- Secde edişi

Adsense kodları


Secde edişi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 10 August 2011, 01:38 pm GMT +0200
6— Secde Edişi:

 

(Rükûdan kalktıktan) sonra ellerini kaldırmadan tekttir alır, secdeye giderdi.[470] Bu esnada ellerini kaldırdığı da nakledilmiştir.[471] Bu ikinci rivâyeti, Ebu Muhammed İbn Hazm (r.h.) gibi bazı hafız muhaddisler sahih saymışlardır ki, bu bir vehimdir. Bu rivayet asla sahih değildir. İbn Hazm'ı yanıltan, râvinin: '"Hz. Peygamber (s.a.) her kalkıp eğildikçe tekbir alırdı" diye başlayan ve: "Her kalkıp eğildikçe ellerini kaldırırdı" diye devam eden sözü olmuştur. Râvinin kendisi sika olsa da sözünün bu son kısmı yanlış­tır. İbn Hazm, râvinin yanılma ve vehmetme sebebinin farkına varmadı­ğından rivayetin sahih olduğunu söylemiştir. Yine de en iyi bilen Allah'tır.

Hz. Peygamber (s.a.) secdeye giderken önce dizlerini sonra ellerini, daha sonra da alnını ve burnunu yere koyardı. Sahih rivayet işte bu rivayet olup Şerîk-Asım b. Küleyb-babası Küleyb senediyle Vâil b. Hucr'un şöyle dediği nakledilir: "Allah Rasûlü'nü (s.a.) gözetledim; secde ederken dizle­rini ellerinden önce yere koydu. Secdeden kalkarken de ellerini dizlerinden önce yerden kaldırdı. "[472] Bunun aksini yaptığı nakledilmemiştir.(54)

Ebu Hureyre'nin Hz. Peygamber'den (s,a.) naklettiği: "Herhangi biri­niz secde edeceği zaman deve gibi çökmesin; ellerini dizlerinden Önce yere koysun" hadisinde[473] —Allah en iyi bilir ya— râvilerden biri vehmetmiş (yanılmıştır). Çünkü hadisin başı sonuyla çelişmektedir. Zira ellerini dizle­rinden önce yere koyduğunda deve gibi çökmüş olur. Çünkü deve önce ellerini ( = ön ayaklarını) yere kor. Bu görüşü savunanlar durumu bildikle­rinden: "Devenin dizleri (arka) ayaklarında değil, ön ayaklarındadır. Deve yere çökerken Önce dizlerini yere kor. İşte hadiste yasaklanan fiil budur" demişlerdir. Bu söz pek çok yönden sakattır:

1- Deve yere çökerken önce önayaklarım yere kor; arka ayaklan dik kalır. Kalkacağı zaman önce arka ayaklarını kaldırır; bu esnada ön ayakla­rı yerde kalır. İşte Hz. Peygamber'in (s.a.) yasakladığı ve aksini yaptığı şey budur.

Uzuvlarını yakınlık derecelerine göre —yere en yakın olan ilk dokuna­cak şekilde— yere indirirdi. Yerden kalkarken de yine en üstteki uzvu ilk kaldırmak suretiyle diğerlerini de sırasıyla kaldırırdı. Yere önce dizlerini, sonra ellerini daha sonra da alnını kordu. Kalkacağı zaman da önce başını, sonra ellerini, daha sonra da dizlerini kaldırırdı. Bu durum deve iniş ve kalkışının aksinedir. Hz. Peygamber (s.a.) namazda hayvanlara benzemeyi yasaklamıştır. Böylece deve gibi çökmekten, tilki gibi sağa-sola bakmak­tan, canavar gibi kollan yere sermekten köpek gibi kaba etleri yere daya­yıp bacakları dikmekten, karga gibi gagalamaktan (yani secdeleri alelacele yapmaktan)[474] ve selâm verirken elleri kötü huylu atlann diretirken kuyruklannı kaldırdıkları gibi kaldırmaktan menetmiştir.[475] Şu halde namaz kılan kişinin hareketlen, hayvanların hareketlerine aykırı demektir.

2-  "Devenin dizleri ön ayaklarındadır" demeleri ise makul bir söz de­ğildir. Hem lügat bilginleri de böyle bir tanım yapmamaktadırlar.[476]' Diz yalnızca arka ayaklardadır. Devenin ön ayaklarmdakilere diz adı verilmesi tağlîb (galib kılma) yoluyladır.

3-  Onların dedikleri gibi olsaydı, Hz. Peygamber (s.a.): "Deve gibi çoksun" buyururdu. Çünkü devenin yere ilk gelen kısmı elleridir. Proble­min iç yüzü şudur: Kim devenin çöküş şeklini düşünür ve Hz. Peygamber'-in (s.a.) de deve gibi çökmeyi yasakladığını bilirse Vâil b. Hucr hadisinin doğru olduğunu da bilir. Allah en iyi bilendir.

