- Savaşta Ağaçlar Kesilmez Bayındır Yerler Yıkılmaz

Adsense kodları


Savaşta Ağaçlar Kesilmez Bayındır Yerler Yıkılmaz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
neslinur
Thu 29 July 2010, 05:15 am GMT +0200
Savaşta Ağaçlar Kesilmez Bayındır Yerler Yıkılmaz
 

İslam adil hukuki sistemiyle, ahlaki değerleriyle ve tek kelimeyle ilahi olan nizamıyla ilim, ahlak, medeniyet ve hakkaniyet dinidir. İnsanları katletmek, mamur yerleri ve beldeleri yıkmak, ağaçları kesip ülkeleri çöl haline getirmek, masum insanları öldürmek için savaşmaz. Küfrün azgınlık ve saldırısını, fitne ve fesadını» tahrip ve şenaatini dur­durmak ve sonra da insanlığı doğruya, güzele, hakka, adalete ve huzu­ra, güvene kavuşturmak, kalplerden ve kafalardan küfrün, ah­laksızlığın isini ve pasını silip temizlemek için savaşır.

O bakımdan gerek Resûlüllah (a.s.) Efendimiz zamanında, gerekse dört halife ve onlardan sonra iş başına geçen adil hükümdarlar dev­rinde İslam orduları fethettikleri hiç bir ülkede yağmada bulunmamış, ağaçları, bağ ve bahçeleri yakıp yıkmamış, bayındır yerleri yerle bir et­memiş, masum insanları öldürmemiştir. İslam'ın hak ve son din ol­masının ve evrensellik arzetmesinin de hikmeti budur. [108]

 

Konuyla İlgili Hadisler
 

Safvan b. Assai (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen şöyle demiş­tir: "Resûlüllah: (a.s.) Efendimiz bizi bir takım askerle (bîr tarafa) gönderdi. Ve bize şöyle emir ve tavsiyede bulundu: "Allah'ın is­miyle gidin, Allah yolunda, Allah'ı inkar eden kafirlerle savaşın. İnsanları hedef tahtası yapmayın, insanların organlarını kesip işkence etmeyin. Yaptığınız anlaşmaya, verdiğiniz söze sadık kahp gadretmeyin ve çocukları öldürmeyin." [109]

Ebu Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen şöyle bilgi ver­miştir: "Resûlüllah (a.s.) Efendimiz bir tarafa gönderilen askeri takımla bizi de gönderdi. Gönderirken de şöyle buyurdu: "Şu ve şu adamı bulursanız ikisini de ateşe atıp yakınız." Biraz sonra Resûlüllah (a.s.) tam biz yola çıkacağımız zaman şöyle buyurdu: "Ben size falan ve filan adamları yakınız diye emrettim. Ama ateş ile ancak Allah azap eder. O bakımdan onlara rastlarsanız öldürünüz." [110]

Yahya b. Said'den yapılan rivayete göre, birinci halife Ebu Be­kir Sıddik (r.a.) hazırlattığı bir orduyu Şam üzerine gönderir­ken orduyu teşyi1 etmek üzere o da ordunun dörtte birine ku­manda eden Yezid b. Ebi Süfyan ile beraber yürüyordu. Az son­ra Yezid'e: "Sana şu on hususu göz önünde bulundurmanı tav­siye ederim:

1- Hiçbir kadını öldürme,

2-Hiç bir çocuğu da öldürme,

3- İyice yaşlanıp köşesinde oturan yaşlıları öldürme,

4- Meyva ağaçlarından hiçbirini kesme,

5- Bayındır hiçbir yeri yıkma,

6- Yemek için müstesna olmak üzere hiçbir koyun, keçi ve deveyi imha etme,

7- Hurma ağaçlarını kesip yakma,

8- Ganimet malından bir şey aşırma,

9- Gadr'e yol açma,

10- Fesada yol açma. [111]

 

Müctehid ve Diğer İlim Adamlarının Görüş ve Tesbitleri
 

Mezhep imamları dahil çok az görüş farkıyla ilim adamlarının savaşta ve savaş dışında çocukların, köşesine çekilmiş yaşlıların, kadınların ve kendini mabede ve ibadete veren din adamlarının öldürülmesinin caiz olmadığı hakkında ittifakları vardır. Ancak bunun bazı istisnaları bulunduğu söz konusudur: esir aldıkları müslümanları kale içine alıp işkence etmeleri halinde verilen ihtarlara kulak as-: madıkları takdirde çeşitli silahlarla kaleye atış yapılır. Tabi bu arada çocuk, kadın, yaşlı ve din adamları da Öldürülmüş olabilirler.

