- Sa'lebe'nin Zenginliği

Adsense kodları


Sa'lebe'nin Zenginliği

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Tue 27 July 2010, 03:34 pm GMT +0200
SA'LEBE'NİN ZENGİNLİĞİ

"Ya Sa'lebe! Şükrünü yapabildiğin az mal,
şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır"


MEDİNE müslümanlarından Sâlebe'nin mala, mülke karşı aşırı derecede
hırsı vardı Zengin olmak istiyordu, hem de mutlaka zengin olmak! Hattâ
benliğini saran bu şiddetli zengin olma arzusu, onu Resûlullahtan duâ
istemeye kadar sevketti Nihayet bir gün Peygamberin huzuruna çıkarak:
- Yâ Resûlellah, Allaha dua et de zengin olayım dedi
Allahın Resûlü Sâlebe'nin bu isteğine şöyle cevap verdi:
- Şükrünü yapabildiğin az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır

Bu söz Sâlebe'ye kâfi gelmişti Bir müddet bu Hadîsin mânâsı üzerinde
düşünerek benliğini saran ille de zengin olma arzusundan birazcık olsun
kurtuldu Fakat hırs onun yakasını bir türlü bırakmıyordu Zamanla,
ihtirası yeniden depreştiği için tekrar müracaat etti:
- Yâ Resûlellah, duâ et de zengin olayım
Bu sefer biraz daha açık, ağır konuşan Resûl-ü Ekrem:
- Ben senin için kâfi bir örnek değil miyim? dedi Ve ilâve etti:
- Allah'a yemin ederim ki, isteseydim şu dağlar altın ve gümüş olarak
arkamdan akıp geleceklerdi; fakat ben istemedim

Elinde bu kadar ilâhi kudret -bulunmasına rağmen, Resûlüllahın evinde
haftalarca çorba pişmediği, ekseri günleri oruçlu bulundukları, çoğu zaman
birkaç hurma tanesi ile bir arpa ekmeğinden ibaret iftar sofrası, herkesin
bildiği bir hakikattı Sâlebe bunları da düşünerek bir müddet daha
isteğinden vazgeçmişti
Kendi kendine:
- Zengin olursam fakir fukaraya daha iyi yardım ederim, daha çok sevap
kazanırım diye kuruyor ve nihayet üçüncü olarâk bir müracaat daha yapmayı
düşünüyordu Nitekim müracaatını yaptı da; hem de söz vererek dedi ki:
- Seni hak Peygamber olarak gönderene yemin ederim ki, eğer beni zengin
ederse, fakir fukarayı koruyacak, her hak sahibine hakkını vereceğim
Sâlebe'nin bu kadar ısrarına karşı dayanamayan Resulüllah:
- Yâ Rabbi, Sâlebe'yi istediği mala kavuştur diye dua etti

Bu dua üzerine koyun alarak sürü otlatmaya başlayan Sâlebe, daha
evvel bütün namazlarını Resulüllah'ın cemaati olarak kıldığı için
kendisine "Cami kuşu" adı verildiği halde, bu sefer, sadece öğle ve
ikindiyi mescidde kılabiliyor, diğerlerini koyunların ardında, bazan da
kazaen ifa edebiliyordu

Kisa zamanda çoğalan, bereketlenen koyunlar, Medine yakınlarına
sığmaz oldular; uzak çöllere, sulak yaylalara gitmek zarureti ile
karşılaşan Sâlebe, artık öğle ve ikindi namazlarına da gelemiyor, sadece
Cumaları mescidde görülüyordu Nihayet çöldeki meşgalesi, ona Cuma
namazlarını da unutturdu Arada sırada sürü ile uğradığı yolların üstünde
rastladığı yolculardan "Ne var, ne yok?" diye soruyor; sonra da koyunların
ardından ıssız çöllere doğru tekrar dalıp gidiyordu

Artık umumi meselelerle alâkası kesilmiş, sadece şahsını ve şahsî
işlerini düşünüyor, koyunlarını nerede daha iyi otlatabileceğinden başka
bir şey hatırına gelmiyordu
Bir gün Resûlüllah'ın:
- Sâlebe görülmüyor, nerededir? diye sorması üzerine:
- Koyun aldı, sinek kurtları kadar çoğaldı; buralara sığmaz olduğundan
şimdi çöllerde sürüsünün ardında dolaşıyor dediler Resûlullah:
- Sâlebe'ye yazık oldu, yazık! buyurdu
İşte bu sırada sadaka Âyeti nâzil olarak, (indirilerek) mâli durumu
düzgün olan müslümanların geçim sıkıntısı içinde bulunan kardeşlerine
yardım etmeleri emredildi Bu âyet-i kerimenin emrine büyük bir istekle
uyan müslümanlar, mallarının bir kısmını geçim sıkıntısı içinde yaşayan
kardeşlerine seve seve verirlerken Sâlebe:
- Bu sizin yaptığınız düpe düz haraççılıktır diyerek yardım toplayan
memurlari boş çevirdi Haberi duyan Resûlullah, üzülerek " - Yazık oldu
Sâlebe'ye" sözünü tekrarladı

Sâlebe'nin evvelâ " - zengin olursam her hak sahibine hakkını
vereceğim" diye yemin edip sonra da bu kadar değişik tavır göstermesi
üzerine "Berâe" sûresindeki şu Âyet-i Kerîme nâzil oldu (Mealen)
"- Münafıklardan bazıları da mal, mülk verip zengin ettiği takdirde
Allah'a fazla bağlanıp fakir fukaraya daha çok yardım edeceklerine dair
söz verirler, ne zaman ki Allah onlara bu istediklerini ihsan eder, zengin
olurlar; o zaman Allah'a verdikleri sözü unuturlar, cahillik edip
fukaranın hakkını vermezler" Bu Âyet-i Kerime, Sâlebe'nin münafıklar
sınıfına düştüğünü bildirmesi üzerine, akrabalarından biri
şiddetli teessüre kapılarak gidip Sâlebe'ye durumu haber verdi ve
fukaranın hakkını vererek kendisini münafıklıktan hemen kurtarmasını
istedi

Bunun üzerine Sâlebe, Resûlullah (SAV) müracaat ederek fukaranın
hakkını getirdiğini söylediyse de Resülullah üzüntülü bir eda ile:
"- Senin yardımını alamam artık Sâlebe Allah (cc) men'etti; haydi git"
diye mukabelede bulundu
Resûlullah'ın âhirete teşrifinden sonra Hazret-i Ebu Bekir'e müracaat eden
Sâlebe sırasiyle Hazret-i Ömer ve Osman (RA)'a da müracaat ettiyse de:
"- Resûlullah'ın almadığı yardımı biz nasıl kabul ederiz? diye hepsinin
reddi ile karşılaştı Hazret-i Osman (Radiyallahu anh) zamanında vefat
ederken Sâlebe'nin kulaklarına şu sözler geliyordu:
"- Yâ Sâ,lebe! Şükrünü eda ettiğin az mal, şükrûnü ifa edemediğin çok
maldan hayırlıdır"
Ne yazık ki artık çok geçti Pişmanlık fayda vermedi "

Ahmed ŞAHİN