hafiza aise
Tue 22 March 2011, 11:58 am GMT +0200
14. Satışta Ve Pazarlıkta Şart Koşma
199. Câbir b. Abdullah (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiştir:
"Ben, bir yolculukta, Peygamber (s.a.v) ile birlikte, ağır hareket eden bir deve üzerinde (yolculuk ediyor) idim. Bu deve ancak topluluğu (ordunu)n sonunda idi. Derken yanıma Peygamber (s.a.v) uğrayıp:
Bu (arkada kalan) kimdir?' diye sordu. Ben:
Câbir b. Abdullah' dedim. Peygamber (s.a.v):
Neyin var (ki, geride kaldın)?' buyurdu. Ben:
Ağır hareket eden bir deve üzerindeyim' diye cevap verdim. Peygamber (s.a.v):
Yanında deve sürecek bir çubuk var mı?' diye sordu. Ben:
Evet, (var)' dedim. Peygamber (s.a.v): (Öyleyse) onu bana ver?' buyurdu.
Bunun üzerine çubuğu ona verdim. O da, çubukla deveye vurup azarladı. Derken deve, (Peygamberin ona vurduğu) bu yerden itibaren ordunun önde gidenlerinden oldu. Peygamber (s.a.v):
Bu deveyi bana sat' buyurdu. Ben:
Ey Allah'ın resulü! Bilakis bu deve, (bedelsiz olarak) senindir' dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Hayır, Bu deveyi bana sat. Ben bu deveyi, senden dört dinar karşılığında satın aldım. Medine'ye kadar onun sırtı (binme hakkı) senindir' buyurdu.
Medine'ye yaklaştığımız zaman, ben hızlı gitmeye başladım. Peygamber (s.a.v):
(Bu kadar aceleyle) nereye (gitmek) istiyorsun?' buyurdu. Ben:
Kocası ölmüş bir kadınla evlendim. (Onun yanına gidiyorum)' dedim. Peygamber (s.a.v):
Onun seninle, senin de kendisiyle oynaşacağın bakire bir kızla evlenseydin ya!' buyurdu. Ben:
Babam (Abdullah) vefat etti. (Geriye) bazı kız çocukları bıraktı. Bu sebeple de ben, (evlilik konusunda) tecrübe kazanmış ve kendinden toyluk gitmiş bir kadınla evlenmek istedim' dedim. Peygamber (s.a.v):
(Öyleyse) bu evlilik, (sana hayrlı olsun!)' buyurdu. Medine'ye geldiğimizde, Peygamber (s.a.v):
Ey Bilal! Câbir'e devesinin bedelini öde. Bedelini biraz da artır' buyurdu.
Bunun üzerine Bilal, Câbir'e dört dinar verdi. (Devenin) bedelini, bir kırat ta artırdı. Câbir:
Resulullah (s.a.v)'in bu ziyadesi artık benden ayrılmasın' dedi.
(Hadisin ravisi Ata' der ki:) Artık bu kırat, Câbir b. Abdullah'ın kılıcının kınından ayrılmaz oldu. [178]
Hadisin lafzı, Buhârî'ye aittir. [179]
Yine Buhârî ile Müslim'in konu ilgili bir rivayeti şu şekildedir;
Resulullah (s.a.v) ile birlikte (bir) gazvede bulundum. Peygamber (s.a.v), (arkamdan) bana ulaştı. Ben, bize ait olan bir su taşıma devesi üzerinde idim... Deve yorulmuştu. Resulullah (s.a.v) arka tarafa geçti. Deveyi azarlayıp dua etti. (Bundan sonra} devem, (diğer) develerin önüne (doğru geçmeye) başladı. (Sonra da) onların önünde yürüyordu.
Peygamber (s.a.v), bana:
Deveni nasıl görüyorsun?' buyurdu. Ben:
(Devem) hayrla beraberdir. Ona, senin bereketin dokundu' dedim. Peygamber (s.a.v):
Bu deveyi bana satar mısın?' buyurdu.
Ben, (Resulullah'tan) utandım. Bizim, ondan başka su taşıma devemiz yoktu.
Ben:,
Evet' dedim.
Bunun üzerine o deveyi, Resulullah (s.a.v)'e, Medine'ye varıncaya kadar ırt kemikleri {=binme hakkı) bana ait olmak (şartıyla) sattım. [180]
Ben:
Ey Allah'ın resulü! Ben yeni evliyim' deyip ondan, (önden gitmek lususunda) izin istedim. O da, bana izin verdi.
Bunun üzerine ben, Medine'ye ulaşma yolunda insanların önüne geçtim, ionunda Medine'ye geldim. Beni, dayım karşıladı. Bana, devemi sordu. Dna, deve hakkında yaptığım işi anlattım. O da, (başka devemiz olmadığı çin) devenin satışı hususunda beni azarladı.
Resulullah (s.a.v)'den izin istediğim sırada bana:
Kızla mı, yoksa dul ile mi evlendin?' diye sormuştu. Ben de:
Dul kadın ile evlendim' dedim. Resulullah (s.a.v):
Senin onunla oynaşacağın ve onun da seninle oynaşacağı bir kız le evlenseydin ya! [181] buyurdu. Ben:
Ey Allah'ın resulü! Babam vefat etti yada şehit edildi. Benim kü-:ük kız kardeşlerim var, Onlan terbiye edemeyecek ve onların işlerini göremeyecek durumda onlara akran (bir kızla) evlenmemi hoş görmedim Bu sebeple onlann işlerini görmesi ve onlar, terbiye edip yetiştirmesi için dul bir kadınla evlendim1 dedim.
Resulullah (s.a.v) Medine'ye geldiği zaman, ben, deveyi onun yanına götürdüm. O da, bana, hem devenin bedelini verdi ve hem de deveyi bana geri verdi.[182]
Yine konu ile ilgili başka bir rivayet ise şu şekildedir:
Câbir, kendisine ait olan bir deve üzerinde yolculuk ediyordu. Devesi yorulmuştu Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (Câbir'in yanma) uğradı. Câbir'e dua etti. Bunun üzerine (o yorgun deve,) bir benzenmn daha yürümediği hızh bir yürüyüşle yürüdü. Daha sonra Peygamber (s.a.v).
Bu deveyi bana bir ukiyy [183] karşılığında saf buyurdu. Ben:
Hayır, (satmam)' dedim. Sonra Peygamber (s.a.v) (ikinci defa):
Bu deveyi bana bir ukiyye karşılığında sat' buyurdu.
Bunun üzerine deveyi, ona sattım. Fakat beni, ailemin yarana vanneaya kadar (sırtında) taş,ması/yük yükleme (şartmı) [184] istisna ettim.