Kaldı ki, günümüzde gelişen teknoloji ve imal edilen uzun menzili silahlar, uçaklar, roketler ve benzeri ateşli silahlarla savaş yapılmakta, cephe gerisi, eyleşik yerler, şehirler ve bayındır yerler ister istemez ha­rap olmakta ve öldürülmelerine cevaz verilmeyenler Öldürülmektedir­ler. Bunun sebebi gayet açıktır: Kur'an'dan uzak bir anlayış ve inanç hiçbir sınır tanımamakta, rahat yaşayabilmek için Öldürmekte ve yıkmaktadır.-

Yüce İslam Dini asırlardır bu hak ve adaleti yeryüzünde yaygın hale getirme çabasını sürdürmekte ve nefsine, maddeye ve çıkarlarına mağlup olan milletleri düştükleri bu bataklıktan kurtarmaya çalışmaktadır.

Diğer bir istisna da şöyledir:

Sokak savaşı sürdüren, vur-kaç taktiği uygulayan din ve millet düşmanları mevzilendikleri evlerde yok edilmekten başka hiçbir öneriyi kabul etmedikleri takdirde gerekirse evler yakılır ve yıkılır. Üslendikleri semtler ateşli silahla taranır. Bu arada masum insanlar da ölebilir.

Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, İslam'ı, yıkmaya, Müslümanları hu­zursuz etmeğe yönelen ve çok çirkin entrikalar çeviren, müşriklerle giz­lice İslam aleyhine işbirliği yapan yahudi kabilelerden Beni Nadr ve Beni Kurayze'yi Medine ve çevresini terketmeğe davet etti. Kabul etme­diler ve silaha sarıldılar. Böylece bir sokak savaşı baş gösterdi. Beni Nadr yahudileri binaları ve daha çok hurma ağaçlarını siper edinip müslümanları öldürmeğe çalıştılar. Başka çare kalmayınca Resûlüllah (a.s,) Efendimiz hurma ağaçlarının kesilmesini emretti ve böylece asiler çaresiz kalarak Medine'yi terketmeğe razı oldular. Bu büyük fitne de Öylece bertaraf edilmiş oldu.

O halde çarelerin tükendiği yerde yeni çareler araştırmak ve hatta sakıncalı olan bazı çarelere baş vurmak meşrudur. Zira amaç, insanları azdırıp saptıranları doğru yola getirmek ve insanlığı bu tür bela ve fit­nelerden kurtarmaktır.

"Zaruri haller mahzurlu şeyleri mubah kılar" fıkhi (hukuki) kaide­si burada da caridir. [112]

 

Tahliller ve Rivayetler
 

111 No'lu Safvan hadisi sahihtir. Senedindeki rical olarak tesbit edilmiştir. O bakımdan istidlale salihtir. Aynı zamanda Büreyde hadi-siyle birbirini desteklemekte ve aynı hususları kapsamaktadır.

Böylece Allah'ı inkar edip yeryüzünde fitne ve fesat çıkaranlarla savaşmak bazan farz-ı ayn, bazan da farz-ı kifayedir. Şartlar ve ortam­lara göre bu farklılık ortaya çıkar. Düşman esirlerine işkence yasak­lanmış ve diri diri hedef edinmeleri haram kılınmış, aynı zamanda or­ganlarının kesilmesine cevaz verilmemiştir. Savaş esnasında da buna dikkat etmek gerekir.