Bana öyle geliyordu ki Ebu Hureyre'nin naklettiği hadis, daha önce de söylediğimiz gibi, metni ve aslı râvilerinden biri tarafından tersine çev­rilmiş (maklûb) bir hadistir. Her halde aslı: "Dizlerini ellerinden önce yere koysun" şeklindedir. Böyle râvüeri tarafından tersine çevrilen bir kaç ha­disi örnek olarak zikredecek olursak:

a) Râvilerden biri İbn Ömer'den nakledilen: "Bilâl gece ezan okur. Siz, İbn Ümmi Mektûm ezan okuyuncaya kadar yeyin, için." hadisini ter­sine çevirip: "İbn Ümmi Mektûm gece ezan okur. Siz, Bilâl ezan okuyun­caya kadar yeyin, için" şeklinde nakletmiştik[477]

b) Bazıları da "Cehennemlikler ahirette cehenneme atıldıkça, cehen­nem: Daha yok mu? diye soracak... Cennete gelince, Allah onun için yeni­den bir halk yaratır, onları cennete yerleştirir."[478] hadisini "Cehenneme gelince; Allah, onun için yeniden bir halk yaratır, onları, cehenneme yer­leştirir." şeklinde rivayet etmişlerdir.

Nitekim konumuz olan hadisi Ebu Bekir İbn Ebî Şeybe'nin aynen bu şekilde rivayet ettiğini gördüm: İbn Ebî Şeybe, Muhammed b. Fudayl-Abdullah b. Saîd-dedesi-Ebu Hureyre senediyle Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle buyurduklarını nakleder:

"Herhangi biriniz secdeye gideceğinde ellerinden önce dizlerini yere koymakla secdeye başlasın. Erkek deve gibi çökmesin."[479] Esrem de bu hadisi, Sünen'inde Hz. Ebu Bekir'den aynı şekilde nakleder.

•Ebu Hureyre yoluyla Hz. Peygamber'den (s.a.) bunu doğrulayıcı ve Vâil b. Hucr hadisine muvafık bir hadis nakledilmiştir. İbn Ebî Davud, Yusuf b. Adiy-Muhammed b. Fudayl-Abdullah b. Saîd-Dedesi-Ebu Hu­reyre senediyle rivayet eder ki Hz. Peygamber (s.a.) ellerinden önce dizleri­ni yere koyarak secdeye başlardı.

İbn Huzeyme, Sahih'inde Mus'ab b.Sa'd'ın, babası (Sa'd b.Ebî Vak-kâs)'dan şu sözleri duyduğunu nakleder: Elleri dizlerden önce yere koyar­dık. Bize dizleri ellerden önce yere koyma emredildi[480]' Buna göre Ebu

grup âlim hadisin maklûb olduğunu ve'bölümdeki (Bilâl gece ezan okur...) hadisinin doğruluğunu iddia etmişlerdir. Hadisin, İbn Huzeyme'nin Sahİh'inde iki ayrı senedle Hz. Âişe'den nakledildiğini ve bazı lafızlarında hata edilmiş olması ihtimalini azaltan şu sözleri görünceye kadar ben de bu görüşe meylederdim: "Amr'ın ezan okuması sizi aldatmasın; çünkü onun gözü kördür. Bilâl ezan okuyunca hiç kimse birşey ye­mesin."

Hureyre hadisi sağlam ulaştırılmış olsa bile mensuh demektir. Nitekim el-Muğnl sahibi (İbn Kudâme) ve bazı müelliflerin düşünceleri de bu yolda­dır. Ancak bu hadisin iki illeti var:

1-  Naklettiği hadisler delil teşkil etmeyecek biri olan Yahya b. Seleme b. Küheyl tarafından nakledilmiştir. Onun hakkında en-Nesâî: "Metruk" İbn Hıbbân: "Cidden münkeru'l-hadistir. Naklettiği hadis delil olmaz" ve İbn Maîn "Hiçtir" demiştir.

2-  Mus'ab b. Sa'd'ın babasından naklettiği sağlam yolla ulaştırılmış rivayet tatbîk[481] olayıdır; Sa'd'ın sözü de: "Biz böyle yapardık; ellerimizi dizler üzerine koymamız emredildi", şeklindedir.

el'Muğnî sahibinin Ebu Saîd'den naklettiği: "Elleri dizlerden önce ye­re koyardık. Bize dizleri ellerden önce yere koyma emredildi." sözü ise —doğrusunu en iyi Allah bilir ya— isimde bir yanılgıdır; Ebu Saîd değil, Sa'd olacaktır. Yukarıda geçtiği üzere metinde de yanılgı var; hadis konu­muz hakkında değil, tatbik hakkındadır. En iyi bilen Allah'tır.

