- Şerefli ve Kapsamlı Bir Af

Adsense kodları


Şerefli ve Kapsamlı Bir Af

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 19 December 2009, 10:27 pm GMT +0200
Şerefli ve Kapsamlı Bir Af


"Affı (kolaylık yolunu) tut, iyiliği emret, cahillere aldırış et me. " (Araf: 199)

Bu rabbani emre tutunan rahmet peygamberi insanlık ale minin gördüğüen büyük affı çıkarmıştır. Peygamber efendimiz risalet görevini aldığı kırk yaşından ta o güne kadar kesintisiz olarak kendisini zulme ve eziyete maruz bırakan Mekke-i Mü-kerreme halkını affetmişti. Kendisiyle savaşmaktan, kendisine eziyyet vermekten, kendisine mundarca tuzaklar kurmaktan, adamlarım ezmekten bir an için dahi geri durmayan Mekke-i Mükerreme halkını bağışlamıştı. Kendisine ve arkadaşlarına bu kadar eza ve cefada bulunan Mekkelileri mağlub ettikten sonra: "Vay sizin halinize!" dememiş, aksine onlara kardeşçe ´merhaba´ diyerek geçmişte yaptıkları kötülükleri affetmişti: "Eğer kötülüklerinize son verirseniz geçmişte yaptıklarınız ba ğışlanır. "

Karşısında sıra halinde dizilmiş olup, ağzından çıkacak keli meyi ve haklarında vereceği-kararı beklemekte olan Kureyşlile-re peygamber efendimiz şöyle dedi: "Ey Kureyş topluluğu! Size ne yapacağımı sanıyorsunuz?" Onlar: "Sen şerefli bir kardeşsin şerefli bir kardeşin oğlusun!" deyince O da şu karşılığı verdi: "Yusufun kendi kardeşlerine dediğini ben de size diyeceğim: "Bugün size kınama yok... Allah sizi bağışlasın, gidin, hepiniz serbestsiniz!"

îslama girmeden önce de Kabe-i Muazzama´nın anahtarı Os man bin Talha´nın elinde bulunuyordu. Hz.Ali, şikayet görevi ile birlikte bu anahtarın da Osman´dan alınmasını istemişti. Ancak Peygamber efendimiz, anahtarı yine Osman bin Tal-ha´ya geri vererek: uBugün iyilik ve vefa günüdür" demişti.

îbn Sad, "Tabakat" adlı eserinde Osman bin Talha´nm şöyle dediğini anlatır: "Cahiliyet devrinde biz, pazartesi ve perşembe günleri Kabe-i muazzamanm kapısını açardık, Rasulullah (s.a.v.) efendimiz Mekke´nin fethinden bir yıl önce gelerek Ka be-i muazzamaya yanındaki insanlarla birlikte girmek istedi; O´na kaba davrandım, ama o bana yumuşak davrandı, sonra şöyle dedi: "Ey Osman belki birgün bu anahtarın elimde oldu ğunu göreceksin, o zaman ben bu anahtarı dilediğim yere bıra kırım!"

Muhtemeldir ki bu olay hicretten önce Kureyşlilerin mü´min-lere eziyet yaptıkları günlerde vuku bulmuştur. Peygamber efendimiz sevinç içinde sadece Allah katından gelecek olan ni metleri bekliyor ve insanların elindeki nimetleri tepiyordu. Bu eziyet günlerinde Osman bin Talha´ya "Bu anahtar günün bi rinde benim elime geçecek ve onu istediğim yere bırakacağım!" demişti.

Osman da eza ve cefasını daha da arttırarak Peygamber efendimize tahkir edici sözler sarfettikten sonra şöyle demişti: "O zaman da Kureyşliler, demekki tümden helak olup zillete düşecekler!" Bunun üzerine peygamber efendimiz:"Hayir hiç de öyle değil... O gün Kureyşliler mamur hale gelip izzet ve şeref bulacaklardır!" demişti.