Medine'ye geldiğimizde, deveyi, Peygamber (s.a.v)'e getirdim. Peygamber (sav) (Bilal'in araal.ğıyla) bana devemin bedelini verdi. Sonra ben dönüp gidenken, Peygamber (s.a.v) arkamdan haberci göndenp bera çağırttı. (Yanına geldiğimde, bana:)
Buhârî'nin bir rivayetinde Câbir der ki:
Resulullah (s.a.v), beni, Medine'ye kadar devenin sırt kemikleri (binme hakkı bana ait olmak şartıyla devenin üzerinde) taşıttı.[185] Yine Buhârî'nin başka bir rivayetinde Câbir der ki:
Bu deveyi, Resulullah (s.a.v)'e, Medine'ye varıncaya kadar sırt kemikleri binme hakkı) bana ait olmak (şartıyla) sattım. [186]
Yine Buhârî'nin diğer bir rivayetinde Câbir der ki:
Medine'ye kadar devenin sırtı (binme hakkı) senindir. [187] Yine Buhârî'nin konu ile ilgili başka bir rivayetinde Câbir der ki: Câbir, Medine'ye kadar devenin sırtını (binme hakkını) şart koştu. [188] Buhârî der ki:
Şart kılma (hükmü), bana göre, (rivayetler içerisinde) daha çoktur ve çıkış kaynağı bakımından) daha sahihtir." [189] Yine Buhârî'nin konu İle ilgili diğer bir rivayetinde şu ifade yer almaktadır:
Câbir, bu deveyi, Peygamber (s.a.v)'e, bir ukiyye karşılığında sattı.[190]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili başka bir rivayetinde Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
Bu deveyi (senden) dört dinara (satın) aldım[191]Buhârî der ki:
Bu dört dinar, bir dinann onda biri karşılığı olması hesabı üzere, bir ukiyye olur. [192]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili diğer bir rivayetinde, Bir ukiyye altın" ifadesi yer almaktadır. [193]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili başka bir rivayetinde, yuz dirhem" ifadesi yer almaktadır. [194]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili başka bir rivayetinde Câbir der ki:
"Zannederim ki, Peygamber (s.a.v), bu deveyi, Tebuk yolunda satın aldı.
Câbir der ki: (Peygamber, bu deveyi,) dört ukiyye karşılığında (satın aldı). [195]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili diğer bir rivayetinde şu ifade yer almaktadır:
"Peygamber (s.a.v), bu deveyi, yirmi dinara satın aldı. [196]
Buhârî der ki: "Şa'bî'nin: 'Bir ukiyye' sözü, [197] (rivayetler içinde) daha çoktur. [198]
Yine Buhârî ile Müslim'in, birinci rivayete benzer bir rivayeti daha olup bu rivayet içerisinde şu ifade de yer almaktadır:
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (hayvanından) inip bastonuyla vemi çekti. Sonra da (bana):
(Devene) bin! dedi.
Ben de bindim. Yemin olsun ki, devem, Resuluilah (s.a.v)'in devesini geçmesin diye onu durdurmaya çalıştığımı bilirim. Resulullah (s.a.v):
Evlendin mi?' diye sordu. Ben de:
Evet' diye cevap verdim. Resulullah (s.a.v}:
Bakire ile mi, yoksa dul ile mi evlendin?' diye sordu. Ben de:
Dul ile evlendim' dedim. Resulullah (s.a.v):
Bakire ile evlenseydin ya! Sen onunla, o da seninle oynaşırdı1 buyurdu. Ben:
Benim (küçük) kız kardeşlerim var. [199] Bu sebeple onları toplayıp başlarını tarayacak, kendilerine bakacak bir kadınla evlenmek istedim [200] dedim. Resulullah (s.a.v):
Dikkat et! İşte (evine) geliyorsunuz! Evine vardığın zaman cima' etmeye bak, cima' etmeye!' buyurdu. Sonra da:
Deveni satıyor musun?' diye sordu. Ben de:
Evet' dedim.
Onu, benden, bir ukiyye karşılığında satın aldı. Daha sonra Resulullah (s.a.v), (Medine'ye) geldi. Ben, ertesi gün geldim. Az sonra mescide geldim. Onu, mescidin kapısında buldum. (Bana:)
Şimdi mi geldin?' diye sordu. Ben de:
Evet' dedim. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Öyleyse deveni bırakıp (mescide) gir ve iki rekat namaz kıl!1 buyurdu.
Hemen içeri girerek namaz kıldım. [201] Sonra döndüm. Resulullah (s.a.v), Bilal'e, benim için bir ukiyye tartmasını emretti, Bilal'de dolu dolu tarttı. [202] Ben oradan çekildim. Uzaklaştığım zaman, (yanındakilere):
Bana Câbir'i çağırın' buyurdu. Bunun üzerine beni çağırdılar. (İçimden:)
Şimdi deveyi bana geri verecek' dedim. Çünkü bu hayvan kadar kendisinden hoşlanmadığım hiçbir şey yoktu. (Yanma vardığımda, bana:)
Al deveni! Parası da senin olsun' buyurdu. [203]
Yine Buhârî ile Müslim'in konu ile ilgili bir rivayeti şu şekildedir:
Biz, bir gazvede, Resulullah (s.a.v) ile birlikte idik. (Gazveden) döndüğümüz zaman, ben, yavaş giden deveme binerek (Medine'ye varma hususunda herkesten önce) acele davrandım. Derken arkamdan bana bir süvari yetişip elindeki sopayla (deveme) dürttü. Bunun üzerine devem, görmüş olduğum en iyi develer gibi koşmaya başladı. Bir de baktım ki, Resulullah (s.a.v)'in huzurunda değil miyim! (Bana:)
Ey Câbir! (Medine'ye varma hususunda) niye (bu kadar) acele ediyorsun?' diye sordu. Ben de:
Ey Allah'ın resulü! Ben, yeni evliyim' diye cevap verdim. Resulullah (s.a.v):
Bakire ile mi, yoksa dul ile mi evlendin?' buyurdu. Ben de:
Dul ile evlendim' dedim. Resulullah (s.a.v):
Bakire alsaydın ya! Sen onunla, o da seninle oynaşırdı! buyurdu.
Medine'ye geldiğimiz zaman, şehre girmeye hazırlandık. Resulullah (s.a.v):
Ağır olun! Ta ki dağınık saçlı kadının taranması, kocası evde olmayanın kasıklarım rraş edebilmesi için şehre geceleyin, yani yatsı zamanı girelim!' buyurdu.
Müslim'in rivayetinde şu ilave yer almaktadır: Medine'ye vardığın zaman, cima' etmeye bak, cima1 etmeye![204]
Müslim'in konu ile ilgili bir rivayeti ise şu şekildedir:
Resulullah (s.a.v) ile birlikte Mekke'den Medine'ye yollandık.[205] Derken benim devem hastalandı.
Bu hadisi, bundan önceki hadise benzer şekilde anlattı. Bu hadiste şu hususta var:
Daha sonra Resulullah (s.a.v), (bana):
Şu deveni bana sat!' buyurdu. Ben de:
Hayır, o senindir' dedim. Resulullah (s.a.v):
Hayır, sen onu bana sat! buyurdu. Ben:
Hayır, Ey Allah'ın resulü! O senindir!' dedim. Resulullah (s.a.v):
Hayır, sen onu bana sat!' buyurdu. Ben:
Bîr adamın bende bir ukiyye altın alacağı var. Bu para karşılığında deve senin olsun!' dedim. Resulullah (s.a.v):
Onu (satın) aldım. Ama sen yükünü onunla Medine'ye götür!' buyurdu.
Medine'ye geldiğimde, Resulullah (s.a.v), Biîal'e:
Ona bir ukiyye altın ver, biraz da artır' buyurdu.
Bilal, bana, bir ukiyye altın verdi. Bir kırat ta fazla verdi. Bunun üzerine ben:
Resulullah (s.a.v)'in fazlalığı benden ayrılmasın' dedim.
