- Sevde validemizle izdivaç

Adsense kodları


Sevde validemizle izdivaç

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 5 May 2011, 10:52 am GMT +0200
Sevde Validemizle İzdivaç

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellemr'in yaşı elliyi geçmişti ve buna rağmen her geçen gün yükü daha da ağırlaşıyordu. Üs­telik, kerim zevcesi Hz. Hatice de vefat etmiş, kızlanyla yalnız kalakalmıştı. O'nun bu halini uzaktan seyreden ve yaşadıkla­rını hesap ederek alternatif çözüm arayan Osman İbn Maz'ü­n'un hanıını Hz. Havle Binti Hakim, yanına gelecek ve hane­sinde kendisine destek olacak bir kadınla evlenmesi gerektiği konusunda ısrar edecekti. Alternatifini de kendisi sunuyordu:

Sevde Binti Zem'a ile Aişe Binti Ebi Bekir.

Teklif makul gözüküyordu; bir tarafta müşriklerin Onca baskı ve zulümleri, diğer yanda Hz. Hatice'nin boynu bükük emanetleri duruyordu.

409 Bkz. Taberi, Tefsir, 10/162; İbn Kesir, Tefsir, 3/560; Tirmizi, Sünen, 5/344 (3194). Aradan dokuz yıl geçecek ve gerçekten de Rümlar, yeniden toparlanıp FarsIılarla savaşacak ve bu savaşın galibi de Rümlar olacaktı. Mü'minlerle Mekke müşriklerinin arasında yaşanan Bedir Savaşı da aynı günlere denk gelecekti.

Evet, teklif makul gözüküyordu, Her ikisi de yakından ta­nıdığı isimlerdi. Efendiler Efendisi'ni derin bir sükfı.t almıştı ve bu sükütu 'evet' olarak algılayan Hz. Havle, hemen hare­kete geçecek ve üstüne düşeni yerine getirebilmek için her iki adayı da ziyarete başlayacaktı. ilk adım olarak, niyetlerini yoklamayı hedefliyordu.

ilk Önce Sevde Binti Zem'a'nın yanına geldi. Hz. Sevde, kocası Sekrôn İbn Amr ile birlikte Habeşistan'a hicret etmiş ve Hz. Sekrôn'ıiı burada vefat etmesiyle birlikte Mekke'ye geri gelmişti. Yaşını başını almış, ağırbaşlı, olgun, oturaklı ve gü­venilir bir kadındı. Çile ve mihnetlerle dolu bir hayat yaşamış, her şeye rağmen inançlanndan hiç taviz vermemişti. Ahirete ait meyveleri dünya hayatında tüketmeye talip değildi ve ba­şına gelebilecek her türlü sıkıntıya karşı sabırla mukabelede bulunup dayanmaya kararlıydı.

Şimdi ise, hiç beklemediği bir anda, mii'minlerin annesi konumuna yükselme fırsatı geliyordu ayağına. Aynı zamanda böyle bir teklif, dul ve kimsesiz kalan Hz. Sevde'ye de sahip çı­kılması anlamına geliyordu. Buna mukabil o da, bu en sıkıntılı günlerinde Efendimiz'in yalnızlığını paylaşmış olacaktı. Ger­çi, kocasının acısı hala yüreğinde duruyordu; ancak bu teklif, her türlü acıyı dindirecek ve bütün sıkıntılannı unutturacak mahiyetteydi. Şakası yoktu; her türlü kıymetin uğrunda feda edildiği Allah Resülii'yle aynı yastığa baş koymanın teklifiydi bu! Böyle bir teklife 'evet' demernek olur muydu hiç? Ancak, bu karan tek başına veremezdi. Önce Hz. Havle'yi, olurunu alması için yaşlı babasına gönderdi.

Adamın yanına gelen Hz. Havle, cahiliyye döneminde yaygın olan selam türüyle yaşlı babaya selam verdi:

- Kim o, diye tepki veriyordu ihtiyar.

- Havle Binti Hakim, diye cevapladı Hz. Havle ve arala-

nnda şu konuşma geçti:

- N e istiyorsun? Niye geldin?

