manas
Sat 13 November 2010, 09:52 pm GMT +0200
SIDAK(MEHİR)
SIDAK(MEHİR)
(Sıdak; nikah, cinsel ilişki veya erkeğin kadının cinsel organından yararlanma fırsatını kaçırması nedeni ile verilmesi vacib olan maldır.)
Akid esnasında sidakm belirlenmesi sünnettir. Sidak zikredilmeden yapılan nikah -kerahetle birlikte- caizdir. Satışı caiz olan şeyin sıdak olması da caizdir.
Koca sıdakı eli altında bulundurur ve henüz teslim etmeden sıdak telef olursa, akid zamini (bedeli zimmete geçirmek) olur. Bir kavle göre ise yed-ı zamin (mislini veya kıymetini zimmete geçirmek) olur. Koca sidakm mislini tazmin etmişse, kadın sıdakı almadan onu satamaz.
Sıdak kocanın yanında iken telef olursa, onun mehri misil vermesi vacibtir. Kadın sıdakı telef ederse, almış sayılır. Kocadan başka biri sıdakı telef ederse mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, kadın sıdakı fesh veya kabul etmekte serbesttir. Sıdakı feshederse, kocadan mehri misil alır. Fesh etmezse telef edeni borçlu kılar. Koca telef ederse hükmü, semavi bir afetle telef olan malın hükmü gibidir. Zayıf kavle göre ise hükmü, kocadan başka birinin telef etmesinin hükmü gibidir.
Bir kimse iki köleyi sıdak olarak verir de henüz teslim almadan bir tanesi semavi bir afetle telef olursa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, mevcut olanda değil de telef olanda sıdak akdi fesholur. Bu durumda kadın için muhayyerlik hakkı vardır. Sıdakı feshederse, mehri misil alır. Feshetmezse geri kalanla birlikte telef olanın oranını mehri misile göre alır. Henüz almadan sıdak ayıplı çıkarsa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, kadın sıdak akdini feshedip etmemekte serbesttir. Feshederse mehri misil alır, feshetmezse bir şey alamaz. Kocanın elinde iken yok olan menfaati koca tazmin etmez. Kadın mehri almayı ister de koca vermez ve sıdak telef olursa, koca akid zamini (sıdakın bedelini tazmin etmiş) olur. Keza sıdak binmek gibi yerine getirilen bir menfaat ise, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre koca tazmin etmiş olmaz.
Kadın, muayyen veya peşin olan mehrini almak için kendisini kocasından alıkoyma hakkına sahiptir. Ama vadeli olan sıdak için kendini alıkoyamaz. Şayet ona teslim olmadan süresi girerse, en sahih kavle göre kendini alıkoyamaz.
Kadın kocasına: "Sıdakı teslim etmezsen sana teslim olmam." der, koca da: "Teslim olmazsan sıdakı vermem." derse, bir kavle göre mehrin tümünü vermesi için koca icbar edilir. Diğer bir kavle göre ise icbar edilmez. Taraflardan hangisi teslim olursa, diğeri icbar edilir. En zahir kavle göre her iki taraf icbar edilir ve mehrin adil bir kişiye emanet bırakılması ve kadının kocasına teslim olması emredilir. Kadın kocasına teslim olunca adil kişi mehri kadına verir.
Kadın acele edip kocasına teslim olursa, mehri talep eder. Kocası kendisi ile cinsel ilişkide bulunmazsa mehri almadıkça teslim olmaktan imtina edebilir. Kendisi ile cinsel ilişkide bulunursa imtina etmez. Kocası acele edip mehri verirse, kadın ona teslim olmalıdır. Kadın özrü olmaksızın imtina ederse, mehri vermesi için
koca icbar edilir dediğimiz takdirde, koca mehri geri isteyebilir.
Kadın temizlik ve benzeri işler için mühlet isterse, hakim kendi görüşüne göre ona mühlet tanır. Fakat bu mühlet üç günden fazla olamaz. Ancak hayız veya nifastan temizlenmesi için kendisine mühlet verilmez.
Kadının küçük veya hasta olması gibi cinsel temasa mani bir hali varsa, bu hali geçinceye kadar kocasına teslim edilmez.
Mehir, -kadının hayızda olması gibi haram da olsa- cinsel temasla ve taraflardan birinin ölmesi ile kesinîeşir. imam'm son kavline göre, mehir halvet ile kesinleşmez.
1. Fasit Sıdakla Yapılan Nikah
Bir kimse içkiyi şurup sayarak veya hür olanı cariye sayarak veya gasp malı kendi malı sayarak mehir verip nikah akdi yaparsa, kadına mehri misil vermesi vacibtir. Bir kavle göre ise, zikredilen malın kıymetini vermesi vacibtir.
Bir kimse kendi malını ve gasp edilmiş malı mehir vererek nikah akdi yaparsa, mehir gasp edilmiş malda geçersiz sayılır. En zahir kavle göre mülkü olan malda sahihtir. Ancak kadın isterse akdi fesheder, isterse kabul eder. Akdi feshederse, kendisi için mehri misil vardır. Bir kavle göre ikisinin (gasp ve mülk olan malın) kıymetini alır. Akdi kabul ederse, erkeğin mülkiyetindeki mal ile birlikte gasp malın payını değerine göre mehri misilden alır. Bir kavle göre ise, sadece erkeğin mülkiyetindeki mala kani olur.
Bir kimse birisine: "Şu köle karşılığında kızımı seninle evlendirdim ve onun elbisesini sana sattım." derse, nikah akdi sahihtir. Keza en sahih kavle göre mehir ve satış akdi de sahihtir. Şayet koca cinsel temastan önce karısını boşarsa, kölenin değerini elbise olarak ve mehri misilin kıymetine bölerek mehir verir.
Bir kimse kadının babasında olan bin lirası üzerine veya kendisine verilecek bin lira üzerine nikah akdi yaparsa, sıdak fasittir. Kadına mehri misil vermesi vacibtir.
