- Sosyal ağlarda kimlik ve cemaat

Adsense kodları


Sosyal ağlarda kimlik ve cemaat

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 30 June 2012, 12:31 pm GMT +0200
Sosyal ağlarda kimlik ve cemaat
Gülüm ŞENER • 62. Sayı / DOSYA YAZILARI


Sosyal ağ kullanımı, tüm dünyada internet kullanımında giderek daha fazla önem kazanıyor. 1997’de ABD’de ortaya çıkan ve dünyadaki ilk sosyal ağ sitesi olarak kabul edilen SixDegrees’in peşisıra birçok sosyal ağ sitesi kurulmuş, bu siteler özellikle yerel dillerde hizmet vermeye başlayarak tüm dünyaya yayılmış ve küresel kültür ürünlerine dönüşmüşlerdir. 2009 yılında sosyal ağ siteleri dünya internet nüfusunun % 70’ine erişmiş durumdaydı ve sosyal ağ kullanıcıları ayda ortalama dört saatlerini bu sitelere harcıyordu. Facebook’un 370 milyon, Myspace’in 123 milyon, Hi5’ın 59 milyon, Orkut’un 55 milyon, Twitter’ın 52 milyon kullanıcısı bulunuyor.1

Sosyal ağ siteleri, bireylere diğer bireylerle bağlantıda oldukları bir sistem içerisinde kamusal ya da yarı-kamusal bir profil kurma, diğer kullanıcıların bir listesini oluşturma ve sistem içerisinde kendilerinin ve başkalarının bağlantı listelerini görme ve listeden listeye geçiş yapma imkânı veren web tabanlı hizmetler olarak tanımlanabilir.2

İkinci kuşak internet uygulamalarından biri olan sosyal ağ siteleri, “çevrimiçi katılımcı kültür”ü yaygınlaştırıyor3  ve internette içeriğin üreticisi ile tüketicisi arasındaki ilişkiyi değiştiriyor, kullanıcıyı yalnızca içeriğin tüketicisi değil, aynı zamanda üreticisi haline getiriyor. İçeriği kullanıcının oluşturması, çevrimiçi mekânların kişiselleşmesine ve yerel kültürlere uygun hale getirilmesine yol açıyor.

Peki, internet kullanıcısı, bu sitelerde ne üretiyor, neyi paylaşıyor, ne amaçla burada bulunuyor?

Sosyal ağ kullanıcılarının farklı motivasyonları, kullanımda kültürden kültüre farklılıklar ve her bir sosyal ağ sitesinin farklı işlevleri bulunmasına karşın bu ağların ortaya çıkardığı kabaca iki temel toplumsal işlevden söz edilebilir: Kimliğin sergilenmesi ve cemaat nostaljisi.

Kimliğin sergilenmesi

Küresel kapitalizmde belirsizliğin artmasına bağlı olarak kimlik arayışı öne çıkıyor, internet ortamındaki sosyal ağlar bu kimlik arayışına bir zemin sunan araçlar olarak kullanılıyor. Sosyal ağ sitelerinde, kişisel internet sayfası olan bloglarda olduğu gibi, “ben”i okuyarak, “ben”i yazarak, “ben”le bağlantıya geçerek çevrimiçi kimlikler oluşturuluyor.4 Sosyal ağların en önemli işlevlerinden biri ise kullanıcıyı bir kimlik performansına sürüklemesidir. Kullanıcı, durmaksızın kim olduğunu sergiler. Sosyal ağlarda durum güncellemesi yapmak, fotoğraf paylaşmak, gruplara üye olmak, yorum yazmak gibi etkinlikler kim olduğumuza, nasıl bir yaşam sürdüğümüze, nasıl bir sosyal çevrede yaşadığımıza, beğenilerimize, zevklerimize, hayata karşı duruşumuza ilişkin ipuçları veren, kimliğimizi fragmanlar halinde diğer kullanıcılara aktaran eylemlerdir. Kimliğin elektronik ortamlarda sergilenmesi bireyselliğin yeni görünümlerinden biridir. Kullanıcı kendisine ilişkin bilgileri sergileyerek bir tür toplumsal görünürlük kazanır.

