saniyenur
Sat 14 July 2012, 08:50 am GMT +0200
Süs Teşhirinin Yasaklanması
İlahi Kanun'un kadınlardan istediği yalnızca erkeklerden istediğiyle, yani bakışlarını sakınıp, ırzlannı korumakla sınırlı olmayıp, erkeklerden istenmeyen daha başka şeylerin de kadınlardan istendiği önemle belirtilmelidir. Kadınlardan uymaları istenen ilk emir, süs ve zinetlerini belirlenmiş çevrenin dışında göstermemeleridir. Ziynet, çekici elbiseler, süslemeler ve Kadınların genellikle kullandığı el, yüz, baş, ayak vb. süsleri içine alır ki, bu, modern anlamda makyaj ile ifade edilebilir. Mahrem yerlerin örtülmesi ve giyinme hakkındaki kesin emirlerle ilgili yukarıda verilen bilgiler bu emirlerin gaye ve hikmetini anlatmada yeterli derecede ışık tutmaktadır. Avret yerlerinin örtülmesi ile süs ve zinetin örtülmesi farklı şeylerdir. Avret yeri, baba ve erkek kardeş gibi erkeklerin bile yanında açılmaması zorunlu olan yerlerdir; oysa örtü, kadını mahremi olmayan erkeklerden ayıran şeydir. Buradaki husus avret yerleriyle değil, süs ve zinetin teşhiri ve örtünmesi hükmüyle İlgilidir. Buna göre, kadınlar süs ve zinetlerini yalnızca kocaları, kendilerine mahrem olan yakınları ve kontrolleri altındaki diğer insanların yanında açabilirler.
Bunlan şöyle sıralayabiliriz:
a- Kadın, süslerini kocasının, babasının, kayı-nbabasımn, oğlunun, üvey oğlunun, kardeşinin ve yeğenlerinin yanında açabilir.
b- Hizmetçlerinin yanında açabilirler. Fakat başkalarının hizmetçilerinin yanında değil. Bazı alimlere göre de bunlar sadece kadm hizmetçilerdir.
c- Yine, zinetlerini ellerinin altında bulunan ve emirlerine tabi olanlar ile cinsî ilişkiye kabiliyeti olmayanların yanında açabilirler. Bunların kadınlara karşı kötü temayül ihtimali veya tehlikesi bulunmaması şarttır.
Buna göre müslüman bir kadın mahrem erkeklerden ayn olarak şu iki şarta sahip olan erkekler karşısında da zinetlerini açabilmektedir. 1. Ancak ikinci derecede, yani kadına tabi bir statüde olmak. 2. Efendisinin karısı, kızı, kızkardeşi, veya annesi hakkında kötü düşünce veya arzu taşımayacak şekilde yaşlılık, güçsüzlük, yoksulluk ve düşük sosyal mevkilerde olma gibi sebeplerle cinsi etkilerden uzak bulunmak. Müfessir ve fakihler ayette geçen ifadeden kastedilen erkeklerin tümünü ortaya koymuşlardır. Şöyle ki: Kadınlara karşı hiç ilgi duymayan alık kimseler (İbni Abbas), sadece gerekli rızkını kazanmak için size bağlanmış olan yoksullar (Katade), yalnızca yiyeceğe ihtiyaç duyup, kadınlara karşı ilgisi olmayan alık erkeklere (Mücahid), her bakımdan efendisine bağlı olan ve evdeki kadınlara köjü nazarla bakma cesareti bulunmayan kimseler (Şa'bi)...