Nikah akdinde muhayyerlik şart koşulursa, nikah akdi batıl olur. Mehirde muhayyerlik şartı aranırsa, en zahir kavle göre nikah akdi sahih olup mehir akdi geçersizdir.
Nikah akdinde ileri sürülen diğer sair şartlar (nafaka şartı gibi) ya akdin gerektirdiği ya da akde taallûk etmeyen şartlardır. Her iki durumda da ileri sürülen şartlar geçersiz olup nikah akdi ile me-hir akdi sahihtir. İleri sürülen şart, ikinci evliliği yapmamak, kadınının nafakasını vermemek gibi nikah akdine muhalif ise ve akdin asıl maksadını bozucu değilse, akid sahih olup ileri sürülen şart ve mehir fasittir. İleri sürülen şartlar kadınla cinsel temasta bulunmamak veya onu boşamak gibi asıl maksadı bozucu ise akid geçersizdir.
Bir kimse bir mehirle birkaç kadım nikahlarsa, en zahir kavle göre mehir fasittir. Her kadın için mehri misil vardır.
Veli, küçük erkek çocuğu mehri misilden fazla bir mehirle evlendirir veya reşide olmayan küçük kızı veya izni olmaksızın bakire reşide kızı mehri misilsiz evlendirirse, mehri müsemmanm tümü fasit olur. En zahir kavle göre mehri misle göre nikah akdi sahihtir.
Taraflar kendi aralarında anlaşarak mehir miktarını gizlice tespit ederek tespit ettikleri miktardan fazlasını açıklayacak olurlarsa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre akid esnasında zikredilen mehrin verilmesi vacibtir.
Bir kadın velisine: "Beni bin lira mehirle evlendir." der, veli de onu bin liradan daha az bir mehirle evlendirirse, nikah akdi geçersizdir. Şayet bir şey belirtmeksizin: "Beni evlendir." der, veli de onu mehri misilden az bir mehirle evlendirirse, akid yine geçersizdir. Ben diyorum ki en zahir kavle göre, her iki durumda da akid mehri misile göre sahihtir. ALLAH daha iyi bilir.
2. Mehri Tevfiz Etmek
(Mehri Başkasına Havale Etmek)
Reşide kadın velisine: "Beni mehirsiz evlendir." der, velisi de mehirsiz veya bir şey söylemeden onu evlendirirse, böyle bir tefviz sahihtir. Keza cariye sahibi birisine: "Cariyemi mehirsiz seninle evlendirdim." derse, bu da sahih bir tefvizdir. Reşide olmayan bir kadının mehrini tevfiz etmesi caiz değildir.
Sahih tefviz akdi ile en zahir kavle göre, kadına bir mal vermek vacib olmaz. Ama, cinsel ilişki ile mehri misili hak eder. En sahih kavle göre mehri misil, akdin yapıldığı tarihten itibaren geçerli sayılır.
Kadın cinsel temastan önce kocasından mehri tayin etmesini talep edebilir. Kadın, mehir takdir edilinceye kadar keza en sahih kavle göre, tayin edilen mehri almak için kocasına teslim olmayabilir.
Kadının erkeğin takdir ettiği mehri kabul etmesi şarttır. En zahir kavle göre, tarafların mehri misilin miktarını bilmeleri şart değildir. En sahih kavle göre erkek müeccel olan bir şeyi mehir olarak takdir edebildiği gibi mehri misilden fazlasını da takdir edebilir. Zayıf kavle göre, erkeğin vereceği fazlalığın mehri misil cinsinden olması caiz değildir.
Erkek mehri takdir etmekten imtina eder veya taraflar takdir edilen mehrin miktarında anlaşmazlığa düşerlerse, hakim beldenin geçerli olan parasından peşin ödenmek üzere mehri takdir eder. Ben diyorum ki; mehri misili hakim takdir eder ve kocanın mehri misilden haberdar olması şarttır. ALLAH daha iyi bilir.
Yabancı bir kimsenin mehri kendi malından takdir etmesi, en sahih kavle göre sahih değildir. Takdir edilen sahih mehrin hükmü, müsemma mehrin hükmü gibidir. Yani cinsel ilişkiden önce erkek kadını boşarsa, kadm mehrin yarısını hak eder. Mehir takdir edilmeden ve cinsel ilişki olmadan önce boşarsa, kadın mehrin yarısını hak etmez. Mehir takdir edilmeden ve cinsel temas olmadan taraflardan biri ölürse, en zahir kavle göre mehri misil vacib olmaz. Ben diyorum ki en zahir kavle göre, mehri misil vacib olur. ALLAH daha iyi bilir
3. Mehri Misil
Mehri misil, kadının kendi emsallerine göre hak ettiği mehirdir. Emsali tespit etmenin en güzel yolu, akrabası olan kadınların mehri-ne göre yapılan tespittir. En yakın kadın akrabalar şunlardır: Öz kız kardeş, sonra baba bir kız kardeş gelir. Daha sonra öz erkek kardeşin kız çocukları gelir. Budan sonra aynı şekilde öz halalar gelir.
Asabe yolu ile yakın akrabalar yoksa veya evli değillerse veya mehirleri bilinmiyorsa, mehri misil nine ve teyze gibi zev'il-erhâm olan kadınların mehrine göre tespit edilir. Mehri misil tespit edilirken yaş, akıl, zenginlik, bekaret, dul olmak, ilim ve şeref sahibi olmak gibi maksadı değiştiren nitelikler dikkate alınır. Kadın kendine has üstün veya düşük bir nitelik taşıyorsa, mehri misil ona uygun şekilde çok veya az olabilir.
Bir kadın müsamaha gösterip mehri misili az almışsa, bunu ölçü almak vacib değildir. Ancak mehirde müsamaha gösterip az almak akrabalar arasında adet olmuşsa dikkate alınır.
