- Sonuç

Adsense kodları


Sonuç

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
müzzemmil
Fri 16 September 2011, 06:16 pm GMT +0200
Sonuç

Kuran ilimleri arasında, mahdut sırada ysr aldığı görülen, nesih­le ilgili ayetler hakkında ileri sürülen görüşlerin farklı olması, nesih ke­limesine verilen anlamdan kaynaklanmaktadır. Neshin varlığını kabul eden alimlerin kelimeye verdiği anlam ile kabul etmeyenlerin görüşle­rini iki noktada toplamak mümkündür. Neshin varlığını kabul eden­ler, önceleri farz iken daha sonra nafile şekline dönüşen ayetleri men-suh kapsamına almışlardır..[946] Reddedenler de bu şekilde olan ayetlerin mensuh olmadığı, nafile olarak uygulanması sebebiyle muhkem oldu­ğu kanısındadırlar. Birinci guruba dahil ettiğimiz alimler nesih olayı bir eğitim ve tebliğde bir kolaylık olarak algılamaktadırlar. Bunlara göre Allah insanların kötü alışkanlıklarını bıraktırmak için basitten zora doğru bir metod izlemiş, diğer dinlerde olduğu gibi emirleri birden göndermemiş, yirmi üç sene gibi bir zaman dili içine yaymıştır. Bir ko­nuda değişik zaman dilimi içinde ayetlerin gönderilmesi, Allah'ın bir rahmeti olarak düşünülmektedir. Diğer alimler ise neshin manasından hareketle, Kur'an'da hiçbir şey noksan bırakılmamıştır. Mensuh olan ayet Kur'an'da olmaması gerekir ve bu hadise İslâm'a zarar verir gö­rüşündedirler. Dikkat edilirse nesih konusunda farklı görüş ve kanaat­te olan alimler iyi niyet taşımaktadırlar. Bu münasebetle hepsinin gö­rüşlerine saygı duymaktayım.
Vardığımız neticenin bir kriterini yapacak olursak; neshin varlığını kabul etmeyen Ebu Müslim Muhammed b. Bahr el-İsfehânî (ö. 322/ 934) ve son devir alimlerinden Ömer Rıza Doğrul (ö. 1366/1947) gi­bi bazı alimler ile neshin mevcudiyetini kabul etmekle birlikte, hadisin ayeti neshedemeyeceği görüşünde olan İmam Şafii (ö. 204/819) bir yana bırakılacak olursa, İslâm alimlerinin büyük çoğunluğu, İslam'ı tebliğ, eğitim ve kolaylaştırma noktalarından hareketle neshin varlığı­nı kabul ettikleri gözlenir. Bununla birlikte, Kur'ân-ı Kerim'de mensuh olarak ileri sürülen ayet sayısı, ileri sürüldüğü gibi fazla değildir. Alim­leri arasında mensuh kabul edilen ayetlerin fazla olması, eski kaynak­larda yer alan bilgilerin kriteri yapılmadan aynen aktarılması ve usul bilgilerinin nesih kapsamında değerlendirilmesinden kaynaklanmakta­dır. Neshe konu olan üç yüz civarındaki ayet üzerinde araştırma yap­mış bulunmaktayım. Bu sayının fazla oluşunun diğer bir sebebi tefsir usulü konularının nesih kapsamında değerlendirilmesinden kaynak­landığı anlaşılır. Kanaatimize göre, Kuran'daki nesih hadisesi bir eği­tim ve tebliğdeki stratejidir ve nesh vardır. Fakat bu şayi beş altı ile sı­nırlıdır. Bunların sebepleri belirtilmiştir. Bunların dışındaki ayetlerin neshine katılabilmiş değiliz.
Kur'ân-ı Kerim'de nesih söz konusu mudur? sorusuna verilecek cevap konunun yorumuna bağlıdır. Usul konularında farklı görüş ve yorumlar olabilmektedir. Bunlardan birisi doğru, diğeri yanlıştır de­mek alimlerin kendi yorumlarına bağlıdır. Dikkat edilirse, neshe konu olan ayetler müteşâbih olarak değerlendirilen ayetlerdendir.[947] Bakara Sûresinde yer alan (Nünsihâ)[948] kelimesi kıraat alimleri arasında sülâ-sî ve rubâî fiillerde kullanılmaktadır. Sülâsî olarak kullanıldığında gecik­tirmek anlamına, rubâî fiilde kullanıldığında unutturmak anlamına gel­diği görülür. Konunun farklı yorumlanmasına fiilin kullanılış farkının etkiii olduğu anlaşılır. Konuyla ilgili eser veren alimler tarafından ter­cih edilen, rubâî fiilde kullanılmış olanıdır. Bununla birlikte, ayetin her iki okunuş şeklinde de neshin varlığına delil olabileceği ihtimal dahi­lindedir.
