sidretül münteha
Wed 19 January 2011, 08:06 pm GMT +0200
3. Sermayeye Başka Gelirin Eklenmesi:
Alimler, «Nisaptan az olan bir sermaye, kârından başka bir gelirin katılması ile nisaba erişirse, nisaba eriştiği günden itibaren yılı başlar» demişler-se de elinde yılı tamamlanmış başka bir nisap daha bulunan kimse hakkında ise ihtilâf etmişlerdir.
İmam Mâlik «Eğer yeni gelen kazanç nisap ise, ancak kendi yılı tamam olduğu zaman zekân verilir ve daha Önce zekâtı vacib olan nisaba katılmaz» demiştir, Kazançlar hakkında îmam Şafii de bu görüşe katılır.
İmam Ebû Hanife ile tabileri ve Süfyan Sevrî ise, «Eğer sermaye nisab ise, sermayenin yılı tamam olduğu zaman hepsinin zekâtı birlikte çıkarılır» demişlerdir. Bunlara göre sermayenin kârları da aynı hükmü taşımaktadır.
Bu ihtilâfın sebebi, bu yeni gelen kazancın hükmü, müstakil malın hükmü müdür, yoksa eklendiği malın hükmüne mi tabidir diye tereddüt etmeleridir.
Müstakil malın hükmüne tabidir diyenler, «Kazançlara zekât düşmez» demişlerdir. Eklendiği malın hükmüne tabidir ve ikisi bir mal sayılır diyenler ise, «Eklendiği mala zekât düşüyorsa ikisinin zekâtı birlikte verilir» demişlerdir. Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in, «Hiçbir mala, üzerinden bir yıl geçmedikçe zekât düşmez» hadisindeki umum, hiçbir malın diğer bir malın hükmüne tabi olmamasını iktiza etmektedir. İmam Ebû Hanife herhalde bu mes'elede parayı da hayvanlara kıyas etmiştir. îmam Ebû Hanife'nin bu hususta dayandığı noktalardan biri de, yılın bütününde nisabın devamını şart görmeyip sadece bir kısmında, yani başında ve sonunda malın nisap olmasını yeterli görmesidir. Ona göre yılın başında nisap olan bir mal, yılın ortasında nisaptan aşağısına düşüp yılın sonunda herhangi bir yerden bir malın kazanılması ile tekrar nisaba kavuşursa o mala zekât düşer, ki bu vasıf mevzuu-muz olan malda da mevcuttur. Zira bu mal, daha senesi bitmemişken miktarını koruyabilmiş, hatta artmıştır bile. Fakat zahir olan şudur ki şart olan yıl, ne malın kân, ne kazanç, ne de başka bir şeyle artıp eksilmeyen bir malın yılıdır. Çünkü yılın şart koşulmasından maksat, malın ihtiyaçtan fazla olup olmadığını öğrenmektir. Zira, eğer bir mal bir yıl boyunca sahibinin elinde olduğu gibi kalıp eksilmez ve anmazsa o mala, sahibinin muhtaç olmadığı anlaşılır. Zekât da daima ihtiyaçtan fazla olan mallara düşmektedir.
Bana kalırsa, «Yılın şart koşulması, mal sahibine malım çalıştırp arttırmaya mehil ve imkân vermek maksadına dayanır» diyenler, «Başka yerlerden elde edilen kazançlar, malın kârından çok, malın hükmüne tabidir» demeli ve yılın başında ve sonunda malın nisab olduğunu kâfi görmelidirler. Bunun üzerinde dur. Zira -ALLAH bilir- bu açık bîr şeydir. Bunun içindir ki îmam Mâlik, «Eğer bir kişi yıl başında zekât düşen bir sürüye sahip olur ve yılın ortasında bu sürüyü satar da, yıl daha bitmemişken ayrı cinsten tekrar bir sürü alırsa kendisine zekât lâzım gelmez» demiştir, îmatn Mâlik de îmam Ebû Hanife gibi yılın yalnız iki tarafında nisabı yeterli görmekte, herhalde İmam Ebû Hanife'nin görüşüne dayanmıştır. [88]
[88] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/127-128.