- Sakif Heyeti

Adsense kodları


Sakif Heyeti

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sun 20 December 2009, 04:10 pm GMT +0200
Sakif Heyeti


Rasulüllah (s.a.v.) efendimiz Sakiflilerin kalelerini yıkma mış, üzüm bağlarını yakmamış ve savaşı sona erdirmişti. Çün kü zaman Şevval ayanının sonlarıydı. Haram ay olan Zilkade ayı gelmekteydi. Ayrıca Sakiflilerden İslama meyleden kimse-

ler de vardı. İslamiyet Taifte yayılmaktaydı. Ancak cahiliyet kibri ve kalplerinin katılığı onları, peygamber efendimize tes lim olmaktan alıkoymuştu. Her ne kadar aralarında İslamiyet yayılmaktaysa da yine de Peygamber efendimize teslim olmaya yanaşmamışlardı. Haram ay geldiği için peygamber efendimiz Taifi terk edip onlardan ayrıldı. Urve bin Mesut peşine düştü. Peygamber efendimizin yanına varıp onunla karşılaşmasını, müslüman oluşunu, kavmine dönüp onları İslama davet edişini, kavmi tarafından ok atılarak şehid edilişini Önceki sayfalarda anlatmıştık.

Çok sevdikleri Urve´yi öldürdükten sonra Sakifliler, araplar arasında yalnız kaldıklarını hissettiler. Özellikle kendilerine yakın bir belde olan Mekke´nin teslim olup halkının iman etti ğini, diğer kabilelerin İslama girdiklerini gördükten sonra yal nızlığa mahkum olduklarını anladılaı. Çok sevdikleri Urve´yi Öldürmüş olmaları, kalplerinde pişmanlık duygusunu uyandır mıştı. Urve´nin kendilerini davet etmiş olduğu İslama gönül ku­lağını vermeye başladılar. Araplarla başedemeyeceklerini gör düler. Peygamber (s.a.v.) in kendilerine yeniden hücum etmesi halinde ona karşı koyamayacaklarını anladılar. Hatta o günde bile araplara karşı koyamayacaklarını idrak ettiler. îşte bu sebeble Sakiflilerin büyüklerinden biri olan Amr bin Umeyye, on ların diğer bir büyükleri olan Abdiyaleyl´e giderek şöyle dedi: "Artık durum hicret edilemiyecek noktaya geldi. Bütün araplar ona teslim oldular sizinse ona karşı koyacak ve onunla savaşa cak gücünüz yoktur. Gelin ne yapacağınız hakkında bir karara varın." Amir´in bu sözleri üzerine Sakifliler toplanıp bir araya geldiler ve birbirlerine "Artık yol emniyetimiz kalmadı. Taif dı şına çıkan kişinin yolu kesilecektir!" dediler. Daha önce Urve´yi gönderdikleri gibi bu defa da bir başkasını elçi olarak Peygam ber efendimize gönderme fikri üzerinde ittifak ettiler. Ancak gönderecekleri bu adam kendisinden önceki elçilere yaptıkları nı kendisine de yapacaklarından korktuğu için beraberinde birkaç kişilik bir heyetin gönderilmesini de şart koştu. Bunun üzerine beş kişilik bir heyetin başında elçi olarak Abduyaleyl´i gönderdiler. Bu heyet Medine´yi Münevvereye geldi. Yolda sa-habilerin develeriyle karşılaştılar. Develerin başında çoban ola rak Muğire bin Şu´be vardı. Çobanlık nöbeti kendisindeydi. Mugire, Sakifli heyeti görünce koşarak Resulullah (s.a.v.) efendi mizin yanına geldi. Yolda Ebu Bekir kendisiyle karşılaştıysa da haberi bizzat kendisi Peygamber efendimize vermek istediğin den dolayı Ebu Bekir´i geçip geride bıraktı ve peygamber efen dimize durumu bizzat anlattıktan sonra görev yerine döndü. Muğire, onların kaba insanlar olduklarını bildiği için peygam ber efendimize nasıl selam vereceklerini görmek istiyordu. Gerçekten de onlar cahiliyyet selamıyla Peygamber efendimize selam verdiler. Peygamber efendimiz mescidi nebevide onlara bir oda tahsis etti. Yanlarına uğruyor ve onlarla konuşuyordu. Bu heyet Said bin As´m oğlu Halic´e güven duymaktaydı. Ken dilerine yemek gönderildiği zaman Halid´e tattırmadıkça kendi leri yemiyorlardı. Bir süre sonra müslüman olduklarını ilan et tiler. Ancak içlerinde hala cahiliyet kalıntısı vardı. Bu sebeble Peygamber efendimizden üç yıl süreyle Lât´a ilişmemesini iste diler. Peygamber efendimiz bu isteklerini reddetti, iki sene ili-şilmemesini istedilerse de bu isteklerini de red edince hiç değil se bir yıl süreyle ilişilmemesini talep ettiler. Peygamber efendi miz bu talepledini de kabul etmedi. Bir an bile onları putpe restlikte bırakamazdı. Bu isteklerini nasıl kabul ederdi? En so nunda peygamber efendimizden, Putlarını kendi elleriyle kır malarını kendilerinden istememesini talep ettiler. Bu istekleri ni kabul edince Muğire bin Şube ile Ebu Süfyan bin Harb´i, putlarını kırmakla görevlendirdi.

