seymanur K
Tue 26 July 2011, 10:48 am GMT +0200
Savaş Sonrası
Müşrikler savaş alanını terk edince Müslümanlar dağdan inerek şehitlerinin yanlarına gittiler. 70 kişi şehit olmuştu. Bunların 64'ü Ensardan, 6'sı ise Muhacirdendi.[265] Müşriklerden ise 22 kişi öldürülmüştü.[266] Müslümanlar, şehitlere yapılan işkenceleri gördüklerinde şaşkına döndüler. Cesetlerin çoğu tanınmaz haldeydi. Hemen hepsinin kulak ve burunları kesilmiş, vücutları parçalanmıştı. Resûlûllah Ben, Bu şehitlerin Allah yolunda canlarını verdiklerine şahitlik ederim. Bunlan kanlı elbiseleriyle gömün' dedi. Bu arada dudaklarından 'Vallahi, ben de onlarla birlikte şehit olmadı ne kadar çok isterdim' sözlerinin döküldüğü duyuldu. Resûlûllah, amcası Hamza'mn nerede olduğunu sordu. Gösterdiler. Amcasının cesedinin yanma gidince gördüğü karşısında dayanamayıp ağlamaya başladı. Amcasının cesedi tanınmaz haldeydi. Birçok organı kesilmiş, göğsü yarılmış, ciğeri parçalanmıştı. Yaralı yüreği kabardı: 'Vallahi bunun intikamım alacağım. Ben de müşriklere aynısını yapacağım' demekten kendisini alamadı. Sonra amcasının cesedine yönelerek 'Ey Resûlüllah'm amcası diye seslendi; 'Ey Allah'ın ve Resulünün arslam. Ey hayırlar işleyen Hamzal Ey üzüntüleri gideren Hamzal Ey Resûlüllah'a koruyucu olan Haraza! Allah sana rahmet etsin. Biliyorum ki sen hısım ve akrabalık haklarım gözetirdin. Daima hayırlı işler yapardın. Vallahi senin intikamına alacak, sana yapılanı yetmiş müşriğe yapacağım.[267] Bir süre sonra Hamza'mn cesedinin yanına kız kardeşi Safiyye geldi. Oturup ağladı. Ağzından 'Bizler Allah'ın kullarıyız ve O'na döneceğiz' sözleri çıkmakta, gözleri yaş dökmekteydi. Resûlüllah'da amcasının cesedinin başına, halasının yanma çöktü. Fâtıma da geldi ve o da yanlarına çöktü. Yanan gönüllerinin ateşini gözyaşlarıyla dindirmeye, acılarını gözyaşlarıyla azaltmaya çalıştılar.
Resûlüllah, amcası Hamza'ya yapılanların intikamını alacağına yemin etmişti. Başka Müslümanlar da benzer yeminler yaptılar. Fakat vahyolunan bir ayet bunu yasakladı. Ayet şöyleydi: 'Eğer (bir topluluğa) azap edecekseniz, size yapılan azabın aynıyla azap edin. Ama sabrederseniz, andolsun ki o, sabredenler için daha iyidir.[268] Bu ayet üzerine Resûlüllah bir insan, bir yeğen olarak verdiği kararın yanlışlığını fark edip hatasından döndü. Allah'tan affını istedi. Bazı Müslümanlar müşriklerin cesetlerine işkence yapmaya niyetlenince de onları engelledi ve 'Onlar bizim emanetlerimizdi [269] dedi.