Neshe delil olarak kabul edilen ayetlerdeki, "ayet" kelimesine ve­rilen anlam, farklı sonuçlara götürmektedir. Buna göre ayetten kast edilen Kur'an'daki bir ayet mi? yoksa risalet anlamında kullanılmış mı­dır? sorularına verilecek cevap yine farklı olmaktadır. Risalet anlamın­da alınırsa, Kur'an'da nesih yoktur sonucuna varılır. Ayet anlamı ka­bul edilirse neshin varlığı söz konusu olur. Öte yandan, Nah! Sûresi 101. ayette yer alan "Bir ayetin yerini başka bir ayetie değiştirdiği­mizde" ifadesinden sonra "Vallahi) 'alemü bima yünezzilü" (Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir" buyurur. Dikkat edilirse burada yünez-zilü' kelimesi kullanılmıştır. Yüce Allah bir defada indirdiği kitaplar için "inzal" kelimesini kullanırken,[949] Kur:ân-ı Kerim için "tenzil" ke­limesini kullanmıştır.[950] Oysa risalet peygamber demektir. Risaletin yir­mi üç senede indirilmiş olması, ayet kelimesine Peygamber olarak an­lamak şeklinde düşünülür. Kur'an'daki kullanılış itibariyle en son düşü­nülecek bir anlamdır ve bize göre zayıf bir ihtimaldir.
Yaptığımız incelemede, Kur'ân-ı Kerim'de sınırlı bir şekilde nes­hin var olduğu kanaatini taşımaktayım. Bununla birlikte, bu bir tefsir usulü konusudur. Başka şekilde yorumlayanlara da saygılı olunması gerekir. Örneğin Hz. Peygamber, hicretin ilk yıllarında Kudüs'e doğ­ru namaz kılmış, daha sonra Mescid-i Haram'a döndürülmüştür. İlk zamanlan kabir ziyaretleri yasak edilmiş, sonra izin verilmiştir. Yine mut'a nikahı hoş karşılanırken daha sonra yasaklanmıştır. Gece na­mazı olarak bilinen teheccüt ibadeti önceleri bütün Müslümanlar tara­fından kılınırken, daha sonraları nafile olarak isteğe bırakılmıştır. Bu hadiseler neshin varlığını akla getirmektedir.
Müfessirler, Hz. Osman İle İbn Zübeyr arasında geçen şu konuş­maya yer vermişlerdir.
Hz. Osman Bakara Sûresi 240. ayetinin mensuh olduğunu ileri sürmüş, bunun üzerine İbn zübeyr; Öyleyse niçin Kur'ân'a yazdırıyor­sun? sorusunu sormuştur. Hz. Osman, ''Bunun tevkıfî bir iş olduğunu, nâsih ve mensuh ayetlerin Kur'an'da bulduğunu, bunların yerlerini de­ğiştirme imkanının olmadığını"[951] belirterek cevap vermiştir.
Nesihle ilgili eser veren alimler arasında Kur'ân-ı Kerim'in içinde­ki nesih durumuna göre surelerin bir tasnifini yapılır. Onlara göre 43 surede nâsih-mensuh ayet yoktur. 40 surede nensuh bulunur. 31 su­rede hem nâsih hem de mensuh yer alır. Altı surede de ise sadece nâ­sih vardır.[952] Eserlerde yer alan bu görüşlere katılmamız mümkün ol­maz. Bu nakiller, dönem itibariyle alimlerin kendi görüşlerini yansıtır. Yoksa, esasında öyle olmadığı gözlenir. Kur'ân-ı Kerim'de asıl olan muhkem olmaktır. Bununla birlikte, az da olsa mensuh ayetin varlığı, Allah'ın kullarına bir kolaylığı olarak düşünülmektedir. Yüce Yaratıcı, Hz. Muhammed'e "Sana Kur'ân-t okutacağız. Sen onu unutmayaçaksın. Yalnız Allah'ın dilediği müstesna..."[953] buyurur. Buraya alı­nan ayet ile neshin varlığını ifade eden Bakara Sûresi 106. ve Nahl Sûresi 101. ayetleri neshin olabileceğini hatırlatmaktadır. Nesih olma­yan surelerin sayısı -yukarıdaki taksime göre- 43 sureden fazla olma­yışı nesih konusu ile diğer tefsir usulü konuların müşterek değerlendi­rildiğini ortaya koymaktadır.
