sumeyye
Sun 16 January 2011, 05:17 pm GMT +0200
Şüpheli Şeylerden Sakınmak
22. İbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor:
"Helâl de bellidir, haram da bellidir. Öyle ise helâl mı haram mı olduğunda şüphe ettiğin şeyi bırak, şüphe vermeyene bak."[185]
İzah
İbni Mâce'de bu hadisin tamamı şöyledir:
"Helâl olan şeyler bellidir. Haram olan şeyler de bellidir. Helâl ile haram arasında da helâl mi, haram mı olduğunu çok kimsenin bilmediği bir takım şüpheli şeyler vardır. Bu itibarla, kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini noksanlıktan, şeref ve haysiyetini halkın dilinden kurtarmış olur. Şüpheli şeylere dalan kimse de girilmesi yasak olan koru etrafında davarlarını otlatan kimse gibidir. O çobanın koru içine dalması an meselesidir. Bilmiş olunuz ki, her hükümdarın özel bir komşu vardır. Dikkat ediniz! Allah'ın yer yüzündeki komşu da haram ettiği şeylerdir.
"Haberiniz olsun, insanın vücudunda bir lokmacık et parçası vardır ki, iyi olduğu zaman bütün cesed iyi olur, o bozulduğu zaman bütün cesed bozulur. Bilmiş olunuz ki o et parçası kalptir."[186]
Hadîste helal ve haramın belli olduğu ifâde edilmektedir. Meselâ yiyeceklerden bâzı şeylerin helal olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Yine suyun, sütün ve bir çok gıda maddesinin helâl olduğunu herkes bilir.
Bunun gibi haramlar da bellidir. Meselâ faizin, içkinin, kumarın, zinanın, gıybetin, yalan söylemenin ve buna benzer şeylerin haram olduğunu herkes bilir.
Bir de haram ve helâl olduğu açıkça bilinmeyen, ancak bir âlimin ilmine müracaat edilerek anlaşılacak olan şüpheli şeyler vardır. Hadis, bu şüpheli şeylere karşı Müslümanları ikaz etmekte, en azından hükmü öğrenil inceye kadar onun terkedilmesi istenmektedir. Ki böyle yapmak dinin selâmeti açısından çok faydalıdır. Çünkü terk edilen şey helâl ise terk etmekle dinen bir zarara girilmiş olmaz. Haram ise terk edilmekle dînen büyük bir sevap kazanılmış olunur. Terk edilmediği takdirde ise bir haram işlenilmiş olunur.
İzahta yer verdiğimiz hadisde şüpheli şeyler güzel bir benzetme ile koruluğa benzetilmiştir. Koruluğun etrafındaki koyunların yasak bölgeye girmeleri an meselesidir. Her an içeri dalabilirler. İşte şüpheli şeyler de böyledir. Kişi şüpheli şeylerin etrafında dolaşa dolaşa sonunda içine dalabilir.[187]
İşçi Hakkı
23. Câbir (r.a.) rivayet ediyor:
"İşçinin ücretini alın teri kurumadan veriniz."[188]
İzah
Dinimizde haklar üzerinde hassasiyetle durulur. Allah hakkı, anne baba hakkı, kul hakkı, komşu hakkı, karı koca hakkı, hayvan hakkı bu haklardan bâzılarıdır. İşte dinimizin üzerinde hassasiyetle durduğu bu haklardan birisi de işçi hakkıdır.
Yüzyıllarca burjuva tabakası işçiyi ezmiş, onun sırtından geçinmiştir. Hala da bu durum devam etmektedir. Tarihe bakılsa ihtilallerin temelinde işçilerin istismar edilmeleri yatar.
İşte dinimiz, bin dört yüz sene öncesinden işçi haklarını savunmuş, onlara haksızlık yapılmaması gerektiği üzerinde durulmuştur. Hadiste geçen "alın teri kurumadan" ifadesi bir teşbihtir. İşçi terlemeyeceği bir iş de yapmış olabilir. Maksat ücretinin hemen verilmesi gerektiğidir. Hak edilmiş bir hakkın geciktirilmesi haksızlıktır, zulümdür.