Kullanıcının sosyal ağlarda kendisiyle ilgili bilgileri denetleme imkânının bulunması, onu ötekilerin gözünde istediği imajı oluşturmaya yöneltiyor. Sosyal ağ kullanıcıları, gündelik olarak kendi kimliklerini diğerleriyle paylaşır, çevrelerinde olumlu bir imaj uyandırmaya çalışırlar. Ancak yüz yüze iletişimden farklı olarak internet iletişiminde kullanıcıların farklı mekânlarda bulunması, bağlılığın zayıf olması, iletişimin sözlü değil yazı, görüntü veya ses aracılığıyla yapılması, mesajların anlık değil, düşünüp tasarlanarak gönderilmesi sosyal ağlarda yapılan kimlik performansını değiştiriyor. Çevrimiçi yapılan kendini sunum, bilgisayarla iletişimin senkronik olmamasından ve sözlü ve dilsel iletişimin sözlü olmayan iletişimden daha fazla kontrol edilebiliyor olmasından dolayı yüz yüze ilişkiye oranla özdenetime daha müsaittir.5 Goffman’ın deyimiyle kişinin herhangi bir topluluk önündeki performansının toplumun beklentilerine uygun şekilde toplumsallaştırılması ve kişinin idealize edilmiş bir izlenim sunma eğilimi söz konusudur.6 Bunun sonucunda sosyal ağ kullanıcılarının diğer internet sitesi kullanıcılarına oranla içerik üzerinde daha fazla denetimi bulunması bir tür narsisizme yol açmakta, kullanıcı sosyal etkinliklerini gerçekleştirirken ürettiği içerikte, metin ya da görsel malzemede, kendi tanıtımını yapmaktadır.7 

Cemaat nostaljisi
Öte yandan küreselleşme sürecinde cemaat kavramının geri dönüşüne tanıklık etmekteyiz. Bauman, postmodernliğin özgürlüklerinin güçsüzlük duygusuna ve güvenli mekânların sarsılmasına yol açtığını, cemaatin ise hâlâ insanlar için sosyal güvenlik alanları inşa ettiğini düşünür.8 Benzer şekilde Giddens da modernliğin bilimsel rasyonelliği ve kurumları bir yandan güvenlik ve ait olma isteğinin kaynağı olarak bir tür “cemaat nostaljisi”ne yol açmakta olduğunu, diğer yandan giderek büyüyen bir bireysellik duygusu, kişinin özgür olabileceği alanlar oluşturma arayışında olduğunu belirtir. Bu anlamda cemaat söylemi hem ait olmaya duyulan özlemle, hem de kimlik arayışıyla ilişkilendirilebilir.9 

Kullanıcının kendisiyle ilgili bilgileri en çok denetleme imkânına sahip olduğu sosyal ağlardan biri olan Facebook, bu “cemaat nostaljisi”ne bir örnektir. Bu anlamda Facebook, tanıdıklarla iletişim kurmamızı sağlayan, sahicilik hissi vererek belirsizliğe karşı güven ortamı ve bir tür “cemaat nostaljisi” inşa eden bir ağdır. Diğer sosyal ağ sitelerinden farklı olarak Facebook’ta kullanıcılar gerçek yaşamdaki kişiliklerini kullanmakta olduğundan daha sahicidir.10 Facebook’un gündelik yaşamdaki yüz yüze ilişkilerin bir uzantısı olmasının iki nedeni bulunuyor. Öncelikle kullanıcının kimliği açıktır, “avatar” değildir. İkinci olarak, listesine aldıkları gündelik yaşamdan tanıdığı kişilerdir. Bu da gündelik ilişkilerin yeni bir formla burada sürdürüldüğünün ve yeniden üretildiğinin göstergesidir. Facebook, kullanıcıya onun gündelik yaşamda tanıdığı kişilerin yer aldığı bir alan oluşturmasını sağlayarak internetin kozmopolit yapısından korunmasını sağlar. Facebook’ta eski arkadaşları bulmak da bir tür “cemaat nostaljisi”ne işaret eder. Facebook’u en sık kullanma nedenlerinden biri de eski arkadaşları bulmaktır. Her ne kadar bu arkadaşlarla ilişki tazelemenin ötesine geçilmese de Facebook bir nostalji sunarak kişinin geçmişinde ait olduğu sosyal gruplara geri dönmesini sağlamaktadır.