Bir kimse fâsid nikah akdi sonucu karısı ile cinsel ilişkide bulunursa, cinsel ilişkinin vaki olduğu gün kendisine mehri misil vermesi vacib olur. Fasit nikahtan maksat, şarap veya domuz gibi dinen mal sayılmayan fâsid bir mehirle yapılan nikahtır. Fasit nikah ile cinsel ilişki tekerrür ederse, mehri misil en fazla olduğu vakte göre alınır. Ben diyorum ki, cinsel ilişki aynı şüphe ile tekerrür ederse, bir mehir gerekir. Kişinin cinsel ilişkide bulunduğu kadının cariyesi olduğunu zannetmesi gibi.
Şüphenin cinsi değiştikçe mehrin sayısı da katlanır. Bir kimse gasp edilmiş kadın ile veya bir kadınla zorla zina yapması tekerrür ederse, mehir de tekerrür eder. Kişinin kendi oğlunun cariyesi ile veya ortak olduğu cariye ile veya efendinin mukâteb cariyesi ile ilişkide bulunması tekerrür ederse, bir mehir gerekir. Zayıf kavle göre, her ilişki için bir mehir gerekir. Başka bir zayıf kavle göre ise, birleşme aynı mecliste olursa bir mehir, ayrı ayrı meclislerde olursa her sefer için bir mehir gerekir. ALLAH daha iyi bilir.
4. Mehrin Tamamının veya Yarısının Sakıt Olması
Cinsel ilişkiden önce kadın ayrılmayı ister veya ayrılmaya sebebiyet verirse, hükmü bir ayıp sebebi ile feshedilen nikahın hükmü gibi olup mehir hakkı düşer. Kadın ayrılmayı istemez veya ayrılmaya sebebiyet vermez de boşama erkeğin İslam'a girmesi, erkeğin mürted olması, lian, kadının kayın annesinin sütünü emmiş olması veya erkeğin kayın validesinin sütünü emmiş olması gibi sebeplerden biri ile ayrılma olursa, erkek mehrin yarısını alır. Mehrin ikiye bölünmesinin manası, kocanın kendisine ait mehrin yarısından vazgeçmek için muhayyerlik hakkının olmasıdır, denilmiştir. En sahih kavle göre, boşama lafzı ile mehrin yarısı kocaya döner. Boşamadan sonra mehirde bir fazlalık olursa bu kocanı hakkıdır.
Kişi, karısını boşar ve mehir telef olursa, kadın misli olan şeylerde bedelin yansım, değer takdiri olan şeylerde ise değerin yarısını alır. Mehir kadının eli altında iken ayıplı hale gelir ve koca mehri kabul ederse, yapılacak bir şey yoktur. Kabul etmezse ayıpsız değerin yarısını alır. Henüz kadın teslim almadan ayıplı duruma düşerse, koca ayıplı durumdaki mehrin yarısını hak eder ve onun için muhayyerlik hakkı olmaz. Mehir bir cinayet sebebi ile ayıplı duruma düşer ve kadın değer farkını alırsa en sahih kavle göre, koca değer farkının yarısını hak eder.
Mehirde kendisine bitişik olmayan bir fazlalık olmuşsa, bu zi-yadelik kadının hakkıdır. Mehire bitişik olan ziyadelik konusunda kadının muhayyerlik hakki vardır. Kadın cimrilik edip ziyade olanın bir kısmını kocasına vermezse, koca ziyade olan kısmı dışında sadece mehrin kıymetinin yarısını hak eder. Kadın müsamaha gösterip mehrin ziyade olan kısmının bir miktarını kocasına verilmesini isterse, kocanın bunu kabul etmesi lazımdır. Mehir ziyadeleşir veya noksanlaşırsa, meselâ kölenin yaşlanması, hurma ağacının uzaması veya kölenin beres hastalığını taşımakla birlikte bir sanat öğrenmesi gibi durumlarda taraflar malın yarısını almakta anlaşırlarsa, yapılacak bir şey yoktur. Yarıda anlaş-mazlarsa, malın ziyadesiz ve noksansız olan kıymetinin yarısını hak ederler.
Tarlanın ekimi noksanlık, ekim için sürülmesi ise ziyadeliktir. Cariyenin hamileliği ve hayvanın gebeliği hem ziyadelik hem de noksanlıktır. Zayıf kavle göre ise, hayvanın gebeliği ziyadelik olup noksanlık değildir. Hurma ağacının tomurcuğu açılmamışsa bu bitişik olan ziyadeliktir.
Erkek, karısını boşadığmda mehir olarak verdiği ağacın meyvesi belirmemişse, kadının onları koparması vacib değildir. Kadın meyveleri koparırsa yarısını hak etmiş olur.
Şayet koca, hurma ağacının yarısını kabul eder ve meyvelerin koparma zamanına kadar ağaçta kalmasını isterse, en sahih kavle göre kadın bunu kabul etmesi için icbar edilir. Bu takdirde ağaç her ikisinin eli altında olur. Kadın bu duruma razı olursa, koca bunu red edebildiği gibi ağacın değerini de isteyebilir. Taraflara muhayyerlik hakkı doğarsa, muhayyer olan tercihini yapmadan payı olan yarıyı mülkiyetine geçirmiş olmaz. Koca mehir olan şeyin değerini kabul
ederse, bu değer sıdak günü ile teslim alındığı günün itibari değerinden en az olanı dikkate alınır.
Koca Kur'an Öğretmeyi sıdak olarak tayin eder ve daha sıdakı vermeden karısını boşarsa, en sahih kavle göre Kuran'ı öğretmede mazur sayılır. Şayet cinsel ilişkiden sonra boşamışsa mehri misil, cinsel ilişkiden önce boşamışsa mehri misilin yarısını vermesi gerekir.
Koca karısını boşadığmda mehir kadının mülkiyetinden çıkmış ise, kadın mehrin bedelinin yarısını hak eder. Eğer mehir kadının mülkiyetinden çıkmış ve bir daha mülkiyetine girmişse, en sahih kavle göre kocanın hakkı o mala taallûk eder.