Yukarıda geçen Ebu Hureyre hadisini Buharı, Tirmizî, ve Dârakutnî illetli saymışlardır. Buharî "Muhammed b. Abdullah b. Hasan'a mütabaat edilmez. Ebu'z-Zinâd'dan işitip işitmediğini de bilmiyorum." demiş. Tir­mizî ise: "Hadîs garibdir. Hadisin Ebu'z-Zinâd'dan bu yol dışında başka bir yoldan nakledildiğini bilmiyoruz." demiştir.

Dârakutnî de diyor ki: "Tek başına bu hadisi Abdülaziz ed-Derâverdî, Muhammed b. Abdullah b. Hasan el-Alevî yoluyla Ebu'z-Zinâd'dan nak-letmiştir." Oysa en-Nesâî, Kuteybe - Abdulah b. Nâfi' - Muhammed b. Abdullah b. Hasan el-Alevî - Ebu'z-Zinâd - el-A'rac - Ebu Hureyre sene­diyle Hz. Peygamber'in (s.a.): "Biriniz namazına kastediyor, deve gibi çö­küyor!" buyurduğunu başka ilâve getirmeden nakletmiştir.[482]

Ebu Bekir b. Ebu Davud ise: "Bu sünneti yalnızca Medineliler naklet-miştir .Onlar da bu sünnetin iki senedine sahipler: Birisi, bu sened, diğeri de Ubeydullah-Nâfi'-îbn Ömer-Hz. Peygamber (s.a.) senedi."

Ben derim ki: (İkinci) hadisle, Esbağ b. Ferec-ed-Derâverdî-UbeyduIlah-Nâfi' senediyle nakledilen: "îbn Ömer ellerini dizlerinden önce yere kor ve Hz. Peygamber'in (s.a.) de böyle yaptığım söylerdi." hadisini kastedi­yor. Yine bu hadisi Hâkim, Müstedrek'inde Mihrez b. Seleme yoluyla ed-Derâverdî'den nakledip: "Müslim'in şartlarım taşıyor" demiştir.[483] Hâkim, Hafs b. Gıyâs-Âsim el-Ahvel senediyle Enes'in şöyle dediğini nakleder: "Al­lah Rasûlü'nü(s.a.) tekbir alıp secdeye inerken gördüm; dizleri ellerinden önce yere değdi!" Hakim: "Bu hadis Buhârî ve Müslim'in şartlarını taşı­yor. Hiçbir illetini bilmiyorum" diyor[484].

Ben derim ki: Abdurrahman b. Ebu Hatim "Bu hadisi babama sor­dum. Bu hadis münkerdir, dedi" diyor. Ebu Hâtim'in hadisi münker say­ması —Allah daha iyi bilir ya— Hafs b. Gıyâs'dan el-Alâ b. İsmail el-Attâr'in nakletmiş olmasından kaynaklanıyor. Çünkü bu el-Alâ adlı zat Kutüb-i Sitte'de adı geçmeyen meçhul bir zattır. Görüldüğü üzere her iki tarafın da (delil gösterdikleri) merfû hadisler bunlar.

Sahabeden nakledilen eserlere gelince; Abdurrezzak, İbnü'l-Münzir... vs.'nin naklettiklerine göre Ömer İbnü'l-Hattâb (r.a.) dizlerini ellerinden önce yere kordu.[485] İbn Mes'ûd'un (r.a.)'da böyle yaptığı nakledilmiştir. Tahâvî, Fehd-Ömer b. Hafs-babası Hafs-el-A'meş-İbrahim (en-Nehâî) yo­luyla Abdullah'ın (İbn Mes'ûd) öğrencileri olan Alkame ve el-Esved'in: "Öğrendiğimize göre Hz. Ömer, rükûdan sonra, devenin çöktüğü gibi diz­leri üzerine çöker; dizlerini ellerinden önce yere kordu" dediklerim naklet­tikten sonra el-Haccâc b.Ertât yoluyla İbrahim en-NehâTnin: "Nakledildi­ğine göre, Abdullah b. Mes'ûd'un dizleri, yere ellerinden önce dokunur­du." sözünü serdetmiştir. Ayrıca (Tahâvî), Ebu Merzûk-Vehb-Şu'be-Muğîre yoluyla şunu nakleder: Muğîre diyor ki: "İbrahim'e, secde edeceği zaman ellerini dizlerinden önce yere koyan adamın durumunu sordum. Bunu ah­mak ya da deliden başka kim yapar! dedi".

İbnü'l-Münzir diyor ki: Bu konuda ilim adamları görüş ayrılığına düştüler;

1-  Dizlerini ellerinden önce yere kor diyenlerden bazıları şunlardır: Ömer Îbnü'l-Hattâb (r.a.), en-Nehaî, Müslim b. Yesâr, es-Sevrî, eş-Şâfiî, Ah-med, İshak, Ebu Hanîfe ve arkadaşları ile Kûfeli fakihler.

