sumeyye
Thu 21 January 2010, 12:37 pm GMT +0200
Sâm b. Nûh Aleyhisselâm´dan Gemi Hakkında Bilgi Alınışı :
İsâ Aleyhisselâm; bir gün, Havarilerle birlikte iken[128], İsâ Aleyhisselâm, Nûh Aleyhisselâmın gemisini tavsif[129], Nûh Aleynisselâmdan, Tûfan´dan ve Gemi´-den bahsedince[130], Havariler:
"Keski, gemiyi gören bir kimseyi, bize[131], diriltmiş[132], göndermiş[133] olsay dın da[134], o, bize, onu, anlatsa[135], tarif etseydi!" dediler.[136]
İsâ Aleyhisselâm, kalkıp küçük, düz bir tepeye[137], oradaki kabre kadar gitti.[138]
Elini, yere uzatıp oradan bir avuç toprak aldı[139]: "Bu, nedir biliyor musunuz?" diye sordu. Havariler:
"ALLAH ve Resulü, daha iyi bilir!" dediler.[140]
İsâ Aleyhisselâm:
"Bu, Sâm b.Nûh´un[141] kabridir!
İstiyorsanız, onu, sizin için, dirilteyim!" dedi.
Havariler:
"Olur! Dirilt!" dediler.[142]
İsâ Aleyhisselâm, Allâh´a[143], İsm-i Âzam´ıyla[144] dua etti.[145]
Toprak yığınına, asasıyla vurup:
"ALLAH´ın izniyle[146] diril![147] kalk!" deyince, başının saçı[148], saçının yarısı[149] ağarmış olduğu halde[150], Sâm b.Nûh[151] veya Hâm b.Nûh[152], başından, toprağı silkerek ayağa kalktı[153], kabrinden çıktı.[154]
"Yoksa, Kıyamet mi koptu?" dedi. İsâ Aleyhisselâm: "Hayır! Kıyamet, kopmadı.
Fakat, ben, Allâh´a[155], İsm-i Âzam´ıyla[156] dua ettim.[157] ALLAH da, seni, diriltti." dedi.[158]
İsâ Aleyhisselâm, ona:
"Sen, böyle, saçı, ağarmış olarak mı ölmüştün?" diye sordu.
O:
"Hayır! Ben, genç iken ölmüştüm.
Fakat, şimdi, kıyamet koptu sandım da, saçım ağardı!" dedi.[159]
Sâm b.Nûh Aleyhisselâm, beş yüz yıl yaşamıştı.
O zaman, saç hiç ağarmazdı.
Halbuki, onun saçının yarısı ağarmıştı.[160]
Havârîler, ona, gemi hakkında, bir takım sorular sordular.[161]
O da, onlara, geminin haberini, haber verdi.[162]
Nûh Aleyhisselâmın gemisini, anlattı.[163] Sonra da:
"Bu, İsâ b.Meryem´dir. Ona, tâbi olunuz!" dedi.[164]
İsâ Aleyhisselâm, ona:
"Öl artık!" dedi.
Sâm b. Nuh Aleyhisselâm:
"Bana, ALLAH, ölüm sarhoşluğunu tekrarlamamak şartıyla!" dedi.
İsâ Aleyhisselâm, Yüce ALLAH´a düa etti.
ALLAH da, onun ölümünü, öyle yaptı.[165]
[128] İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.315.
[129] Sâlebî-Arais s.394.
[130] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[131] Taberî-Tarih c.1,s.91, Sâlebî-Arais s.394.
[132] Sâlebî-Arais s.394, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[133] Taberî-Tarih c.1,s.91.
[134] Taberî-Tarih c.1,s.91, Sâlebî-Arais s.394, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[135] Taberî-Tarih c.1,s.91.
[136] Sâlebî-Arais S.394.
[137] Sâlebî-Arais s.394, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[138] Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.355.
[139] Taberî-Tarih c.1,s.91, Sâlebî-Arais s.394.
[140] Taberî-Tarih c.1,s.91.
[141] Veya Hâm b.Nuh (Taberî-Tarih c.1,s.91)
[142]. Sâlebî-Arais s.394.
[143] Sâlebî-Arais s.394, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.315
[144] Sâlebî-Arais s.394.
[145] Sâlebî-Arais s.394, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[146] Tâberi-Tarih c.1,s.91, Sâlebî-Arais s.394.
[147] Sâlebî-Arais s.394.
[148] Taberî-Tarih c.1,s.91.
[149] Sâlebî-Arais s.394.
[150] Taberî-Tarih c.1,s.91, Sâlebî-Arais s.394.
[151] Sâlebî-Arais s.394.
[152] Taberî-Tarih c.1,s,91.
[153] Taberî-Tarih c.1,s.91.
[154] Sâlebî-Arais s.394.
[155] Sâlebî-Arais s.394, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[156] Sâlebî-Arais s.394.
[157] Sâlebî-Arais s.394, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[158] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[159] Taberî-Tarih c.1,s.91.
[160] Sâlebî-Arais s.394
[161] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[162] Sâlebî-Arais s.394, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.315.
[163] Taberî-Tarih c.1,s.91.
[164] Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.355.
[165] Sâlebî-Arais s.394.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/319-321.