Vardığımız sonuçlardan bir diğeri, Kur'ân-ı KerinYde neshe konu olan ayetlerin sayısında ittifakın olmayışıdır. İbn Hazm (ö. 320/923). Hibetullah (ö. 410/1019), İsferâînî (ö. 1177/1763) ve bazı alimler göre üç yüze yakın ayetin neshi ileri sürülür. Şah Veliyuliah ed-Dihle-vî (ö. 1176/1762) "Fevzü'l-Kebîr" isimli eserinde de bu sayıyı beşe indirmektedir. Nesh sayısını fazla olarak değerlendirenler, "nesh kapsamına istisna, tahsis, beyan vb. gibi tefsir usulü konularını dahil etmektedirler. Dolayısıyla, mensuh ayetlerin sayısı olduğundan fazla gösterilmiş olmaktadır. Oysa, bu sayı tefsir usulü konularının ayrılma­sıyla bir birinden farklı şeyler olduğu görülmüştür. Mensuh ayetlerin sayısı yirmi olarak değerlendiren Suyutî (ö. 911/1505) bir beyit ha­linde bunları zikretmektedir. Yaptığımız incelemede bunlar arasında muhkem ayetlerin olduğu görülmüştür.
Tefsir usulü ve Kur'ân ilimleri kitaplarında neshin varlığını bilmek için bazı şartlar ileri sürülmüştür. Bunlar; a) İki ayetin içeriğinin bir ara­da uygulama imkanının olmayışı, b} Hz. Peygamberin sünneti ile nes­hin bilinmesi, c) Sahabeden konuyla ilgili sağlam rivayetin bulunması, d) Kronolojik bilgi ve e) Alimlerin ittifakı şeklinde sıralanır. Bu bilgile­rin ışında neshe konu olan ayetler incelendiğinde, mensuh ayetlerin sayısı iddia ediienden çok az olduğu görülmüştür. Çünkü söz konusu ayetlerin çoğunun yukarıda belirtilen şartları taşımadığı anlaşılır. Akli bilgi, İhtimal, sağlam olmayan nakiller ve alimlerin kendi kanaatleri ile mensuh ayetlerin sayısını artırmak mümkün görülmez. Bu ölçülere bağlı kalındığında, Kur'an'da yer alan neshin mahdut sayıda olduğu görülecektir.
Alimler arasında neshe konu olan ayetlerin gelecek zaman dilimi içinde uygulanma alanının olabileceği, dolayısıyla Kur'an'da mensuh ayetin olmadığı ileri sürülse de, bu görüş istisna ha'lerde olan olaylar olarak değerlendirilmekte, umum ifade etmediği anlaşılmaktadır. Bi­zim elde ettiğimiz verilere göre, bu görüş de bir nazariye olarak de­ğerlendirilebilir. Her şeyden önce, Hz. Peygamberin vefatından zamanımıza kadar on beş asırlık bir zaman dilimi geçmiştir. Kudüs'e doğru namazın kılınması, mut'a nikahının tatbiki, zina eden kadının ömür boyu hapsi gibi konuların uygulanma alanları olmamıştır.
Elde edilen neticelerden bir diğeri de Gayr- Müslim'lerin nesh ko­nusuna yaklaşımlarıdır. Kur'ân'ın bütünlüğü içinde ve icazı[954] karşısında savunmasız kalan Müsteşrik ve Misyonerler nesh gibi tali konularla İs­lam'a saldırmışlardır. Onlara göre nesh; bazen bir emirden dönme, bazen de, önceleri bilinmeyen bir hakikatin keşfidir.[955] Her iki tanım gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Çünkü Yaratıcının ilminde "nesh" söz konusu değildir. Kur'an'da işaret edilen nesh kulların inanması, eğiti­mi, geliştirilmesi bazında kolaylık sağlayan ameli konuları içermekte­dir. Misyonerlerin iddia ettikleri gibi, yeni kazanılan bir ilim kabul ede­rek Yaratıcıya izafe etmek, Allah'a bir iftira ve O'nun ilmini kulların il­miyle kıyaslama olarak algılanır. Noksanlık kullar içindir. Yaratıcının il­mi kulların İlmiyle kıyaslamak mümkün değildir. O'nun ilmi sınırsız­dır.[956] Yüce Allah kullarına olan rahmeti gereği neyi, ne zaman gön­dereceğini ilmi ezeliyle bilmektedir. O gönderilen dinlerin asıllarını Kur'an'da toplamış, yanlış olanları nesh etmek suretiyle kaldırmıştır.[957] Kur'an'da işaret edilen nesh yeni kazanılan bir ilim değil, Allah'ın da­ha önceden bilip takdir ettiği emirlerini, kulların ihtiyacına göre, peri­yodik olarak göndermesidir.
