- Süleymanin a.s Peygamber Oluşu

Adsense kodları


Süleymanin a.s Peygamber Oluşu

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 19 January 2010, 10:08 pm GMT +0200
Süleyman Aleyhisselâmın Kral Ve Peygamber Oluşu Ve Bazı Faziletleri:


Süleyman Aleyhisselâma; Babası Dâvûd Aleyhisselâmın vefatından sonra, kral lıkla birlikte, Peygamberlik de, verildi. [9]

Başka bir deyişle:

Babasının Peygamberliğine, krallığına[10], Hikmetine ve İlmine[11] vâris oldu. [12]

Süleyman Aleyhisselâm; krallıkta ve Kadılıkta, Babasından üstündü. Babası ise, Allâha ibâdette, oğlundan daha ileride idi. [13]

Gerek Dâvûd ve gerek Süleyman Aleyhisselâmların krallıkları, Keyhusrev b.Syavş´ün asrında idi. [14]

Süleyman Aleyhisselâm, daha on bir yaşında bir çocuk olduğu halde [15], akıl ve ilmin çokluğundan dolayı, Babası, bir çok işlerinde [ 16] onunla istişarede bu lunurdu. [17]

Bir gece, bir davar sahibi, davarını, üzüm bağı (ekin) yanında yayarken, davar, sahibinin haberi olmadan [18], girdiği üzüm bağındaki üzüm salkımlarını yemiş, ha-rab etmişti. [19]

Ertesi günü, sabahleyin, bağ (ekin) sahibi ile davar sahibi, Dâvûd Aleyhisselâ-mın huzuruna çıktılar.

Bağ (ekin) sahibi:

"Bu kişi, davarını, geceleyin boşlayıp bağımın (ekinimin) içine düşürdü. Ba ğımdan (ekinimden) hiç bir şey bırakmayıp hepsini yok etti!" dedi.

Dâvûd Aleyhisselâm da, davarların, bağ (ekin) sahibine verilmesine hükmetti [20]:

"Git! Davarlar, senindir!" dedi, davarları, bağ (ekin) sahibine verdi.

Bunlar; Dâvûd Aleyhisselâmın, o zaman, on bir yaşında bulunan oğlu Süley man Aleyhisselâma rastladılar.

Süleyman Aleyhisselâm, onlara:

"Aranızda, nasıl hüküm verdi?" diye sordu.

Dâvûd Aleyhisselâmın verdiği hükmü, ona, haber verdiler. [21]

Süleyman Aleyhisselâm:

"Taraflar hakkında, bundan başkası, daha mülayim ve uygundu. [22]

İşinizi, ben, üzerime alsaydım, bundan başka türlü hüküm verirdim!" dedi.

Onun, bu sözünü, Dâvûd Aleyhisselâma haber verdiler.

Dâvûd Aleyhisselâm, Süleyman Aleyhisselâmı çağırıp ona:

"Sen, onlar arasında, bundan başka, nasıl hüküm verirdin? [23]

Peygamberlik ve Babalık hakkı için, daha mülayim ve uygun olanı, bana ha ber ver!" dedi. [24]

Süleyman Aleyhisselâm:

"Ey Allah´ın Peygamberi! Bu hususta, bundan başka, hüküm verilebilir." dedi.

Dâvûd Aleyhisselâm:

"Ne gibi?" diye sordu. [25]

Süleyman Aleyhisselâm:

"Davarları; kuzularından, yünlerinden -vesâir menfeatlarından- yararlanması için, bağ (ekin) sahibine teslim edersin!

Davar sahibi de, bağın (ekinin) eski mâmur haline gelinceye ve sahibine tes lim edilinceye kadar, İslah ve imarına çalışır, sonra, davarları, sahibine iade eder!" dedi. [26]

Dâvûd Aleyhisselâm:

"Hüküm, senin verdiğin hükümdür!" dedi, ve buna göre, hüküm verdi. [27]

(Dâvûd Aleyhisselâmın devrinde) iki kadın, yanlarında kendilerinin iki oğlan ço cukları bulunduğu halde, yolda giderlerken, kurt gelerek onlardan, birinin (büyük kadının) çocuğunu, hemen kapıp gider.

Bunun üzerine, (çocuğunu, kurt kapan büyük) kadın, eşi (küçük) kadına:

"Kurt, senin, çocuğunu, götürdü!" der.

Öbür kadın:

"Hayır! Kurt, senin çocuğunu, götürdü!" der.

Nihayet, bu iki kadın, muhakemelerini, Dâvûd Aleyhisselâma arz ederler.

O da, (kurtun kaptığı çocuğun, küçük kadına), sağ kalan çocuğun da, büyük kadına aid olduğuna hükmeder.

Bunlar, muhakemeden çıkıp Dâvûd Aleyhisselâmın oğlu Süleyman Aleyhisse lâma giderler, Dâvûd Aleyhisselâmın verdiği hükmü haber verirler.

Süleyman Aleyhisselâm:

"Haydi, bana, bir bıçak getiriniz de, çocuğu, bunların arasında ikiye ayırayım!" deyince, küçük kadın:

"Aman, öyle yapma! Allah, sana rahmet etsin! Bu çocuk, o kadınındır!" der.

