- Şayia Panik Ve Bozgun

Adsense kodları


Şayia Panik Ve Bozgun

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Sat 19 May 2012, 02:41 pm GMT +0200
Şayia, Panik Ve Bozgun

Şayia da askerlerin maneviyatlarını heyecan­lan vasıtasıyla ters yönde etkiler. Korku bi­çiminde dışa vurulan heyecan ciddî bir as­kerî problemdir ve eğer uygun bir biçimde ele alınmazsa ordu için bir felâkete yol aça­bilir. Askerlere, savaşın zor şartları altında­ki korku halini İyi tanıtmalı ve bundan on­ların askerî etkinliklerini artırmak hususun­da faydalanılmalıdır. Bu yüzden savaş psiko­lojisi konusunda korku psikolojisi önemli bir faktördür. Korku ve kuvvetli motivasyonun eksikliği de insanları zayıf iradeli ve denge­siz yapar ve bu insanlar savaşın stresi altın­da paniğe kapılıp bozguna uğrayabilirler.

İslâm, Tevhid felsefesine dayanan müsbet ve sağlıklı manevî ve ruhî eğitimiyle bu sağlık­sız psikolojik etkileri tesirli bir şekilde kont­rol etmiştir. Hayatında tevhid felsefesini ya­şayan bir topluluğun bu zayıflatıcı etkilerin herhangi birine yem olması çok zordur. Bu­nunla beraber, eğer böyle herhangi bir olay vuku bulursa da silahlı kuvvetlerin komuta­nı tarafından süratle durum düzeltilebilir. Hayatın her alanında insanoğlu için eksik­siz bir Örnek teşkil eden Rasulullah , bu psikolojik faktörlerin tam manasıyla bilin­cindeydi ve askerî harekâtlar sırasında orta­ya çıkan böyle durumları başarılı bir şekil­de kontrol altına aldı.

Daha Önce de açıklandığı gibi, RasuluUah , arkadaşlarını ne kadar ağır ve tehlikeli olursa olsun her durumu karşılayabilecek şe­kilde gerektiği gibi yetiştirmişti. Sahabeler bi­liyorlardı ki, Allah'ın yolu çiçeklerle kaplı bir döşek değildir, tersine imtihan ve zorluklar­la kaplıdır: "Andolsun, sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksilt­me gibi şeylerle deneriz; sabredenleri müj­dele. Ki onlara bir belâ eriştiği zaman: 'Biz Allah içiniz ve O'na döneceğiz.' derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep on­laradır ve doğru yolu bulanlar da onlardır." (2: 155-157).

Bu ayetler, doğrunun ve hakkın yanında olan bir topluluğun sıkıntı ve zulüm şartlan al­tında hissettiklerini ve tavırlarını ifade edi­yor. Bu topluluk biliyor ki dünya hayatı ge­çicidir ve muhakkak ki er veya geç dünya­dan ayrılacaklardır. Bu nedenle, onlar için Allah yolunda çarpışmak ve canlarını feda etmek, bencilce hayat sürüp herhangi bir ka­zadan ya da hastalıktan ölmekten çok daha hayırlıdır. Bu yüce manevî şahsiyet yapısı müminlerin savaş alanında, diğer insanları şaşkınlığa ve hayrete düşüren mucizevî cesa­ret ve kahramanlıklar gösterebilmelerini sağlar.

Aynı uyarı Tevbe Suresi'nde tekrarlanır: "De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleri­niz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, düşmesinden korktuğunuz tica­rettiniz), hoşlandığınız meskenler, size Al­lah'tan, Rasulü'nden ve O'nun yolunda ci-had etmekten daha sevgiliyse; o halde Allah emrini getirinceye kadar gözetleyin (başını­za gelecekleri göreceksiniz)! Allah,  fâsık kimseleri doğru yola eriştirmez." (9: 24).

Açıkça görülüyor ki, müminler, Allah ve Ra-sulü'nün onlara diğer bütün dünya varlıkla­rından daha sevgili olduğu şeklinde bir ha­yat felsefesi ile yetiştirilmişti. Ve müminler, onlara neye malolursa olsun, bu hayat felse­fesini müdafaa etmek için her şeylerini feda etmeye hazırdılar. Bu tip bir eğitim, Rasu­luUah @'ın sahabelerine öyle bir cesaret ve itimat aşıladı ki, herbiri adeta yürüyen bir tank haline geldi. Böyle bir topluluğun kar­şısında hiçbir ordu dayanamazdı.