2-  Bir grup ellerini dizlerinden Önce yere kor demişlerdir... Mâlik bu görüştedir.   el-Evzâî:    "Ulaştığımız   insanlar   ellerini   dizlerinden   önce koyarlardı" diyor.  İbn Ebî Davud ise: "Bu görüş hadis ehlinin görüşü­dür." diyor.

Ben derim ki: Ebu Hureyre hadisi Beyhakî tarafından başka bir lafızla şu şekilde rivayet edilmiştir: "Herhangi biriniz secde edeceği zaman deve gibi çökmesin, ellerini dizlerinin üzerine koysun."[486] Beyhakî: "Bu hadis sağlam yolla rivayet edilmiş (mahfuz) ise secdeye inerken ellerin dizlerden önce yere konacağına delil olur" diyor.

Vâil b. Hucr hadisi, şu yönlerden tercihe şayandır[487]:

1-  el-Hattâbî gibi bazı âlimlerin söyledikleri üzere Vâil hadisi, Ebu Hureyre hadisinden daha sağlamdır.

2-  Yukarıda da geçtiği üzere Ebu Hureyre hadisi ,metni muztarib bir hadistir. Kimileri "Ellerini dizlerinden önce yere koysun" şeklinde rivayet ederken kimileri tam tersini rivayet etmiş; kimileri ise, "Ellerini dizlerinin üzerine koysun" şeklinde rivayet ederken kimileri de tamamen bu cümleyi kaldırmıştır.

3-  Yukarıda geçtiği üzere Buharı, Dârakutnî, v.s. muhaddisier Ebu Hureyre hadisini illetli saymışlardır.

4-  Ebu Hureyre hadisinin sabit olduğu kabul edilse bile, bir grup ilim adamı hadisin nesholunduğunu savunmuştur. îbnü'I-Münzir diyor ki: "Bazı arkadaşlarımız elleri dizlerden önce yere koymanın nesholunduğunu san­maktadırlar." Nitekim bu husus yukarıda geçmişti.

5-  Ebu Hureyre hadisinin aksine, Vâil hadisi Hz. Peygamber'in (s.a.) namazda iken deve gibi çökme yasağına paralellik arzetmektedir.

6-  Ömer İbnü'l-Hattâb, oğlu (Abdullah b.Ömer) ve Abdullah b. Mes'-üd gibi sahabeden nakledilenlere de uygundur. Kendisinden gelen rivayet farklılığına rağmen yine de Hz. Ömer'i (r.a.) istisna edersek hiçbir sahabe­den Ebu Hureyre hadisine muvafık bir rivayet gelmemiştir.

7-  Yukarıda geçtiği üzere İbn Ömer, Enes gibi sahabîlerden naklolu­nan şahid hadisler de mevcuttur. Ebu Hureyre hadisi için tek bir şâhid hadis yoktur. Her iki hadis birbirine karşı koyacak derecede olsa bile şa-hidlerinden dolayı Vâil b. Hucr hadisi yine öne alınır. Oysa yukarıda geçti­ği üzere Vâil hadisi daha güçlüdür!

8-  Çoğunluğun görüşü de Vâil hadisi üzerinde birleşmektedir. Diğer görüş yalnız el-Evzâî ve Mâlik'ten naklolunmuştur. İbn Ebî Davud'un: "Bu görüş hadis ehlinin görüşüdür." demesine gelince, İbn Ebî Davud bu sö­züyle onların .bir kısmını kasdetmiştir. Yoksa Ahmed, Şafiî ve İshâk (hadis ehlinden oldukları halde) o görüşün muhalifidirler.

9-  Vâil hadisinde, Hz. Peygamber'in (s.a.) fiilini anlatmak için serde-dilmiş hikâyesi olan bir olay geçmektedir. Bu yüzden sağlam naklolunmuş olması akla daha uygundur. Çünkü hadiste hikâye olunan bir olay bulun­ması onun sağlam naklolunduğunu gösterir.

10-  Bu konuda naklolunan bütün fiiller başkaları tarafından'da sahih ve sağlam olarak naklolunmuştur. Bunlar bilinen sahih fiillerdir. Bu fiil de onlardan biridir. Buna da o fiillerin hükmü verilir. Çelişik olan ise buna karşı koyamaz. Şu halde Vâil hadisinin tercihe şayan olduğu belirginlik kazanmıştır. En iyi bilen Allahtır.