Kadın mehrini kocasına hîbe ettikten sonra boşanırsa, en zahir kavle göre koca için mehrin bedelinin yarısı vardır. En zahir kavle göre kadın mehrin yarısını kocasına hîbe etmişse, koca geri kalanın yarısı ile tümünün dörtte birini hak eder. Bir kavle göre ise geri kalanın yarısını alır. Bir başka kavle göre ise, tümünün yarısının bedelini veya geri kalanın yarısı ile tümünün bedelinin dörtte birini almakta muhayyerdir.
Kadın mehrini kocasına borç olarak vermiş ve onu bu berçtan muaf tutmuşsa, mezhep alinılerince kabul edilen rivayete göre koca hiçbir şeyi geri isteyemez, imam'ın son kavline göre, velinin sıdak-tan vazgeçme hakkı olmaz.
5. Mut'a
Mut'a, boşanan kadına verilen maldır. Cinsel ilişkiden önce boşanan kadın mehrin yarısını hak etmemişse, kocasının kendisine bir miktar mal vermesi vacibtir. Keza en zahir kavle göre, cinsel ilişkide bulunup boşadığı karısına da bir miktar mal vermesi vacibtir. Erkeğin sebeb olduğu boşanma ile boşanan kadının hükmü de böyledir.
Mut'anın miktarının otuz dirhemden az olmaması müstehabtır. Taraflar mut'anın miktarı konusunda anlaşmazlığa düşerlerse, hakim kendi görüşüne göre eşlerin durumunu dikkate alarak mut'anın miktarını takdir eder. Zayıf kavle göre mut'anın miktarı kocanın durumu nispetinde takdir edilir. Bir başka zayıf kavle göre ise, kadının durumu dikkate alınarak takdir edilir. Başka bir zayıf kavle göre ise, mal kabul edilen en az bir miktar mut'a olarak verilir.
6. Mehir Konusunda Tarafların İhtilâfa Düşmesi
Taraflar mehrin miktarında veya sıfatında ihtilâf ederlerse, her ikisi de yemin eder. Eşler yok ise mirasçıları yemin eder veya önce bir tarafın mirasçısı sonra da diğer tarafın mirasçısı yemin eder. Yeminden sonra belirlenmiş olan mehir feshedilir. Bu takdirde mehri misilin verilmesi vacib olur.
Kadın mehrin kendisi için belirtilmiş olduğunu iddia eder de koca bu iddiayı redederse, en sahih kavle göre yemin ederler. Kadın nikah akdinin yapıldığını ve mehri misilin belirtildiğini iddia eder de koca akdi kabul edip mehri inkar eder veya susarsa, en sahih kavle göre durumu açıklaması için erkek icbar edilir.
Koca mehir için bir miktar belirtir, kadın ise daha fazlasını iddia ederse ikisi de yemin eder. Koca miktarı inkar etmekte ısrar ederse, kadın yemin eder ve onun iddiasına göre hüküm verilir. Mehrin miktarında koca ile yaşı küçük kadının veya delinin velisi ihtilâf ederlerse, en sahih kavle göre her ikisi de yemin eder.
Kadın: "Şu günde bin lira mehirle benimle evlendi." ve " Şu günde de benimle bin liraya evlendi." derse ve her iki akid kocanın veya şahitlerin ikrarı ile sabit olursa, kocanın iki bin lira mehir vermesi lazımdır. Koca, her iki akidde veya birinde cinsel ilişkide bulunmadığını söylerse, yemini ile birlikte sözü tasdik edilir ve mehrin yarısı düşer. Şayet koca ikinci akid birinci akdin lafzının yenilenmesi olduğunu ve ayrı bir akid olmadığını söylerse, bu iddiası kabul edilmez.
7. Velime (Düğün Yemeği)
Düğün yemeği vermek sünnettir. Bir kavle veya bir veçhe göre vacibtir. Düğün yemeğine icabet etmek ise farz-ı ayndır. Zayıf kavle göre farz-ı kifâyedir. Bir başka zayıf kavle göre ise sünnettir. Düğün yemeğine icabet etmenin vacib veya sünnet olmasının şartları şunlardır:
1- Davet sahibi sadece zenginleri yemeğe davet etmemelidir.
2- Davet velimenin birinci gününde yapılmalıdır. Yemek üç gün verilirse, ikinci güne icabet etmek vacib değildir. Üçüncü günün yemeğine icabet etmek ise mekruhtur.
3- Davet sahibi davet ettiği kimseyi ondan korktuğu için veya makamından yararlanmak amacı ile davet etmemelidir.
4- Davet yerinde davet edilene eziyet verecek kimse veya kendileri ile bir arada bulunmak kendisi için layık olmayan kimse olmamalıdır.
Davet yerinde dinen haram olan şeyler bulunmamalıdır. Kendisinin bulunması halinde haram şeyler işlenmeyecek ise, davet yerine gidip hazır bulunmalıdır.
Davet yerinde bulunması haram sayılan şeylerden bazıları şunlardır: İpekten yapılmış minderin veya odanın tavanında, duvarında, süs için olan yastıkta, perde veya giyilen elbisede hayvan resminin bulunması. Yerde, sergide ve yaslanılan yastıkta boğazdan kesik resim ve ağaç resimlerinin bulunması ise caizdir.
Hayvan resimlerini -görünürde onsuz yaşayamayacağı organları tam olmasa bile- yapmak caiz değildir.
Oruçlu olmak davete icabet etme yükümlülüğünü kaldırmaz. Kişinin tuttuğu oruç nafile olup yemeği yememesi halinde davet edenin ağrına giderse, orucunu açıp yemeği yemesi daha faziletlidir.
Sofra kurulduktan sonra davetliler yemek sahibinden izin almadan yemeğe başlayabilirler. Yemekten tasarrufta bulunmak yalnız yemek sureti ile olabilir. Ancak kişi yemekten alacağı, miktara, davet sahibinin rıza göstereceğini bilirse alabilir.