Bu para, bir kesemin içinde duruyordu. Sonunda Harre savaşında, Şamlılar onu aldı. [206]
Yine Müslim'in, buna benzer bir rivayeti daha var. Bu rivayetin içerisinde şu ifade yer almaktadır:
Resulullah (s.a.v):
Bu deveyi, bana şu, şu miktara satar mısın? Allah'da seni mağfiret eylesin!' buyurdu. Ben de:
Ey Allah'ın peygamberi! O, senindir dedim. (Yine) Resulullah (s.a.v):
Bu deveyi, bana şu, şu miktara satar mısın? Allah'da seni mağfiret eylesin!' buyurdu. Ben de:
Ey Allah'ın peygamberi! O, senindir' dedim. Resulullah (s.a.v), bana:
Baban (Abdullah) öldükten sonra [207] (bir kadınla) evlendin mi?' diye sordu. Ben de:
Evet' dedim. Resulullah (s.a.v):
Dul ile mi, yoksa bekar ile mi evlendin?' diye sordu. Ben de:
Dul ile evlendim' diye cevap verdim. Resulullah (s.a.v):
Bakire ile evlenseydin ya! Birbirinizi güldürür;o seninle, sen de onunla oynaşırdın!' buyurdu.
(Hadisin ravisi) Ebu Nadra der ki: Artık bu söz: 'Şöyle şöyle yap! Allah da seni mağfiret eylesin!' şeklinde Müslümanların söyledikleri bir deyim haline geldi. [208]
Yine Müslim'in konu ile ilgili başka bir rivayetinde şu ifade yer almaktadır:
Resulullah (s.a.v), bana:
Besmeleyle (devene) bin! buyurdu. Daha sonra da devamlı ilave de bulunup:
Allah senin mağfiret eylesin' diyordu.[209]
Yine Müslim'in konu ile ilgili diğer bir rivayeti şu şekildedir:
Peygamber (s.a.v), deveyi dürttü. Deve sıçrayıverdi. Bundan sonra artık Resulullah (s.a.v)'in sözünü işiteyim diye dizginini kasıyor, fakat onu durdu-ramıyordum. Sonunda Resulullah (s.a.v), bana yetişip:
Bu deveyi bana sat!' buyurdu.
Ben de, ona: 'Medine'ye (varıncaya) kadar sırtı (binme hakkı) benim olmak (şartıyla)1 deyip deveyi beş ukiyyeye sattım. O da:
Medine'ye (varıncaya) kadar devenin sırtı (binme hakkı) senin olsun1 buyurdu.
Medine'ye geldiğimde, deveyi ona getirdim. Bana, bir ukiyye'de fazla verdi. Sonra da deveyi bana verdi.[210]
Yine Buhârî ile Müslim'in konu ile ilgili bir rivayetinde, Câbir der ki:
Ben, seferlerin birinde, Resulullah (s.a.v) ile birilikte yolculukta bulundum.
(Hadisin ravisi) Ebu'l-Mütevekkil: '(Bunun;) gazve mi, yoksa umre mi olduğunu bilmiyorum' dedi.
Seferden döndüğümüz zaman, Peygamber (s.a.v):
Kim ailesine acele gitmek isterse, yürüyüşünü çabuklaşürsın' buyurdu.
Câbir der ki: Ben, kül renkli devemin üzerine binmiş olarak (Medine'ye) dönüyordum. Bu devede başka bir renk yoktu. İnsanlar, benim arkamda idiler, işte ben, böyle herkesin önünde yol aldığım sırada devem yorgunluktan dolayı birden durdu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (bana):
Ey Câbir! Deveni sıkı tut!' buyurup kamçısıyla ona {bir kere) vurdu. (Vurmasıyla birîikte) deve yerinden birden sıçrayiverdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (bana):
(Bu) deveyi, (bana) satar mısın?' buyurdu. Ben de:
Evet' dedim.
Medine'ye geldiğimizde ve Peygamber (s.a.v), bir grup sahabi ile birlikte mescide girdiği. Ben de, devemi mescidin kenanndaki taş döşemeliğe bağlayarak onun yanma girdim. Ona:
İşte (benden satın aldığın) deven buradadır' dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (mescitten dişan) çıkıp:
Bu deve, bizim devemizdir' diyerek devenin etrafında dolaşmaya başladı.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), Câbir'e, bir ukiyye altın gönderip (yanındakilere):
Bunu Câbir'e verin' buyurdu. Daha sonra (bana):
Devenin bedelini tastamam aldın mı?' buyurdu. Ben de:
Evet, (aldım)' dedim. Peygamber (s.a.v):
Hem (sana verdiğim) para ve hem de bu deve, (hibe olarak) senindir' buyurdu.[211]
Yine konu île ilgili bir rivayet şu şekildedir:,
Peygamber (s.a.v), benden; iki ukiyye ve bir dirhem yada iki dirhem karşılığında bir deve satın aldı. Sırâr (mevkiin) [212] gelince, bir sığır kesilmesini emretti. Sığır kesildi. (Yolculukta bulunan kimseler,) onu pişirip yediler.
Medine'ye gelince, Peygamber (s.a.v), bana mescide gelmemi ve iki maz kılmamı emretti. Daha sonra da bana devenin bedelini tartıp vt. Bir rivayette ise şu ifade ye almaktadır:
Tirmizî'nin konu ile ilgili rivayeti ise şu şekildedir:
Câbir, deveyi, Peygamber (s.a.v)'e sattı ve ailesine varıncaya kadardevenin sırtını (binme hakkını) şart koştu.[213]
Ebu Davud'un konu ile ilgili rivayetinde ise Câbir şöyle der:
Onu, yani deveyi, Resulullah (s.a.v)'e sattım. (Fakat) ailemin yanma varıncaya kadar üzerine binmeyi/yük yüklemeyi şart koştum.[214] Bu rivayetin sonunda şu İfade yer almaktadır:
(Resulullah, Medine'ye geldiğinde, Câbir'e:)
Deveni alıp götürmek için mi akid yapüğımı zannediyor Hem deveni ve hem de parasını al. Onların ikisi de senin' du.[215]
Nesâî'de, daha önce geçen buna benzer çeşitli rivayetleri nakletmiştir.
[178] Buhârî, Salat 59, Vekalet 8, Büyü1 34; Müslim, Salatu'I-Musafirin 71 (715), Müsâkât 109-117 (715); Rada' 54 (715), 55-58 (715), İmaret 181-185 (715); Ebu Dâuud, İcâre 69 (3505); Tirmizî, Büyü' 30 (1253); Nesâî, Büyü1 77; İbn Mâce, Nikâh 7 (1860); Ahmed b. Hanbel, 3/308, 314
[179] Buhârî, Vekalet 8
[180] İmam Ahmed, bu hadisi delil getirerek istediği zaman satıcı binebilmek şartıyla hayvan satmanın caiz olduğunu söylemiştir. Yine Ibn Ebi Leyla ile İmam Ahmed'in ikinci bir görüşüne göre; böyle bir akid caiz, fakat şart batıldır.