Hz. Peygamber (s.a.) alnı ve burnu üzerine secde ederdi. Sarığının kıvrımına secde etmezdi. Sarığının kıvrımı üzerine secde ettiğine dair ne bir sahih, ne bir hasen hadis sabit olmuştur. Ancak Abdürrezzak, Musan-ne/inde Ebu Hureyre'nin: "Allah Rasûlü (s.a.) sarığının kıvrımı üzerine secde ederdi" dediğini nakletmektedir[488] Bu hadis, metruk bir râvi olan Abdullah b. Muharrar tarafından rivayet edilmiştir. Ayrıca bu hadisi Ebu Ahmed ez-Zübeyrî, Hz. Câbir'den nakletmiştir. Ancak bu hadisi ikisi de metruk râvi olan Amr b.Şemir - Cabir el-Ca'fî yoluyla Hz. Câbir'den nak­letmiştir. Ebu Davud'un Merâsîî adlı eserinde anlattığına göre Allah Rasûlü (s.a.) mescidde namaz kılmakta olan ve alnının üzerine sarık sardığı için şakağına secde eden bir adam gördü. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.) adamın alnını açtı.

Allah Rasûlü (s.a.) çoğunlukla yere (toprağa) secde ederdi. Suya, ça­mura, hurma yaprağından örülmüş küçük örtüye, yine hurma yaprağından örülmüş hasıra ve tabaklanmış post üzerine secde ederdi.

Secde ettiğinde alnını ve burnunu yere iyice yerleştirir, ellerini yanla­rından o kadar dışarı çıkarır, uzaklaştırırdı ki, koltuklarının aklığı gözü­kür, hatta bir kuzu altlarından geçmek istese geçebilirdi.

Ellerini, omuzları ve kulakları hizasında yere kordu. Müslim, Sahih'-inde Berâ'dan naklen Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Secde ettiğinde avuç içlerini yere koy; dirseklerini yukarı kaldır."[489]

Secdede bütün uzuvları düzgün (itidal halinde) durur, ayak parmakla­rının uçlarını kıbleye yöneltirdi.

Avuçlarını ve parmaklarını yere yayar; parmak aralarını ne ayırır, ne de sıkardı. İbn Hıbbân'ın Sahih'inde ise rükû ettiğinde parmaklarını ayır­dığı, secde ettiğinde parmaklarını bitiştirdiği rivayet edilmektedir[490]

Secde esnasında şu dualardan birini okurdu:      ^ Sübhâne Rabbiye'l-A'lâ=                                 

1- "En yüce olan Rabbimi tenzih ederim."[491] Bu duayı okumayı emretmiştir.                                                                       

2- "Rabbimiz olan Allah'ım! Sana hamdederek Seni her «uiü eksik­likten tenzih ederim. Allah'ım!  Beni bağışla."[492]               

3- "O Allah, her türlü noksanlıktan münezzeh Sübbûh, Kuddûs' lerinin sahibi, meleklerin ve Ruh'un sahibidir,"[493]

4- "Allah'ım! Sana hamdederek Seni her türlü eksiklikten tenzili rim. Senden başka tanrı yoktur."[494]

5- "Allah'ım! Gazabından hoşnutluğuna, azabından affına! sığınırım. Senden yine Sana sığınırım. Sana övgüler sıraîayamam. Sen kendini övdü­ğün gibisin."'[495]'

6- "Allah'ım! Sana secde ettim, Sana inandım. Sana teslim oldum. Yüzüm secde etti, kendisini yaratan, şekillendiren, göz-kulak veren Allah'a. En güzel yaratıcı olan Allah'ın şanı ne yücedir."[496]                 

7- "Allah'ım!  Bütün günahlarımı, ufağmi-büyüğünü, ilkini sonunu, açığını-gizlisini bağışla!"[497]

8- "Allah'ım! Günahımı, bilgisizliğimi, isimdeki savurganlığımı ve ben­den daha iyi bildiğin kusurlarımı bağışla.

Allah'ım! Benim tarafımdan olan ciddi-şaka, hatah-kasıtlı bütün ku­surlarımı bağışla.

Allah'ım! Gelmiş-geçmiş, gizli-açık yaptığım günahlarımı bağışla! Sen benim Hanımsın. Senden başka tanrı yoktur."[498]

9- "Allah'ım! Kalbimde bir nur, kulağımda bir nur gözümde bir nur, sağımda bir nur, solumda bir nur, önümde bir nur, arkamda bir nur, üs­tümde bir nur, altımda bir nur var et!  Benim için bir nur yarat."[499]

Secdede dua etmeye çalışmayı emretmiş ve: "Bu şekil duanız kabule lâyıktır" buyurmuştur.'[500] Burada secdede iken çok dua etmek mi, yoksa dua edecek bir kimse herhangi bir yerde dua edeceği zaman secdede etsin diye mi emrolunmaktadır? İkisi arasında fark vardır. Hadisin yorumlana­bileceği en güzel anlam şudur: Dua iki türlüdür: 1- Övgü duası, 2- İstek duası. Hz. Peygamber (s.a.) secdede iken her iki tür duadan çokça okurdu.

