Hadice
Mon 6 June 2011, 01:15 pm GMT +0200
4. Şerh Edebiyatının Tenkidi
Dünya ilim tarihinin en detaylı ve ince tenkid esas ve uygulamalarına sahip bulunan Hadis ilmi içinde geliştirilmiş olan şerh edebiyatı, bir takım tarafgirliklere kapı açtığı için özellikle tenkide tabi tutulmuştur.
Şerhçiliğin, tasnif devri sonrasında yoğunlaşan bir faaliyet sahası olması, fevkalâde hacimli şerhlerin meydana getirilmesi, öğretim imkânlarını zorlaştırmanın yanında, uzun uzun münâkaşalara yol açması ve asıl kaynaklara inmeyi geciktirmesi ve tabiî belli devrin ilmî bulgu ve şartlarına göre yapılmış olması, yani bir süre sonra tamamen değilse bile büyük bir kısmı ile yenilenmeye muhtaç bulunması gibi noktalar şerh edebiyatı çevresinde daima söz konusu ediîegelen hususlar olmuştur. Bu hususların ayrı ayrı ele alınıp tetkik edilmesi, hiç şüphesiz çok daha geniş ve belki de şerhçilik üzerinde yapılacak bir doktora tez çalışmasında daha münâsip olur. Biz burada genel bir değerlendirme yapacak ve konunun belli bazı noktalarına dikkat çekmekle yetineceğiz. Bizim çalışmamız ancak bu kadarını kaldırabilecek muhtevadadır.
Şimdi bütün bu saydığımız tenkid noktalarından farklı olarak şerh edebiyatının yazımında gözlenen bir gelişmeye dikkat çekmek istiyoruz. Aşağıdaki iktibas, Hanefi Mezhebi görüşleri doğrultusunda Ebû Dauud' un Sünen' ine yapılmış bir şerh olan Bezlu'l-mechûd'un başında bulunan bir takdim yazısından- alınmıştır. Şöyle denilmektedir:
«Eskiden beri îslâm bilginleri, başta kütüb-i sitte olmak üzere hadis kitab-larını özel anlayışlarına göre şerhetmişler ve hadisler arasına mezheb anlayışlarını işlemişler, güvenilir hadis kitablarında buldukları delilleri ön plana çıkarmışlardır [495]Meselâ Ebû Ca'fer et-Tahâvî, Şerhu Meâni'l-âsâr'da, Allâme Zeyle'î Nasbu'r-râye'de ve Alâeddin et-Türkmânî, el-Cevheru'n-nakîyy'de hep aynı şeyi yapmışlardır.
Bizim büyüklerimiz Şafiî âlimler, -gerçeği söylemek gerçeğin hakkıdır, te'lifve tedvin meydanındaki birincilik çubuğunu herkesten önce ele geçirmişler, varış ipini herkesten önce göğüslemişlerdir. Ne zaman ki onlardan biri, sahih hadis kitablarından birine bir şerh yazacak olsa, hemen Hanefi Mezhebi ulemâsından büyük bir âlim kalkıp, aynı kitaba bir başka şerh yazmıştır. Şafiî veya Mâliki bir âlim bir tefsir veya fıkıh usûlü yazsa ve bu eser hüsn-i kabul görse, atlarla öğrenciler ona yönelse, ilmî mehâfil ve öğretim kurumları onu be-nimsese, bir hanefî âlim çıkar aynı konuda bir eser kaleme alır ve tabiî bâzan öncekini geçer, bâzan da ondan geride kalır. İşte Allâme Bedruddin el-Aynînin Umdetu'l-Kaarî'sz ile Allâme Hafız İbn Hacer el-Askalânî'mrc Fet hu'1-bâarî'sr olayı bunun açık delilidir.
Aynı durum Hanefi âlimlerin kimilerini, Şafiî ulemânın eserleri ilim muhitlerine yayıldıktan, ders ve tedris malzemesi olarak talebe ve hocalar tarafından yaygın şekilde kullanılmaya başlandıktan sonra Kur'an tefsiri yazmaya da sevketmiştir. Ebu'l-Berekât Hâfızuddin en-Nesefi (710!1310)'nin Medâ-rik'mrfe Ebu's-Suud el-îmâdî (982/ 1574)'nin îrşâdu'I-akli's-selim'mtfe aynı şeyi görmekteyiz. [496]
Bu satırların içinde yer aldığı takdim yazısının, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Hanefî Mezhebi görüşleri istikâmetinde yazılmış bir şerhin başına konmuş olması, artık bahis konusu mezhebi rekabet duygusunun oldukça mutedil bir hale dönüştüğünün göstergesi olsa gerekir. Pek tabiîdir ki aynı duygunun tersinden işlediği yöre ve olaylar da olmuştur.
Burada, Şârih'in Uyması GerekliÂdâb kısmında işaret ettiğimiz görüşleri de dikkate alarak, meseleye sırf mezhebî rekabet duygusunun kabarması ve tatmine ulaşmak istemesi şeklinde bakmamak, âlimlerin biribirlerinden etkilenmeleri ve aynı ilmî faaliyet içine girdikten sonra da pek tabiî olarak benimsedikleri görüşler istikâmetinde yorumlar getirmeye çalışmaları, bazan da karşı görüştekilere tarizlerde bulunmaları şeklinde daha ılımlt bakmakta büyük fayda oisa gerekir. Zira, tarihî bir gerçektir ki, bir çok Şafiî âlimin yazdığı eser Hanefî ilim muhitlerinde ısrarla ders kitabı olarak okutulmuştur. İşte Kâdî Beyzâvî Tefsiri, İşte Celâleyn, İşte Hadis Usûlü eserleri... Hadis Usûlü eserleri içinde Hanefî âlimler tarafından yazılmış, ısrarla okutulmuş herhangi bir muteber eser bulmak mümkün değildir. En son, Zafer Ahmed et-Tehânevî tarafından yazılmış bulunan Kavaid fi ulûmi 'l-hadîs [497] henüz hiç bir müessese tarafından ders kitabı düzeyinde banimsenmiş değildir.[498]
[495] Aliyyu'l-Kaarî, Mişkatu'l-Mesâbih'e yazdığı şerhin Önsözünde bu gerçeğe işaret eder (bk. Mirkat, I, 3).
[496] Ebu'l-Hasen Ali el-Hasenî en-Nedvî, Bezlu'l-mechûd, I, 10-11 (Takdîmetü'l kitâb).
[497] Bu eser, I. Canan tarafından Yeni Usul-i Hadis adıyla Türkçeye çevrilmiştir.
[498] Doç. Dr. İsmail Lütfi Çakar, Hadis Edebiyâtı, İfav Yayınları: 147-149.