- Şehidin Cennete Girmesinin Kesin Olması

Adsense kodları


Şehidin Cennete Girmesinin Kesin Olması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Wed 16 November 2011, 06:39 pm GMT +0200
41- Şehidin Cennete Girmesinin Kesin Olması


1743-  Câbir b. Abdullah (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Uhud savaşı günü bir adam:

“Ey Allah'ın resulü! Ben öldürülürsem nerede olurum?” diye sordu. Resu­lullah (s.a.v):

“Cennette” diye cevap verdi.

Bunun üzerine adam, elinde bulunan hurmaları attı. Sonra öldürülünceye ka­dar çarpıştı. [1129]

1744- Berâ' (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Ensar'm bir kabilesi olan Nebît oğullarından bir adam Resulullah'ın yanına gelip ona:

“Allah'tan başka ilah olmadığına ve senin de Allah'ın kulu ve resulü ol­duğuna şahitlik ederim” dedi. Sonra savaş alanına doğru ilerleyip öldürülünceye kadar savaştı. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):

“Bu adam, az amel işledi, fakat çok mükafat kazandı!” buyurdu. [1130]

1745- Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Resulullah (s.a.v), Büseyse'yi, Ebû Süfyân'ın kervanının ne yaptığını görmek için casus olarak gönderdi. Daha sonra Büseyse, evde, ben ve Resulullah (s.a.v)'den başka hiçkimse yokken yanımıza geldi.

Râvî:

“Kadınlarından birini istisna edip etmediğini bilmiyorum” dedi. Peygamber (s.a.v)'e gördüğünü anlattı. Daha sonra Resulullah (s.a.v) dışarı çıkarak konuştu ve:

“Bizim bir isteğimiz var! Kimin hazır hayvanı varsa hemen bizimle bir­likte binsin!” buyurdu.

Bunun üzerine bazı kimseler, Medine'nin yukarısında bulunan binek hayvanları­nı almak için ondan izin istemeye başladılar. Fakat Resulullah (s.a.v);

“Hayır. Sadece hayvanı hazır olan kimse binecek!” buyurdu.

Daha sonra Resulullah (s.a.v) ile sahabileri, yola koyuldular. Müşriklerden önce Bedr'e vardılar. Müşrikler de geldi. Resulullah (s.a.v):

“Ben, başında olmadıkça sakın sizden hiç bir kimse bir şeye ilerlemesin!” bu­yurdu. Derken müşrikler yaklaştı. Resulullah (s.a.v)'de:

“Kalkın! Genişliği, gökler ile yer kadar olan cennete!” buyurdu. Umeyr b. Humâm el-Ensârî:

“Ey Allah'ın resulü! Genişliği, gökler ile yer kadar olan cennet öyle mi?” dedi. Resulullah (s.a.v):

“Evet!” buyurdu. Umeyr:

“Hele hele!'” dedi. Resulullah (s.a.v):

“Seni hele hele demeye sevkeden şey de nedir?” diye sordu. Umeyr:

“Hayır, vallahi, ey Allah'ın resulü! Cennet ehlinden olmamı ümîd etmekten başka bir şey yok” dedi. Resulullah (s.a.v):

“Öyleyse sen onun ehlindensin!” buyurdu. Bunun üzerine Umeyr torbasından birkaç hurma çıkararak onlardan yemeye başladı. Sonra da:

“Eğer ben bu hurmalarımı yiyinceye kadar yaşarsam bu gerçekten uzun bir hayâttır! Hemen elindeki hurmaları attı. Sonra öldürülünceye kadar müşriklerle savaştı.” [1131]

Açıklama: Burada sözkonusu edilen casusluk, Kureyş'in kadın-erkek herkesten büyük sermayeler toplayarak Şam'a gönderdikleri büyük ticâret kervanı ile ilgilidir. Hz. Peygamber (s.a.v), Kureyşlilerin harp hazırlıkları İçin işlerine yarayacağı bu kervanla ilgilenmiş, dönüşünde onu gözetleyip hakkında bilgi toplamak üzere Büseyse'yi casus olarak görevlendirmişti. Bu durum düşmanın harp planlannı öğrenmek için casus kullanmanın meşruiyetine delâlet etmektedir.

Harpte düşman hakkında iyice bilgi toplama ve tam bir haber alma, bunun yanında kendi maksat ve niyetlerini ondan saklama veya karşı casusluk, Hz. Peygamber'in takibettiği önemli bir umdedir.

1746- Abdullah b. Kays'tan rivayet edilmiştir:

“Babamı, düşman karşısında şöyle derken işittim: Resulullah (s.a.v):

“Doğrusu cennet kapıları, kılıçların gölgeleri altındadır” buyurdu. Bunun üzerinde üstü başı iyi olmayan bir adam ayağa kalkıp:

Ey Ebu Musa! Sen bunu Resuîullah (s.a.v) söylerken bizzat işittin mi?” diye sordu. O da:

“Evet, işittim” dedi.

