- Seferi halimizi bozan bir bahar ayartması

Adsense kodları


Seferi halimizi bozan bir bahar ayartması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Mon 13 September 2010, 02:03 pm GMT +0200
Seferi halimizi bozan bir bahar ayartması

Ben bilmez miyim baharın insana ettiğini?...

  Yalınkat güzelliklerle birlikte ‘amor amor’ ünleyişinin efsunlu kibarlığını… Hele de mayıssa, hele de kütür kütür çağlalar, afilli çilekler ve begonya, erguvan akşamlardan kalan bir nida halinde dökülmüşse yeryüzüne… Yüzümüzün saflığına aldanan takvim yaprakları birer ikişer terk ediyorsa hatıralarımızı ve ucundan kıyısından hepi topu birkaç cümlecik bile olsa şairlerin affına sığınarak mırıldanıyorsak kimsecikler duymadan, bahardır işte kapımıza dayanan. Kapımıza dayanan bu şenlik içerisinde, umulmadık genişlikte terası veya balkonu olanların ne kadar da şanslı olduğunu söylemem gerek. Gerçi Sezai Karakoç üstadımızın, ‘Balkon’ şiirinde dile getirdiği balkonsuzluk sanıyorum ki baharın getirdiği dalların balkon pencerelerine çarpan dallarından çok uzağa düşecektir ve küskünlük taşıyan yüreklerin kaldırabileceği bir hal olmayacaktır baharsızlık. Çünkü şımartılmış bir mevsimin uçarı ve dolambaçlı halini iyiden iyiye çırpıştırıvermeye teşne bir hazımsızlıkla fişlemeyi marifet sananlar, baharın ‘derin’ kudümsüzlüğünü düşünmeden baharı da fişleyecekler elbette, onlara öfkeli değiliz; onlara okkalıyız!.. Kabullendim, benim keyif bozan bir yanım var, ikna olmamış taraflarım, yevmiyesi kesilmiş kızlarım ve oğullarımın hatırına ne de çok vazgeçtim şubatların azığından. Kabullendim, takvim yaprakları birer ikişer terk ediyorsa hatıralarımızı, bu keyif bozan yanımdan vazgeçeceğim demek değil elbet. Baharın açılmamış bir dilimini hünerli bir sufilikle el bağladığım bir tören bozabilir ancak, ne afilli çilekler ne de kütür kütür açan çağlaların saflığı…

   Ben bilmez miyim baharın insana ettiğini?..

   Kışın bütün müsveddelerini yırtan, devrimci bir sezgiyle sokuldu bahar içimize. Çoğalan damarlarımıza, mızıkamıza, mısralarımıza sızlayan bir su şenliği katıverdi ve meraklı bir baş düşürmesi dostlarımızın omuzbaşlarına… Çoğu zaman üveyiklerin, dalgakıranların, netameli aşk dedikodularının telaşlı bir habercisidir, bilirim. Sıkılmış göğüslerin aydınlıklar kitabı, suikast haberlerinin profesyonel ihbarcısıdır adlı adınca. Bahar, her dem tazelenen namaz bereketidir daralan ömrümüzde… Marifet, iltifatın yedeğinde durduğu gibi, vurulan köslerin zılgıtları da baharın zulasındadır çıkar amaçlı suç örgütleri gibi tedbirli, kesif komplo yüklü handiyse. Neler etmez ki bahar insana, tutar hakir desenli bir acem minyatürünü andıran kilimlerin doğurtur içimizdeki renk cümbüşünü. Şehirden korkan yaşlı misali, tutar daha çok ucuzundan kapatılmış ve köylü garajından hareket alan taunlu bir otobüs vardiyasına zorlar adam akıllı. Minör ve majör kaykılmasıyla deveran, o ağıtlı çengel çıbanı, bir başka şehrin ihbarlı bir gecesinde kara kuru sevgiliyi uyandırmak üzere… Tutar, devrimci korunaklarımızı emin adımlarla aşkına taşır şaşırmadan şıpınişi. Be hey mübarek dersin, elinde mi sanki eğnimde saklı duran devrimlerin fotoğraflarından vazgeçirmek beni, beni bahar karşılamış uzun uzadıya beklediğim peryavşan tadında çoğu zaman. Biliyorum, seferi halimiz baharı karşılayınca ucundan, bozuluverdi hemencecik. Günlerimiz uzadı, tadını kaçırdık mahvımıza sebep suizanların, tırnağımızdan bu yana bitlerimizden temizlendik, ezberledik şiirlerin, şarkıların, davlumbazların kronik armonisinden boşalan yalın gürültülerini ve nevroz tazeliğinde tazeledik abdestlerimizi yeniden. Yeniden sarıldık dualarımızın işçi kalbinde esen fırtınalı taraflarına ve vardiyasız emeğimizi, uykulu sabahlarımızın ergen pazularına rapteyledik.

   Ben bilmez miyim baharın insana ettiğini?..

   Yolunu şaşırmış bir kırlangıç telaşıyla sokulur evlerimize, sokağımıza. Bütün iyi giyimli annelerin, babaların ve cümle aile efradının insana serinlik veren bir hali vardır üzerinde. Bahardır işte gelen, yani sökün eden nisan ve mayıs ayartması en fazla. Bir film sahnesinden fırlamış gibi küskün duranların, daha çok Hulusi Kentmen babacanlığının sert ve haşin ama aynı zamanda da munis bir gülümseyişi vardır yüzlerinde. Kışın bütün sekeratını sırtlayanların somurtkan kadirşinaslığını taşır eni konu. Yeniden secdeye davetkar alınlarımızı ve bağışlanası ezginliğimizi, gizlediğimiz birkaç şiir ve roman aşkına öper her vakit. Sözümüzü bereketli kılan yalanlardan öte, yağmur ıslaklığını taşır bütün gerçekliğiyle.

Kesilmiş körpe urlarımızı, umurlarımızı ve gururlarımızı okşayan yumuşak başlı bir bahaneler birikimidir bahardan kalan bütün tadlar. Yemişlerin, kurutulmuş gül mevsiminden arta kalan tazeliğiyle dökülmüş yazların provasına soyunmuştur ruhumuz. Yeniden yol bulmak için Rabbe…

    Günlerimiz uzadı, tadını kaçırdık mahvımıza sebep suizanların, tırnağımızdan bu yana bitlerimizden temizlendik, ezberledik şiirlerin, şarkıların, davlumbazların kronik armonisinden boşalan yalın gürültülerini ve nevroz tazeliğinde tazeleyelim abdestlerimizi yeniden…



Reşit Güngör KALKAN