Secdede okunmasını emrettiği dua her ikisini de kapsar.

Duanın kabulü de iki türlüdür: 1- İsteklinin isteği verilmek usretiyle duanın kabulü, 2- Övgü söyleyene sevab bahşedilmek suretiyle duasının kabulü. "Bana dua ettiğinde, dua edenin, duasını kabul ederim." âyeti[501] her iki türden biriyle tefsir edilmiştir. Doğrusu bu âyet her ikisini de kapsar. [502]


[470] Buharî'nin (10/85) rivayetine göre İbn Ömer diyor ki: Hz. Peygamber'i (s.a.) izle­dim; namaza başlangıç tekbiri aldı, ellerini omuzlan hizasına gelecek şekilde kaldır­dı. Rükû için tekbir aldığında da böyle yaptı. "Semiallahu limen hamideh" dediğin­de de aynı şeyi yaptı ve "Rabbena ve leke'1-hamd" dedi. Bunu (yani ellerini kaldır­ma işlemini) ne secdeye giderken, ne de secdeden başını kaldırırken yaptı.

[471] Ebu Davud, 723; Ahmed, 4/317. Bu hadiste şöyle deniyor: "Hz. Peygamber (s.a.) sonra secde etti, yüzünü etleri arasına koydu. Başını secdeden kaldırınca yine ellerini kaldırdı." Senedi sahihtir. Müellif (r.h.) Bedâiu'i-Fevâid (4/89) adlı eserinde diye ki: Esrem anlatıyor: İmam Ahmed'e elleri kaldırma konusu sorulunca: "Her iniş, kalkışta" cevabını verdi. Ebu Abdillah'm (Ahmed b. Hanbel) namazda her İniş, kal­kışta ellerini kaldırdığını gördüm.

[472] Ebu Davud, 838; Tirmizî, 268;,Nesâî, 2/207; İbn Mâce, 882; İbn Hibbân, 487. Se-nedde geçen Şerîk, sadûk ise de çok hata yapan biridir. Hemmâm, Şerîk'e, Âsim yoluyla (Âsim'ın) babasından mürsel olarak rivayette bulunarak mütâbaat etmiştir. Dârakutnî, Hâkim (1/226) ve Beyhakî Enes'den rivayet eder ki: "Hz. Peygamber (s.a.) sonra tekbir alarak yere indi, dizleri ellerinden önce yere dokundu." Beyhakî: "Bu hadisi meçhul bir râvi olan el-Alâ b. İsmail el-Attâr tek başına rivayet etmiştir." diyor. Tirmizî ise Şerîk'in rivayet ettiği hadis hakkında diyor ki: Bu hadis hasen-garibtir. Şerîk'den başkasının rivayet ettiğini bilmiyoruz. Çoğunluk ilim adamının ameli bu hadis üzeredir, namaz kılan adam dizlerini ellerinden önce yere kor, görü­şündedirler.

[473] Ebu Davud, 840; Nesâî, 2/207; Ahmed, Müsned, 2/381. İsnadı sahihtir. Âlimler elleri ya da dizleri önce koyma konusunda fazlaca görüş ayrılığına düşmüşlerdir.

Evzâî ve Mâlik elleri dizlerden önce yere koymanın müstehab olduğunu savunmuşlar­dır. Muğnî sahibi İbn Kudâme'nin (1/514) kaydettiğine göre İmam Ahmed'den gelen bir rivayet de bu yoldadır. Pekçok muhaddis de bu görüşü paylaşmaktadırlar. îbn Ömer'in yapıp Hz. Peygamber'in (s.a.) de aynısını yaptığım haber verdiği sabitleş-mistir. Buharî, Sahth'inde (10/128) diyor ki: Nâfi: "İbn Ömer ellerini dizlerinden önce yere kordu" demiştir. İbn Huzeyme (627), Hâkim (1/226) ve Beyhakî (2/100), Buharî'nin ta'lîkan verdiği bu rivayeti muttasıl senedle ve sahih bir isnadla rivayet etmişlerdir. Şafiî ise secde ederken önce dizlerin, sonra ellerin konmasını müstehab saymaktadır. Tirmizî ve el-Hattâbî: "Âlimlerin çoğunluğu bu görüştedir" diyorlar. Kadı Ebu't-Tayyib, fakîhlerin umumunun bu görüşte olduğunu aktarır, İbnü'I-Münzir ise Hz. Ömer, en-Nehaî, Müslim b. Yesâr, Süfyân es-Sevrî, Ahmed, tshâk ve re'yci-lerin (Ebu Hanîfe ve arkadaşları) bu görüşte olduğunu kaydettikten sonra "Benim görüşüm de budur" der.