Hanefiler ile İmam Şafiî'ye göre ise; böyle bir akid, fasiddir. Bu konuda mesafenin hiçbir önemi yoktur. Resulullah (s.a.v), Cabir'e, devenin kıymetini vermek İstemiş, fakat gerçek satışı kast etmemiştir. Bir de, buradaki şartın akide dahil olmayıp önce yapılması ihtimali vardır. Bu ise akde zarar vermez. Şart, akide dahil olursa o zaman akid fasid olur. Hz. Peygamber (s.a.v), satın aldığı deveyi Medine'ye kadar Câbir'e iareten vermiştir. Bu, devenin satışı esnasında şartın bulunmadığını gösterir.
Hadisin, satışta şart varmış gibi rivayet edilmesine sebep; Hz. Peygamber (s.a.v)'in, deveyi iare olarak vermeyi vaat etmesidir. Hz. Peygamber {s.a.vj'in, vaadine muhalefeti düşünülemeyeceği için, sanki o şart yerine geçmiştir. Üstelik Câbir'in, bu deve satma olayı düşünüldüğünde, Hz. Peygamber (s.a.v)'in alışverişte gözetilecek şartlara riayet etmediği görülür. Örneğin, malın teslim ve tesellümü gerçekleştirilmemiştir. Hz. Peygamber (s.a.v)'in, bu muameleden maksadı; Câbir'in devesini satın almak değil, ona yardımcı olmak, ona menfaat sağlamaktır. Çünkü Câbir'in babası Abdullah, Uhud savaşında şehid olmuştu. Geriye ise küçük çocuklar bırakmıştı. Bunun için de, deve alışverişini, bu maksada kalkan etmişti. Bu sebeple de işi pek sıkı tutmamıştır. Medine'ye varınca, hem deveyi ve hem de parayı verince: "Sen, deveni alıp götürmek için mi alışveriş yaptığımı zannediyorsun?" buyurması bunu gösterir, (ç)
[181] Hadis, bakire ile evlenmeye teşvik etmek ve onun faziletini bildirmekle birlikte evlenecek kişilerde denkliğin önemini vurgulamaktadır, (ç)
[182] Buhârî Cihad 113; Müslim, Müsâkât 110 (715)
[183] Ben, senin deveni al.c.
[184] Buhârî, Şurût 4; Müslim, Müsâkât 109 (715)
[185] Buhârî, Şurût 4
[186] Buhârî, Şurût 4
[187] Buhârî, Şurût 4
[188] Buhârî, Şurût 4
[189] Buhârî, Şurût 4
[190] Buhârî, Şurût 4
[191] Buhârî, Şurût 4
[192] Buhârî, Şurût 4
[193] Buhârî, Şurût 4
[194] Buhârî, Şurût 4
[195] Buhârî, Şurût 4
[196] Buhârî, Şurût 4
[197] Câbir'in devesinin bedeli hakkındaki çeşitli ihtilaflar mevcuttur. Kadı İyâz (ö. 544/1149)'a göre, bu ihtilafların sebebi; hadisin mana itibariyle rivayet edilmiş olmasıdır. Bu rivayetler arasında Hz, Peygamber {s.a.v) zamanında yürürlükte olan iktisadî vaziyete göre, en ma'kul olan rivayet, Buhârî'nin; "Bir ukiyye" olduğu ile ilgili rivayetidir. Çünkü devenin zekat nisabı, 5 deve idi. Gümüşün nisabı ise, 200 dirhem olduğuna göre, bir devenin, Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde ortalama kıymetinin 40 dirhem olduğu anlaşılır. Buhârî'nin de rivayet ettiği gibi, bu rivayet, daha sahihtir.
Ismaİiî de der ki: "Ravilerin fiyat miktarı hususundaki ihtilafları hadise zarar vermez. Çünkü hadisin siyakından maksat; Hz. Peygamber (s.a.v}',n kerem ve tevazu'unu, sahabi-lerine karşı gösterdiği, şefaki ve duasının bereketini açıklamaktır. Bununla birlikte bazı ra-vilerin, fiyat hakkındaki vehminden hadisin aslını çürütmek lazım gelmez." Aynî (ö. 855/1451)'de konu ile ilgili çeşitli rivayetlerin arasını şöyle bulamaktadır: "Hadiste ukiyye, mutlak olarak zikredilmiş, fakat bir rivayette: "Bir ukiyye altın" denilerek bundan maksadın ne olduğu bÜdirilm iştir. Başka bir rivayette ise, "beş ukiyye gümüşe sattım" denilmiştir. Şu halde satış altınla olmuş, ödeme gümüşle yapılmış demektir. Ravi de, hadisi, bir defa satış anındaki fiyatla, başka defa ödeme zamanındaki fiyatla rivayet etmiştir. İki yüz dirhem rivayeti, beş ukiyyeye uygundur. Çünkü bir ukiyye, kırk dirhem gümüştür. Dört dinar da, ukiyyeye uygundur. O zamanın dirhem ve dinarlan muhtelif idi. İhtimal bir ukiyye altın, dört dinar ederdi. İki ukiyye rivayetine gelince: Bunların biri hayvanın kıymeti, diğeri de Resulullah (s.a.v)'in sonradan ihsan tf'^ği ukiyye olabilir. Nitekim bazı rivayetlerde: "Bana bir ukiyye de fazla verdi" denilmiş
[198] Buhârî, Şurût 4
[199] Câbir'in, bir rivayet göre, yedi, diğer bir rivayete göre İse dokuz kız kardeşi vardır, (ç)
[200] Hadis; Câbir'in, kız kardeşlerinin istifadesi için bakire ile evlenmekten vazgeçmesinin bir fazilet olduğuna delildir, (ç)
[201] Seferden dönüşte iki rekat namaz kılmak, müstehabtır. (ç)
[202] Bir şeyi satın alırken yada borç öderken, tartıyı ağır basacak derecede doldurmak müste-habtır. (ç)
[203] Buhârî, Buyu134; Müslim, Radâ' 57 (715)
[204] Buhârî, Nikâh 10; Müslim, Rada' 57 (715)
[205] Hadisin bazı rivayetlerinden; Câbir kıssasının Tebuk seferinde geçtiği anlaşılıyor. Ravilerin bir çoğu, bu yönü kapalı bırakmıştır.
İbn İshak, Vehb b. Keysân rivayetine kesinlikle katılıp bu rivayete göre bu olay, Zâtu'r-Rikâ' gazvesinde geçmektedir. Vakidî'de, bu rivayeti nakletmiştir. Tahâvî'nin rivayeti de bunu doğrulamaktadır. Çünkü olayın Mekke yolundan Medine'ye dönerken rneydana geldiğini gösterir. Halbuki Tebuk yolu, Mekke yoluyla birleşmez. Mekke İle birleşen yol, Zâtu'r-Rİkâ' yoludur. Süheylîde bu görüşe katılmıştır, (ç)
[206] Müslim, Müsakât 111 (715}
[207] oâbjr'jn babası Abdullah, Uhud savaşında şehid olmuştu, (ç)
[208] Müslim, Rada' 58 (715) 2071
[209] Müslim, Müsâkât 112 (715}
[210] Müslim, Müsâkât 113 (715)
[211] Buhârî, Cihad 49; Müslim, Müsâkât 114 (715)
[212] Sırâr: Medine'nin doğu tarafında üç mil uzaklıktaki bir yerin adıdır, (ç)
[213] Tirmizî, Büyü1 30 (1253)
[214] Ebu Dâvud, İcâre 69 (3505)
[215] Ebu Dâvud, İcâre 69 (3505)
199. Câbir b. Abdullah (r.anhümâ)'dan rivayet edilmiştir:
"Ben, bir yolculukta, Peygamber (s.a.v) ile birlikte, ağır hareket eden bir deve üzerinde (yolculuk ediyor) idim. Bu deve ancak topluluğu (ordunu)n sonunda idi. Derken yanıma Peygamber (s.a.v) uğrayıp:
Bu (arkada kalan) kimdir?' diye sordu. Ben:
Câbir b. Abdullah' dedim. Peygamber (s.a.v):
Neyin var (ki, geride kaldın)?' buyurdu. Ben:
Ağır hareket eden bir deve üzerindeyim' diye cevap verdim. Peygamber (s.a.v):
Yanında deve sürecek bir çubuk var mı?' diye sordu. Ben:
Evet, (var)' dedim. Peygamber (s.a.v): (Öyleyse) onu bana ver?' buyurdu.