Düşmanla yapılan bir anlaşmaya, karşı taraf sadık kaldığı sürece sadık kalmamız vaciptir. Aksi takdirde onlara gadir etmiş oluruz ki, Resûlüllah (a.s.) gadretmemizi men'etmiştir. Müslüman barışta da, savaşta da güvenilir, sözüne itibar edilir olduğunu isbatîamakla yükümlüdür.

Ateş ile yakmaya gelince, bu hüküm neshedilip kaldırılmıştır. An­cak bazı istisnai durumlar her zaman söz konusu olabilir. Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, İslam'ın ilk Medine yıllarında bir niüslümanm azasını kesip işkence ederek öldürenler hakkında aynı işkence şeklinin uygu­lanmasını emretmiştir. Peygamber'in (a.s.) çobanını işkenceyle, azapla öldürenleri aynı cezaya çarptırmış ve sonra da bu hüküm kaldırılarak işkence yapılmadan öldürülmeleri emredilmiştir. Ebu Hüreyre hadisi buna açık biçimde delalet etmektedir.

112 No'lu Ebu Hüreyre hadisini Tirmizi sahihlemiştir. O bakımdan istidlale salih görülmüş ve birçok ilim adamı bu hadisle istid­lal etmiştir.

Yahya b. Said hadisine gelince, bu zatın Ebu Bekir Sıddik'a (a.s.) yetişmediği tesbit edilmiş, o bakımdan hadisi mursel sayılmıştır Ancak aynı mealdeki hadisi Beyhakî, Yunus ve Ibn Şihab tarikiyle Tabiin'den Said b. Müseyyeb'den rivayet etmiştir. Bunun için delalet ettiği hükümler ana kaidelere ııygun düşmekte olup diğer sahih hadislerle desteklenmektedir.

Bir müşrik veya azılı bir kafir düşmanı ateşe atıp yakmaya Resûlüllah (a.s.) gönlü razı olmamış ve normal şekilde kılıçla hayatına son verilmesini daha uygun görmüştür. Kızı Zeyneb, Mekke'de iki müşrikin işkencesine maruz kalmıştı. Resûlüllah (a.s.) bu olaydan faz­lasıyla üzülmüş ve o iki kişinin önce ateşe atılıp imha edilmelerini em­retmişti. Fakat cok geçmeden bu emrini geri almış ve ateş ile' azap etmek Allah'a mahsustur buyurarak kılıçla öldürülmelerini emretmişti.

Bu sebeple Hz. Ömer b. Hattab'a ve Ibn Abbas'a göre, idamı hak­ketmiş bir azılıyı olsun ateşe atıp imha etmek mekruhtur. İlim adam­larından bir kısmı ise, Resûlüllah (a.s.) in ateşe atıp imha edin şeklindeki emrini geri alması, bu fiilin tahrimine delalet etmez. Sadece Resûlüllah (a.s.)'m merhamet ve tevazuüne delalet eder demişlerdir. [113]

Bunun gibi savaşta düşmanın davarlarını, ağaçlarını, özellikle de meyva ağaçlarım kesmek, imha etmek caiz değildir. Ancak zorunlu bazı hallerde buna kısmi cevaz verilmiştir.

Yemen'de putperestlerin Kabesi olarak tanıtılan "Zülhalsa" mabe­di, İslam'ı tehdit etmekte idi.   Durmadan Kur'an ve Hz. muhammed -. (a.s.) aleyhine menfi propaganda yapılan bir merkez haline getirilmiş ve müslümanlara görüldükleri yerde hışım ve derîn kinle saldıracak birtakım fedailer yetiştirme yurdu olmuştu. Semavi bir dine dayanmay­an ve bütünüyle puthane olan bu mabedin artık yerlebir edilmesi za­manı gelmiş bulunuyordu. Resûlüllah (a.s.) bu sırada artık Medine'ye yerleşmiş ve şehir devletini kurmuş bulunuyordu. Bir gün ashabına şöyle seslendi: "Beni, Zülhalasa'dan rahata kavuşturmaz mısınız?" Bu­nun üzerine Cerîr bin Abdullah (r.a.) diyor ki: "Ben 150 kahraman ce­sur süvari ile yola çıktık. Zülhaîasa Yemen'de Haş'am ve Becile adlı iki kabilenin ibadet evi olarak inşa edilmişti. İçinde ibadet edilen putlar bulunuyordu. O bakımdan bu puthaneye "yemenli'lerin kabesi" deniliy­or ve öyle tanıtılıyordu."