Düğün veya diğer yemeklerde şeker ve başka şeyleri saçıp dağıtmak helal olup en sahih kavle göre mekruh değildir. Saçılan şekerleri almak caiz olup evla olan şekerleri havada almamaktır.
C. KASM VE NÜŞUZ (GECELEME HAKKI VE KADININ KOCASINA ASİ OLMASI)
Kasm, birden fazla zevceler için uygulanır. Koca bir kısım zevcelerinin yanmdu gecelerse, geriye kalan diğer zevcelerinin yanında da gecelemesi lazımdır. Koca zevcelerinden hiç birinin yanında gecelemez veya tek olan karısının yanında gecelemekten vazgeçerse günahkar olmaz. Ancak gecelemesi müstehabtır.
Hasta ve ratka olan (vaginasmda et parçası olan) veya hayız veya nifas halinde olan kadın kasemeyi hak eder. Fakat nâşize (kocasına asi) olan kadın kasemeyi hak etmez.
Kocanın kendisine ait odası yoksa, zevcelerinin evlerini sırayla dolaşır. Kendine ait odası varsa, zevcelerinin odalarına sırayla gitmesi daha faziletlidir. Koca sırayla her kadını odasına çağırabilir. En sahih kavle göre kocanın hanımlarından bazılarının odasına gitmesi, bazılarını da odasına çağırması haramdır. Ancak yanında geceleyeceği hanımının evi kendisine yakın ise veya hanımına bir zarar gelmesinden korkması gibi açık bir neden varsa, onun yanında gecelemesi haram olmaz.
Kocanın bir hanımının evinde ikamet edip diğerlerini oraya çağırması, rızaları olmaksızın iki kumayı bir evde bulundurması haramdır.
Kasmın süresini tayin etmeye gelince, kocanın kasmı geceye göre sıraya koyma ve sıra gecesinden bir önceki günü veya bir son-.. raki günü bu geceye tabi kılma yetkisi vardır.
Koca gündüzleyin çalışan biriyse, geceleyin kasm yapması asıl gündüz ise teb'dir. Koca bekçiler gibi gece çalışan gündüz istirahat eden biri ise, durum bunun aksinedir (gündüz kasm yapması asıl, ■ gece ise teb'dir).
Gündüzleri çalışmakta olup geceleyin kasm yapan kocanın sıra sahibi olmayan bir karısının yanma gitmesi haramdır. Ancak korkunç hastalık gibi bir zaruret varsa haram olmaz. Zaruret sebebi ile gittiği kadının yanında Örfe göre fazla bir süre kalırsa, bu kadar bir süre sıra sahibi olan kadının yanında da kalması gerekir. Uzun bir süre kalmazsa, diğer kadının yanında kalması gerekmez.
Kasmı gece asıl olan koca, bir eşyayı ve benzerlerini koymak üzere sıra sahibi olmayan hanımının evine gündüzleyin girebilir. En sahih kavle göre ise bir ihtiyaç sebebi ile sıra sahibi olmayanın evine girerse, bu kadar bir süreyi sıra sahibi olanın yanında geçirmesi gerekmez ve cinsel temas dışında şehevi bakımdan ondan faydalanabilir. Herhangi bir neden olmaksızın sıra sahibi olmayanın evine girerse, bir o kadar süreyi de sıra sahibi olanın yanında geçirmelidir. Ama gündüzleri hanımlarının yanında eşit sürede kalması vacib değildir.
Kasın nöbetinin en azı bir gecedir. Kasnım bir gece olması daha faziletlidir. Kasmın üç gece olması caizdir. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre kasnım üç geceden fazla olması caiz değildir. En sahih kavle göre ilk sıra kura ile tespit edilir. Zayıf kavle göre ise, sırayı belirlemede kocanın muhayyerlik hakkı vardır. Kocanın hanımlarından birinin sırasını diğerlerinden fazla tutması haramdır. Ancak hür olan kadının hakkı cariye olanın iki katıdır.
Kişi bakire bir kadınla evlenirse, hesabına sayılmaksızm zifaf vaktinden itibaren ona yedi gün tahsis edebilir. Dul bir kadınla evlenirse, onun yanında geceleme hakkı üç gündür. Zifafta kocasımn yanında gecelemek üzere hesabına sayılmaksızm üç günü veya hesabına sayılmak üzere yedi günü seçmesi için dul kadının muhayyer bırakılması sünnettir.
Kadınlardan biri kocasından izin almaksızın yalnız başına yolculuğa çıkarsa, nâşize sayılır (kasm hakkını kaybeder). Kocasının bir işi için izin alarak sefere çıkarsa, geçen günler sayısınca kocasının yanında geceler. Kendi işi için yolculuğa çıkarsa (hac ibadetini eda etmek gibi), imam'm son kavline göre geçen günleri hak edemez.
Bir beldeden başka beldeye naklen taşman çıkan kimsenin bir kısım hanımlarını beraberinde götürmesi, diğerlerini çıktığı beldede bırakması haramdır. Sair uzun yolculuklarda keza kısa yolculuklarda da en sahih kavle göre, kura ile hanımlarından bazılarını yanma alması caizdir. Seferde geçirdiği süreyi kurası çıkmamış hanımlarının yanında geçiremez. Ancak seferde maksadına ulaşıp mukim duruma geçerse, ikamet halinde geçirdiği süreyi diğer hanımlarının yanında geçirir. En sahih kavle göre dönüş günleri süreye dahil değildir.
Kadınlardan biri gece nöbetini kumasına hîbe ederse, kocanın buna rıza göstermesi gerekmez. Koca rıza gösterir de kadın geceleme hakkım belli bir kumasına hîbe ederse, kocanın onun yanında iki gece geçirmesi lazımdır. Zayıf görüşe göre bu iki gecenin art arda olması gerekir. Kadın hakkını kumalarının tümüne hibe ederse, koca onların yanında eşit sürede durur. Kadın hakkını kocasına hibe ederse, koca bu süreyi istediği hanımının yanında geçirebilir. Başka bir zayıf kavle göre ise, bu süreyi zevcelerinin yanında eşit şekilde geçirir.