Ne var ki, evde çalışan herhangi bir erkeğin güvenilir olmadığı veya kötü tabiatlı olduğu sonradan görülmüş ise, o derhal evden uzaklaştırılır. Bu konuda en güzel açıklama Hz. Peygamber zamanında meydana gelen ve Buhari, Müslim, Ebu Dayud, Nesai, ve İmam Ah-med'in, Hz. Aişe ve Ümmü Seleme'den rivayet ettikleri şu olaydır: Medine'de iktidarsız ve cinsî etkilerden uzak sanıldığından Hz. Peygamber'in hanımlarının yanına serbestçe girebilen bir hadım erkek (hunsa) vardı. Hz. Peygamber birgün hanımlarından Ümmü Seleme'nin evine gittiğinde, bu adamı kardeşi Abdullah ile konuşurken işitti. Abdullah'a ertesi gün Taİf i fethederlerse, hemen Ğaylan Sekafi'nin kızı Bedia'yı elde etmesini tavsiye ediyordu. Sonra, Bedia'nm güzelliğini ve çekiciliğini Övmeye başladı ve o kadar ki, onun gizli yerlerini tasvir etmeye kadar gitti. Hz. Peygamber bunları duyunca şöyle dedi: "Ey Allah 'm düşmanı, sanki onun her yanını görmüşsün". Sonra da, bu adam karşısında kadınların örtüye tam riayet etmelerini ve bir daha onun evlere alınmamasını emretti. Bunun ardından, onu Medine'den çıkardı ve diğer hadımların da evlere girmelerini yasakladı. Çünkü, kadınlar onların varlığına aldırmazken, onlar bir evdeki kadınları diğer evlerdeki erkeklerin karşısında tasvir ediyorlardı. Bu da gösteriyor ki, "cinsi arzu duyamayan" ifadesi, yalnızca bedeni iktidarsızlığı belirtmemektedir. Bedeni açıdan iktidarsız olmakla birlikte, içten içe cinsî arzu besleyen ve kadınlara karşı ilgi duyan kişiler pek çok serlere neden olabilirler.
(d) Süslerini erkeklik sırlarından henüz haberi olmayan küçüklerin yanında da açabilirler. Bunlar cinsi duyguları henüz uyanmamış olan çocuklardır. En fazla 11-12 yaşındaki çocukları için geçerli bir ifadedir. Bu yaşın üstündeki çocuKiar, henüz bulûğa ermemiş bile olsalar, cinsî duygu sambı olmaya başlarlar.
(e) Zinetlerini kendi kadınlarının yanında da açabilirler. "Kendi kadınları" ndan kasıt müslüman bir kadının, müslüman olsun veya olmasın, günlük hayatında yakından ilişki içinde bulunduğu ve her günkü ev işini paylaştığı vs. tanıdık-bildik kadınlardır. Burada amaç, kültürel ve manevi kökenleri bilinmeyen veya geçmişleri şüpheli görünen ve dolayısıyla güvenilmezlik arzeden yabancıları çevrenin dışına çıkarmaktır. Bu görüşü, zımmî kadınların Peygamber'ın hanımlarını ziyarete geldiğini ifade eden sahih hadisler de desteklemektedir. Burada göz önünde bulundurulması gereken ana nokta, dini inanç değil, ahlaki karakterdir. Müslüman kadınlar, gayrimüslim de olsalar tanınmış ve güvenilir ailelerin soylu, iffetli ve faziletli kadınlarıyla görüşebilir ve içten sosyal bağlar kurabilirler. Fakat müslüman da olsalar, iffetsiz, ahlâksız ve adî kadınlar karşısında örtüye riayet etmelidir. Bu kadınlarla bir arada bulunmak ahlaki açıdan erkekle bir arada olmak kadar tehlikelidir. Bilinmeyen ve tanıdık olmayan kadınlara ise, en fazla mahrem olmayan yakınlar gibi davranılır. Bunlar karşısında yüz ve eller açılabilir. Fakat vücudun kalan kısmı ve zinetler kapatılmalıdır. (The Me-aning of the Quran, c. VIII).