- Beni, Abdullah'ın oğlu Muhammed gönderdi; Sevde'yi kendisine istiyor.

- Kerem sahibi bir denklik! Peki, senin arkadaşın buna

ne diyor?

- Olumlu bakıyor!

- Onu bana çağır!

Aynı zamanda bu, babanın da olurunun alındığı anlamı­na geliyordu. Hemen Sevde Binti Zem'a'nın yanına gidildi ve babasının huzuruna gelmesi söylendi. Bir müddet sonra Sev­de, babasının huzurundaydı. Babası sordu:

- Bu kadın, seni Abdullah'ın oğlu Muhammed'in talep ettiğini söylüyor. Bilirim ki O, kerem sahibi bir denktir. Seni O'nunla evlendirmemi sen de istiyor musun?

Bu, cevabı daha baştan belli olan bir soruydu ve Hz. Sev­de hiç beklemeden:

- Evet, diyecek ve böylelikle Efendimiz de aile meclisine davet edilerek bir nikah gerçekleşmiş olacaktı.

Aradan birkaç gün geçince, evlilik sürecinde Mekke'de ol­mayan kardeş Abdullah İbn Zem'a da dönmüş ve hadiseden haberdar olmuştu; kendi iradesi dışında kız kardeşi Muham­medü'l-Emin'le nikahlanmıştı! Bir türlü kabullenmek istemi­yor, üstüne başına toprak saçarak tepkisini dile getiriyordu.t'"

Beri tarafta ise, Hz. Sekran'ın kardeşi ve her defasında bir akrabasını Efendimiz'e kaptıran (l) Süheyl İbn Amr, bu evliliğe şiddetle karşı çıkıyor; ailesinden bir ferdin daha gidip Allah Resülü'yle aynı mekanı paylaşması karşısında, her za­manki gibi şiirinin dilini de kullanarak tepkisini dile getiriyor­du. Çünkü bu güne kadar, kardeşleri Selit, Hôtıb ve Sekrôn'uı yanı sıra; kızı Ümmü Gülsüm ile damadı Ebu Sebre de gidip

410 Daha sonra Abdullah İbn Zem'a da Müslüman olacak ve o gün yaptığı bu ha­reketten dolayı her fırsatta duyduğııüzüntüyü dile getirecekti. Bkz. Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, 24/30 (80)

Resülullah'a teslim olmuştu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de oğluAbdullah gidip Müslüman olmuştu. Tam onu kur­tardım (!) derken bu sefer de küçük oğlu Ebu Cendel'i elinden kaçırmak üzereydi. Her geçen gün, etrafındaki dayanak nok­talan teker teker kayıp gidiyor ve bu gidiş de, Süheyl'i fazla­sıyla tedirgin ediyordu.

Ancak bu çabalar bir sonuç vermeyecek ve Allah Resü­lü (sallallahu aleyhi ve sellern), yine Süheyl'in kardeşi Hôtıb İbn Amr'ın vekaletiyle, Mekke günlerinin birinde bir Ramazan akşamı Hz. Sevde validemizle evlenecekti. Böylelikle Efendi­miz (sallallahu aleyhi ve sellern), Hz. Hatice validemizden sonra ilk defa başka bir kadınla hayatını birleştirmiş oluyordu.s"

Bu arada Hz. Havle, Hz. Ebu Bekir'in evine de gelmiş ve hanımı Ümmü Rüman'a da şunlan söylemişti:

- Ey Ümmü Rümanl Allah'ın sana olan bereket ve ihsanı neden bu kadar bol ki?

- Neden ki o, diye karşılık verecekti Ümmü Rüman, Çün­kü henüz, konudan habersizdi. Hz. Havle de zaten bunu bek­liyordu ve ekledi:

- Beni size Resülullah gönderdi; kızınız Aişe ile nikahlan­mak istiyor.

Ümmü Rüman için bundan daha büyük bir bahtiyarlık olamazdı; ancak, bir tereddüdü vardı:

- Bu, O'nun için uygun mu ki? Şüphesiz o, O'nun karde­şinin kızı!