İrni Mâce'de yer alan bir başka hadisde Peygamberimiz bir işçi tutup çalıştırıp da ücretini vermeyen, konuştuğu miktardan daha azını veren kimsenin kıyamet gününde hasmı olacağını bildirmiş, ve
"Ben kimin hasmı isem kıyamet gününde onu mağlup ederim" buyurmuştur.
İşçinin ücretinin tam ve zamanında verilmesi, işin sürekliliği, kalitesi ve istismar edilmemesi açısından çok önemlidir.
Burjuva sınıfı işçilere haksızlık yaparken, işçiler de zaman içerisinde sadece haklarını alma peşinde mücâdele etmemişler, haksız grevlerle hak etmedikleri bir ücreti de talep eder olmuşlardır. İşverenin işçinin ücretini vermemesi veya geciktirmesi ne kadar haksızlıksa, işçilerin iş vereni zor durumda bırakarak ondan fazla ücret talep etmeleri de aynen onun gibi haksızlıktır.[189]
Hasta Ziyaretinde Ne Demeli?
24. Abbas (r.a.) rivayet ediyor:
"Hastanın yanına giren biri yedi defa "Büyük Arşın Rabbi olan Büyük Allah'tan sana şifâ vermesini istiyorum" derse, eğer hastanın eceli gelmemişse şifâ bulur."[190]
Rükûda Bel Nasıl Olmalı?
25. Enes (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullah (s.a.v.) rükûya gittiği zaman, eğer sırtına su dolu bir bardak konulsa, düzgün duruşundan o bardak karar kılar, düşmezdi.[191]
İzah
Kişinin namazda rükûya eğilmesi, namazın farzlarındandır. Bunun Kur'ân'dan delili, Rabbimizin,
"Ey iman edenler! Rükû edin"[192]
âyetidir. Rükûda, hadiste de ifâde edildiği gibi, baş ve bel düz bir istikâmette yere paelel olmalıdır. Baş ne yukarı kaldırılmalı, ne de aşağı indirilmelidir. Bel ile düz olabilecek bir şekilde tutulmalıdır.[193]
Mü'mine Eziyet Etmemek
26. Câbir (r.a.) rivayet ediyor:
"Sarımsak, soğan, pırasa ve turp gibi sebzeleri yiyen mescidimize yaklaşmasın. Çünkü Ademoğlunun rahatsız olduğu şeyden melekler de rahatsız olurlar."[194]
İzah
Dinimiz, hiç kimseye başkalarına eziyet etme hakkı vermemiştir. Bunun içindir ki, eziyet verici şeyler tamamen yasaklanmıştır. İşte bu yasaklardan birisi de yanındakini rahatsız eden soğan ve sarımsak kokusudur. Bu bitkileri çiğ olarak yiyenlerin, kokusu geçmedikçe Müslümanların toplu bulunduğu mescidlere gelmeleri yasaklanmıştır. Konu ile ilgili daha birçok hadis vardır. Bunlardan bir kaçının meali şöyledir:
Peygamberimiz bir hadislerinde bu çeşit bitkiler için,
"Şayet yiyecekseniz iyice pişirin de yiyin" buyurmuştur.
Bir defasında Resûlullahın yanında sarımsak, soğan ve pırasadan bahsedildi. "Yâ Resûlallah, bunların en çirkin kokulusu sarımsaktır, onu haram ediyor musunuz?" denildi.
Resûlullah,
"Onu yiyin. Ancak onu yiyen, kokusu kendisinden gidinceye kadar bu mescide yaklaşmasın" buyurdu.[195]
Hz. Ömer de, Resûlullahın soğan ve sarımsak yiyenleri mescidden dışarı çıkarttığını bildirmiştir.[196]
[185] İbni Mâce, Fiten: 14. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/81.
[186] Müslim, Müsâkat: 107.
[187] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/81-82.
[188] İbni Mâce, Rehine: 4. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/82-83.
[189] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/83.
[190] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/84.
[191] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/84.
[192] Hacc: 22/77.
[193] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/84.
[194] Mu'cemü'l-Evsat, 1:154, (193); Buhârî, Ezan: 155. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/85.
[195] Mu'cemü'l-Evsat, 9:302, (8658.)
[196] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/85.