sumeyye
Thu 22 July 2010, 12:43 pm GMT +0200
Sefahet nereye girdiyse orayı yıkmıştır
Bir memlekete sefahet ve sefalet girdiyse, tarihte böyle memleketlerin başlarına gelen hususlar o memleket için de geçerlidir Nefislerinin esiri olma, ruh sefaleti ve sefahet Endülüs’ü bir canavar gibi yutmuştur İşte ibret sayfalarıyla Pompei! İşte eski Mısır! İşte Roma! İşte Endülüs! Ve işte koca Osmanlı İmparatorluğu
Evet, hep aynı kader çizgisinde ve birbirine yakın felâketlerle, hem de geriye dönmemek üzere silinip giden bu medeniyet ve bu milletler, zevkin, safânın; rahat ve rahâvetin öldürücü cazibesiyle evvelâ mahmurlaşıp kendilerinden geçtiler Sonra da birer enkâz yığını hâline geldiler Aynı düşünce, 6 asır devam etmiş olmasına rağmen koskoca, canlı ve muhteşem Osmanlı’yı da yutmuştur Bugünkü Türkiye’miz gibi 20 büyüklükteki koca bir memleketi yutmuştur Evet Osmanlı’nın çöküşü, aslında “çöktü” denilen tarihin çok öncesinde başlamış bulunuyorduOsmanlı, SARAYDA RAHAT ETME ARZUSU belirince, rahatlarını milletleri için feda etme ulvi düşüncesini kaybedince erimeye başlamıştır Saraylarda altın ve gümüşün çoğalması, paranın ve servet hırsının çoğalması, çalıp çığırıp oynamanın artması, koca bir imparatorluğu yerle bir etti ve bitirdi Onların İslam dinine yaptığı büyük hizmet ve bayraktarlığından dolayı şakirane iftihar ederiz ama ibret almadığımız takdirde aynı olayların bizim de başımıza gelmeyeceğinden emin olmak bir aldanmışlık ifadesi olmalıdır Bunlardan ibret almalı ve ümidimizi yitirmemeliyiz Bakın büyük bir mana eri ne demektedir: “Evet! O zevke dalıp özden uzaklaşmalar, fîruze ve zeberced yaldızlı tavanlar altında çalım satmalar, zümrüt gibi bağ ve bahçelerde, lâle ve zambaklar arasında mest olarak mahmûr bir şekilde rahata ve rehâvete teslim olmalar! Eyvah ki, bütün bunların hepsi oldu!!! Ne çıkar! Söğüt’ün gök rengi tomurcuklarının dudaklarında yeni bir günün muştusu var!”
Ali Budak