Allâme Ahmed Şâkir (r.h.), Tirmizî'ye yazdığı ta'lîkında (2/58,59) diyor ki: İki hadisin İlletlerinin gösteriminde âlimlerin söyledikleri sözlerden anlaşılan o ki; bu Ebu Hureyre hadisi, sahîh bir hadisdir. Vâil hadisinden daha sahihtir ve aynı zaman­da kavlî (= söz ile ifade edilmiş) bir hadis olup — usulcülerce en tercihe şayan görüşe göre— kavlî hadis fiilî hadise tercih edilir. Bk. Fethu'l-Bâri, 2/241; Tuhfetu'i-Ahvezî, 2/134, 140; Sübülü's-Selâm, 1/263, 265; Tirmizî, 2/58, 59 (Ahmed Şâkir tahkiklisi olan); Nevevî, Şerhu'l-Mühezzeb, 3/393,395.

[474] Ebu Davud (862), İbn Mâce (1429), Nesâî (2/214), Dârimî (1/303) ve Ahmed'in (3/428, 444) rivayetlerine göre "Allah Rasûlü (s.a.) karga gibi gagalamaktan, canavar gibi kollan yere yaymaktan ve bir kimsenin mescidde deve gibi yer tutmasından menet-ti." Hadisin senedinde yalnızca bir zayıf râvî vardır. Bu hadise şâhid bir hadisi Ah­med (5/447), Ebu Seleme'den rivayet ediyor. Ancak bu da zayıftır. Münzirî'nin isnadını sahîh saydığı ve Ahmed'in (2/265,311) rivayet ettiği bir hadisde Ebu Hureyre diyor ki: "Dostum (Hz. Peygamber) bana üç şeyi tavsiye etti ve beni üç şeyden yasakladı. Beni horoz gibi gagalamaktan, köpek gibi kaba etleri yere dayayıp bacakları dikmek­ten ve tilki gibi sağa-soia bakmaktan yasakladı,..".Buharî (2/249), Müslim (493),

Ebu Davud (897) ve Tİrmizî (276) Enes'in şöyle dediğini rivayet ederler: Allah Rasû-lü (s.a.): "Secdede itidal üzere olun. Herhangi biriniz kollarını köpek gibi yere yay­masın. " buyurdu.

[475] Müslim, 430; Nesâî, 3/5.

[476] Aksine bir çok lügat bilgini bu şekilde tarif etmiştir. Lîsanu'l-Arab'da "r-k-b" mad­desinde: "Devenin dizi elinde (ön ayağında)dir... her dört ayaklı hayvanın dizleri önayaklanndadır." denilmektedir. Tahâvî'nin Şerhu Meâni'l-Âsar adlı eserinde (1/254) hadisi tesbit, tashih ve ondan imkânsızlığı gidermek sadedinde deniyor ki: Devenin dizleri —aynı şekilde diğer dört ayakiı hayvanlarınki de— ön ayaklarındadır. İnsano-ğulununki böyle değildir. Bu yüzden: "Devenin ön ayaklanndaki dizleri üzerine çök­tüğü gibi namaz kılan kişi ayaklanndaki dizleri üzerine çökmesin. Önce kendilerinde diz bulunmayan ellerini, sonra dizlerini yere koysun. Böylece bu konuda devenin yaptığının aksini yapmış olur" buyurmuştur.  İmam Kasım b. Sabit es-Serakustî, Garîbu'I-Hadîs adlı eserinde (2/70) Ebu Hureyre'den sahih bir senedle "Hiç kimse serseri deve gibi çökmesin" hadisini rivayet eder ve der ki: "Bu secdededir. Demek istiyor ki, önce dizlerini yere koyan huysuz, serseri deve gibi kendini yere atmasın. Sakince iniş yapsın, önce ellerini sonra dizlerini yere koysun. Bu konuda açıklayıcı bir merfû hadis rivayet edilmiştir." Sonra İmâm bu hadisi kaydediyor.

[477] Hafız İbn Hacer, Fethu'i-Bârî (2/58) adlı eserinde diyor ki:  İbn Abdilber ve bir

[478] Buharı, 65/1; Müslim, 2846 (36). Maklûb rivayet de Buharî'dedir. Ebu'I-Hasen el-Kâbisî diyor ki: Burada bilinen, "Allah cennet için yeniden bir halk yaratır. Cehen­neme gelince, Allah ayağını onun için basar..." şeklinde olmasıdır. Bu (maklûb ha­dis) dışında hiçbir hadisde "Allah cehennem için yeniden bir halk yaratır" dendiğini bilmiyorum.

[479] Hadis zayıftır. İkinci rivayeti Beyhakî, Sünen'inde (2/100) rivayet etmiştir ki, o da zayıftır.

