sidretül münteha
Fri 28 January 2011, 04:24 pm GMT +0200
C- Sehiv Secdesi Yapılan Söz ve Fiiller:
Ulema; «namazda sehven vaki olan her fazlalık ve eksiklik için sehiv secdesi yapılır» demişlerse de, «Farzlar ve Rağibe denilen az önemli olan mendublar yerine sehiv secdesi yapılmaz» şeklinde sınırlandırmışlardır. Çünkü Rağibe'nin terki -terk edilen Rağibe birden çok olmamak şartı ile-ulemaya göre bir şey gerektirmez. Nitekim İmam Mâlik: «Bir tekbireyi unutmaktan dolayı sehiv secdesi gerekmez fakat unutulan tekbirler birden çok olursa gerekir» demiştir.
Farzlara gelince: Çünkü sehiv secdesi, sehven de olsa yapılmayan herhangi bir farzın yerini tutamaz. Eğer yapılmayan farz -yukarıda geçtiği üzere- yapılmamış olması namazı yeni baştan kılmayı gerektiriyorsa namaz yeni baştan kılınır, eğer gerektirmiyorsa o farzı yapmaktan başka yol yoktur. Yani başka bir şey onun yerini tutamaz. Namazda sehven vaki olan fazlalık ise -ister farzlarda, ister sünnetlerde olsun- sehiv secdesini gerektirir. Bu dediklerimizin hiçbirinde ihtilâf yoktur. Eğer bir şeyin sehiv secdesini gerektirip gerektirmediğinde ihtilâf etmişlerse o şeyin farz mı, yoksa sünnet mi veyahut sünnet mi, yoksa Rağibe midir, diye ihtilâf ettikleri bakımındandır.
Meselâ: İmam Mâlik'e göre sehven kunut duası okunmadığı zaman sehiv secdesi yapılmaz. Çünkü ona göre kunut duası müstehabtır. İmam Şafii'ye göre yapılır. Çünkü ona göre sünnettir. Namazın neleri farz, neleri sünnet veya Rağibe olduğuna dair ihtilâflarını yukarıda anlattığımız için bunları bilirsin. İmam Mâlik ile tabilerine göre, namazın cinsinden olmayan bir şeyin de yapılması halinde -eğer o şey çok olmazsa- sehiv secdesi yapılır. Şu da bilinmelidir ki sünnet ile Rağibe'nin ikisi de mendub babındandır. Ancak mendubiyet derecelerine göre değişirler ki bu da, o ibadetin halleri olan karinelerden Öğrenilir. Bunun içindir ki bu bab'ta ulemanın ihtilâfı çok olmuştur. Hatta kimisi, bazı sünnetlere vacib hükmünü verip «Terk cinsinden olanlarını yapan ve fül cinsinden olanlarını da yapmayan kimse günah işlemiş olur» demiştir. Bu görüş, - özellikle- Mâlikîler arasında yaygındır. Bu-nun gibi, görmekteyiz ki zahirîlerden başka bütün ulema, vitir ve sabah namazının sünneti gibi tekerrür eden sünnetleri terk etmenin günah olduğu görüşünde ittifak etmişlerdir. îşte bu açıdandır ki ibadetlerin -beş vaktin farzları gibi- bazıları hem aynen, hem cinsen farzdır -vitir ve sabah namazının sünneti gibi- bazıları da aynen sünnet ve cinsen farzdır. Yukarıda naklettiğimiz üzere İmam Mâlik'in birden fazla tekbireyi sehven terk edene sehiv secdesi lâzım geldiği görüşü gibi bazı ulemaya göre Rağibelerden de bazıları aynen rağibe, cinsen sünnettir. Bunlara göre hem aynen, hem cinsen sünnet olan bir şey ise -zannımca- yoktur.
Zahirîlere göre ise sünnetlerin hepsi aynen sünnettir. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz, kendisine islâm'ın farzlarını soran Arabiye farzları bildirdikten ve Arabî de "Vallahi bundan ne fazla bir şey yapacağım, ne de eksik bırakacağım", dedikten sonra,
«Kurtuldu eğer doğru söylüyorsa, Cennet'e girdi eğer doğru söylüyorsa» [458] buyurmuştur. Bu hadis,, yukarıda da geçti.
Ulema bu babta, birinci teşehhüdün terki halinde sehiv secdesi lâzım geldiği görüşünde müttefik iseler de, bu teşehhüdün farz veya sünnet olduğunda ihtilâf etmişlerdir.
Bunun gibi, "Eğer imam, bu teşehhüdü unutup yerden kalkarsa, cemaatin onu uyarması üzerine tekrar dönebilir mi, dönemiz mi? Şayet dönebiliyorsa yerden ne kadar kalkmış ise dönebilir?", diye ihtilâf etmişlerdir. Cumhur: «Eğer tam ayağa kalkmamışsa dönebilir». Kimisi de «Üçüncü rek'at'a başlamamışsa dönebilir» demiştir. Kimisi de «Bir karış miktarı yerden aynlmışsa dönemez» demiştir. Dönemediği halde dönen kimsenin namazı hakkında, Cumhur «Fasid değildir» demiş, kimisi de fasid olduğunu söylemiştir. [459]
[458] Buhârî, îman, 2/34, no: 46.)
[459] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/381-382.