Bunun üzerine çubuğu ona verdim. O da, çubukla deveye vurup azarladı. Derken deve, (Peygamberin ona vurduğu) bu yerden itibaren ordunun önde gidenlerinden oldu. Peygamber (s.a.v):
Bu deveyi bana sat' buyurdu. Ben:
Ey Allah'ın resulü! Bilakis bu deve, (bedelsiz olarak) senindir' dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
Hayır, Bu deveyi bana sat. Ben bu deveyi, senden dört dinar karşılığında satın aldım. Medine'ye kadar onun sırtı (binme hakkı) senindir' buyurdu.
Medine'ye yaklaştığımız zaman, ben hızlı gitmeye başladım. Peygamber (s.a.v):
(Bu kadar aceleyle) nereye (gitmek) istiyorsun?' buyurdu. Ben:
Kocası ölmüş bir kadınla evlendim. (Onun yanına gidiyorum)' dedim. Peygamber (s.a.v):
Onun seninle, senin de kendisiyle oynaşacağın bakire bir kızla evlenseydin ya!' buyurdu. Ben:
Babam (Abdullah) vefat etti. (Geriye) bazı kız çocukları bıraktı. Bu sebeple de ben, (evlilik konusunda) tecrübe kazanmış ve kendinden toyluk gitmiş bir kadınla evlenmek istedim' dedim. Peygamber (s.a.v):
(Öyleyse) bu evlilik, (sana hayrlı olsun!)' buyurdu. Medine'ye geldiğimizde, Peygamber (s.a.v):
Ey Bilal! Câbir'e devesinin bedelini öde. Bedelini biraz da artır' buyurdu.
Bunun üzerine Bilal, Câbir'e dört dinar verdi. (Devenin) bedelini, bir kırat ta artırdı. Câbir:
Resulullah (s.a.v)'in bu ziyadesi artık benden ayrılmasın' dedi.
(Hadisin ravisi Ata' der ki:) Artık bu kırat, Câbir b. Abdullah'ın kılıcının kınından ayrılmaz oldu. [178]
Hadisin lafzı, Buhârî'ye aittir. [179]
Yine Buhârî ile Müslim'in konu ilgili bir rivayeti şu şekildedir;
Resulullah (s.a.v) ile birlikte (bir) gazvede bulundum. Peygamber (s.a.v), (arkamdan) bana ulaştı. Ben, bize ait olan bir su taşıma devesi üzerinde idim... Deve yorulmuştu. Resulullah (s.a.v) arka tarafa geçti. Deveyi azarlayıp dua etti. (Bundan sonra} devem, (diğer) develerin önüne (doğru geçmeye) başladı. (Sonra da) onların önünde yürüyordu.
Peygamber (s.a.v), bana:
Deveni nasıl görüyorsun?' buyurdu. Ben:
(Devem) hayrla beraberdir. Ona, senin bereketin dokundu' dedim. Peygamber (s.a.v):
Bu deveyi bana satar mısın?' buyurdu.
Ben, (Resulullah'tan) utandım. Bizim, ondan başka su taşıma devemiz yoktu.
Ben:,
Evet' dedim.
Bunun üzerine o deveyi, Resulullah (s.a.v)'e, Medine'ye varıncaya kadar ırt kemikleri {=binme hakkı) bana ait olmak (şartıyla) sattım. [180]
Ben:
Ey Allah'ın resulü! Ben yeni evliyim' deyip ondan, (önden gitmek lususunda) izin istedim. O da, bana izin verdi.
Bunun üzerine ben, Medine'ye ulaşma yolunda insanların önüne geçtim, ionunda Medine'ye geldim. Beni, dayım karşıladı. Bana, devemi sordu. Dna, deve hakkında yaptığım işi anlattım. O da, (başka devemiz olmadığı çin) devenin satışı hususunda beni azarladı.
Resulullah (s.a.v)'den izin istediğim sırada bana:
Kızla mı, yoksa dul ile mi evlendin?' diye sormuştu. Ben de:
Dul kadın ile evlendim' dedim. Resulullah (s.a.v):
Senin onunla oynaşacağın ve onun da seninle oynaşacağı bir kız le evlenseydin ya! [181] buyurdu. Ben:
Ey Allah'ın resulü! Babam vefat etti yada şehit edildi. Benim kü-:ük kız kardeşlerim var, Onlan terbiye edemeyecek ve onların işlerini göremeyecek durumda onlara akran (bir kızla) evlenmemi hoş görmedim Bu sebeple onlann işlerini görmesi ve onlar, terbiye edip yetiştirmesi için dul bir kadınla evlendim1 dedim.
Resulullah (s.a.v) Medine'ye geldiği zaman, ben, deveyi onun yanına götürdüm. O da, bana, hem devenin bedelini verdi ve hem de deveyi bana geri verdi.[182]
Yine konu ile ilgili başka bir rivayet ise şu şekildedir:
Câbir, kendisine ait olan bir deve üzerinde yolculuk ediyordu. Devesi yorulmuştu Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (Câbir'in yanma) uğradı. Câbir'e dua etti. Bunun üzerine (o yorgun deve,) bir benzenmn daha yürümediği hızh bir yürüyüşle yürüdü. Daha sonra Peygamber (s.a.v).
Bu deveyi bana bir ukiyy [183] karşılığında saf buyurdu. Ben:
Hayır, (satmam)' dedim. Sonra Peygamber (s.a.v) (ikinci defa):
Bu deveyi bana bir ukiyye karşılığında sat' buyurdu.
Bunun üzerine deveyi, ona sattım. Fakat beni, ailemin yarana vanneaya kadar (sırtında) taş,ması/yük yükleme (şartmı) [184] istisna ettim.
