sidretül münteha
Tue 22 February 2011, 03:35 pm GMT +0200
c- Sebze, Meyve, Balık ve Kaçak Kölenin Satışı:
İslâm fukahasının hepsi, «Tek bir kuşak olarak oluşan ve fakat henüz hepsi olgunlaşmayan bir ağaç veya bahçenin meyvalarmı satmak caizdir» diye müttefik iseler de, kuşak kuşak oluşan meyvaları satmanın cevazında ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik'in mezhebinde bunu şu şekilde özetliyebiliriz:
Kuşak kuşak oluşan meyvalar ya peşpeşe, ya aralıklı olarak oluşurlar. Eğer, meyvaları içinde, ilk, orta ve son kuşakları bulunan incir ağacı gibi-aralıklı olarak oluşuyorlarsa, henüz oluşmayanlar oluşanların satışına gir
mezler. Peşpeşe oluşanlar da, kuşaklar ya -kavun, salatalık, patlıcan ve kabak gibi- birbirinden -yırdedilemeyecek şekilde karışık olarak oluşurlar ya da -yonca ve yeşil arpa gibi- bir kısım kesildikten sonra diğeri oluşur. Birincisinin satışı hakkında İmam Mâlik'ten iki rivayet gelmiştir. İmam Mâlik bir rivayete göre «Caizdir» bir rivayete göre «Caiz değildir» demiştir. İkincisinin satışı hakkında ise, İmam Mâlik'in tek bir kavli vardır ki o da cevazdır. Küfe fukahası, İmam Ahmed, İshak ve İmam Şâfıi ise bütün bunlarda İmam Mâlik'ten ayrılarak, «Kuşaklardan birinin -diğer bir kuşağın da dahil olması şartı ile- satışı caiz değildir» demişlerdir..İmam Mâlik, karışık olan kuşakların birlikte satışım, olgunlaşmayan meyvaları olgunlaşan meyvalarla birlikte satışına kıyas ederek, «Orada nasıl birbirlerinden ayrılmaları mümkün olmadığı için caiz ise, burada da aynı sebeble caiz olması gerekir. Çünkü şeyin nasıl olduğunun bilinmeyişi ile, ne olduğunun bilinmeyişi arasında fark yoktur» demiştir. İmam Mâlik herhalde olgunlaşan meyvalarla olgunlaşmayan meyvaların birlikte satışına zaruretten dolayı izin verildiğine göre burada da aynı zaruret bulunduğundan dolayı izin verilmesi gerektiğine kanidir. Çünkü İmam Mâlik'e göre bazen zaruretten dolayı garara göz yumulur. Bunun içindir ki -bir rivayete göre- İmam Mâlik, yonca ve yeşil arpanın birden çok kesimlerinin birlikte satılmasına cevaz vermemiştir. Zira burada -kesimler karışık olmadığı için- zaruret yoktur. Cumhura göre ise bunların hepsi, henüz var olmayan şeyin satışı kabilindendir.
İmam Mâlik'e göre şalgam, patates ve turp gibi toprak altında yetişen ürünler, yenebilecek duruma geldikleri zaman satılabilirler. Fakat İmam Şafii, toprak altından çıkarılmadan bunların satışını caiz görmemiştir. Çünkü bunların toprak altından çıkarılmadan satılmaları, görülmemiş olan şey kabilindendir.
Ceviz, badem ve baklagillerin kabuklarında satışı da bu babtandır. İmam Mâlik «Caizdir», İmam Şafii, «Değildir» demiştir. İhtilâfın sebebi de, satıştaki garar, satışların sıhhatini engelleyecek kadar çok mudur değil midir diye ihtilâf etmeleridir. Zira ulema, gararın iki kısım olup satışın sıhhatine mani olmayan gararın, ancak az olan, ya da zaruretten doğan garar olduğunda müttefiktirler.
Göl veya çayda balıkların satışı da bu babtan olup sıhhatinde ihtilâf edilmiştir. İmam Ebû Hanife «Caizdir» demiş ise de, İmam Mâlik'e göre caiz değildir. Tahmin ederim ki İmam Şafii de -onun usulü caiz olmamasını gerektirdiği için- cevazını benimsemiyordur.
Efendisinin evini terkedip kaçan kölenin satışı da bu babtandır. Kimisi «Mutlaka caizdir» kimisi «Mutlaka caiz değildir» demiştir ki İmam Şâfıi bunlardandır. İmam Mâlik de" «Eğer satıcı ile alıcının ikisi de köleyi şahsen tanır ve nerede olduğunu bilirlerse, caizdir» demiştir. Zannedersem İmam Mâlik kölenin kaçmış olduğunun bilinmesini de şart koşarak, «Taraflar alıcının malı teslim almadıkça satıcıya bedelini ödememeyi kararla ştınrlar» demiştir. Kaçmış olan köle ile devenin satışını caiz görenlerden biri de Osman el-Bettî'dir.
İmam Şafii'nin delili, Şehr b. Havşeb'in Ebû Said el-Hudrî'den rivayet ettiği, «Peygamber (s.a.s) Efendimiz kaçan kölenin, doğmamış yavrunun, sağılmamış sütün ve paylaşılmamış ganimet malının satışını yasak etti» [76] hadisidir. İmam Mâlik, her sağımda miktarı belli olan davarların sütünü, belli bir süre için satmayı caiz görmüş ise de, tek bir koyununkini satmayı caiz görmemiştir. Diğer fııkaha ise, «Sağılmadan ve ölçüsü belli olmadan, sütün satışı caiz değildir» demişlerdir.