Karı ve Kocanın Anlaşmazlığı
Kadında itaatsizlik alametleri belirirse, koca yatağını terk etmeden önce ona nasihatte bulunur. Şayet itaatsizlik tahakkuk eder fakat tekerrür etmezse, koca nasihat eder ve yatağını terk eder. En zahir kavle göre onu dövmez. Ben diyorum ki en zahir kavle göre onu dövmesi caizdir. ALLAH daha iyi bilir. Şayet itaatsizliği devam ederse onu hafifçe döver.
Koca onu kasm ve nafaka gibi bir haktan men ederse, kadının hakkını hakim ifa eder. Koca ahlakını bozup bir sebep olmaksızın hanımına eziyet ederse hakim onu bundan men eder. Bu davranışları tekerrür ederse, hakim onu ta'zir eder. Taraflardan biri diğerinin haddi aştığını söylerse, hakim onlardan haberdar olan güvenilir biri vasıtası ile durumlarını araştırır ve haksızlık edeni haksızlık etmekten alıkoyar.
Karı-koca arasında anlaşmazlık kesilmez de ziyadeleşirse, hakim kadın ve erkeğin akrabalarından birer hakem tayin eder. En zahir kavle göre her iki hakem onların vekili sayılırlar. Bir kavle göre onlar, hakim tarafından tayin edilen iki velidir. Birinci kavle göre, vekil olmaları halinde tarafların rızası şarttır. Bu takdirde erkek bir talâk vermek ve hul' bedelini almak üzere hakemini vekil tayin eder. Kadın da hul' bedelini vermek ve talâkı kabul etmek üzere hakemini vekil tayin eder.
D. HUL' (MAL KARŞILIĞINDA BOŞANMA)
Hul', karı ve kocanın bir bedel karşılığında talâk lafzı veya hul' lafzı ile birbirlerinden ayrılmalarıdır. Hul' akdinin şartları şunlardır:
1- Koca boşama ehliyetine sahip olmalıdır. Köle veya sefîhlikle kısıtlılık altında bulunan kişi hul' akdi yaparsa sahihtir. Akdin bedeli kölenin efendisine ve sefihin de velisine verilmesi vacibtir.
2- Akdi kabul eden kişi malda mutlak tasarrufta bulunmaya ehil olmalıdır. Cariye efendisinin izni olmaksızın borç karşılığında veya efendisine ait bir mal karşılığında hul' akdi yaparsa, boşanmış sayılır. Cariye efendisinin malı karşılığında hul' akdi yapmış ise, koca için cariyenin zimmetinde olmak üzere kendisinden mehri misil alabilir. Bir kavle göre cariyenin verdiği malın değerini alabilir. Borç meselesinde ise, hul'un bedeli müsemraa olan şeydir. Başka bir kavle göre ise bu bedel mehri misildir.
Efendi cariyesine hul' akdi için izin verir ve ona belli bir malı tayin eder veya cariyenin zimmetinde olmak üzere bir borç takdir eder de akid yapılırsa, kocanın hakkı mal akdinde mala, borç akdinde ise cariyenin kazancına taallûk eder. Efendisi bir şart koş-maksızm ona izin verirse, bedel mehri misil olarak kazancına taallûk eder.
Bir kimse sefih bir kadınla hul' akdi yapar veya "Bin lira karşılığında seni boşadım." der ve o da kabul ederse, ric'i talâkla boşanmış olur. Kadın boşamayı kabul etmezse, boşanmış sayılmaz. Ölüm derecesinde hasta olan kadın hul' akdi yaparsa akit sahihtir. Ölmesi halinde tayin edilen bedel terekesinin üçte birinden ödenmez. Ancak terekesi mehri misil miktarını aşarsa, koca tayin edilen bedeli terekeden alır.
En zahir kavle göre ric'i talâk iddetinde bulunan kadın hul' akdi yapabilir. Fakat bain talâkla boşanmış kadın hul' akdi yapamaz.
Hul' bedelinin az veya çok olması, borç veya mal olması veya bir menfaat için olması caizdir. Şayet hul' akdi bilinmeyen bir şey veya içki karşılığında yapılırsa, kadın mehri misil miktarı bedelle boşanmış olur. Bir kavle göre içki karşılığında boşanmış olur.
Taraflardan her biri hul' akdi için vekil tayin edebilir.
Erkek vekiline: "Yüz lira bedelle hul' akdi yap." derse, vekil akdi bundan daha az bir bedelle yapamaz. Herhangi bir şart koş-maksızm: "Akid yap." derse, bedel mehri misilden daha az bir bedel olmamalıdır. Her iki durumda akdi mehri misilden az bir bedelle yaparsa, kadın boşanmış olmaz. Bir kavle göre ise, mehri misil kadar bedelle boşanmış olur.
Kadın vekiline: "Bin lira bedel karşılığında hul' akdi yap." der, vekil de kabul ederse akid geçerli sayılır. Vekil belirtilen bedelden daha fazla bedelle hul' akdi yapar ve "Vekalete binaen kadının malından iki bin lira karşılığında akdi yaptım." derse, kadın bain talâk ile boşanmış olur ve onun mehri misil olarak bedel vermesi lazımdır. Bir kavle göre vekilin ve kadının vekiline bildirdiği iki maldan miktarı fazla olanı mehri misil olarak verilir.
Şayet vekil akdi kendine izafe ederek başlı başına yaparsa, yabancı birinin yaptığı akid gibi akdin bedelini kendi malından öder. Vekil bir şart koşmaksızm akdi yaparsa, en zahir kavle göre tesmiye olunan bedel kadının fazla olanı ise vekilin malından ödenir.
Erkek hul' akdi için zımmiyi, köleyi veya sefîhlikle kısıtlı olanı kendi adına vekil tayin edebilir. Ancak akdin bedelini almak üzere kısıtlı olanı vekil tayin etmesi caiz değildir. En sahih kavle göre erkeğin karısı ile hul' akdini yapmak veya karısını boşamak üzere erkeğin bir kadını vekil tayin etmesi sahihtir. Her iki taraf bir erkeği vekil tayin ederse, ancak bir tarafa vekalet edebilir. Zayıf kavle göre ise her iki tarafa da vekalet edebilir.