Medine'ye geldiğimizde, deveyi, Peygamber (s.a.v)'e getirdim. Peygamber (sav) (Bilal'in araal.ğıyla) bana devemin bedelini verdi. Sonra ben dönüp gidenken, Peygamber (s.a.v) arkamdan haberci göndenp bera çağırttı. (Yanına geldiğimde, bana:)
Buhârî'nin bir rivayetinde Câbir der ki:
Resulullah (s.a.v), beni, Medine'ye kadar devenin sırt kemikleri (binme hakkı bana ait olmak şartıyla devenin üzerinde) taşıttı.[185] Yine Buhârî'nin başka bir rivayetinde Câbir der ki:
Bu deveyi, Resulullah (s.a.v)'e, Medine'ye varıncaya kadar sırt kemikleri binme hakkı) bana ait olmak (şartıyla) sattım. [186]
Yine Buhârî'nin diğer bir rivayetinde Câbir der ki:
Medine'ye kadar devenin sırtı (binme hakkı) senindir. [187] Yine Buhârî'nin konu ile ilgili başka bir rivayetinde Câbir der ki: Câbir, Medine'ye kadar devenin sırtını (binme hakkını) şart koştu. [188] Buhârî der ki:
Şart kılma (hükmü), bana göre, (rivayetler içerisinde) daha çoktur ve çıkış kaynağı bakımından) daha sahihtir." [189] Yine Buhârî'nin konu İle ilgili diğer bir rivayetinde şu ifade yer almaktadır:
Câbir, bu deveyi, Peygamber (s.a.v)'e, bir ukiyye karşılığında sattı.[190]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili başka bir rivayetinde Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
Bu deveyi (senden) dört dinara (satın) aldım[191]Buhârî der ki:
Bu dört dinar, bir dinann onda biri karşılığı olması hesabı üzere, bir ukiyye olur. [192]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili diğer bir rivayetinde, Bir ukiyye altın" ifadesi yer almaktadır. [193]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili başka bir rivayetinde, yuz dirhem" ifadesi yer almaktadır. [194]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili başka bir rivayetinde Câbir der ki:
"Zannederim ki, Peygamber (s.a.v), bu deveyi, Tebuk yolunda satın aldı.
Câbir der ki: (Peygamber, bu deveyi,) dört ukiyye karşılığında (satın aldı). [195]
Yine Buhârî'nin konu ile ilgili diğer bir rivayetinde şu ifade yer almaktadır:
"Peygamber (s.a.v), bu deveyi, yirmi dinara satın aldı. [196]
Buhârî der ki: "Şa'bî'nin: 'Bir ukiyye' sözü, [197] (rivayetler içinde) daha çoktur. [198]
Yine Buhârî ile Müslim'in, birinci rivayete benzer bir rivayeti daha olup bu rivayet içerisinde şu ifade de yer almaktadır:
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (hayvanından) inip bastonuyla vemi çekti. Sonra da (bana):
(Devene) bin! dedi.
Ben de bindim. Yemin olsun ki, devem, Resuluilah (s.a.v)'in devesini geçmesin diye onu durdurmaya çalıştığımı bilirim. Resulullah (s.a.v):
Evlendin mi?' diye sordu. Ben de:
Evet' diye cevap verdim. Resulullah (s.a.v}:
Bakire ile mi, yoksa dul ile mi evlendin?' diye sordu. Ben de:
Dul ile evlendim' dedim. Resulullah (s.a.v):
Bakire ile evlenseydin ya! Sen onunla, o da seninle oynaşırdı1 buyurdu. Ben:
Benim (küçük) kız kardeşlerim var. [199] Bu sebeple onları toplayıp başlarını tarayacak, kendilerine bakacak bir kadınla evlenmek istedim [200] dedim. Resulullah (s.a.v):
Dikkat et! İşte (evine) geliyorsunuz! Evine vardığın zaman cima' etmeye bak, cima' etmeye!' buyurdu. Sonra da:
Deveni satıyor musun?' diye sordu. Ben de:
Evet' dedim.
Onu, benden, bir ukiyye karşılığında satın aldı. Daha sonra Resulullah (s.a.v), (Medine'ye) geldi. Ben, ertesi gün geldim. Az sonra mescide geldim. Onu, mescidin kapısında buldum. (Bana:)
Şimdi mi geldin?' diye sordu. Ben de:
Evet' dedim. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):
Öyleyse deveni bırakıp (mescide) gir ve iki rekat namaz kıl!1 buyurdu.
Hemen içeri girerek namaz kıldım. [201] Sonra döndüm. Resulullah (s.a.v), Bilal'e, benim için bir ukiyye tartmasını emretti, Bilal'de dolu dolu tarttı. [202] Ben oradan çekildim. Uzaklaştığım zaman, (yanındakilere):
Bana Câbir'i çağırın' buyurdu. Bunun üzerine beni çağırdılar. (İçimden:)
Şimdi deveyi bana geri verecek' dedim. Çünkü bu hayvan kadar kendisinden hoşlanmadığım hiçbir şey yoktu. (Yanma vardığımda, bana:)
Al deveni! Parası da senin olsun' buyurdu. [203]
Yine Buhârî ile Müslim'in konu ile ilgili bir rivayeti şu şekildedir:
Biz, bir gazvede, Resulullah (s.a.v) ile birlikte idik. (Gazveden) döndüğümüz zaman, ben, yavaş giden deveme binerek (Medine'ye varma hususunda herkesten önce) acele davrandım. Derken arkamdan bana bir süvari yetişip elindeki sopayla (deveme) dürttü. Bunun üzerine devem, görmüş olduğum en iyi develer gibi koşmaya başladı. Bir de baktım ki, Resulullah (s.a.v)'in huzurunda değil miyim! (Bana:)
Ey Câbir! (Medine'ye varma hususunda) niye (bu kadar) acele ediyorsun?' diye sordu. Ben de:
Ey Allah'ın resulü! Ben, yeni evliyim' diye cevap verdim. Resulullah (s.a.v):
Bakire ile mi, yoksa dul ile mi evlendin?' buyurdu. Ben de:
Dul ile evlendim' dedim. Resulullah (s.a.v):
Bakire alsaydın ya! Sen onunla, o da seninle oynaşırdı! buyurdu.
Medine'ye geldiğimiz zaman, şehre girmeye hazırlandık. Resulullah (s.a.v):
Ağır olun! Ta ki dağınık saçlı kadının taranması, kocası evde olmayanın kasıklarım rraş edebilmesi için şehre geceleyin, yani yatsı zamanı girelim!' buyurdu.
Müslim'in rivayetinde şu ilave yer almaktadır: Medine'ye vardığın zaman, cima' etmeye bak, cima1 etmeye![204]
Müslim'in konu ile ilgili bir rivayeti ise şu şekildedir:
Resulullah (s.a.v) ile birlikte Mekke'den Medine'ye yollandık.[205] Derken benim devem hastalandı.
Bu hadisi, bundan önceki hadise benzer şekilde anlattı. Bu hadiste şu hususta var:
Daha sonra Resulullah (s.a.v), (bana):
Şu deveni bana sat!' buyurdu. Ben de:
Hayır, o senindir' dedim. Resulullah (s.a.v):
Hayır, sen onu bana sat! buyurdu. Ben:
Hayır, Ey Allah'ın resulü! O senindir!' dedim. Resulullah (s.a.v):
Hayır, sen onu bana sat!' buyurdu. Ben:
Bîr adamın bende bir ukiyye altın alacağı var. Bu para karşılığında deve senin olsun!' dedim. Resulullah (s.a.v):
Onu (satın) aldım. Ama sen yükünü onunla Medine'ye götür!' buyurdu.
Medine'ye geldiğimde, Resulullah (s.a.v), Biîal'e:
Ona bir ukiyye altın ver, biraz da artır' buyurdu.
Bilal, bana, bir ukiyye altın verdi. Bir kırat ta fazla verdi. Bunun üzerine ben:
Resulullah (s.a.v)'in fazlalığı benden ayrılmasın' dedim.