Sonra o adam, arkadaşlarına dönüp:

“Sizlere selam eylerim!” dedi. Sonra kılıcının kınını kırıp attı. Sonra da kılı­cıyla düşmana doğru yürüdü. Kılıcıyla vura vura, nihayet şehit oldu. [1132]

1747- Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

Bazı insanlar, Peygamber (s.a.v)'e gelip;

“Bize, Kur'ân ve sünneti öğretecek adamlar gönder” dediler.

Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), onlara, Ensar'dan yetmiş kişiyi gönderdi Bunlara, Kurrâ' denilirdi. İçlerinde dayım Haram b. Milhan da vardı.

Bunlar, Kur'ân okurlar, ge.celeri birbirlerine ders okurlar ve ilim öğrenirlerdi. Gündüzleri de su getirirler ve bu suyu mescide korlardı. Bazen de odun toplarlar ve bunu satarlardı. Bunun bedeliyle, Suffa halkına ve fakirlere yiyecek satıa alırlardı. İşte Peygamber (s.a.v), bu kimseleri, onlara gönderdi. Onlar, bunlar daha yerlerine varmadan önlerine çıkarak bunları haince öldürdüler. Bunlar:

“Allahım! Bizden Peygamberimize ilet kî, biz sana kavuştuk ve Senden razı olduk. Sen de bizden razı oldun” dediler.

Bir adam, Enes'in dayısı Haram b. Milhan'a arkasından gelerek ona mızrağı sapladı, öyle ki mızrağı onun göğsünden çıkardı. Bunun üzerine Haram b. Milhan:

“Kâ'be'nin Rabbine yemin ederim ki, ben kazandım” diye haykırdı. Resulullah (s.a.v)'de, sahabilerine:

“Şüphesiz ki din kardeşleriniz şehit edildiler. Hem de şunu söylediler:

“Allahım! Bizden Peygamberimize ilet ki, biz sana kavuştuk ve Senden razı ol­duk. Sen de bizden razı oldun” buyurdu. [1133]

Açıklama: Bu olay, “Bir-i Maûne” vakası diye anılır. Bu olay, hicretin 4. yılında olmuştur.

1748- Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Bana, kendi adı verilen amcam Enes b. Nadr Resulullah (s.a.v)'le birlikte Bedir'de bulunamamıştı. Bu ona ağır gelmiş. Bunun üzerine Enes b. Nadr:

“Resulullah (s.a.v)'in bulunduğu ilk savaşta bulunmadım. Allah bana bundan sonra Resulullah (s.a.v)'le birlikte bir savaş gösterirse işte ne yaptığımı Allah göre­cektir” dedi.

Başkasını söylemekten çekindi. Sonra Resulullah (s.a.v)'le birlikte Uhud günün­de bulundu. Karşısına Ensar'dan Evs kabilesinin reisi) Sa'd b. Muaz çıktı. Enes b. Nadr, ona:

“Ey Ebu Amr! Nereye? Ah şu cennetin kokusu! Onu, Uhud'un yanında bulu­yorum” dedi. Arkasından kafirlerle savaştı. Nihayet şehit edildi. Vücudunda kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok saplaması dahil olmak üzere seksen küsur yara bu­lundu. Kız kardeşi halam Rubeyyî' bint. Nadr:

“Kardeşimi ancak parmak uçlarından tanıyabildim!” dedi.

Bunun üzerine,

“Müminlerden öyle adamlar var ki, Allah'a verdikleri sözde sâ­dık kaldılar. Onlardan bazısı vefat etti, bazısı da sırasını bekliyor. Onlar hiçbir şekilde verdikleri sözleri değiştirmediler” [1134] ayeti onun gibi kimseler hakkın­da indi.

Sahabiler, bu âyetin, onun ile arkadaşları hakkında indiğini biliyorlardı. [1135]

Açıklama: İbn Battal ve başkaları, “Cennetin kokusunu Uhud'un yanında buluyorum” sözü hakkında şöyle demişlerdir: “Bu sözün hakikat olması muhtemeldir. Enes b. Nadr, hakîkaten cennetin kokusunu duymuştur. Yada güzel bir koku hissetmiş de onu cennet kokusu diye anmıştır. Şehidler için hazırlanan cenneti gözünün önüne getirerek onun burada savaş meydanında olduğunu düşünmüş olması da caizdir. Bu takdirde mânâ şöyle olur:

“Ben pekâlâ biliyorum ki, cennet bu yerde kazanılır. Bundan dolayı ona can atıyorum.”

Enes'in tanınmaz hale gelmesi, aldığı seksen küsur yaradan ve müşrikler tarafından ağzı, burnu ve diğer organları kesildiğîndendir.


[1129] Buhârî, Meğâzî 17; Nesâî, Cihad 31: Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/308.

[1130] Buhârî, Cihad 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/290, 293.

[1131] Ebu Dâvud, Cihad 84, 2618; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/136.

[1132] Tirmizî, Cihad 23, 1659; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/396, 410.

[1133] Buharı, Cihad 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/270.

[1134] Ahzab: 33/23.

[1135] Buhârî, Cihad 12; Tirmizi, Tefsiru'l-Kur'an 34, 3200; Nesâî, Fezaİlu's-Sahabe, 186; Ahmed b, Hanbel, Müsned, 3/194.