Osman der ki: "Peygamber efendimizin o gün söylemiş oldu ğu bu söz benim kalbime tesir etti. Bu sözün gerçekleşeceğini beklemeye başladım. Biz o zaman gafil olup cahiliyet içinde bu lunuyorduk."

Böyle diyen Osman, neticede gününün peygamber efendimi zin lehine döneceğini zannetmiş ve beklediği şeyler de gerçek leşmiştir. Peygamber efendimizin sözüolduğu gibi tahakkuk et miş ve anahtar eline geçmişti. Anahtarı dilediği yere, yine Os man bin Talha´nm eline bıraktı. Osman ki, daha önce peygam ber efendimize karşı tahkir edici ifadeler kullanıp eza ve cefada bulunmuştu. Osman hikayesini anlatmaya şöyle devam ediyor. "Peygamber efendimiz bana: "Ey Osman Kabe´nin anahtarını bana getir" dedi, ben de anahtarı kendisine götürdüm. Elim den aldı, ama sonra yine bana verdi ve: "Artık ebediyyen eliniz de kalmak üzere bu anahtarı al. Bunu ancak zalim bir kimse sizden alabilir, Ey Osman! Çünkü Cenab-ı Allah, beyti üzerine size eman vermiştir. Şu beytten gelen geliri meşru şekilde yeyiri dedi. Ben arkamı dönüp gitmek üzereyken bana seslendi, yine yanına döndüm, bana : "Sana söylediklerim gerçekleşti mi?" di ye sordu. Ben de onun bana hicretten Önce söylediği sözühatır-ladım. O zamanlar bana: uGöreceksin} günün birinde bu anah tar benim elime geçecek ve bunu dilediğim yere bırakacağım" demişti. Ben de kendisine : "Evet sözünüz gerçekleşti, senin Al lah Resulü olduğuna şehadet ederim" dedim.

En katı kalpleri dahi kendine yaklaştıran bu müsümahakar-lık ve ürkek kimseleri tekrar kazanıp geri getiren, bu kapsamlı ve cömertçe affa rağmen yine de bazı Kureyşlilerin kalplerinde iman zaafîyeti ve cahiliyye devrinden kalma kin vardı.

Said bin Müseyyeb şöyle bir rivayette bulunmaktadır: "Ka be´nin anahtarını almak için Haşim oğullarından bazı adamlar ileriye atıldılar, ama peygamber (s.a.v.) efendimiz anahtarı yi ne Osman bin Talha´ya geri verdi. Bilal´e, Kabe-i Muazzamanın damına çıkıp ezan okumasını emretti. Ebu Süfyan bin Harb ile Itab bin Useyd, Haris bin Hişam ve diğer Kureyş eşrafı Kabe-i Muazzamanın etrafında oturmaktaydılar. îtab şöyle dedi: "Al lah babamı Öldürmekle ona büyük bir ikramda bulunmuştur. Çünkühayatta olsaydı bugün kendisini öfkelendirecek olan Bi-lal´in ezan sesini duyacaktı.

Haris de: "Evet Muhammed´in hak yolda olduğunu bilseydim mutlaka ona uyardım." dedi.

Ebu Süfyan ise şöyle dedi: "Ben birşey demiyeceğim eğer ko nuşursam konuştuklarımı şu kum taneleri dahi Muhammed´e haber verir" dedi.

Onlar ağızlarına geleni söylediler. Peygamber efendimiz ara larında yoktu. Onlar biribirlerine fısıldayarak konuşurken Pey gamber efendimiz yanlarına geldi ve : "Söylediklerinizi biliyo rum?" dedi. Ve kendi aralarında konuştuklarını onlara haber verince îtap\"Şüphesiz sen Allah´ın Resulüsün. Allah´a andol-sun ki aramızda konuştuklarımızı beraberindeki adamlardan hiç biri duymadı ki sana haber vermiş olduğunu söyleyelim."