Şunu da eklemek gerekir ki sosyal ağlardaki cemaatler, kişiselleştirilmiş cemaatlerdir. Cemaatin artık bireysel seçimden önce değil, bunun sonucunda ortaya çıkması söz konusudur. Cemaat, kişisel tercihlere göre oluşturulmaktadır.11  Wellman da “ağ bireyselliği” kavramıyla internet kullanıcısının cemaatini kişiselleştirmesine olanak verdiğine dikkat çeker. Wellman’a göre şimdiye dek kamusal ya da yarı-kamusal alanlarda gerçekleştirilen sosyalleşme, bugün artık bilgisayarla birlikte evin içine kapanan kişiyi merkeze koyar. Etkileşimi artık aile, grup ya da cemaat değil, kişi yönetmektedir. Böylece modern toplumun bireysel değerleri etrafında kişiselleştirilmiş cemaatler ortaya çıkmaktadır. Cemaat duygusunda bağlılık, ait olma ve kimlik meseleleri ön plana çıkarken ağ üzerindeki bireysellikte araçsallık, özerk ilişkiler ve bulanıklaşmış sınırlar ön plana çıkar.12 

Sosyal ağlarda cemaat, farklı sosyal çevrelerden tanıdıklarımızın yer aldığı arkadaş listesini bir kez oluşturduktan sonra ortaya çıkar. Ancak buradaki cemaat kavramı, mekâna bağlı klasik cemaat tanımlarından farklı olarak üyelerini kullanıcının belirlediği bir cemaattir. Kullanıcı arkadaş listesine eklemek istediklerini kendi tercihine göre belirlediğinden “özelleştirilmiş bir cemaat”in varlığından söz edilebilir. Bu anlamda sosyal ağlarda cemaat kavramı, bireyin arkadaşlarının aslında kendi dünyasının, bireyin kimliğinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Kullanıcılar özel hayatına dahil olmasını istemedikleri kimseleri listelerine almayarak tanıdıklar arasında güvenli bir iletişim ortamı oluşturduklarına inanmaktadırlar.

Sonuç olarak, sosyal ağ siteleri, bir yandan kullanıcının sürekli kimlik arayışında olduğu bir alan (profil) kurarak onu bireyselleştiren, diğer yandan farklı sosyal çevrelerden arkadaşlarını bir araya getirdiği bir ağ işlevi görerek “belirsizliklerle dolu” bir dünyada yaşayan kullanıcıya bir gruba/cemaate aidiyet duygusu yaşatan, güvenli bir liman sağlayan bir iletişim aracı olarak görülebilir. Sosyal ağlar, postmodern döneme özgü olan kimlik arayışını tanıdıklardan oluşan bir cemaat içerisinde gerçekleştirmeyi vaat ettiği için belki de bu kadar başarılıdır.

