hafiza aise
Wed 4 May 2011, 03:07 pm GMT +0200
Sidretü'l-Münteha
Ardından, karşısına Sidretü'1-Münteha44ı gelmişti; tarifi imkansız bir letafetle karşı karşıyaydı. Her tondan renklerin oluşturduğu bir merasim alanı gibiydi. Burası, imkanla vücub arası kutsi bir yerdi aynı zamanda ve artık Efendimiz'in yanında, Cibril-i Emın de yoktu. Zira imkan alemi, artık geride kalmıştı. Burası, has daire ve harem odasıydı ve bu odaya, insanlık var olduğu günden bu yana, alınıp da iltifat görmüş hiçbir mana kahramanı olmamıştı. Yani, Hazreti Şeref-i Nev-i İnsan ve Ferid-i Kevn ü Zaman olan Ruh-u Seyyidi'l- Enam, bu has odanın ilk ve tek, aynı zamanda da son misafiriydi; O'nun bu konuda selefi olmadığı gibi halefi de olmayacaktı. Çünkü O (sallallalıu aleyhi ve sellern), Hatem-i Divan-ı Nübüvvet idi.
Allah Resülü (sallallalıu aleyhi ve sellern), kader kaleminin mürekkebine şahit oluyor, takdiri yazarken kalemin çıkardığı sesleri duyuyordu.s-s Kôbe kavseyni evedna sırnnın tezahürü vardı artık orada! Yaklaşmış, yaklaşmış ve artık, adımını atacağı bir mahal kalmayınca da mekanı la mekan olmuştu.ssa
Bütün bunlara rağmen Allah Resülü'nde, zerre kadar bir bakış kayması, huzurun hakkına muhalif en ufak bir farklılık gözükmüyordu. Bir anda ortalık nur kesilmiş ve Sidre'yi, sınırlı gözlerle müşahede edilip kayıtlı ifadelere sıkıştınlamayacak mahiyette bir güzellik kaplamıştı.s«
44ı Genelolarak Sidretii'l-Müntehô, yedinci semanın üzerinde, Arş'ın sağ tarafında ve altından, müttakiler için vadedilen cennet ırmaklannın fışkırdığı bir mübarek şecere şeklinde resmedilmektedir. Burayı anlatırken Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de, "Gölgesinde bir süvari, yetmiş sene at koştursa, yine de o gölgeyi aşıp kat'edemez; onun yaprağı bir milletin bütününü kaplayabilir" buyurmaktadır. Bkz. Taberi, Tefsir, 15/1
442 İbn Kesir, Tefsir, 3/33; Kadi, İyaz, Şifa, 1/147 443 Müslim, Sahih, 1/159 (290)
444 Konuyu anlatırken Kur'an, "O'nun gözü kaymadı, asla şaşmadı/şaşırmadı ve haddini aşmadı. Orada Rabbinin en büyük bürhanlannı müşahede etti." (Bkz. Necm, 53/17,18) ifadelerini kullanmaktadır.
Faniye ait her şey nur kesilmiş, nurdan bir heykel hüviyetine bürünen Allah Resülü de Nur-u Rahman'ı temaşa ediyordu. Cennette mü'minler için vadedilen CemaluIlah burada müşahede edilecek ve Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), mekanın la mekan olduğu bu ufukta Rabb-i Rahim ile vasıtasız görüşecekti. Kendisinden önce Hz. İbrahim'i hıllet ve Hz. Musa'yı da kelamla taltif eden Yüce Mevla, peygamberlik semasının son altın halkası Habib-i Ekrem'ini de rü'yetle serfiraz kılıyor ve bu iltifatla yine, Allah Resülü'nün Hakk nezdindeki yerini, kevn ü mekana fiilen göstermiş oluyordu.