- Sıfat-ı İlâhî

Adsense kodları


Sıfat-ı İlâhî

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Fri 20 August 2010, 08:06 pm GMT +0200

Sıfat-ı İlâhî kavramı hakkında açıklayıcı bilgiler verir misiniz?

Sıfat; “vasıf, hâl, keyfiyet, nişan, alâmet” “zâtın bazı ahvâline delâlet eden bir isim.” demektir.

Cenab-ı Hakk’ın zâtının mahiyeti bilinmez; ama zâtının varlığına mahlûkat adedince şahitler vardır. O’nun mukaddes sıfatları da kemaliyle idrak edilemez; ancak o sıfatların varlıkları ve sonsuz oldukları bilinebilir.

İlâhî sıfatlar, “sübutî” ve “selbî” olmak üzere iki gruba ayrılıyor.

Sübutî sıfatlar, İmam Eş’ariye göre, “hayat, ilim, irade, kudret, sem’ (işitme), basar (görme), kelâm” sıfatlarıdır. İmam Maturûdî ise bunlara ilave olarak “tekvin” sıfatını da bir İlahi sıfat kabul etmiştir.

Bu sıfatların hepsi ezelî, hepsi ebedî, hepsi sonsuz ve yine hepsi mutlaktır. Onlarda ne bir azalma ne de artma düşünülebilir. Meselâ, hayat, Allah’ın bir sıfatıdır. Ezelde ne ise ebedde de aynıdır. Bu hayatta ne bir azalma olur, ne de artma olur.

Sübutî sıfatlarının varlığını bilelim diye, Rabbimiz ruhumuzda bir sıfatlar âlemi yaratmış. Bizim de hayatımız, ilmimiz, irademiz, kudretimiz, işitme ve görmemiz var. Ama bunların hepsi mahlûk, hepsi sınırlı, hepsi kula münasip. Allah da hayat sahibidir ama kulunun hayatı gibi değil. O da görür, işitir fakat kulun görmesi, işitmesi gibi değil. Onun da iradesi var, ama cüz’î değil. O da kudret sahibi, lâkin bu kudret sınırlı değil.

Biz bu mahlûk sıfatlarımızı iyi değerlendirebilirsek Allah’ın mutlak ve sonsuz sıfatlarının var olduğunu bilir, onları sonsuz olarak tanırız.

Sübutî sıfatların varlığını böylece tasdik eden insan, bunlardan selbî sıfatlara intikal eder.

Vücud (varlık) sıfatı hakkında şöyle düşünür: Toprak, su, deniz, ova, gök, yer, melek, insan hep varlık isimleri. Bu varlıkların var edilmelerini yokluğa veremeyeceğime göre, bütün bunlar Allah’ın varlığına birer delil, birer alâmet. Ve O’nun vücud sıfatına birer şâhit.

Sonra her varlığın bir başlangıcı olduğunu düşünür; başlangıcı olmaktan münezzeh olan Allah’ın “kıdem” sıfatını onlarda okur. Keza her varlığın bir sonu olduğunu dikkate alır ve sonu olmaktan münezzeh olan Allah’ın “beka” sıfatını bütün kalbiyle tasdik eder.

Bir eseri yazan zâtın eserdeki hiçbir kelimeye, hiçbir cümleye benzemeyeceğini, zira kâtibin yazı cinsinden olmayacağını dikkate alır ve elementlerden kürelere, ruhlardan meleklere, çiçeklerden yıldızlara kadar bütün varlık âleminin yaratıcısı olan Allah elbette hiçbir mahlûka benzemeyecektir der ve O’nun “Muhalefetün-lil-havadis (zâtının hiçbir varlığa benzememesi) sıfatına iman eder.

Hiçbir varlığın kendi varlığını kendi iradesiyle ayakta tutmadığını, hepsinin bir İlâhî lütufla varlıklarını sürdürdüğünü düşünür ve Allah’ın “Kıyam-binefsihi” sıfatına bütün ruhuyla iman eder.

Bazı kaynaklarda Cenâb-ı Hakk’ın sıfatları üç grupta mütalâa edilir: “Zâtî sıfatlar” (bunlar sübutî ve selbî olarak iki kısma ayrılırlar), “fiilî sıfatlar”, bir de “manevî sıfatlar.” Allah’ın bütün güzel isimleri bu sıfatlardan birine dayanır. Meselâ, Âlim ismi sıfat-ı sübutiyeden “İlim” sıfatına, “Kadîr” ismi “Kudret” sıfatına, “Mütekellim” ismi “Kelâm” sıfatına dayanır.

Keza, Evvel ismi, sıfat-ı selbiyeden “Kıdem” sıfatına, “Âhir” ismi, “Bekâ” sıfatına dayanır.

İlâhî isimlerden çoğu fiilî sıfatlara dayanmaktadır. Hâlik ismi, yaratma fiiline; Muhyi ismi ihya (hayatlandırma) fiiline; Musavvir ismi “tasvir”, yâni sûret verme fiiline; Mümit (ölümü verici) ismi, imate (ölümü verme) fiiline dayanır.

Bazı isimler de manevî sıfatlara istinad ederler. Hakîm ismi Cenâb-ı Hakk’ın hikmet sahibi olması sıfatına; “Kebir” ismi, kibriya sahibi olma vasfına; Cemil ismi, cemal sahibi olmasına dayanır.