saniyenur
Sun 12 August 2012, 02:56 pm GMT +0200
Şeriat
Her rasûle, kendi ümmetini şeytanın kötü ve cahilane yollarından korumak ve Allah yolunu izlemelerini sağlamak için Şeriat diye bilinen ilâhî kanunlar bütünü verilmiştir. Ancak, bütün rasûllerin esas öğretisi ve temel gayesi aynıydı. Hepsi insanları kâinatın yegâne sahibi Yüce Allah'a İtaat etmeye çağırmış, işleyecekleri kötü amellerin hüküm günü ortaya çıkacak sonuçlan hakkında onları uyarmışlardır. Kur'ân bu gerçeğe şöyle işaret etmektedir: "Sana da kendinden önceki Kitâb'ları doğrulayıcı ve onları kollayıp koruyucu olarak bu Kitâb'ı gerçekle indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen gerçekten aynı olup onların keyiflerine uyma! Sizden ve bir yol belirledik. Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi sınamak istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, size ayrılığa düştüğünüz şeyler(in hakikatin)i haber verecektir." (5: 48).
Bu ayet, değişik yerler ve farklı zamanlarda rasûllere verilen bütün şeriatlerin tamamının Allah'tan geldiğini göstermektedir. Cenab-ı Hak farklı çağlarda yaşayan toplumların uymaları için farklı kurallar ve düsturlar göndermiştir. Hiç şüphesiz, "Allah dileseydi ta başlangıçtan itibaren bütün insanları aynı şeriat ile mes'ul tutar ve onları tek bir ümmet yapardı. Fakat böyle olmamasında bir çok güzel hikmet vardır. Bu hikmetlerden birisi, insanların Allah'a itaat hususunda imtihana çekilmeleridir. Peşin hükümlü olmayan, ilahî yolun Özünü ve farklılıkların sebebindeki gerçeği kavrayanlar Hakk'ı tanıyacak ve her ne şekilde gelirse gelsin Hakk'ı seksiz kabul edeceklerdir. Bu insanlar Allah tarafından eskisinin yerine gönderilen yeni emirleri yerine getirmekte tereddüt etmeyeceklerdir. Diğer yandan yolun gerçek mahiyetini anlamayan, farklılıkları ve teferruatı yolun kendisi zannedenler, peşin hükümlü oldukları için, eskilerinin yerine Allah'ın gönderdiği her yeni şeyi reddedeceklerdir. Allah'ın ihlaslı ve samimi kullarını yalancılardan ayırdetmek için böyle bir imtihan gerekiyordu. Bu sebeple farklı düsturlar ve kurallar konulmuştur." (Ebû'l A'Iâ Mevdûdî, The Meaning ofthe Qur'an, c. III, sh. 49).
Farklı çağların toplumlarına değişik şeriatler gönderilmesinin diğer bir sebebi de her çağın farklı ihtiyaçlar göstermesiydi. İnsan topluluğunun basit kır hayatından, şehir hayatına geçerek gelişmesiyle birlikte, isteklerinin ve ihtiyaçlarının da değişeceği aşikârdır. Toplumdaki değişen kurumlara ve fonksiyonlara göre insan istek ve ihtiyaçlarının karşılanması gerekliydi. Değişen toplum şartlarında insanın ihtiyaçlarının da değişeceğini hiç bir kanun görmezlikten gelemezdi. İnsan için en uygun ve fıtrî yol Allah'ın koyduğu kanunlar olduğu için, insan hayatının bu yönünün ihmal edilmesi düşünülemez.
İnsan, kültür ve zihnî açıdan geliştikçe, Allah, insanın yeni durumlarla başarılı ve etkili bir şekilde başa çıkabilmesi için yeni şeriatler göndermiştir. Ancak, esas gaye fazilet sahibi iyi bir kişi olmak olduğu için, yukardaki âyette de görüldüğü üzere, Allah insanlara iyilikte yarışmalarını ve şeriatler arasındaki farklılıklara önem vermemelerini buyurmaktadır. Bu yüzden, dinin gerçek hedefinin ne olduğunu "kavrayanlar, ilahi kurallar ve şeriatta belirttiği gibi iyilik, adalet ve takva'da ileri gitmişlerdir.