1. Hul' Lafzı
Hul' lafzı ile yapılan boşama talakı ifade eder. Bir kavle göre hul' lafzı nikahı feshetmek anlamında olup talâk sayısını azaltmaz. Birincisine göre, yani hul' lafzı talâk ise, fesih lafzı kinayedir. Müfa-dat (fidyelendirme) kelimesi en sahih kavle göre hul' lafzı gibidir.
Hul' lafzı sarih lafızdır. Başka bir kavle göre ise kinayeli lafızdır. Hul' lafzı sarih lafız ise ve bir mal zikredilmeden hul' lafzı ile akid yapılırsa, en sahih kavle göre kadının mehri misil miktarı kadar bir bedeli erkeğe vermesi lazımdır.
Hul' akdine niyet ederek talâkın kinayeli lafızları ile veya acemi lafızlarla hul' akdi yapmak sahihtir. Meselâ bir kimse karışma: "Şu kadar mal karşılığında seni sana sattım." der, karısı da: "Satın aldıra." derse, bu kinayeli lafızla hul' akdi olur.
Erkek, "muavede/bedel" lafzını kullanarak karısına: "Seni şu kadar mal karşılığında boşadım." veya "Şu kadar mal karşılığında seninle hul' yaptım." derse, buna göre: Hul' lafzı talâk manasınadır dediğimiz takdirde bu, talik nevi ile karışık bir bedelleşme akdi olur. Kadın akdi kabul etmeden kocası bu işten cayabilir. Kadın akdi kabul etmek isterse, araya bir fasıla girmeden kabul lafzı gibi bir lafızla akdi kabul etmesi şarttır.
Hul' akdinde icap ve kabul lafzı arasında uyum olmalıdır. Örneğin koca karısına: "Bin lira karşılığında seninle hul' yaptım." der karısı da: "İki bin lira karşılığında kabul ettim." der veya bunun aksi olursa veya koca: "Seni üç talâkla bin lira karşılığında boşadım." der kadın: "Bin liranın üçte biri ile bir talâk kabul ettim." derse, lafızlar arasında muhalefet olduğu için akid gerçekleşmiş olmaz.
Koca karısına: "Bin lira karşılığında üç talâkla seni boşadım." der, karısı da: "Bir talâkı bin lira karşılığında kabul ettim." derse, en sahih kavle göre üç talâk vaki olur ve kadının kocasına bin lira bedel vermesi vacib olur. Koca: "metâ/ne zamanki" veya "ne zamanki bana ödersen" gibi şarta bağlı bir lafızla talâka başlarsa, bu şarta bağlı boşamadır. Bu akidden kocanın cayma hakkı yoktur. Kabul lafzının olması ve malın aynı mecliste ödenmesi şart değildir.
Şayet koca "in/eğer" ve "iza/...zaman, vakit" edatlarını kullanarak "Bana ödediğin zaman." derse, bu da talik sayılır. Fakat bedelin acilen verilmesi şarttır. Çünkü bu edatlar olumlu cümlede kullanıldıklarında acillik ifade ederler. Şayet kadın bu edatları kullanıp boşamayı isteyerek söze başlar ve koca ona icabet ederse, bu ciâle nevi ile karışık bir bedelleşme akdi olur. Koca akdi kabul etmeden kadın cayabilir. Kocanın buna acilen icabet etmesi şarttır.
Kadın kocasına "Beni üç bin lira karşılığında üç talâk ile boşa." der, koca da bin liranın üçte biri ile bir talâkla boşarsa, üçte bir karşılığında bir talâk vaki olur. Bir kimse karısı ile hul' akdi yapar veya bir mal karşılığında boşarsa, geri dönme hakkı olmaz. Şayet koca karısına dönmeyi şart koşarsa, bu ric'i talâk olur ve bir bedel söz konusu değildir. Bir kavle göre ise kadın mehri misil karşılığında bain talâkla boşanır.
Kadın kocasına: "Beni şu kadar mal karşılığında boşa." der ve ondan sonra mürted olur da kocası kabul ederse, bu durumda bakılır: Kadının dinden çıkması cinsel ilişkiden önce veya sonra ise ve iddeti bitinceye kadar mürtedlikte devam ederse, mürtedlik nedeni ile bain talâkla boşanır ve koca karısından bedel alma hakkına sahip olmaz. Henüz iddeti bitmeden İslam'a girerse, belirtilen bedel karşılığında boşanmış olur.
İcap ve kabul lafzı arasında kısa bir konuşma geçerse, akdin sıhhatine zarar vermez.
2. Hur Bedeli İçin Gerekli Olan Lafızlar
Bir kimse karısına: "Sen boşsun, şu kadar vermen gerekir" veya "Sende şu kadar malım var." der, kadın da daha önce kocasından bir mal talep etmemişse, ric'i talâkla boşanır. Kadın malı ister kabul etsin ister etmesin hüküm aynıolup kocasından bir mal alamaz. Koca: "Seni şu kadar mal karşılığında boşadım." sözü ile "Seni bo-şadığımı kast etmiştim." der, kadın da onu doğrularsa, en sahih kavle göre bu sözün hükmü: "Seni şu kadar mal karşılığında boşadım." sözünün hükmü gibidir. Ancak kadın daha önce zikrettiği mal karşılığında boşamayı talep ederse, zikredilen mal karşılığında boşanır.
Bir kimse karısına "Bana şu kadar mal vermen karşılığında boşsun." derse, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre bu: "Seni şu kadar mal karşılığında boşadım." cümlesi gibidir. Şayet kadın kabul ederse, boşanır ve kocasına bedel vermekle yükümlü olur.