Sakıf oğulları heyeti kendilerini namazdan muaf tutması için peygamber efendimizden talepte bulundular. Ama o şöyle dedi: "içinde namaz bulunmayan bir dinde hayır yoktur." Pey gamber efendimiz onları, namaz kılmakta olan insanları gör sünler, namaza ünsiyet peyda etsinler ve namazın nasıl kılın dığını öğrensinler diye mescidde bir revaka yerleştirmişti. An cak cahiliyyet kabalığı onlarla namazı öğrenme isteği arasına engel olmuştu.

Sakıf heyeti, Peygamber efendimizin hutbe okurken kendi sinden bahsetmediğini görmüşlerdi: "Kendisi hutbesinde şeha-det getirmediği halde kendisinin Allah resulü olduğuna şeha-det getirmemizi bize nasıl emreder?" dediler. Bu sözlerini du yan peygamber efendimiz onlara şöyle dedi: "Allah Resulü ol duğuma ilk şehadet eden benim," Aralarında Osman bin Ebül As da vardı. Yaşça en küçükleriydi. Bir yere gittikleri zaman onu eşyaların yanma bekçi olarak bırakırlardı. Öğle vakti eşya larının yanına istirahat için geldiklerinde Osman kalkıp pey gamber efendimizin yanına gider, ondan dini sorular sorar, Kur´an-ı Kerim´i okurdu. Defalarca yanına gitmişti nihayet dini bilgiler öğrenmişti. Peygamber efendimizin uyumakta olduğu nu gördüğü zaman Ebu Bekir´in yanına giderdi. Ondan dinini öğrenirdi. Ancak bu durumunu arkadaşlarından gizlemişti. Re-sulullah (s.a.v.) efendimiz onun bu halini beğenmiş ve onu çok sevmişti.

Sakıf heyeti mescidi nebevide kaldı. Peygamber efendimizin yanma birkaç defa gidip geldiler. Onları İslama davet etti. On lar da müslüman oldular. Heyetin başkanı Kinane bin Abdiya-leyl: "Artık işimizi bitirsen de kavmimize dönsek." dedi. Pey gamber efendimiz: "Eğer Islâmiyeti kabul ederseniz işinizi biti ririm. Yoksa benimle sizin aranızda halledilecek bir mesele yoktur" dedi.

Kinane bin Abdiyaleyl dedi ki: "Zina hakkında ne dersin? Biz gurbete çıkan bir kavimiz, ona ihtiyacımız vardır."

Peygamber efendimiz ona buyurdu ki: "Zina haramdır. Zira Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur:

"Zinaya yaklaşmayın, çünkü o, açık bir kötülüktür, çok kötü bir yoldur." (isra.-32)

Kinane bin Abdiyaleyl dedi ki "Faiz hakkında ne dersin? Doğrusu malımızın tamamı faizden kazanılmıştır."

Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Sermayeleriniz sizindir. Gerisi haramdar. Zira yüce Allah buyurmuştur ki:

"Ey inananlar Allah´tan korkun, eğer inanıyorsanız faizden (henüz alınmayıp) geri kalan kısmı bırakın (almayın)." (Bakara:278)

Heyettekiler dediler ki: içki hakkında ne dersin? Arazileri-mizdeki üzümlerden elde ettiğimiz bir sudur. Ona mutlaka ih tiyacımız vardır.

Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Cenab-ı Allah içkiyi ha ram kıldı."Zira bir ayeti kerimede şöyle buyurmuştur:

"Ey inananlar, şarap, kumar, dikili taşlar (Putlar, üzerine yazılar yazılmış) şans okları (çekmek ve bunlara göre hareket etmek) şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtulu şa eresİnİZ." (Maide: 90)

Sakifli heyet peygamber efendimizin direktiflerini kabul et ti. Ancak kalplerinde hala putperestlik kalıntısı vardı. Peygam ber efendimizden Lât putunu kırmayıp Öylece bırakmasını iste dilerse de Peygamber efendimiz "Onu yıkın!" dedi ürkerek dedi ler ki: "Eğer lat, kendisini yıkmak istediğini bilse, kendisine inananları mahveder." Orada hazır bulunan Hz. Ömer bin Hattab şöyle dedi: "Yazıklar olsan sana Ey Abdiyaleyl´in oğlu! Lât putu taştan başka bir şey değildir!"