İşte bu yüzelli kahraman süvari bu puthaneye vardılar ve ateşe verip yaktılar, içindeki putları kırıp parçaladılar. Sonra da Ebu Ertat adlı kahramanı Peygamber (a.s.) Efendimiz'e olayı haber vermek üzere gönderdiler. Ebu Ertat Resûlüllah (a.s.)'a geldi ve şöyle dedi: "Ya Resûlüllah! Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, o mabedi (puthaneyi) katranla sıvanan uyuz deve gibi yaptıktan sonra ben size gelmiş bulunuyorum.." Bunun üzerine Resûlüllah (a.s.) Efendimiz o gid­en 150 kahraman süvariyi beş defa üstüste tebrik edip onlar için bere­ket ve rahmet diledi.. [114]

Bütünüyle batıl üzere kurulan ve fitne yuvası haline getirilen böyle bir puthanenin yıkılması, Allah'a ibadet edilen bir mabedle asla kıyas edilemez...

Bu konuda bir diğer hadis Üsame b. Zeyd'den (r.a.) rivayet edilmiş bulunuyor. Üsame (r.a.) şöyle demiştir: "Resûlüllah (a.s.) Efendimiz beni, Ubna adlı kasaba veya köyü yakmam üzere gönderdi ve şöyle buy­urdu: "Sabah vakti oraya varmış ol ve yak!".

Ebu Davud'un Ebu Misher'den yaptığı rivayete göre, Ubna, Filis­tin tarafında bir köy veya kasabanın adıdır. Ancak bu hadisin is­nadında Salih b. Ebi Ahdar bulunuyor. Buharı onun "leyyin" olduğunu belirtmişse de muhaddislerden önemli bir kısım onun zayıf olduğuna dikkat çekmişlerdir [115]. O bakımdan Evzai, Ebu Leys ve Ebu Sevr düşman yurdunu, ülkesini yakmanın mekruh olduğunu belirtmiş ve Ebu Bekir Sıddik'in sevk ettiği askerin kumandanına tavsiye buyur­duğu on maddelik beyanı delil olarak göstermişlerdir [116]

Zorunlu bir sebep olmadığı takdirde bu üç müctehidin görüş ve iç­tihadıyla amel etmek daha uygundur. [117]

 

Çıkarılan Hükümler
 

1-  Orduyu düşmana karşı gönderirken "Bismillah" deyip sevket-mek sünnetir.

2-  "Allah yolunda savaşın!" diyerek savaşın mukaddes bir görev olduğunu hatırlatmak da sünnettir.

3- Savaş esnasında ve savaştan sonra düşman askerine işkence et­mek, azasını kesmek ve keyfî şekilde onu diri diri hedef edinmek caiz değildir.

4- Ateş ile yakıp azap etmek ve bu yolla, imha etmek uygun değildir. Zorunlu haller birer istisna teşkil eder.

5- Mümkün olduğu sürece çocuklar öldürülmez. Bu caiz değildir. Ancak zorunlu bazı haller müstesna.

6- Meyvalı ağaçlar kesilmez. Bu, mekruhtur. Ancak zorunlu haller müstesna sayılır.

7- Bayındır yerleri yıkıp yakmak caiz değildir veya mekruhtur. Yine zorunlu haller birer istisna teşkil eder.

8- Ganimet malından aşırmak haramdır.

9- Verilen söze uymamak, anlaşmayı tek taraflı bozmak mekruh­tur. Kimine göre caiz değildir. [118]

Bilal2009
Sun 10 February 2019, 06:07 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri en güzel sistem olan İslam sisteminden ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun

Sevgi.
Mon 11 February 2019, 12:46 am GMT +0200
Aleyküm Selam. Rabbim bizleri hak İslâm yolundan hiç ayırmasın inşaAllah