- 'Sebep olan yapan gibidir'

Adsense kodları


'Sebep olan yapan gibidir'

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ayten
Sun 24 May 2009, 12:39 am GMT +0200
'Sebep olan yapan gibidir'



Bu dünyadan hergün âhirete göç eden yüzbinlerce insanın bazıları hayra, bazıları da şerre sebeb olarak yaşamıştır. Bu hadis, 'Sebep olan yapan gibidir.' olarak da ifade edilebilir.


Prof. Dr. Mustafa Nutku'nun yazısı

Bu dünyadan hergün âhirete göç eden yüzbinlerce insanın bazıları hayra, bazıları da şerre sebeb olarak yaşamıştır. Bir hadis-i şerifte (mealen), bir hayra sebep olup iyi bir çığır açana ondan istifade  edenlerin o konudaki sevapları toplamı kadar sevap yazılabileceği; bunun aksine olarak, bir şerre sebep olup kötü bir çığır açana da o kötü çığıra uyanların o konudaki günahları kadar günah yazılabileceği bildirilmektedir. Bu hadis, “Sebep olan yapan gibidir.” olarak kısaca ifade edilen kaidenin bir delilidir.
 Bilhassa son kırk yıldır Türkiye gündeminde daha yoğun bir şekilde yer almış bulunan Allah’ın tesettürle ilgili Kur’an’daki emrine uyulması için ve bunun aksine, tesettüre uyulmaması için çalışmış olanların durumlarının, İlâhî adalet önünde bu kaideye göre karşılığının verilebileceğini, düşünmek gerekir.   

 Ferdî olarak İslâm’ın emir ve yasaklarına uymakta ihmalleri bulunan bazılarına Üstad’ın niçin iltifat ettiğine; bazen bir söz, bir tavır, bir fiilin insanı ne yüksek mertebelere çıkarabildiğine de bu kaide ile ilgili aşağıda nakledilen bir hatıra açıklık getirebilir.
 Bediüzzaman Hazretleri Tesettür Risalesi yüzünden “kanaat-i vicdaniyeye” dayanan bir kararla 1935’te 11 ay hapis yatar. Tesettür Risalesi’nde suç unsuru olmadığına karar verilen mahkeme, Denizli Mahkemesi’dir. Beraat kararının altında Mahkeme reisi Ali Rıza Bey ve hanım bir hâkimin de imzası vardır.
 Hâkime Hesnâ Şener Hanım, Isparta Senirkent’lidir ve birkaç gün önce vefat eden Ali İhsan Tola’nın akrabasıdır.


Ali İhsan Tola bir hatırasında, o beraat kararının sonrasını şöyle anlatır:
 “Beraat kararından bir müddet geçtikten sonra bir gün, Üstad Bediüzzaman Hazretleri: ‘Ali İhsan, Hesnâ kızıma selâm söyle, ben onu mânevî evlatlığıma kabul ettim.’ dedi. Üstad bunu bana söyledi ama, o zamanlar biz açık saçık kadınların yanlarından bile geçmezdik. Onun için, gitmedim. İkinci sefer Üstadın yanına vardığımda yine: ‘Mânevî evlâdım Hesnâ’ya selâm söyle.’ dedi. Yine gitmedim. Üçüncüde: ‘Sen hâlâ gitmedin mi?’ deyince, artık gitmek bana farz oldu diyerek gittim. Denizli sıcaktı. Vardım, odasına girdim, selâm verdim. Kısa kollu giymiş, etekler dizinde... Şöyle kapıya yakın bir yere durdum. Bana ‘Gel bakalım koca Nurcu!’ dedi. Hemşehrilik de var, Isparta Senirkentli’yiz, akrabalık da var. Beni tanıyor. Ben de, ‘Sen de Nurcusun!’ dedim. Ben böyle deyince, orada bulunan bir görevliye: ‘Sen kapıyı kapat ve bize de iki çay söyle.’ dedi. Bunun üzerine: ‘Üstad’dan size selâm getirdim’. ‘Mânevî evlâdım Hesnâ’ya selâm söyle’ dediğini nakledince, Hesnâ Hanım başladı ağlamaya… ‘Ali İhsan! Ne dünyaya yaradık, ne âhirete... Babama kızıyorum... Beni okutacağına, köyümüzün çobanı sümüklü Hasan’a verseydi... Dinimi, Müslümanlığımı yaşar, çoluk çocuk sahibi olurdum. Enaniyetten, evlenmedim bile...’ dedi. Bu sözleri üzerine ona dedim ki: ‘Hesnâ Hanım! Ona manevî evlât olmak, o kadar basit bir şey mi?’  O da bana: ‘Acaba ona lâyık olabildik mi ki?’ dedi.

 “Üstadın huzuruna vardığımda, durumu arz ettim. Üstad: ‘Ali İhsan, ben onun ismini gavsların, kutupların yanına yazdım, ona ben onlarla beraber dua ediyorum. Erkekler korktu ama, o kendisini ortaya koyarak Kur’an davasına taraftar çıktı. Yarın mahşerde, Kur’an ona şefaatçi olacak..’ dedi. Bana da: ‘Ne o, Hesnâ tesettürsüz diye darılıyor muydun? İşte tesettüre riâyet etmiyor dediğin Hesnâ, Tesettür Risâlesi’ni de beraat ettirdi. Es-sebebü ke’l-fâil (Sebep olan yapan gibidir) sırrınca, bu beraattan istifade ile kazanılan haseneler, sevaplar tamamen ona da yazılıyor. İşte, tesettür risalesinin beraatından husule gelen bütün hasene, o beğenmediğiniz Hesnâ’nın şecaat ve cesaretiyle oldu...’’ dedi.”