Sosyal ağlar, cemaate ait olma, bağlanma hissi oluşturarak küresel kapitalizme eklemlenmenin bir aracı olarak da işlev görmektedir. Toplumsal izolasyonun önüne geçiyormuş gibi görünse de aslında mekânsal parçalanmayla alakalı olan toplumsal izolasyonun sürdürülmesine katkıda bulunmaktadır. Yüz yüze ilişkileri ikame etmekte, ilişkilerin sürekliliğini sağlarken aynı zamanda zamansal ve mekânsal parçalanmanın sürdürülmesine de katkıda bulunmaktadır. Tıpkı diğer yeni iletişim teknolojileri gibi kullanıcıyı bir yandan bireyselleştirmekte diğer yandan toplumsal aidiyetlerinden kopmamış yanılgısını kurmaktadır.

Yeni iletişim teknolojileri, egemen söylemde insanları birbirine bağlayan ve yakınlaştıran, dolayısıyla sanki yabancılaşmayı, atomizasyonu, toplumsal parçalanmayı aşan araçlar olarak ele alınıyor. Bu araçların reklamlarında kullanıcılara bir tür “cemaat nostaljisi” sunuluyor. Oysa, araştırmalar toplumsal yalnızlığın teknolojiyle sona ermediğini gösteriyor. Kaldı ki bu araçları kullananlar tüketim kültüründe çoktan bireyselleşmiş kişilerden oluşuyor. Belki de bu araçlar, bir araya gelmekten çok biraradalığın da araçsallaşmasına, bireyin kimliğinin bir parçasına dönüşmesine yol açmakta, mekânsal birlikteliği ortadan kaldırarak küreselleşmenin daha iyi işlemesini sağlamaktadır.

Dipnotlar

1http://www.comscore.com, Erişim tarihi: Ocak 2009.
2 BOYD Danah ve ELLISON Nicole B., “Social Network Sites: Definition, History, and Scholarship”, Journal of Computer-Mediated Communication, 13 (1): 11, 2007, http://jcmc.indiana.edu/vol13/issue1/boyd.ellison.html
3 BEER David ve BURROWS Roger, “Sociology and, of in Web 2.0: Some Initial Considerations”, Sociological Research Online, Vol. 12, Issue 5, 30/9/2007, s.2 http://www.socresonline.org.uk/12/5/17.html, ,Erişim: 13.11.2009.
4 GURAK Laura J. ve ANTONIJEVIC Smiljana, “The Psychology of Blogging”, “You, Me and Everyone in between”, American Behavioral Scientist, Vol. 52 No. 1, 2008, s. 60-64.
5 LAMPE Cliff, ELLISON Nicole B. ve STEINFIELD Charles, “Changes in Use and Perception of Facebook”, CSCW'08, 8-12 Kasım 2008, San Diego, California, ABD.
6 GOFFMAN Erving, Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu, çev: Barış Cezar, Metis, İstanbul, 2004.
7 BUFFARDI Laura E. ve CAMPBELL Keith W., “Narcissism and Social Networking Web Sites”, Personality and Social Psychology, 2008, 34, July 2008.
8 SCHULZ Christine Roma, “Shifting Shadows in Post modern Communities”, MPET(WVET), School of Education Deakin University, Kasım 2008, http://www.tasa.org.au/conferences/conferencepapers08/discourses/Schulz,%20Christine,%20Session%2079%20PDF.pdf
9 WANG Victoria, “Community Online: Cybercommunity and Modernity, Why Do People Participate in Cybercommunities?”, 2009, http://journal.webscience.org/175/3/websci09_attachment_176.pdf
10 BONNEAU Joseph, ANDERSON Jonathan, ANDERSON Ross ve STAJANO Frank, “Eight Friends are Enough: Social Graph Approxiamation via Public Listings”, SNS, 09, Nuremberg, Almanya, 2009.
11 SHARPE Erin, “Community in Postmodern Culture: The Place of Leisure”, http://lin.ca/Uploads/cclr11/CCLR11-136.pdf
12 TSENG Shu-Fen ve LI Meng-Hao, “A Sense of Community of Networked Individualism?”, The 3rd Social Informatics Reserach Symposium, Milwaukee, ABD, 19 Ekim 2007.