sidretül münteha
Sun 13 March 2011, 02:43 pm GMT +0200
eb. Sonuç
Buraya kadar serdettiğimiz delillere ve tartışmalarına bakarak diyebiliriz ki
1- Sigaranın mahzurlu olduğuna işaret eden deliller, mubah sayılması gerektiği istinbat edilen delillerden hem çok daha fazla, hem de delâlet yönleri daha açıktır. Mübahlığı istinbat edilen deliller çok umumî delillerdir ve pekçok yönden tahsis edilmişlerdir. Binaenaleyh, sigaranın mahzuruna işaret eden delillerle ayrıca tahsis edilebilirler. Buna göre sigaranın mutlak mubah olduğunu söyleme imkânı kalmaz. Zaten mubah olduğunu söyleyenlerde, ondaki zararın mevhum olduğunu, muhakkak olmadığını, muhakkak olması yani zararının ispat edilmesi halinde haram olacağını, çünkü "zararlılarda asıl olanının" haram olmak olduğunu söylerler. Meselâ İbn Abidin bunlardan birisidir.
Herhangi birşeyi "mubah kılan bir delille haram kılan bir delil çatışırsa haram kılan diğerine tercih edilir" ve "haram ile helâl çatışırsa haram galip gelir" gibi fıkıh kaideleri de sigaranın yerinin mubah yönünde olmadığına işaret eder. Böylece sigaranın şer'an mahzurlu olduğu ortaya çıkmış olur. Ancak bu mahzurun hiyerarşideki yeri neresidir. İşte bunu tayin etmek zor gözükmektedir.
2- Bazılarına göre zarar "kerahati", bazılarına göre de haramlığı gerektirir. Ama herhalde bunu da tafsil etmek ve kerahat ve haramlığını zararına göre tesbit etmek gerekir. Konuyla ilgili olarak Mustafa Zerka'nın ölçüsü şudur: "Zararı kesine yakın (zannı galip) olan haram, zararı şüpheli ve hafif olan ise mekruhtur." [937] Ancak sigara hakkında, makbul delâlet yollarından biriyle onun haram olduğunu gösteren bir nassın bulunmadığını da hesaba katarsak onun için haramdır dememiz de tehlikeli olabilir.
3- Netice itibariyle en az yanılma ihtimali olan hüküm olarak sigaraya "mekruh" denmesi gereği ortaya çıkıyor. Ama bu durumda da tenzihen bîr mekruh olabileceği gibi tahrimen bir mekruh da olabilir. Doğrusu; insanın sağlığına pekçok yönden zararı, tiksindirici kokusu, (habisliği) israf oluşu vb., yönleri hesaba katıldığında iki mekruh arasındaki yerinin "tahrimen mekruh" olana daha yakın olduğunu söylemek bize daha isabetli gelmektedir. Konu hakkında yazılan risalelerin en derli-toplu olanının yazarı İmam Lüknevi de sigaranın mekruh olduğu sonucuna vardıktan sonra bu kerahatin tahrimen mi yoksa tenzihen mi olduğu konusunda mütereddid olduğunu anlatır. [938]
4- Bunlara bağlı olarak sigara ile ilgili başka hükümler de sözkonusu olur. Şöyle kî:
a- Sigaranın mubah olduğunu söyleyenlere göre tütün ziraatı ve sigara âlım satımı yapmak da mubah ve helâl olmuş olur. Tabiatıyla sigaranın mekruh ya da haram olduğu söylendiğinde de, ziraatı ile ticareti de aynı hükmü alacaktır. Ne var ki tütünün bitkisinden yaş ya da kuru olarak tıp, kozmetik ve hayvan yemi gibi başka maksatlarla da yararlanılıyorsa o takdirde onun zîraatinin mahzurlu olmadığı anlaşılır. Fakat her halükarda tütün ziraatı ve sigara alım satımı yapmaktaki mahzur içilmesinden daha azdır. Çünkü sigaranın maddesi bizzat (liaynihi) pis değildir.
b- Oruçlu olarak sigara içmek ittifakla orucu bozar ve keffareti gerektirir. Çünkü cevfine duman kaçmakla, dumanı bizzat yudumlamak ayrı ayrı şeylerdir.
c- Sigaranın mubah olduğunu söyleyenler, kadının sigara içmesi halinde, kocanın vereceği nafakaya onun sigara harcamalarını da eklemesi gerektiğini kabul etmek zorundadırlar. Mekruh ve haram olduğunu söyleyenlere göre ise böyle bir zorunluluk yoktur.
d- Sigaranın hükmü ne olursa olsun kocanın bundan rahatsız olması durumunda karısını sigara içmekten men etme hakkı vardır. Bu bir insanlık hakkı olduğundan ötürü kadının da aynı hakkı bulunmalıdır.
e- Sigara içmenin haram ya da mekruh olduğu kabul edilmesi halinde bu küçük ya da büyük bir günah olacak ve ısrarı ile daha da büyüyecektir. [939]
[937] Mahmud Nâzım, age-, 1/369.
[938] Lüknevî, age., 22.
[939] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 354-356.