Bu para, bir kesemin içinde duruyordu. Sonunda Harre savaşında, Şamlılar onu aldı. [206]
Yine Müslim'in, buna benzer bir rivayeti daha var. Bu rivayetin içerisinde şu ifade yer almaktadır:
Resulullah (s.a.v):
Bu deveyi, bana şu, şu miktara satar mısın? Allah'da seni mağfiret eylesin!' buyurdu. Ben de:
Ey Allah'ın peygamberi! O, senindir dedim. (Yine) Resulullah (s.a.v):
Bu deveyi, bana şu, şu miktara satar mısın? Allah'da seni mağfiret eylesin!' buyurdu. Ben de:
Ey Allah'ın peygamberi! O, senindir' dedim. Resulullah (s.a.v), bana:
Baban (Abdullah) öldükten sonra [207] (bir kadınla) evlendin mi?' diye sordu. Ben de:
Evet' dedim. Resulullah (s.a.v):
Dul ile mi, yoksa bekar ile mi evlendin?' diye sordu. Ben de:
Dul ile evlendim' diye cevap verdim. Resulullah (s.a.v):
Bakire ile evlenseydin ya! Birbirinizi güldürür;o seninle, sen de onunla oynaşırdın!' buyurdu.
(Hadisin ravisi) Ebu Nadra der ki: Artık bu söz: 'Şöyle şöyle yap! Allah da seni mağfiret eylesin!' şeklinde Müslümanların söyledikleri bir deyim haline geldi. [208]
Yine Müslim'in konu ile ilgili başka bir rivayetinde şu ifade yer almaktadır:
Resulullah (s.a.v), bana:
Besmeleyle (devene) bin! buyurdu. Daha sonra da devamlı ilave de bulunup:
Allah senin mağfiret eylesin' diyordu.[209]
Yine Müslim'in konu ile ilgili diğer bir rivayeti şu şekildedir:
Peygamber (s.a.v), deveyi dürttü. Deve sıçrayıverdi. Bundan sonra artık Resulullah (s.a.v)'in sözünü işiteyim diye dizginini kasıyor, fakat onu durdu-ramıyordum. Sonunda Resulullah (s.a.v), bana yetişip:
Bu deveyi bana sat!' buyurdu.
Ben de, ona: 'Medine'ye (varıncaya) kadar sırtı (binme hakkı) benim olmak (şartıyla)1 deyip deveyi beş ukiyyeye sattım. O da:
Medine'ye (varıncaya) kadar devenin sırtı (binme hakkı) senin olsun1 buyurdu.
Medine'ye geldiğimde, deveyi ona getirdim. Bana, bir ukiyye'de fazla verdi. Sonra da deveyi bana verdi.[210]
Yine Buhârî ile Müslim'in konu ile ilgili bir rivayetinde, Câbir der ki:
Ben, seferlerin birinde, Resulullah (s.a.v) ile birilikte yolculukta bulundum.
(Hadisin ravisi) Ebu'l-Mütevekkil: '(Bunun;) gazve mi, yoksa umre mi olduğunu bilmiyorum' dedi.
Seferden döndüğümüz zaman, Peygamber (s.a.v):
Kim ailesine acele gitmek isterse, yürüyüşünü çabuklaşürsın' buyurdu.
Câbir der ki: Ben, kül renkli devemin üzerine binmiş olarak (Medine'ye) dönüyordum. Bu devede başka bir renk yoktu. İnsanlar, benim arkamda idiler, işte ben, böyle herkesin önünde yol aldığım sırada devem yorgunluktan dolayı birden durdu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (bana):
Ey Câbir! Deveni sıkı tut!' buyurup kamçısıyla ona {bir kere) vurdu. (Vurmasıyla birîikte) deve yerinden birden sıçrayiverdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (bana):
(Bu) deveyi, (bana) satar mısın?' buyurdu. Ben de:
Evet' dedim.
Medine'ye geldiğimizde ve Peygamber (s.a.v), bir grup sahabi ile birlikte mescide girdiği. Ben de, devemi mescidin kenanndaki taş döşemeliğe bağlayarak onun yanma girdim. Ona:
İşte (benden satın aldığın) deven buradadır' dedim. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), (mescitten dişan) çıkıp:
Bu deve, bizim devemizdir' diyerek devenin etrafında dolaşmaya başladı.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), Câbir'e, bir ukiyye altın gönderip (yanındakilere):
Bunu Câbir'e verin' buyurdu. Daha sonra (bana):
Devenin bedelini tastamam aldın mı?' buyurdu. Ben de:
Evet, (aldım)' dedim. Peygamber (s.a.v):
Hem (sana verdiğim) para ve hem de bu deve, (hibe olarak) senindir' buyurdu.[211]
Yine konu île ilgili bir rivayet şu şekildedir:,
Peygamber (s.a.v), benden; iki ukiyye ve bir dirhem yada iki dirhem karşılığında bir deve satın aldı. Sırâr (mevkiin) [212] gelince, bir sığır kesilmesini emretti. Sığır kesildi. (Yolculukta bulunan kimseler,) onu pişirip yediler.
Medine'ye gelince, Peygamber (s.a.v), bana mescide gelmemi ve iki maz kılmamı emretti. Daha sonra da bana devenin bedelini tartıp vt. Bir rivayette ise şu ifade ye almaktadır:
Tirmizî'nin konu ile ilgili rivayeti ise şu şekildedir:
Câbir, deveyi, Peygamber (s.a.v)'e sattı ve ailesine varıncaya kadardevenin sırtını (binme hakkını) şart koştu.[213]
Ebu Davud'un konu ile ilgili rivayetinde ise Câbir şöyle der:
Onu, yani deveyi, Resulullah (s.a.v)'e sattım. (Fakat) ailemin yanma varıncaya kadar üzerine binmeyi/yük yüklemeyi şart koştum.[214] Bu rivayetin sonunda şu İfade yer almaktadır:
(Resulullah, Medine'ye geldiğinde, Câbir'e:)
Deveni alıp götürmek için mi akid yapüğımı zannediyor Hem deveni ve hem de parasını al. Onların ikisi de senin' du.[215]
Nesâî'de, daha önce geçen buna benzer çeşitli rivayetleri nakletmiştir.
[178] Buhârî, Salat 59, Vekalet 8, Büyü1 34; Müslim, Salatu'I-Musafirin 71 (715), Müsâkât 109-117 (715); Rada' 54 (715), 55-58 (715), İmaret 181-185 (715); Ebu Dâuud, İcâre 69 (3505); Tirmizî, Büyü' 30 (1253); Nesâî, Büyü1 77; İbn Mâce, Nikâh 7 (1860); Ahmed b. Hanbel, 3/308, 314
[179] Buhârî, Vekalet 8
[180] İmam Ahmed, bu hadisi delil getirerek istediği zaman satıcı binebilmek şartıyla hayvan satmanın caiz olduğunu söylemiştir. Yine Ibn Ebi Leyla ile İmam Ahmed'in ikinci bir görüşüne göre; böyle bir akid caiz, fakat şart batıldır.
