sidretül münteha
Sun 3 October 2010, 07:48 pm GMT +0200
SÖYLENMEMİŞ SON SÖZ
Uğul uğul rüzgârın sesi ağlatırsa gözlerini
Sende sallarsın gecenin beşiğinde
Körpecik düşlerini
Ancak gece avutur yırtık haykırışları
Ancak gecenin göğsünden sızan zehir doyurur
Yüreğinin aç hasretlerini…
Gözlerin kan çanağı
Altına mor halkalar yerleşirken
Başıboş sokaklarda ümitsiz gezer de
Sevgiden yoksun kokuşmuş bir mendile
İnci taneleri biriktirirsin
Bakmaya kıyamadığım gözlerinden…
Beklersin sabahlara kadar
Bir perinin kanadına takılı ümitleri
Beklersin ıssız günlerini diriltecek
Güzel gözlü ceylanını
Beklersin boynun büküp
Ak güvercin ayağına takılı
Yaldızlı vuslat fermanını…
Başını vururken duvardan duvara
Anıları cam kenarındaki koltukta ara!
Kulağına içli bir keman sesi takılırsa
Çığlıklar fırtınasını kopar bağrında
Ciğerlerine çekerken bin pişman dumanı
Boğulur içinde hep çıkaramadığın sözlerin
Çırpındıkça daha da büyür vicdan hesabın
Göğüs kafesini param parça eder de
Çok geç! Yoktur artık ruhunu okşayan nâlâlanın…
Bomboş evin her köşesinden tekrara düşünce
O öldüren sözlerin yankısı
Mağrur omuzların yavaşça çöker içine
Acısını aynı anda hissedersin
Çünkü çok derin bir yerde açılmıştır yarası...
Hasret yakarken alev alev geri kalan yıllarını
Tek sığındığın limanda bulursun
Bir anda titreyen yüreğini
Toprağımı avuçlarken
Dersen “ne olur affet beni”
Ruhunu sevdayla teslim edenler kırılmazlar ki
Can derdine düşüp söyleyemedim
Çoktan affetmiştim çoktan sevdalım ben seni…
alıntı