Eslemnur
Tue 21 September 2010, 11:50 pm GMT +0200
SOSYAL ADALET NE DEMEKTiR?
Şimdi bakalım sosyal adalet ne gibi bir nesnenin ismidir? Bu nesnenin sahih şekli ne olabilir?
İNSANÎ ŞAHSİYETİN GELİŞMESİ
Her insan camiasında binlerce, yüz binlerce ve milyonlarca fert vardır. Bu topluluk içinde her fert, ruh, akıl ve şuur sahibidir. Her ferdin de müstakil bir şahsiyeti, bu şahsiyetin içinde gelişip gider. Yine her fert, kendine mahsus olan bir zevkin sahibidir. Diğer bakımdan, yine her ferdin nefsiyle ilgili istekleri bulunmaktadır. Şahıs olarak her fert, cismî ve ruhî zaruretler içindedir. Bu fertlerin isteklerinin bir araya toplanmasından bir istek mecmuası ortaya çıkar. Şu hususa da dikkat edilmelidir ki, bu aynı şeyi isteyen topluluklar da ayrı birer heyet halindedirler. Bunlar tek tek münferitlikten çıkıp bir insanlık camiası haline gelirler. Bu camianın teşekkülü fartlar içindir. Fertler bunun için değildir. Fertlerin toplanarak bir camia teşkil etmesinden maksat, bu fertlerin birbirlerine yardımcı olmaları ve birbirlerinin ihtiyaçlarına cevap verebilmeleri sebebiyledir. Aynı cismî ve ruhî isteklerin ve ihtiyaçlarını gidermek için bir araya toplanarak bir camia teşkil ederler.
Ferdî Mes'uliyet:
Şimdi şu meseleye gelelim. Bütün fertler, tek tek Allah indinde mesuldürler. Bunların her birisi, bu mevcut dünyada tek tek muayyen bir zaman imtihana (her birisi için kararlaştırılmış bulunan ayrı imtihan) tâbi tutulurlar. Sonra Hak Taalâ huzurunda hesap vermeye çağrılırlar. Acaba kendilerine dünyada verilmiş olan salâhiyetler ve imkânlar dairesinde nasıl çalışmışlardır. Hak Taalâ huzurunda mesuliyet ve hesap vermek toplumsal değil, ferdî'dir. Orada herhangi bir aşiret, kabile, millet ve saire gibi topluluktan hesap sorulacak değildir. Ancak fertlerden ayrı ayrı ve teker teker hesap sorulacaktır. Dünyadaki alâkalardan her türlü bağ kesilmiş olarak, herkesin kendisinden hesap istenecektir. Herkes tek tek ve ayrı ayrı adaleti İlâhiyenin huzuruna çıkarılarak, sen ne yaptın diye sorguya çekilecektir.
Ferdî Hürriyet:
Bu iki mesele — yani bu dünyada insanî şahsiyetin gelişmiş olması ve ahirette de insanın hesap verme meselesi — insanın bu dünyada iken kendisinin ferden hür ve serbest olmasını icabettirir. Eğer toplumsal hususlarda, bir fert kendi isteğine uygun olarak şahsiyetini geliştiremezse, o zaman insanlık içinde şahsiyetini kaybetmiş olur. Onun kuvvet ve kudreti ortadan kalkmış, kendisini insanlığın içinde bir nevi mahpus vaziyetine sokmuş; bulunur. O zaman ahirette böyle mahpus ve mahkûm zümrelerin kusurları, toplumsal nizam kurup da bu gibilerini bu nizamın baskısı altında tutanlara ait olmuş olur. Bu defa onlardan yani kötü toplumsal nizam kuranlardan sâdece kendi işlerine ait hesap sorulmakla kalmaz, belki diğerlerinin de hesapları sorulur. Onlara, "neden siz böyle bir nizam kurup da insanların bir kısmını atıl ve batıl bir hale getirip, yarı sağlam yarı hasta duruma soktunuz" denir. Malumdur ki, hiçbir mümin kimse, işin sonunda Allah'ın karşısında böyle sorgu ve suale maruz kalmayı arzu etmez. Bu kimse, eğer Alalh'tan korkan bir kimse ise, o zaman fertlere daha fazla hürriyet vermek yolunu tutacaktır. Çünkü fertler hür olunca, kendi yaptıklarından kendileri sorumlu olur ve başkaları sorumlu olmaz. O zaman, bir ferdin yanlış yolda gitmesinin mesuliyeti de toplumsal nizamı yürütenlerin boynunda olmayıp kendi şahsının boynunda kalır.