- Savaşçılardan başkası Anayasa yapamaz mı

Adsense kodları


Savaşçılardan başkası Anayasa yapamaz mı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
admin
Fri 29 June 2012, 07:36 pm GMT +0200
Darbeciler ve savaşçılardan başkası Anayasa yapamaz mı?
M. Mücahit KÜÇÜKYILMAZ • 62. Sayı / KÖŞETAŞI


Türkiye’de yeni Anayasa yapmak ya da mevcut Anayasa’da değişiklik yapmak her zaman sancılı geçen süreçler sonunda ortaya çıktı. Zira Anayasa üzerine yapılan tartışmalar, ülkede gerçek gücün kimde olduğunun anlaşılacağı bir bilek güreşi müsabakası gibi algılandı. Oysa Anayasalar, toplumsal gerçeklik ile zamanın gereklerine uygun metinler olmalı ve ülkedeki hiçbir kesimin kendisini dışarıda hissetmemesini sağlamalı. Bu nedenle, şartların değişmesi Anayasa metinlerinin de değişmesini zorunlu kılabiliyor.

Anayasa yapma veya Anayasa’yı değiştirme gücünün bir grubun elinde bulunması, muhalif kişi ve grupları tedirgin eden bir faktör. 1876 tarihli Kanun-ı Esasi’den başlayarak, hemen hemen bütün Anayasalar darbe, ihtilal veya savaşlarla birlikte doğdu.

1876’da intihar mı, cinayet mi olduğu hâlâ tartışılan bir ölümle tahttan ayrılan Sultan Abdülaziz’in yerine Beşinci Murad geçti. Fakat Beşinci Murad, Mithat Paşa ve Namık Kemal’in başını çektiği Meşrutiyetçilerin talep ettiği Anayasa’yı hazırlatamayınca, tahttan indirildi. 31 Ağustos 1876'da onun yerine gelen II. Abdülhamid, 23 Aralık’ta Kanun-ı Esasi’yi ilan etti. Yani ilk Anayasa, bir bakıma 2 padişaha mal oldu.

13 Şubat 1878'de II. Abdülhamid, 93 Harbinde alınan mağlubiyetten sonra Meşrutiyeti kaldırırken, Meclisi süresiz olarak tatil etti; Anayasa’yı da askıya aldı. 30 yıl sonra Selanik'te baş gösteren ihtilal üzerine II. Abdülhamid 24 Temmuz 1908'de yayımladığı bir tebliğle 1876 Anayasası'nı yeniden yürürlüğe sokarken, bu olay “Hürriyetin İlanı” adıyla anıldı. Sonrasında Sultan Abdülhamid 1909’da tahttan indirildi.

Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi'nin 20 Ocak 1921'de kabul ettiği Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, Kanun-ı Esasi’nin bazı maddelerini ilga ederken, bu kanunla çelişmeyen maddelerinin aynen geçerli olduğunu ilan etti. Yine savaş vardı ve Osmanlı Devleti can çekişiyordu.

20 Nisan 1924'te yürürlüğe giren yeni Anayasa ile 1876 Anayasası tümüyle kaldırılmış oldu. Kurtuluş Savaşı kazanılmış; Cumhuriyet ilan edilmiş, halifelik kaldırılmıştı. 1924 Anayasası, en uzun süre yürürlükte kalan Anayasa olarak 1961’e kadar devam etti. Bu süre zarfında birkaç önemli değişiklik gerçekleştirildi. Mesela, altı ilke eklendi, devletin dininin İslam olduğuna dair ibare kaldırıldı, laiklik Anayasa’ya girdi, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1961'de yeni bir anayasa hazırlanarak kabul edildiğinde geride bir darbe, üç idam vardı. Türkiye yeni bir Anayasa’ya sahip olmuş, fakat uzun yıllar toplumsal hafızadan silinmeyecek ağır bir bedel ödemişti.

Kimilerince özgürlükçü olarak nitelenen, kimilerine göre ise, yasama ve yürütmenin yetkilerini yargı ve bürokrasi lehine azalttığı eleştirilerine uğrayan 61 Anayasası, 12 Mart 1971’de verilen muhtıra sonrasında bazı değişikliklere uğradı. Ordu, siyasal değil teknokrat bir hükümet istiyordu; yoksa olacakları muhtıranın son cümlesi söylüyordu: “Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize…”

Ancak siyasete müdahale edilerek kurulan hükümetler dönemi ve sonrasında gelen uygulamalar pek başarılı sonuçlar vermedi. 12 Eylül 1980 darbesi yapıldı ve yeni hazırlanan Anayasa 18 Ekim 1982 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girdi. 1982 Anayasası, esasen 1961 Anayasası’nın köklü bir revizyona tabi tutulmuş hali olsa da, özü, hukukçuların deyimiyle “Anayasa’nın ruhu” aynı kalmış olmalı ki, bugün yeni değişiklikler gündemde.

İktidar partisi Anayasa değişikliği konusunda bir taslak çalışması gerçekleştirdi. Bu taslak, başta muhalefet partileri olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve kamuoyunun tartışmasına açılıyor. Böylece yeni bir Anayasa değilse de, mevcut Anayasa’da önemli değişiklikler öngören bu taslak, farklı kesimlerin katılımı ve uzlaşmasıyla hayata geçirilmek isteniyor.

Bununla birlikte, geçmişte siyasetçilerin kendi inisiyatifleriyle Anayasa değiştirmek istediği örneklerde, konunun bir noktada kilitlenip kaldığına sıkça rastlanıyor. Mesela bugün, 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını engelleyen 15. maddenin kaldırılıp kaldırılmaması, Anayasa değişikliği paketini kilitleyebilecek bir durum.

Türkiye’de anayasaların hazırlanma tarihinde görüldüğü üzere, kurucu meclis ya da demir yumruklu bir iradenin varlığı görünüşte Anayasa değişikliği süreçlerini kolaylaştırıyor. Fakat katılımcı ve demokratik bir ortamda hazırlanmayan Anayasalar kısa sürede yeniden tadile muhtaç hale geliyor. Bugün belki de asıl tartışmamız gereken, kendisi de bir revizyon eseri olan 82 Anayasası’nı yeniden revize etmek yerine, 21. yüzyıldaki Türkiye gerçeğini yakalayan yepyeni bir Anayasa yapmak olmalı.

Anayasa yapma iradesinin sadece savaşçılara ve darbecilere has olmadığını göstermenin zamanı gelmedi mi?