[480] İbn Huzeyme, Sahîh, 628; Beyhakî, 2/100. Hadis zayıftır. Hafız İbn Hacer, Fethu'l-BârFde (2/241) diyor ki: İbn Huzeyme, Ebu Hureyre hadisinin bu Sa'd hadisi ile mensüh olduğunu iddia etmiştir. Hadîs sahih olsa tartışmayı keserdi. Ancak İbrahim b. İsmail b. Yahya b. Seleme b. KüheyPin, babasından, yalnız başına rivayet ettiği hadislerdendir. Hem o, hem de babası zayıf râvidirler.

[481] Tatbîk: Rükû ederken iki avucu birbirine yapıştırıp iki dizin arasına koymak. Bk. dipnot: 42.

[482] Tirmizî, 269; Ebu Davud, 841; Nesâî, 2/207. isnadı ceyyiddir.

[483] Hâkim, Müstedrek, 1/226; Beyhakî, Sünen, 2/100; İbn Huzeyme, Sahih, 627. İsnadı sahihtir. Hâkim sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de ona katılmıştır.

[484] Hâkim, 1/226. Seneddeki el-Alâ b. ismail meçhuldür. Hafız Ibn Hacer, Lisanu'l-Mîzan'da. onun biyografisini anlatırken diyor ki: Bu hadisi Dârakutnî (1/345) rivayet etti. el-Alâ bu hadisin rivayetinde yalnız kalmıştır. Hafs b. Gıyâs'ın oğlu Ömer, ona muhalif rivayette bulunmuştur. Ömer ise babasının rivayetlerini en sağlam bilen in­sandır. Ömer, babası Hafs b. Gıyâs-el-A'meş-lbrahim-Alkame vs. kanalıyla Hz. Ömer'­in davranışı olarak (mevkuf) rivayet ederler. Mahfuz olan da budur.

[485] Abdürrezzak, Musannef, 2955.

[486] Beyhakî, es-Sünenu'l-Kübrâ, 2/100.

[487] Yukarıda geçen dipnotlara müracaat edildiğinde görülür ki, tercihe şayan olan müel­lifin görüşünün aksidir; Ebu Hureyre hadisi sahîh senedü olması bakımından Vâil hadisine tercih edilir. Bu hadisde muztariblik bulunduğu iddiası ise tztırâb bulunan bütün rivayetlerin zayıf olmasından dolayı ortadan kalkar.

[488] Abdürrezzak, Musannef,  1564.

[489] Müslim, 194; Ahmed, 4/283, 294.

[490] İbn Hibbân, Mevârid, 488; İbn Huzeyme, Sahîh, 594; Hâkim, Müstearek, 1/727. Hâkim hadisi sahih saymış, Zehebî de ona katılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.) namazı­nı iyi kılmayan birine böyle yapmasını emrederek: "Rükû ettiğinde avuçlarını dizle­rin üzerine koy. Sonra parmak aralarını aç" buyurmuştur. Bu hadisi İbn Huzeyme ve (bn Hibbân rivayet etmişlerdir.

[491] Müslim, 772; Tinnizî, 262; Ebu Davud, 871; Nesâî, 2/224; İbn Mâce, 888; Ahmed, 5/382, 384, 389, 394, 397, 398, 400. Bu konuda ayrıca Tirmİzî (261) ve Ebu Davud'da (886) Abdullah b. Mes'üd'dan hadis rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber'in (s.a.) bu sözü rükûda söylemeyi emrettiğini ise Ahmed, Ebu Davud (869) ve İbn Mâce (878), Ukbe b. Âmir'den nakletmişlerdir.

[492] Yukarıda geçti. Bk. dipnot: 34.

[493] Yukarıda geçti. Bk. dipnot: 37.

[494] Müslim, 485; Nesâî, 2/223; Ahmed, 6/15.

[495] Müslim, 486; Ebu Davud, 879; Nesâî, 2/222; Ahmed, 6/58, 201.

[496] Yukarıda geçti. Bk. dipnot: 38.

[497] Müslim, 483; Ebu Davud, 878.     

[498] Buharı, 80/60; Müslim, 2719. Ancak bu dua yer ve zamanla kayıtsız gelmiş, hadisde söyleneceği yer belirtilmemiştir. Son bölümü, Hz. Peygamber'in (s.a.) tahiyyât ile selâm arasında okuduğu Müslim'de (771), Hz.Ali'den rivayet edilmiş, yine Müslim'­de (769) aynı bölüm İbn Abbas'dan yer tayin edilmeksizin nakledilmiştir.

[499] Müslim, 736 (187).

[500] Müslim, 479; Ebu Davud, 876; Nesâî, 2/217, 218; Ahmed,  1/219.

[501] Bakara: 2/187.

[502] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/207-219.