sidretül münteha
Fri 11 March 2011, 08:50 pm GMT +0200
b- Selam Verilmeyecek Olanlar
Soru: Kimlere selâm verilmez?
Cevap: "Selâm" Allah (cc)'ın güzel isimlerinden (Esmâ-i hüsnâ) bir isim olup bununla selâm vermek, verilene selamet ve esenlik duasında bulunmak ve Allah'ın "selâm" isminin onda tecelli etmesini dilemek demektir. Öyleyse böyle mübarek bir ismi yakışmayan yerlere koyma hakkımızın bulunmadığını bilmek gerekir. Meselâ kâfire, hidayetini dileme hariç duâ yapılmaz. Selâm da bir duâ olduğuna göre ona selâm da verilmez. İşin esasının bu olduğunu bildikten sonra selâm verilmeyecek kimseleri iki gruba ayırabiliriz:
1- Selâm alıp vermekten daha önemli ve faziletli işlerle meşgul olanlar.
2- Selâmın konulmasına elverişli ve layık bir mahal olmayanlar. Buna göre:
a- Kur'ân okuyana, Ezan okuyana, Kamet getirene, Cum'a ve bayramlarda hutbe okuyana, Namazla meşgul olanlara, (ancak aralarında namaz kılmayan varsa ona selâm verebilir), Tedrisle ve Şer'i ahkâm halletmekle meşgul olana, her çeşidiyle zikirle meşgul olana.
b- Kâfire, sahih görüşe göre zimmiye, fışkını açık açık yapan fasıka, şarkı ve çalgı ile meşgul olana, mubah olmayan oyunları oynamakta olana, güvercin uçurmakla meşgul olana, avretini örtmeyenlerin bulunduğu hamama, imameyne göre helada bulunana, idrarını yapmakta olana, yalan, güldürü, gıybet, dedikodu vb. ile meşgul olana, insanlara sövene, sokaklarda kadınlara bakakalana.
Satranç oynayana selâm verme konusunda ihtilaf vardır. İmam A'zam verilir der. Eğer zihin eksersizi yapmak için oynuyorlarsa zaten caizdir. Zaman öldürmek için oynuyorlarsa selâmla onları oyundan alıkoymuş olur. Ebu Yusuf ise kötü bir iş yapmakta olduklarını ima etmiş olmak için selâm vermez, verirse mekruh olur der. Müslüman olan ve olmayanların ya da selâm verilebilen ve verilemeyenlerin bulunduğu bir gruba selâm verir ve müslümanları ya da selâm verilebilenleri niyet eder. Yemek yemekte olanlara uğrayan onların yemeğine muhtaç ise ve selâm verince onu da yemeğe davet edeceklerini biliyorsa selâm verir, değilse vermez. [1280]
[1280] Fetâvây-ı Hindiyye, V/326; Bezzâziyye, VI/354; Akkirmanî, Şerhu Erbain, 163 vd. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 488-489.