İmam Mâlik'in, derisi yüzülmeyen gövdenin satışını caiz görmeyişi de bu babtandır.
Hasta olan köle veyahut hayvanın satışı da bu babtandır. İmam Mâlik «İyileşmesinden umut kesilmemiş ise satışı caizdir» demiştir. İmam Şafii ile İmam Ebû Hanife'ye göre ise, caiz değildir. İmam Mâlik'ten de gelen bir diğer rivayet bu yoldadır.
Altın ve gümüş madenlerinin toprağı ile kuyumcuların tozunu satmak da bu babtandır. İmam Mâlik «Madenlerin toprağını aynı cinsten olmayan para ile satmak caizdir. Fakat kuyumcuların tozunu satmak caiz değildir» demiş ise de, İmam Şâfıi her ikisini de caiz görmemiş ve bir cemaat her ikisini de caiz görmüştür ki, Hasan Basri de bunlardandır.
İşte cevazında ihtilâf edilen satışlar bunlardır. Çoğunun sebebi de, satılan şeyin keyfiyetinin bilinmeyişidir. Satılan şeyin miktarına gelince:
Ulema, tartılan ölçülen ya da sayılan bir şeyin ne kadar olduğu bilinmeden satılmasının caiz olmadığında müttefiktirler. Ulema, tartılan veyahut ölçülen şeylerin ne kadar olduğunun o şeyleri tartmak veyahut ölçmek yolu ile öğrenildiği zaman, satışının caiz olduğunda keza müttefik oldukları gibi, bu şeylerden bazılarının miktarı tahminî olarak da bilinse satışının caiz olduğunda ve bazılarının da caiz olmadığında müttefiktirler. Mâliki mezhebinin bu konudaki kaidesi şöyledir:
Fertleri değil de, çokluğu matlub olan şeylerin göz ayan ile satışı caizdir. Bunlar da, İmam Mâlik'e göre birkaç çeşit olup bir çeşidinde asıl, ölçü veya tartı olmakla beraber, tahminî olarak satışı caizdir. Bu da, ölçülen veya tartılan şeylerdir. Bir çeşidinde de asıl, tahmindir. Fakat ölçülerek de satılır'. Bu da -tarla, kumaş ve benzeri- metre işi şeylerdir. Bir çeşidinde de ne ölçü ile tartı ve ne de tahmin caiz olmayıp sadece sayı ile satılır. Bu da -yukarıda söylediğimiz gibi- çokluk değil, bizzat fertler matlub olan şeylerdir.
İmam Mâlik'e göre altın ve gümüş külçelerini götürü olarak satmak caiz ise de, sikken' altın ve gümüş paralan satmak caiz değildir. İmam Şafii ile İmam Ebû Hanife ise, «Caizdir. Fakat mekruhtur» demişlerdir. îmanı
Mâlik'e göre miktarı bilinmeyen bir buğday yığınını -ölçeği şu kadar dirheme olmak üzere, yani ölçüldükten sonra kaç ölçek çıkarsa satıcıya o kadar para verilmek üzere- satın almak caizdir. İmam Ebû Hanife ise «Bu satışla ancak bir ölçek satılmış olur. Çünkü tarafların ifade ettikleri, sadece bir Ölçektir» demiştir. îmam Mâlik'e göre bu şekilde satış, yalnız yiyeceklerde değil köle, elbise ve benzeri misli olmayan şeylerde de caizdir. İmam Ebû Hanife ise «Yalnız yiyecek maddeleri gibi misliyatta caizdir. Köle ve elbise gibi mislî olmayan şeylerde caiz değildir» demiştir. Tahmin ederim ki diğerleri de hiçbir şeyin -satış bedelinin ne kadar tutacağı belli olmadığı için- bu şekilde satılmasını caiz görmemişlerdir. İmam Mâlik'e göre eğer satış peşin olursa, alıcı satıcının yığın miktarı hakkında verdiği bilgiye dayanarak ölçmeyebilir. Fakat diğer ulema yığını ölçmeden satın almasını caiz görmemişlerdir. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz, yiyecek maddelerini ölçmeksizin satmayı yasak etmiştir [77] İmam Mâlik «Kişi miktarını bildiği malını, miktarını bilmeyen kimseye götürü olarak satamaz» demiştir. İmam Şafii ile İmam Ebû Hanife ise, caiz görmüşlerdir. İmam Mâlik'e göre, yasaklanan "Müzâbene satışı" bu babtandır [78]. Zira müzâbene, miktarı bilinmeyen bir şeyi, miktarı bilinmeyen bir diğer şeyle değiştirmektir. Caiz olmayışının sebebi de, ribaya tabi olan maddelerde birbirinden fazla olması, ribaya tabi olmayan maddelerde de satılan şeyin miktarının kesin olarak bilinmeyi sidir. [79]
[76] tbn Ebî Şcybc, Musannef, 6/131, no: 547; Ahmed, 3/42; İbn Mâce, Ticârât, 12/24, no: 2196; Zcylâî, Nasbu'r Râye, 4/14-15.
[77] İbn Mâce, Ticârât, 12/31, no: 2228; Dârakutnî, 3/8, no: 24; Ecyhâki, 5/316.
[78] Mâlik, Buyu1, 31/13; Buharı, Buyu1, 34/82, no: 2185, 2187; Müslim, Buyu\ 21/17, no 1545; Ebû Dâ\üâ,Buyu\ 17/19, no: 3361; Tahâvî, ŞerhuMeâni'l-Âsâr, 4/33.
[79] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/191-194.