sidretül münteha
Mon 24 January 2011, 04:25 pm GMT +0200
27. SARF (Menkul Değerler Borsası) KİTABI
101. Sarf (Menkul Değerlerin) Değişimi
Bütün satışların müşterek şartlarından başka, bu sarf satışın sıhhati için ayrıca iki şart daha vardır ki biri, satışın veresiye olmaması, yani elden ele verip almak, biri de, birbirleri ile satılan iki şeyden birinin diğerinden çok olmamasıdır. Bunun için bu bahse dair olan konuşmamız beş konuda toplanmaktadır.
1- Veresiye olan satış ne demektir, olmayan satış ne demektir?
2- Birbirleri ile satılan iki şeyden birinin diğerinden çok olması ile olmaması ne demektir? Zira bu iki konu birçok fasıllara ayrılmakta olup ulemanın ihtilaf ettikleri konulardır.
4- Bu satış, sıhhatında ihtilaf edildiği bir biçimde vâki olduğu zaman, altın ve gümüşün birbirleriyle veresiye veyahut biri diğerinden çok olarak satılmasına -bazı satışların ribaya vesile oldukları görüşünde olanlara göre, -ki bunlar da îmanı Mâlik ile tabileridir- vesile olur mu, olmaz mı? Bu konu da iki kısma ayrılmaktadır.
5- Bu satışta şart olan bu iki şey, yani bu satışın veresiye olmaması ve satılan şey ile satış bedelinin biribirinden çok olmaması bakımından bu satışın özellikleri nelerdir? Zira bu satış, bu iki şart bakımından birçok hükümde diğer satışlardan ayrılmaktadır.
Ulemanın bu satış için ayırdıkları babın hangi bahsine bakılırsa, bu beş konudan biriye ilgili olduğu görülür. Ancak Mâliki uleması, bazı meseleleri -bu bâbtan olmadıkları halde, bu meselelerde söz konusu olan satışların fesadı bu iki şarttan ya birinin veyahut ikisinin eksik olması yüzünden olduğu için- bu baba sokmuşlardır. Fakat bizim maksadımız, yalnız şeriatta mantuk olan veyahut mantuk ile yakın ilgisi bulunan mes'eleleri ele almak olduğu için, bu bahiste sadece meşhur olan ve müctehidin zaman zaman karşılaşmakta olduğu bu bahsin mes'eleleri için ana kaideler mesabesinde olan yedi meseleyi ele almayı uygun görüyoruz. Çünkü biz bu kitabı -ictihad edebilmek için- nahv, lügat ve usul-i fıkıh ilimleri gibi -gerekli olan bilgileri daha önce öğrenen kimseleri ictihad sanatında yetenek sahibi kılmak için- kaleme almış bulunuyoruz. Tahmin ederim ki bu kitabın verdiği bilgiler kadar veyahut ondan daha azı bu iş için kâfidir. Kişi ancak, bununla fıkıh bilgini olur, yoksa belledikleri, hafızası en kuvvetli olan bir kimsenin belleyebildiği miktarın son aşamasına dahi varsa, fıkıh meselelerini bellemekle değil. Nasıl ki çağımızın fakih geçinenleri zannederler ki fıkhı en çok bilen, fıkıh mes'elele-rini en çok belleyen kimsedir. Bunlar tıpkı, dükkanında her türlü ayakkabı bulundurup satan kimseyi ayakkabıcı diye zanneden kimseye benzerler. Halbuki ayakkabıcı diye zannolunan bu kimse, eğer bir gün ayağına hazır ayakkabılardan hiçbir tanesi uymayan bir adam uğrasa, adamın ayağına uya-ak ayakkabı bulamayacağı için adam, her ayağa göre ayakkabı yapan gerçek ayakkabıcıya başvurmak zorunda kalacaktır, işte çağımızdaki fıkıh bilgini diye geçinenlerin durumu budur.
Sadedinde olduğumuz konudan dışan çıktık. Tekrar konuya dönerek ele alacağımızı vadettiğimiz meseleleri sıralamaya başlıyoruz: [1]
[1] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/257-258.