Hanefiler ile İmam Şafiî'ye göre ise; böyle bir akid, fasiddir. Bu konuda mesafenin hiçbir önemi yoktur. Resulullah (s.a.v), Cabir'e, devenin kıymetini vermek İstemiş, fakat gerçek satışı kast etmemiştir. Bir de, buradaki şartın akide dahil olmayıp önce yapılması ihtimali vardır. Bu ise akde zarar vermez. Şart, akide dahil olursa o zaman akid fasid olur. Hz. Peygamber (s.a.v), satın aldığı deveyi Medine'ye kadar Câbir'e iareten vermiştir. Bu, devenin satışı esnasında şartın bulunmadığını gösterir.
Hadisin, satışta şart varmış gibi rivayet edilmesine sebep; Hz. Peygamber (s.a.v)'in, deveyi iare olarak vermeyi vaat etmesidir. Hz. Peygamber {s.a.vj'in, vaadine muhalefeti düşünülemeyeceği için, sanki o şart yerine geçmiştir. Üstelik Câbir'in, bu deve satma olayı düşünüldüğünde, Hz. Peygamber (s.a.v)'in alışverişte gözetilecek şartlara riayet etmediği görülür. Örneğin, malın teslim ve tesellümü gerçekleştirilmemiştir. Hz. Peygamber (s.a.v)'in, bu muameleden maksadı; Câbir'in devesini satın almak değil, ona yardımcı olmak, ona menfaat sağlamaktır. Çünkü Câbir'in babası Abdullah, Uhud savaşında şehid olmuştu. Geriye ise küçük çocuklar bırakmıştı. Bunun için de, deve alışverişini, bu maksada kalkan etmişti. Bu sebeple de işi pek sıkı tutmamıştır. Medine'ye varınca, hem deveyi ve hem de parayı verince: "Sen, deveni alıp götürmek için mi alışveriş yaptığımı zannediyorsun?" buyurması bunu gösterir, (ç)
[181] Hadis, bakire ile evlenmeye teşvik etmek ve onun faziletini bildirmekle birlikte evlenecek kişilerde denkliğin önemini vurgulamaktadır, (ç)
[182] Buhârî Cihad 113; Müslim, Müsâkât 110 (715)
[183] Ben, senin deveni al.c.
[184] Buhârî, Şurût 4; Müslim, Müsâkât 109 (715)
[185] Buhârî, Şurût 4
[186] Buhârî, Şurût 4
[187] Buhârî, Şurût 4
[188] Buhârî, Şurût 4
[189] Buhârî, Şurût 4
[190] Buhârî, Şurût 4
[191] Buhârî, Şurût 4
[192] Buhârî, Şurût 4
[193] Buhârî, Şurût 4
[194] Buhârî, Şurût 4
[195] Buhârî, Şurût 4
[196] Buhârî, Şurût 4
[197] Câbir'in devesinin bedeli hakkındaki çeşitli ihtilaflar mevcuttur. Kadı İyâz (ö. 544/1149)'a göre, bu ihtilafların sebebi; hadisin mana itibariyle rivayet edilmiş olmasıdır. Bu rivayetler arasında Hz, Peygamber {s.a.v) zamanında yürürlükte olan iktisadî vaziyete göre, en ma'kul olan rivayet, Buhârî'nin; "Bir ukiyye" olduğu ile ilgili rivayetidir. Çünkü devenin zekat nisabı, 5 deve idi. Gümüşün nisabı ise, 200 dirhem olduğuna göre, bir devenin, Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde ortalama kıymetinin 40 dirhem olduğu anlaşılır. Buhârî'nin de rivayet ettiği gibi, bu rivayet, daha sahihtir.
Ismaİiî de der ki: "Ravilerin fiyat miktarı hususundaki ihtilafları hadise zarar vermez. Çünkü hadisin siyakından maksat; Hz. Peygamber (s.a.v}',n kerem ve tevazu'unu, sahabi-lerine karşı gösterdiği, şefaki ve duasının bereketini açıklamaktır. Bununla birlikte bazı ra-vilerin, fiyat hakkındaki vehminden hadisin aslını çürütmek lazım gelmez." Aynî (ö. 855/1451)'de konu ile ilgili çeşitli rivayetlerin arasını şöyle bulamaktadır: "Hadiste ukiyye, mutlak olarak zikredilmiş, fakat bir rivayette: "Bir ukiyye altın" denilerek bundan maksadın ne olduğu bÜdirilm iştir. Başka bir rivayette ise, "beş ukiyye gümüşe sattım" denilmiştir. Şu halde satış altınla olmuş, ödeme gümüşle yapılmış demektir. Ravi de, hadisi, bir defa satış anındaki fiyatla, başka defa ödeme zamanındaki fiyatla rivayet etmiştir. İki yüz dirhem rivayeti, beş ukiyyeye uygundur. Çünkü bir ukiyye, kırk dirhem gümüştür. Dört dinar da, ukiyyeye uygundur. O zamanın dirhem ve dinarlan muhtelif idi. İhtimal bir ukiyye altın, dört dinar ederdi. İki ukiyye rivayetine gelince: Bunların biri hayvanın kıymeti, diğeri de Resulullah (s.a.v)'in sonradan ihsan tf'^ği ukiyye olabilir. Nitekim bazı rivayetlerde: "Bana bir ukiyye de fazla verdi" denilmiş
[198] Buhârî, Şurût 4
[199] Câbir'in, bir rivayet göre, yedi, diğer bir rivayete göre İse dokuz kız kardeşi vardır, (ç)
[200] Hadis; Câbir'in, kız kardeşlerinin istifadesi için bakire ile evlenmekten vazgeçmesinin bir fazilet olduğuna delildir, (ç)
[201] Seferden dönüşte iki rekat namaz kılmak, müstehabtır. (ç)
[202] Bir şeyi satın alırken yada borç öderken, tartıyı ağır basacak derecede doldurmak müste-habtır. (ç)
[203] Buhârî, Buyu134; Müslim, Radâ' 57 (715)
[204] Buhârî, Nikâh 10; Müslim, Rada' 57 (715)
[205] Hadisin bazı rivayetlerinden; Câbir kıssasının Tebuk seferinde geçtiği anlaşılıyor. Ravilerin bir çoğu, bu yönü kapalı bırakmıştır.
İbn İshak, Vehb b. Keysân rivayetine kesinlikle katılıp bu rivayete göre bu olay, Zâtu'r-Rikâ' gazvesinde geçmektedir. Vakidî'de, bu rivayeti nakletmiştir. Tahâvî'nin rivayeti de bunu doğrulamaktadır. Çünkü olayın Mekke yolundan Medine'ye dönerken rneydana geldiğini gösterir. Halbuki Tebuk yolu, Mekke yoluyla birleşmez. Mekke İle birleşen yol, Zâtu'r-Rİkâ' yoludur. Süheylîde bu görüşe katılmıştır, (ç)
[206] Müslim, Müsakât 111 (715}
[207] oâbjr'jn babası Abdullah, Uhud savaşında şehid olmuştu, (ç)
[208] Müslim, Rada' 58 (715) 2071
[209] Müslim, Müsâkât 112 (715}
[210] Müslim, Müsâkât 113 (715)
[211] Buhârî, Cihad 49; Müslim, Müsâkât 114 (715)
[212] Sırâr: Medine'nin doğu tarafında üç mil uzaklıktaki bir yerin adıdır, (ç)
[213] Tirmizî, Büyü1 30 (1253)
[214] Ebu Dâvud, İcâre 69 (3505)
[215] Ebu Dâvud, İcâre 69 (3505)