Kadının süs ve zinetlerini göstermesini kısıtlayan Kur'an'ın kesin emirlerini tafekkür etmemiz bizlere aşağıdaki neticeleri idrak etmemizi sağlayacaktır. Birincisi, kadın tarafından sınırlandırılmış çevrede gösterilebilecek olan zinetler avret yerlerine dahil değildir. Bu sadece zinetlerin, edepli giyinmenin, göz sürmesinin, kınanın, makyajın ve benzeri çeşit kadın süslerinin de gösterilmesi demektir. İkincisi, kadın tarafından bu zinetler, kendisine ebediyen haram olan veya cinsî istek duymayan veya başka sebeplerden dolayı kötülük kaynağı olmaya kabiliyetsiz erkeklerin yanında gösterilebilir. Bu sebeple izin, kadınlar hususunda "kendi kadınlarına, erkekler hususunda "cinsî duyguları noksan olanlara" ve çocuklar hususunda "erkeklik sırlarından henüz habersiz olanlara" diye sınırlandırılmıştır. Bu, açıkça kanun koyucunun, kadının çekicilik ve ziynetlerinin sebep olacağı tahrik ve cinsî anarşiyi asgariye indirmek amacıyla sınırlandırmalar getirmesini yansıtmaktadır (Mevdûdî, Purdah and the Staîus ofWoîen in islam).
Kadınlara, bu dairenin dışında kalan yabacılara süslerini göstermemeleri emredilirken, ayrıca yürüyüşlerine dikkat etmeleri lüzumu hatırlatılmıştır: "Gizlemiş olduğunuz şeyleri belli edecek.şekilde ayağınızı yere vurmayınız." (24:3l) denmiştir. Yabancı erkeklerden gizlemekle ernrolunduğu zinetler yukanda değinilen erçevede gösterilebilen zinetlerle aynıdır.
Eğer kadınlara, cinsi duygulardan mahrum ve cinsi istek duymayan erkeklerin yanına zinetle-rivle serbestçe çıkmalarına müsaade edilse idi bunun neticelerine göz yummak gerekirdi. Burada çekici bir elbisenin gösterilmesinin her kadını fahişeye çevireceği veya her erkeği zâni yapacağı iddia edilemez. Bununla beraber, eğer kadın süslenerek evinden dışan çıkıp serbestçe erkeklere karışırsa toplum için açık ve gizli, maddi ve manevi mahzurlara sebep olacağı ihtimalini kimse inkar edemez. Şehvani ve cinsi ta-vizkârlığm sebep olduğu kötülüklerle Amerika ve Avrupa'nın ahlâki ve manevi iflası yorum gerektirmeyecek kadar açıktır. Ancak, İslam bu tür durumlara asla müsamaha göstermemektedir. Önceden şekillenen fesatlığı durdurmak yerine, bunları başından kontrol altına almaya çalışmaktadır. Böylelikle toplumun tahrik ve tahrip olmasına yol açacak "zararsız" ve "masum" oluşu aşikâr olan zinetlerin meydana çıkartılmasını kesinlikle yasaklamaktadır. Hz. Peygamber kadın ve erkeklerin birbirlerine karışmalarını şu sözlerle nehyetmiştir: "Karşı cinse serbestçe kansan ve zinetlerini gösteren kadın nursuz ve iffetsizdir." (Tirmizi).
Kur'an-ı Kerim'de ifade edilen; kadınların zinet ve süslerini "açıkta olan-kendiliğinden görünen" ve kontrollerinin ötesine taşanın dışında göstermemeleri gerektiğidir. Yani kadınlar, bilerek ve kasden süslerini açığa vuramazlar. Fakat niyet ve kasıt olmaksızın, başörtünün savrulup zinetin ortaya çıkması veya kadın giyiminin bir parçası olarak çekiciliği bulunmakla beraber gizlenmesi mümkün olmayan dış elbisenin görünmesi gibi durumlarda zinetin açığa çıkmasında bir sakınca yoktur. Bazı müfessirlere göre ayet "vücudun genellikle açıkta kalan ve örtülmeyen kısımları" anlamına gelmektedir.