bu adamın bunlardan başka elbiseleri yok mu?» dedi. Ben:
«— Var, heybede yedek elbiseleri var, ya Resûlallah!» dedim. Resûlullah (s.a.v):
«— O halde onu çağır, ona söyle iyi elbiselerini giysin»
buyurdu. Ben de onu çağırdım. Elbiselerini giydi, sonra dönüp gitti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.):
«—Allah boynuna vurasıcaya ne oluyor (da yeni elbisesi varken eskileri giyiyor). Bu kendisi için daha hayırlı değil inidir?» dedi. Hayvan otlatmaya giden adam bunu işitip:
«— Ya Resûlullah! Allah yoluna cihadda da mı?» deyince, Resûlullah (s.a.v.):
«—Cihadda da (yeni elbiselerini giymesi güzeldir)!» buyurdu. O zat savaşta şehid düştü.
2. imam Malik'e rivayet edildiğine göre, Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle dedi: «Şüphesiz ben beyaz elbiseli hafiza (Kur'an okuyana) bakmayı seviyorum.»
3. îbni Sirin'den: Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle dedi: «Allah size bol verince siz de kendinize iyi bakınız (temiz giyiniz). Herkes giyimine önem versin.»[1]
[1][1] Bu, Buhari'nin, Hammad b. Zeyd - Eyyub - Muhammed b. Şîrîn - Ebu Hureyre senediyle gelen hadisin bir bölümüdür: Buharî, Salat, 8/9. Her müslümanın, avret mahallerini örtecek, vücudunu sıcak ve soğuktan koruyacak şekilde elbise giymesi farzdır. Müslüman her konuda olduğu gibi elbise giymede de orta yolu tutmalıdır. Elbisesi ne son derece kötü, âdi ve ne de son derece lüks olmayıp ikisi arasında olmalıdır. Çünkü Resûlullah (s.a.v.): «Giyimde sadelik imandandır» buyurmuştur. Allahu Teâlâ'nın kendisine vermiş olduğu nimeti belirtmek için, çok güzel elbise giymesi de müstehabdır. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.): «Allahü Teâlâ sana lütuf ve ihsanda bulunduğu gibi, sen de kendi nefsine lütuf ve iyilikte bulun», «Allahü Teâlâ vermiş olduğu nimetinin belirtisini kulunun üzerinde görmeyi sever» buyurmuştur. Bilhassa Cuma ve bayramlar gibi Önemli günlerde ve toplantılarda güzel ve temiz elbiseler giyilmelidir. Yüce Allah, Araf sûresinin 31 ve 32'nci âyetlerinde şöyle buyurmuştur: «Ey Adem oğullan.! Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin, yiyin, için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez. De ki: Allah'ın kulları için yarattığı zineti, temiz ve hoş rızıkları kim haram etmiş? De ki: O (onlar), dünya hayatında iman edenler içindir. Kıyamet günü ise yalnız onlara mahsustur.» Aynı sûrenin 26'ncı âyet-i kerimesinde ise şöyle buyurulur:
«Ey Âdem oğulları! Size avret mahallerinizi örten ve sizi süsleyen elbise indirdik. Takva elbisesi ise daha hayırlıdır.» Şu halde, elbise giymekten maksat, sadece vücudu örtmek değildir. Aynı zamanda vücuda yakışması gerekir.
Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)'ın rivayet ettiği bir hadisde güzel giyinen bir sahabi Resûlullah (s.a.v.)'ın huzuruna gelerek:
«—Ya Resûlallah! Ben güzelliğe aşık biriyim. Bana gördüğün güzellik verilmiştir. Ayakkabılarımın bağının güzelliğinde bile kimsenin beni geçmesini istemiyorum, bu kibir midir?» deyince, Resûlullah (s.a.v): «— Hayır bu, kibir değildir. Kibir benlikten dolayı hakkı inkâr etmek ve insanları küçük göstermektir.» buyurdu. Ebû Davud, K. el-Libas, B. macâe fü-Kibri.