Bunun üzerine, Süleyman Aleyhisselâm, çocuğun, küçük kadına âid olduğu na hükmeder. [28]

Yüce Allah; Dâvûd Aleyhisselâma:

"Ey Dâvûd! Allah´ın, senden sonra, işe, Süleymanı memur kıldığını, kendisine beyan et!" diye Vahy edince, Dâvûd Aleyhisselâm:

"İlâhî! Bana lütufkâr olduğun gibi, Süleymana da, lutufkâr ol!" diye niyazda bulundu.

Yüce Allah; Dâvûd Aleyhisselâma:

"Süleymana de ki: o, bana, senin kul olduğu gibi, kul olsun da, ben de, ona, sana lutufkâr olduğum gibi, lutufkâr olayım!" diye vahy etti.

Dâvûd Aleyhisselâm, vefat ettiği zaman, Yüce Allah, Süleyman Aleyhisselâma: "Hacetini, benden dile!" diye Vahy buyurdu. Süleyman Aleyhisselâm:

"Benim kalbimi de, Babamın kalbi gibi, Sana karşı haşyet ve muhabbet taşır kılmanı dilerim!" diyerek niyazda bulundu.

Yüce Allah; onun kalbini, dilediği gibi, Allâha karşı haşyet ve muhabbet taşır kıld. [29]

Süleyman Aleyhisselâm; kral oluşundan, vefatına kadar, Yüce Allah´a karşı hu-şûundan dolayı, başını semâya kaldırmamıştır. [30] Son derece mütevazı (alçak gönüllü) idi. Miskîn (son derece fakir)lerin yanlarına varır, onlarla oturur: "Miskîn, miskînle oturur." derdi. [31]

Hurma yaprağından Zenbil örüp satar [32], elinin emeği ile geçinir [33], arpa ek meği yerdi. [34]

Her ayın başında altı gün, ortasında üç gün, sonunda da, üç gün oruç tutardı. [35]

Süleyman Aleyhisselâm:

"Biz; yaşamanın, yumuşak olanını da, sert olanını da, denedik.

Onlardan, aşağı olanını, yeterli bulduk. [36]

İnsanlara verilmeyen şeyler, bize verildi. İnsanlara verilmeyen ilimler, bize verildi. Fakat, şu üç kelimeden: Öfke ve sükûnet halinde, Hilm (usluluk)den, Yoksulluk ve bolluk hâlinde, tutumluluktan,

Gizlide ve açıkta, Allah korkusundan daha üstün bir şey bulamadık!" demiştir. Süleyman Aleyhisselâmın, oğluna da:

"Ey oğulcuğum! Miskinlikle birlikte günah işlemek, ne kadar kötüdür! Hidâyetten sonra, dalâlete düşmek, ne kadar kötüdür! Kişinin, Rabb´ine ibadet edip dururken, ibâdeti bırakması ise, bundan daha kö tüdür!" dediği de, rivayet edilir. [37]



[9] Taberî-Tarih c.1,s.252.

[10] Sâlebî-Arais s.292, ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.228, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.18.

[11] Sâlebî-Arais s.292, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.228.

[12] Sâlebî-Arais s.292, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.228, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.18.

[13] Sâlebî-Arais s.292.

[14] Dîneverî-El´ahbar s.20.

[15] Sâlebî-Arais s.289, Nesefî-Medarik c.3,s.85.

[16] Sâlebî-Arais s.293.

[17] Sâlebî-Arais s.293, İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.253, ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.229.

[18] Sâlebî-Arais s.289.

[19] Taberî-Tarih c.1,s.253, Hâkim-Müstedrek c.2,s.588, Sâlebî-Arais s.289, İbn.Asâkir-Tarih C.6.S.254, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.229, Ebülfida-Tefsir c.3,s.186.

[20] Taberî-Tarih c.1 ,s.253, Hâkim-Müstedrek C.2.S.588, Sâlebî-Arais s.289, ibn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.228, Ebülfida-Tefsir c.3,s.186..

[21] Sâlebî-Arais s.289.

[22] Sâlebî-Arais s.290, Nesefî-Medarik c.3,s.85.

[23] Sâlebi-Arais s.289-290, Ebülfida-Tefsir c.3,s.186.

[24] Sâlebî-Arais s.290

[25] Taberî-Tarih c.1,s.253, Hâkim-Müstedrek c.2,s.588, İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.254

[26] Taberî-Tarih c.1,s.253, Hâkim-Müstedrek c.2,s.588, Sâlebî-Arais s.288-289, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.229, Nesefî-Medarik c.3,s.85, Ebülfida-Tefsir c.3,s.85.

[27] Sâlebî-Arais s.290, Nesefî-Medarik c.3,s.85.

[28] Ahmed b.Hanbel-Müsned C.2.S.322, 340, Buharî-Sahih c.4,s. 136-137, Nesaî-Sünen c.8,s.235-236, Ebülfida-Tefsir C.3.S.187.

[29] İbn.Asâkir-Tarih C.6.S.257.

[30] İbn.Ebî Şeybe-Musannef C.13.S.206.

[31] Sâlebî-Arais s.293.

[32] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.115, İbn.Asâkir-Tarih c.2,s.361.

[33] ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.23O.

[34] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.115.

[35] Hâkim-Müstedrek c.2,s.596.

[36] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.2O5, Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.51, Ebû Nuaym-Hilyetülevliya c.4,s.118, İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.271.

[37] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.51-53.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/205-209.