Askerlik biliminde çok önemli bir başka un­sur da 'söylenti ve panik yoluyla maneviya­tın çökmesi, konusudur. Bu ciddî bir askerî meseledir ve zamanında uygun bir biçimde ele alınmazsa tüm ordu için bir felâket do­ğurabilir. Peygamber  bu askerî gereğin tam manasıyla bilincindeydi ve savaşçıların arasında yayılan şayiaları zamanında durdur­mak için etkili tedbirleri almıştı. Böyle olay­lar Rasulullah 'ın askerî hareketlerinde bir­çok defa cereyan etti. Uhud Savaşı'nda, Ra­sulullah 'ın öldürüldüğü yolunda bir söy­lenti yayıldı. Bu, sahabeleri hüsrana uğrattı ve cesaretlerini yok etti, bazıları kılıçlarım bı­rakarak 'eğer Rasulullah öldürüldüyse çar­pışmak neye yarar' dediler. Bu söylenti, sa­vaşın en kritik anında iyice yayılabilir ve bü­tün müslüman ordusunun maneviyatını yok edebilirdi. Peygamber 'ın canlı olduğunu gören Ka'b b. Malik sesinin çıktığı kadar şöy­le bağırdı: "Ey müminler! Sevinin, çünkü Allah'ın Rasulü burada ve hayatta." Bu ses­leniş, Rasulullah 'ın etrafında halkalanmış müslümanları gayrete getirdi, güçlerini artır­dı ve kahramanca dövüştüler, İslâm ordusu­nu büyük bir yenilgiden kurtardılar. Bu, Pey­gamber 'ın askerî dehasının bir başka dik­kate değer hususiyetini ortaya koymaktadır. Rasulullah  ashabını öyle bir şekilde ye­tiştirdi ve eğitti ki, zor şartlar altında asla pa­niğe kapılmadılar ve bozguna uğramadılar. Herkes ne yapması gerektiğini biliyordu ve kendi vazifesini tam bir idrakle ve bilinçle ye­rine getirdi.

Ve yine Huneyn Savaşı'nda, yeni müslüman olanlar geri dönüp kaçmaya başlayınca İs­lâm ordusunun geri kalan kısmı da şaşkın­lık ve bozgun halinde kaçmaya başladı. Pey­gamber durduğu yerden kaçanlara "Ne­reye gidiyorsunuz ey Allah'ın kulları, bu ya­na gelin. Şüphesiz ben peygamberim, Abdü'l Muttalib oğullarındanım" diye seslendi. Ya­nında bulunan Abbas'a: "Akabe'de bey'at eden Ensar, Muhacirler diye çağırın" buyur­du. (Abbas'ın sesi çok gürdü) bunun üzeri­ne Abbas gür sesiyle gücü yettiğinde bağır­dı: "Ey Ensar, Ey Muhammad'e yardım edip, evlerini açanlar! Ey muhacirûn, Ey Akabede bey'at eden Ensar! Ey Şecere-i Rıd­van altında bey'at eden muhacirler!" Sesi bütün vadiyi dolduruncaya kadar sözlerini tekrarladı. Bunun üzerine müslümanlar hep birden "Ya lebbeyk, ya lebbeyk (işte geldik, işte geldik)" diye cevap verdiler ve her taraf­tan Rasulullah'ın yanına gelerek coplan­dılar. Hemen dönüp kâfirlerle savaşa tutuş­tular. Zafere eriştiler.

Böylece, Rasulullah , askerî vaziyeti bir fe­lâketin eşiğine geldiğinde, erişilmez ustalığı, kararlılığı ve böyle durumlarda insan psiko­lojisinin mahiyetini bilmesi sayesinde vazi­yeti kurtardı. Askeri ustalığı, bilgisi ve zama­nında bunları uygulaması O'nun, durumu yenilginin eşiğinden zafere çevirme imkânı­nı bulmasına yardım etti. Peygamber'ın bizzat kendi ortaya koyduğu örnek davranı­şı ashabına cesaret ve itimat aşıladı; her biri o zaman kahramanca çarpıştı ve savaşın tüm manzarasını değiştirdiler.