Sems
Fri 5 March 2010, 10:19 pm GMT +0200
Ey güzel kardeşlerim. Gönüldeşlerim.
Şems geliyor geceleri rüyalarıma mis kokulu rüzgarıyla. Seher rüzgarlarını yanına alarak geliyor. geceleri yıldızları peşine takarak geliyor Aya başını koyarak geliyor bastığı yeri yeşillendirerek geliyor gönlümün yırtık pırtık eski tahtına doğru geliyor taht kendinden geçiyor ben kendimden geçiyorum ve Şems Diyorki;
O Allah kulları mal bakımından bir hizmette bulunursa bir muhabbet uyanır.
Onların işleri o muhabbetle gelişir. Fakat gerçek dostun vereceği bir pul, yabancının vereceği yüz bin dinardan değerlidir. Bu dost yardımını her kim kabul ederse, ona bağlanmış olur.
Çünkü o kapalı kapıyı dost vergisi açar.
Şeyhin bu güzel suret ve güzel sözleriyle fiil ve hareketlerine asla rıza göstermeyin!
Çünkü onların arkasında bir şey gizlidir. Onu isteyin. Onun iki sözü vardır.
Birini iki yüzlülükle, ötekini de dosdoğru söyler.
Ama iki yüzlülükle söylenmiş olan sözü bütün velilerin canları, ruhları özlemekte ve bunu istemektedir.
Mevlânâ Şemseddin-i Tebrizî'yi bulmak ve onunla sohbet etmek arzusundadırlar.
Halbuki, o doğru ve nifaksız sözü Peygamberlerin ruhları bile arzulamaktadır.
«Keski onun zamanında olaydık, onun sohbetine ereydik, onun sözlerini işiteydik!» derler.
Şimdi bari siz bu fırsatı kaçırmayın ve bu gözle bakmayın.
Ona öyle bir gözle bakın ki, Peygamberlerin ruhları da aynı gözle bakmakta, ona hasret teraneleri yollamaktadır. Nasıl ki bir gün Harun reşid,
«Şu Leylâ'yı getirin bir kere göreyim.
Mecnun onun aşkı ile bütün belâlara düşmüş;
Doğudan Batıya kadar, onun aşk destanlarını âşıklar kendilerine örnek tutmuşlardır,» dedi.
Birçok masraflar ve kurnazlıklarla Leylâ'yı getirdiler; Halifenin sarayında halvete koydular.
Halife erken sabah mumlan yaktırdı, onu dikkatle gözden geçirdi. Saatlerce başını önüne eğdi, düşündü.
Kendi kendine,
«Bükere de onu konuşturayım belki söz söylerken yüzündeki güzellik daha çok belirmeye başlar,» dedi.
Harun yüzünü Leylâ'ya çevirdi sordu:
«Leylâ sen misin?»
«Evet Leylâ benim. Ama Mecnun sen değilsin. Mecnu'nun başında olan o gözler senin başında yok.»
Şiir:
Başkalarına baktığın gözle, Leylâ'yı nasıl görebilirsin?
Onu göz yaşlarınla tertemiz yıkamadıkça!
Bana Mecnun'un gözüyle bak; sevgiliye, seven gözlerle bakmalı.
«Allah onları sever,» buyurulmuştur.
Fakat buradaki eksiklik onların
Allahya sevgi gözleriyle bakmamış olmalarındandır.
Onlar Allahya bilgi yönünden bakarlar, irfan ve felsefe yönünden bakarlar.
Ama sevgi yönünden bakmak başka bir iştir.
Şems-i Tebrizi - Makalat
Şems geliyor geceleri rüyalarıma mis kokulu rüzgarıyla. Seher rüzgarlarını yanına alarak geliyor. geceleri yıldızları peşine takarak geliyor Aya başını koyarak geliyor bastığı yeri yeşillendirerek geliyor gönlümün yırtık pırtık eski tahtına doğru geliyor taht kendinden geçiyor ben kendimden geçiyorum ve Şems Diyorki;
O Allah kulları mal bakımından bir hizmette bulunursa bir muhabbet uyanır.
Onların işleri o muhabbetle gelişir. Fakat gerçek dostun vereceği bir pul, yabancının vereceği yüz bin dinardan değerlidir. Bu dost yardımını her kim kabul ederse, ona bağlanmış olur.
Çünkü o kapalı kapıyı dost vergisi açar.
Şeyhin bu güzel suret ve güzel sözleriyle fiil ve hareketlerine asla rıza göstermeyin!
Çünkü onların arkasında bir şey gizlidir. Onu isteyin. Onun iki sözü vardır.
Birini iki yüzlülükle, ötekini de dosdoğru söyler.
Ama iki yüzlülükle söylenmiş olan sözü bütün velilerin canları, ruhları özlemekte ve bunu istemektedir.
Mevlânâ Şemseddin-i Tebrizî'yi bulmak ve onunla sohbet etmek arzusundadırlar.
Halbuki, o doğru ve nifaksız sözü Peygamberlerin ruhları bile arzulamaktadır.
«Keski onun zamanında olaydık, onun sohbetine ereydik, onun sözlerini işiteydik!» derler.
Şimdi bari siz bu fırsatı kaçırmayın ve bu gözle bakmayın.
Ona öyle bir gözle bakın ki, Peygamberlerin ruhları da aynı gözle bakmakta, ona hasret teraneleri yollamaktadır. Nasıl ki bir gün Harun reşid,
«Şu Leylâ'yı getirin bir kere göreyim.
Mecnun onun aşkı ile bütün belâlara düşmüş;
Doğudan Batıya kadar, onun aşk destanlarını âşıklar kendilerine örnek tutmuşlardır,» dedi.
Birçok masraflar ve kurnazlıklarla Leylâ'yı getirdiler; Halifenin sarayında halvete koydular.
Halife erken sabah mumlan yaktırdı, onu dikkatle gözden geçirdi. Saatlerce başını önüne eğdi, düşündü.
Kendi kendine,
«Bükere de onu konuşturayım belki söz söylerken yüzündeki güzellik daha çok belirmeye başlar,» dedi.
Harun yüzünü Leylâ'ya çevirdi sordu:
«Leylâ sen misin?»
«Evet Leylâ benim. Ama Mecnun sen değilsin. Mecnu'nun başında olan o gözler senin başında yok.»
Şiir:
Başkalarına baktığın gözle, Leylâ'yı nasıl görebilirsin?
Onu göz yaşlarınla tertemiz yıkamadıkça!
Bana Mecnun'un gözüyle bak; sevgiliye, seven gözlerle bakmalı.
«Allah onları sever,» buyurulmuştur.
Fakat buradaki eksiklik onların
Allahya sevgi gözleriyle bakmamış olmalarındandır.
Onlar Allahya bilgi yönünden bakarlar, irfan ve felsefe yönünden bakarlar.
Ama sevgi yönünden bakmak başka bir iştir.
Şems-i Tebrizi - Makalat