Savaş alanında sadece ölüler değil, yaralılar da vardı. Bazı Müslümanlar ölü zannedilerek bırakılmış, kendilerine dokunulmamıştı. Bunlardan birisi Sâ'd b. Ra-bi idi. Zeyd b. Sabit anlatıyor: 'Allah'ın Resulü, Uhud günü beni Sâ'd b. Rabi'yi aramaya gönderdi. Ölüler arasında dolaşmaya başladım. Sâ'd'ı bulduğumda son nefesini vermek üzereydi. Vücudunda yetmiş kadar darbe İzi vardı. Vücudunun her yanı mızrak, kılıç ve okların açtığı yaralarla doluydu. Kendisine 'Ey Sâ'd! Allah'ın Resulü sana selâm söyledi. Kendini nasıl bulduğunu öğrenmek istiyor' dedim. Söyle dedi: 'Allah'ın Resulüne selâmımı ilet. Ona cennetin kokusunu aldığımı söyle. Kavmim Ensar'a da müşriklerin Allah'ın Resulüne yaklaşmalarına ve zarar vermelerine izin verirseniz Allah'ın huzurunda mazeretiniz olmaz dediğimi söyle' dedi ve ruhunu teslim etti. [270]
Resûlüllah şehitlerin öldükleri yerde gömülmelerini istedi. Bu arada bazı şehitler yakınları tarafından Medine'ye götürülüyorlardı. Resûlüllah'm isteği üzerine onlar da Uhud'a getirildiler. Şehitler ikişerli, üçerli aynı mezara konuldular. Şehitler bu şekilde aynı mezarlara konurken, birbirlerine yakınlık dereceleri dikkate alındı. Aynı mezara konanlardan ikisi Abdullah b. Amr ile Amr b. Cemûh idi. Resûlüllah onlar için 'Dünyada iken birbirlerini seven bu ikisini aynı mezara koyuri [271] dedi. Hamza'ya kefen olması için kardeşi Safiyye iki elbise getirdi. Elbisenin birisi bir başka şehit için kullanıldı. Kalan elbise ise Hamza'ya kefen yapıldı. Ancak elbise küçük olduğu için Hamza'mn vücudunu tamamen örtmedi. Elbise baş tarafı kapatacak şekilde örtüldü, açıkta kalan ayaklar ise otla kapatıldı. Hamza, Abdullah b. Cahş ile birlikte aynı mezara kondu.
Şehitlerin defnedilmesi sırasında yaşanan duygusal anlardan birisi de Mus'ab b. Umeyr'in cesedinin yanında yaşandı. Resûlüllah, Mus'ab'm cesediyle karşılaşınca duygulandı. Mus'ab'm üzerinde kısa ve eski bir elbise vardı. Resûlüllah onun bu halini Müslümanlara göstererek, 'Bakın şu yiğide. [272] Dedi. O annesinin ve babasının yanında, sizin görmediğiniz ve tatmadığınız yiyecekleri yerken ve içecekleri
. nuen Allah onun kalbini nurlandırdt da o bütün bunları Allah için terk etmekte te-rddüt etmedi. Allah ve Resulünün sevgisi onu yoksulluğa razı etti'. Sonra Mus'ab'a dönerek "Ey Mus'ab i Ben seni, Mekke'de gördüğüm zaman, senden daha ince ipek elbise eiyen, senden daha güzel bakımlı saçlara sahip bir yiğit yoktu. Şimdi sen bir hırka içinde, saçı başı karışmış bir haldesin dedi ve ağladı. Müslümanlardan birçok kimse de O'nunla birlikte ağladı. Defnedilme sırasında üzüntü hepten arttı. Çünkü kefen olarak kullanılacak kumaş Mus'ab'ı tamamen örtmedi. Örtü ayaklarına doğru çekilince başı, başına doğru çekilince ayakları açıkta kalıyordu. Bunun üzerine, Mus'ab'm da ayakları otla örtüldü.
[265] Vakıdi'ye göre şehitlerin sayısı 74'tür. Onun listesine göre şehitlerin 67'si ensardan, 7'si muhacirdendir.
[266] Siyer ve Tarihler bu sayıyı 37'e kadar yükseltmektedir. 22 sayısını İbn İshak zikreder.
[267] Hakim, Müstedrek, 111/197.
[268] Nahl, 16:126
[269] Vakıdî, Meğazi, 1/225.
[270] Hakim, Müstedrefe, 111/201; Vakıdî, Meğazi, 1/227; İbn Abdilber, el-îstiâbfi Esmaı l-As- hâb, 11/590; Ibn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, III/504.
[271] İbn Sâ'd, et-Tabafîfltü'1-Kübra, 111/562.
[272] Vakıdî Meğazi, 1/240; İbn Sâ'd, e£-Tcıbakatü'!-Kübra, 1/122.