411 İbn Sa'd, Tabakat. 8/53. Yıllar sonra Hz. Sevde, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellernl'in kendisini boşayacağı zannıyla, "Ne olur, beni boşama ve ya­nından ayırma! Önemli değil, Seninle olan günümü de Aişe'ye tahsis et." diyecek ve Allah Resülii'nden ayrılmaktansa nikahı baki kalmak şartıyla, O'nunla birlikte yaşama hakkını tamamen Hz. Aişe validemize devredecek ve bu evlilik, bundan böyle sadece görünürde; ama ila yevmilkıyame devam edecekti. Bkz. İbnü'l-Esir, Üsiidü'l-Ğabe, 7/157, 158

İki insan birbirine bu kadar yakın olunca demek ki, sanki aralannda bu türlü bir izdivacın da olmayacağı şeklinde bir anlayış gelişmişti. Böyle bir tepki karşısında Hz. Havle de te­reddüt geçirmiş ve Resülullah'ın yanına dönüp, olup bitenleri anlatmıştı. Buyurdular ki:

- Git ve ona, "Ben senin kardeşinim. sen de Benim kar­deşimsitı; ancak bir şartla ki bu, İslôm kardeşliğidir ve senin kızınla benim nikôhlanmamda bir engel yoktur." de!

Hz. Havle, yeniden Hz. Ebu Bekir'in evine gelecek ve ken­disine denilenleri yapacaktı. Bunun üzerine Ümmü Rüman:

- Mut'ım İbn Adiyy, onu oğlu Cübeyr için istiyordu; son durum nedir bilmiyorum! Vallahi de Ebu Bekir, birisine söz verdiği zaman asla sözünden dönmez, dedi. Bunun için, Ebu Bekir'in gelişini beklemekten başka çare yoktu.

Nihayet o da gelmiş ve meseleye muttali olmuştu. Resülul­lah (sallallalıu aleyhi ve sellem) ile akraba olmak ne büyük onurdu! Ancak, yanm ağız da olsa, Mut'ım ile aralannda bir konuş­ma geçmişti. Önce işin burası netleştirilmeli ve diğer adım­lar bundan sonra atılmalıydı. Hiç vakit geçirmeden doğruca Mut'ım'ın evine geldi. Ebu Bekir'in geldiğini görünce hanımı Ümmü Sabiy, ileri atıldı:

- Ey Ebu Kuhafe'nin oğlu! Seninle dünür olunca mutlaka bizim arkadaşı da sen, kendi dinine davet eder ve kabul etti­rirsin herhalde, diyordu.

Açıktan bir alay söz konusuydu kadının cümlelerinde.

Aynı zamanda bu, seninle biz, bu dinfarklılığı olduğu süre­ce asla dünür olamayız anlamına geliyordu. Hz. Ebu Bekir, Mut'ım'a yöneldi:

- Onun dediklerine sen de katılıyor musun, diye sordu.

- Hayır, o kendi fikrini söylüyor, diyordu Mut'ım.

Aralannda bir müddet daha konuşunca ortaya çıkan so­nuç, İbn Adiyy ailesinin Aişe konusundaki düşüncelerinin he-

nüz netleşmediği istikametindeydi. Demek ki ortada, ne veril­miş bir söz, ne de bunun için bir talep vardı.

Efendimiz'le bu kadar yakınlıktan sonra şimdi, bir de ak­raba olma imkanı duruyordu önünde. Hz. Ebu Bekir'in, rüya­lannda bile göremeyeceği bir husustu bu; en yakınında olma­yı bir de böyle bir akrabalık bağıyla güçlendirecek ve bundan böyle O'ndan hiç aynlmayacaktı. çıktı Mut'ım'in yanından ve doğruca evine geldi. Onun gelişini bekleyen Hz. Havle'ye müj­deli haberi verecekti. Ve böylelikle, Ebu Bekir ailesi için yeni bir süreç daha başlamış oluyordu.st- Bu, bir sözlenme manası taşıyordu ve bu evlenme, ancak Medine'ye hicretten yedi ay sonra gerçekleşecekti.