- Seyyahların Gözünden İstanbul

Adsense kodları


Seyyahların Gözünden İstanbul

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 20 June 2012, 04:15 pm GMT +0200
Seyyahların Gözünden İstanbul: Yeni Camii’de Zaman Tüneli: 1672-1890-2010…
Sinan CECO • 70. Sayı / TARİH


1597’de Sultan III. Mehmed’in annesi Safiye Sultan için Mimar Davud Ağa’ya inşa ettirilmek istenilen Yeni Camii, 1603’te Sultan I. Ahmed’in tahta çıkması ve Safiye Sultan’ın da Eski Saray’a (bugünkü Beyazıt civarında) gönderilmesiyle, yarım kalmıştı.

1661 yılında ise, Sultan IV. Mehmed’in annesi Hatice Turhan Sultan bir cami inşa ettirme niyetindeydi ve atıl durumda gördüğü cami inşaatını ihya etmenin daha hayırlı olacağını düşünerek bu caminin tamamlanmasını istedi ve nihayet cami, 1663 yılında tamamlandı.

Sayfada görülen Yeni Valide Camii’ni tasvir eden gravür de, 1672 yılında İstanbul’u ziyaret eden ve seyahatnamesini 1677 yılında Fransa Kralına sunan, Grelot Guillaume’nin 1680 yılında Paris’te yayınlanan Relation nouvelle d´un Voyage de Constantinople isimli kitabından alınan bir görüntü.

1663 yılında Hatice Turhan Sultan’ın desteğiyle tamamlanan cami, Grelot’un İstanbul’u ziyareti sırasında deyim yerindeyse “sıvası kurumamış” haldeydi. Bu nedenle Grelot’un kitabında yer alan bu gravür, Yeni Valide Camii’nin, bitirildikten birkaç yıl sonraki halini gösteriyor. Bu bakımından son derece mühim. Zira İstanbul Limanı’na çok yakın bir yere inşa edilen bu cami ve külliye sürekli değişime uğramıştı. Dolayısıyla bu gravür külliyenin ve çevresinin ilk halini yansıtıyor. Ayrıca gravürde görünen ve külliyeyi limandan ayıran dış duvar, son derece ilgi çekici. Her ne kadar seyyahın da abartısıyla bir miktar daha fevkani görünse de küçümsenmeyecek bir yükseltiye sahip olan bu duvar, bugün Eminönü Meydanı olarak bilinen mevkiinin yükseltilmesiyle belli belirsiz bir hale geldi. Bu nedenle gravürde görünen, caminin dış avlusuna açılan sahil kapısı tamamen kayboldu ve dış duvardan geriye sadece zemine çok yakın bir mesafede kaldırım taşına benzer bir şerit kaldı. Esasen bahsettiğimiz dış duvarın yüksekliğinin bu denli olmadığı da Mısır Çarşısı’nın girişi ile duvarın çarşı tarafındaki kesiti oranlandığında ortaya çıkıyor. Duvarın Mısır Çarşısı’nın yanı başındaki kesiti bugün tamamen kayboldu. Fakat eğer meydanın yükselmesinden ötürü bir kaybolma söz konusu ise, “Mısır Çarşısı’nın girişinde bir yükselme neden gözlemlenmiyor?” sorusu akıllara gelir. Bu nedenle çarşının girişinde bir yükselme veya eğim olmadığını düşünürsek sanatçının bu duvarın yüksekliğini abarttığını söyleyebiliriz.

Sonuçta bu seyyahlar da ilk defa gördükleri bu yapıları uzun uzadıya inceleme fırsatı bulamıyorlardı ve mekânın zihinlerinde meydana getirdiği etki dâhilinde çizimlerini gerçekleştiriyorlardı. Bu nedenle abartıları, sanatçıda uyandırdığı etki çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor.

Bunun yanında dış duvarın sahil kesitindeki yükselti daha gerçekçi. Zira dış avluya limandan merdivenlerle ulaşılan bir kapı, hayali olmasa gerek. Bu kapı her ne kadar bugün olmasa da, limanın sonraki yüzyıllarda ne denli yükseldiğini tahmin etmek zor olmaz. Nitekim külliye tamamlandıktan sonra etrafındaki konut sayısının hızla arttığı bir gerçek. Bu konutlar da 20. yüzyıl başlarına kadar varlığını sürdürmüştü. Öte yandan 1845 yılında Sultan II. Mahmud’un annesi Bezmiâlem Valide Sultan’ın inşa ettirdiği Galata Köprüsü’nün de ayakları tam bu noktadaydı. Bu inşaat sırasında buradaki yükseltinin ne denli arttığını tahmin etmek pek de zor olmasa gerek.

Abdullah Freres’in çektiği, 1890’lı yıllara ait olan yukarıdaki fotoğraf da Yeni Camii etrafında gelişen yerleşim birimlerinin boyutları hakkında fikir veriyor. Kent limanındaki kayıkların yanaştığı civardan çekilen bu fotoğraf, aynı zamanda Yeni Camii ve civarının o dönemde de ne kadar hareketli bir bölge olduğunu anlamamız açısından oldukça mühim. Bu anlamda Yeni Camii etrafındaki değişmeyen tek şeyin bu kalabalık olduğunu söylemek yanlış olmaz.