seymanur K
Thu 16 June 2011, 04:22 pm GMT +0200
Sem' Ve Basar
Aynı şekilde, Şüphesiz biz sizinle beraberiz, her şeyi işitmekteyiz [882] ayetindeki, bizatihi işitme olgusu yaratma anlamına değildir. Konuştuğu esnada, mütekellimden gelenleri işitebilmesi için herhangi bir külfet yoktur. Biz sizinle beraberiz, her şeyi işitmekteyiz [883] ve Allah yaptıklarınızı görecektir [884] gibi ayetler, görülür ve işitilir varlıklar, benim onları işitme ve görme ile idrakimden gizli değildir anlamına gelirler. Görme ve işitme, Allah'ın zatında sonradan meydana gelen bir değişim sonucu gerçekleşmez. Allah böyle bir durumdan beri ve münezzehtir. Yaptıklarınızı Allah da Rasulü de görecektir [885] ayeti de bu şekilde anlaşılmalıdır. Bunun çin, daha sonra kendi zatında, göz ve görme yetisi yaratması gerekmez. Allah bundan münezzehtir.
Bazıları bunun Allah'ın zatında sonradan yarattığı görme ve işitme yetisi ile gerçekleştiğini' [886] iddia etmektedirler. Bu mezhepler, kullar tarafından akledilen varlıkların, söylenenleri dinledikleri esnada Allah tarafından söylenende yaratılan bir illet sayesinde işitildiklerini; çünkü, işittikleri esnada kulaklarda, işitilen şeyden dolayı bir idrakin meydana geldiğini ve bu idrak sayesinde de işitmenin gerçekleştiğini iddia etmektelerdir. Onlar, görmenin de bu şekilde sonradan meydana geldiğini savunmaktadırlar.
Ebu Abdullah (Muhasibi) şunları söylemiştir: Bu bir hatadır. Çünkü Allah görecektir... ve Şüphesiz biz sizinle beraberiz ve söylediklerinizi işitmekteyiz ayetlerindek "görecektir" ve "işitmekteyiz" gibi ifadeler, görülen ve işitilen nesneler, bizim görerek ve işiterek bilmemize gizli değildir anlamındadır. Allah'ın bu şekilde görmesi ve işitmesi O'nun zatında sonradan meydana gelen bir takım değişikliklerden kaynaklanmamaktadır. İşitilen şeyin meydana gelmesi ile birlikte işitme, görülen şeyin meydana gelmesi ile de görme sonradan meydana gelir demek, Allah'a karşı söylemediği bir şey iddia etmek anlamına gelir. Kullara düşen, Allah'ın buyruğuna uygun olarak O'nun alim, işiten ve gören olduğuna, aynı zamanda da asla olmamış olan bir şeyi murad etmediğine inanmaktır. Ki bilsin ifadesi, 'ki bilinir duruma gelsin' anlamınadır. Yine ki görsün ve ki işitsin ifadeleri de böyledir. Allah'ın, sonradan meydana gelmiş (hadis) bir bilgi, görme ve işitme olmaksızın bir varlığı bilmesi, görmesi ve işitmesi son derece normaldir. Bütün bunlar O'nun zatında sonradan meydana gelmiş olan bir değişiklik anlamına gelmez. Allah zatında, ilim ve iradesinde sonradan meydana gelen olaylardan, bedalardan beri ve münezzehtir. [887]
[882] Şuara: 42/15.
[883] Şuara: 42/15.
[884] Tevbe: 9/94.
[885] Tevbe: 9/105
[886] Allah'ın zati sıfatlarının hadis olduğunu savunan iki mezhep Rafızîler ve Muşebbihedir. Makalatu'l-Islamiyyin. c. 2/160.
[887] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 311-313.