Ayetlerin tarihi bir yolla izah edilip anlamlarının bilinmesi açısın­dan, neshe konu olan ayetlerin bilinmesinde fayda vardır. Kur'ân-ı Kerim'in tefsiriyle meşgul olan birinin, çeşitli usul bilgilerin yanında, nesih konusunu bilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Çünkü Kur'ân emirleri insanların mutluluğunu hedeflemektedir. Psikolojik açıdan yanlış adetlere inanmış birini bu yanlışlardan kurtarmak kolay değildir. Bu münasebetle, Kur'an'da yer alan nesh hadisesi bir eğitim vasıtası ve tebliğ metodu olarak değerlendirmekte, Allah'ın insanlara bir lütfü olarak ifade edilmektedir.
Netice olarak; Kur'ân ayetlerinde neshe işaret edilmesi, İslâm alimleri arasında neshin varlığını kabul edenlerin olması, aynı konuda­ki ayetlerin değişik zaman dilimi içinde inerek kesin şeklini alması.
Kur'an'da belirli sayıda neshin var olduğu düşüncesine götürmüştür. Benzer usul ve metotları zamanımızda da uygulamak mümkündür. Bununla birlikte, kaynaklarda mensuh ayetlerinin sayısının fazla ola­rak yer alması, ilk dönemlerde tefsir, hadis ve fıkıh usulü kaide ve ko­nularının tasnif edilmemesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili nakiller zamanın ilim seviyesine ve alimlerin yaptığı araştırmala­ra göre farklı olabilmektedir. Nesih konusundaki nakil ve görüşler, ne­sih konusunda eser veren alimlerin kendi kanaat ve yorumlarını yan­sıtmaktadır. Bu görüşler isabetli olduğu gibi, aksi de olabilmektedir. Samimi bir şekilde yapıldığı için her birine saygı duyulması gerektiği­ni düşünmekteyim. Bu duygu ve düşüncelerle çalışmamızı bitirdiğimiz için bize bu imkanı veren Rabbimize şükrediyorum. Hatalarımı peşi­nen kabul ederek, samimi tenkit ve uyanlara açık olduğumu belirtmek isterim.[958]

[946] Bizde aynt kanaati taşımaktayız. Zira nafile olan ibadetler isteğe bağlı ibadetlerdir. Yapıl­madığı zaman bir sorumluluk getirmemektedir.
[947] Bk. Bakara. 2/105; Ra’d 13/39; Nahl. 16/101; Hac. 22/52.
[948] Kurân-ı Kerim. Bakara. 2/106.
[949] Bk. Kurân-ı Kerim, Âl-i İmran, 3/3
[950] Bk. Kur an-ı Kerim. İsra. 17/106.
[951] Bk  İbn Arabî. 1/207; İbn Kesir. 1/296.
[952] Bk. Hibetullah. Vrk. 5a: İbn Hazm. s   156-157; Zerkeşî. 11/33-34.
[953] Kur'ân-ı Kerim. A'lâ, 87/6-7.
[954] Bk. Kur'ân-ı Kerim. Bakara. 2/23-24.
[955] Abdullah Draz. Kur'ân'a Giriş, Trc. S. Akdemir, s. 115,
[956] Bk. Kur'ân-ı Kerim, Bakara, 2/29,33.231: Âl-i İmrân. 3/5: Nisa, 4/24.111: Mâide, 5/7. 99.
[957] Bk  Kur'ân-ı Kerim. Bakara, 2/105-106; Muhammed Esad, Kuran Mesajı, I/30-31
[958] Doç. Dr. Remzi Kaya, Kur'ân-ı Kerim'de Nesih, ISBN : 975-97468-1-6, Bursa Nisan 2001: 167-172.