Kişi karısına "Benim için zimmetine bin lira geçirirsen boşsun." derse, kadın acele üzere zamin olup boşanır ve kocasına bin lira vermekle yükümlü olur. Koca "Meta" edatını kullanarak "Zamin olduğun vakit boşsun." derse, kadın malı zimmetine geçirdiği zaman boşanır. Bu durumda derhal kabul etmek şart değildir. Kadın bin liradan az bir miktara zamin olursa boşanmış olmaz. Bin lira yerine iki bin lira tazmin ederse boşanır.
Erkek karısına: "Benim için zimmetine bin lira geçirirsen kendini boşa." der kadın da : "Kendimi boşadım ve zimmetime geçirdim." derse, boşanmış olur veya bu sözün aksini söylerse yani önce, "Zimmetime geçirdim." sonra da "Kendimi boşadım." derse, bin lira karşılığında boşanmış olur. Bu iki cümleden birisini söylerse boşanmış olmaz.
Erkek talâkı bir malın verilmesine bağlar da kadın bu malı ona bırakırsa, boşanmış sayılır ve en sahih kavle göre mal erkeğin mülkiyetine geçmiş olur.
Erkek karışma: "Eğer malı bana teslim edersen boşsun." derse, zayıf kavle göre bunun hükmü ita (vermek) kelimesinin hükmü gibidir. En sahih kavle göre ise, bu kelimenin hükmü talikin sair keİlmelerinin hükmü gibidir. Bu kelime ile mal erkeğin mülkiyetine girmiş olmaz.
Akid meclisinde malın erkeğe teslim edilmesi şart değildir. Ben diyorum ki, teslim alma kelimesi ile talâk ric'i olarak vaki olur. Malı teslim almak için kadının elinden zorla da oisa erkeğin malı alması şarttır. ALLAH daha iyi bilir.
Bir kimse talâkı bir köle almak şartına bağlar ve köleyi selem akdinde geçen niteliklerle nitelerse de, kadın aynı şartları taşımayan bir köle verirse, boşanmış olmaz veya aynı şartları taşıdığı halde ayıplı bulunursa koca köleyi geri verir ve bunun yerine mehri misil alır. Bir kavle göre ise sağlam kölenin kıymetini alır. Koca bir köleyi vermek karşılığında boşamayı şart koşarsa, karısı herhangi bir köle karşılığında boşanır. En sahih kavle göre gasp edilmiş köle karşılığında talâk vaki olmaz ve koca mehri misil alabilir.
Erkek bir talâka sahip olur da kadın: "Bin lira karşılığında beni üç talâkla boşa." der, erkek de onu bir talâkla boşarsa, bin lirayı hak etmiş olur. Zayıf kavle göre ise bin liranın üçte birini hak etmiş olur. Başka bir kavle göre ise kadın durumdan haberdar ise bin lira verir, haberdar değilse üçte birini öder.
Kadın bin lira karşılığında boşanmayı talep eder de kocası onu yüz lira karşılığında boşarsa, talâk yüz lira karşılığında vaki olur. Zayıf kavle göre ise talâk vaki olmaz. Kadın: "Yarın beni bir lira karşılığında boşa." der, erkek de onu yarın veya bir gün öncesinden boşarsa, mehri misil karşılığında bain talâkla boşamış olur. Zayıf kavle göre ise talâk belirtilen mal karşılığında vaki olur.
Bir kimse karısına: "Eve girersen bin lira karşılığında boşsun." der ve kadın kabul edip eve girerse, en sahih kavle göre belirlenen mal karşılığında boşanmış olur. Bir vecih veya kavle göre ise mehri misil karşılığında boşanır.
Kadın ikrah etse de başka birisinin onun adına hul' akdi yapması sahihtir. Bu akid lafız ve hüküm açısından kadın tarafından yapılan hul' akdinin hükmü gibidir. Kadının vekilinin kadın adına hul' akdi yapma yetkisi vardır. Bir başkası bedeli kendi malından Ödemek şartı ile kocası ile hul' akdi yapmak üzere kadını vekil tayin edebilir. Bu durumda kadın isterse, kendi adına veya vekilinin adına akdi yapar. Bir kimse yalan söyleyerek hul' akdi yapmak üzere kadının kendisini vekil tayin ettiğini beyan ederek hul' akdi yaparsa, kadın boşanmış olmaz.
Kadının babası onun adına hul' akdi yapma açısından yabancı kişi gibidir. Bedeli kendi malından ödeyerek akdi yapabilir. Baba yalan beyanda bulunarak kızının vekili veya velisi olduğu sıfatı ile kızının malı karşılığında hul' akdi yaparsa kızı boşanmış olmaz. Baba kendi kendine kızının malı ile hul' akdi yaparsa, bunun hükmü gasp edilmiş mal ile hul yapmanın hükmü gibidir.
3. Hul' Akdinde Tarafların Anlaşmazlığı
Kadın kocasının kendisi ile hul' akdi yaptığını iddia eder de kocası inkar ederse, koca yemini ile birlikte tasdik edilir. Erkek karısına : "Seni şu kadar mal karşılığında boşadım." der, kadın da :"Beni karşılıksız olarak boşadm." derse, kadın boşanır ve bir bedel vermekle yükümlü olmaz.
Taraflar bedelin cinsi veya miktarı konusunda ihtilâfa düşer ve şahitleri yoksa, ikisi de yemin eder ve onlara mehri misil vacib olur.
Karı ve koca paranın bir nevini kast ederek hul' akdi yaparlarsa, kast edilen paranın verilmesi lazım gelir. Bir kavle göre ise mehri misil lazım gelir. Şayet koca: "Bedel için dinarı kast etmiştik." der, kadın ise: "Dirhem veya fülûs kast etmiştik." derse, yukarıda geçen ilk kavle göre (bedelin cins veya miktarında ihtilâfa düşmek görünüşe göre) ikisi de yemin eder. ikinci kavle göre ise, (bedel kast edilmemiş meselede olduğu gibi) yemin etmeksizin kadının kocasına mehri misil vermesi vacib olur.