Bu husus Bakara sûresinde şöyle belirtilmektedir: "Herkesin yöneldiği bir yönü vardır. O halde hayır işlerine koşun...'" (2:148). Bu ayet, farklı kanunlar ve düsturlar gönderil-mesindeki hikmeti apaçık ortaya koymakta, esas hedefin ne olduğunu vurgulamaktadır.
Önemli olan kuralların muhtevası, şekli veya ibadet esnasında yüzün nereye çevrileceği değil, bu ibadetler İle kazanılması gereken iyilik, fazilet ve ruh yüceliğidir. Allah'ın kanunlarının ve düsturlarının özünü kavramak esas hedeftir. Bu ayetler, insanın adalet ve iyilik yolunda sarfedeceği gayretin, dış şekline bakmaksızın Allah tarafından gönderilen kurallara uymasının ve ibadetinin boşa çıkmayacağı hususunda bizi temin etmektedir. Her erkek ve kadmın iyilik hususunda yapacağı en ufak bir gayretin dahi hesap günü Allah tarafından mükâfatlandırılacağı muhakkaktır. Yine bu ayetler, şeriatın muhtelif zaman ve yerlerde insanların ihtiyaçlarına göre şekil almasındaki sebebin, Dinin, hakikatlerini müessir hâle getirmek olduğunu vurgulamaktadır. Meselâ, Allah'a ibadet etmek her insanın vazifesidir ve şeriat tarafından farklı zamanlarda namaz, hac, kurban şekillerinde vazedilmiştir.
Ancak, değişik zamanlarda bu ibadetlerin şekillerinde farklılık görülmesine rağmen, Din'in özü ve gerçeği daima aynıdır. Dış görünüşteki farklılıklar, toplumların ihtiyaçlarındaki değişikliklerden kaynaklanmıştır. İnsanların, ne yönden olursa olsun kendilerine Hak ulaştığında Allah'a itaat etmeleri ve sâlih ameller işlemeleri hususunda imtihan edilmekte olduklarını aşağıdaki ayet apaçık ortaya koymaktadır: "...Bİz, Peygamber'e uyanı, Ökçesi üzerinde geriye dönenden ayıralım diye, eskiden yöneldiğin Kabe'yi kıble yaptık. Bu, Allah'ın yol gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelir. Allah sizin imanınızı zayi edecek değildir. Şüphesiz Allah, insanlara şefkatli, merhametlidir." (2: 143). Bu imtihan, Allah'ın gerçek kullarını, ırk, renk, soy sopa tapanlardan kesin olarak ayıracaktır. Gerçek mü'minler münafıklardan, Hakkı gözetenler geleneklerini ve âdetlerini izleyenlerden ayrılacaktır. (Emin Ahsen Islâhî, Tedebbur-i Quran, c. II, sh. 306-308).
Kısaca, farklı zamanlardaki şeriatlerin değişik oluşundaki büyük hikmet şudur: Her çağın ve insanın tabiatı, huyu değişiktir. Çağların farklı olmasının insan mizacında çok büyük etkileri vardır. Şeriatlerin ayrıntıları (füru) aynı olsaydı, insanlar büyük zorluklarla karşılaşacaklardı.
Bu yüzden Hikmet Sahibi Yaratıcı, her çağın insanına göre, kânunlarının ayrıntılarında uygun değişiklikler yapmayı gerekli görmüştür. Bu husus, doktorun hastasına tedavisi için ilaç vermesi ve daha sonra hastasındaki gelişmelere göre tedavisinde gerekli değişiklikleri yapmasına benzetilebilir. İlk verilen reçete hastanın ilk durumu içindir, fakat hastanın durumu değişince İkinci bir reçete daha etkili ve uygun görülmüştür. Keza, şeriatler de değişik çağlardaki insanların ihtiyaç ve isteklerine cevap verecek şekilde gönderilmiştir. Takva, iyilik, adalet gibi ilahi yolun temel hakikatleri ise değişmeden aynı kalmıştır. (Müf-ti Muhammed Şâfı, Ma'arif' el-Qur'an,c. III, sh. 164).