Onlar da :"Biz senin yanına gelmedik Ey Hattab´ın oğlu!" dediler. Abdiyaleyl´in oğlu peygamber efendimize şöyle dedi:

teYa Resulullah Lâfı yıkmayı sen üzerine aly biz onu yıkma yız!" Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) efendimiz Ebu Süfyan bin Harb ile Muğire bin Şube´yi görevlendirdi. Onlar da, önceki sayfalarda anlattığımız gibi Lât´ı yıktılar.

Peygamber efendimiz onlara islamiyeti öğrettikten sonra ik ramda bulundu. Başlarına bir emir tayin etmesini istediler. Peygamber efendimiz de Osman bin Ebul As´ı onlara emir tayin etti. O Kur´an-ı Kerim´den bir kaç sureyi ezberlemiş ve îslamm manalarını idrak etmişti.

Sakıf kabilesinin elçi olarak görevlendirdiği Abdiyaleyl´in oğlu kavminin kalbindeki duygulardan haberdar olan bir kimse idi. Onları nasıl etkileyeceğini, gönüllerine nasıl hakim olacağı nı biliyordu. Çünkü Önünde, kabilesinin çok sevdiği Urve bin Mes´ud tecrübesi vardı. Urve Müslüman olarak kavmine geldi ğinde onu öldürmüşlerdi. îşte bu sebebten Ötürü Abdiyaleyl´in oğlu, İslama girişlerini kavminden gizlediler. Zinayı, faizi ve iç kiyi haram kılmayı kabul ettiklerini ilk başta açıklamadılar. Korkarak geldiler. Müslümanlıklarını izhar etmediler. Başlan gıçta kavimlerini savaşla korkuttular. Muhammed (s.a.v.)´in kendilerinden bazı şeyler istediğini, ancak kendilerinin bu is­teklerini yerine getirmeye yanaşmadıklarım ifade ettiler. Güya Muhammed (s.a.v.) kendilerinden Lâfı, Uzza´yı yıkmalarını, kumarı, içkiyi, zinayı ve faizi haram kılmalarını istemiş, ama kendileri bunu kabul etmemişlerdi!

Dönen heyet, kavminin kalbinde hüzün ve üzüntü meydana getirmişti. Bu keder ve üzüntü, bütün Sakiflilere sirayet etmiş ti. Heyet, Lât putunun yanına giderek ikramda bulunmuştu. Güya katı kalpli, dilediğim kılıcının sırtı ile ele geçirip alan bir kimsenin, araplarm hakimi haline gelen zorba bir insanın ya nından döndüklerini, o zorba insanın da Lat ve Uzza putunu yıkmalarını kendilerine emrettiğini ifade ettiler. Sakıf kabilesi de uBiz bunları asla kabul etmeyiz!" dediler. îdraki yerinde olan heyet şöyle dedi: "O zaman silahlarınızı savaşa hazır hale getirin sizler de hazırlanın kalelerinizi onarın."

Heyettekilerin böyle konuşmaları üzerine Sakifliler iki ya da üç gün düşündüler. Savaş tedbirlerini almaya başladılar. Sonra Cenab-ı Allah kalplerine korku saldı ve Arapların tümü kendi sine boyun eğip teslim oldular. "O halde biz Muhammed´e karşı koyamayız, onunla savaşacak güçte değiliz. En iyisi, Medineye dönün, istediklerini verin ve ileri sürdükleri şartları kabul ede rek barış anlaşması yapın" dediler.

Heyettekiler korktukları durumun ortadan kalktığını görün ce, gizledikleri imanlarını açığa vurdular. Müslüman oldukları nı ifade ettiler: "Biz Muhammed´le anlaştık istediğimiz ve sev diğimiz şeyleri ona verdik} dilediğimiz şartları ona karşı ileri sürdük. Onun insanların en takvalısı, en vefalısı, en doğru söz lüsü ve en merhametlisi olduğunu gördük. Bu seferimiz hem bi zim için hem sizin için mübarek olsun. Bunu Allah´ın afiyeti ile kabul edin" dediler.

Sakifliler dediler ki: "Peki ne diye bu sözünüzü bizden gizle diniz. Bizleri şiddetli bir üzüntüye ve kedere boğdunuz?" Heyet tekiler şöyle cevap verdiler: "Kalbinizdeki şeytan gururunu Ce nab-ı Allah´ın çekip çıkarmasını istedik." Bunun üzerine Sakif liler teslim olup müslüman oldular. Çünkü onlara peygamber (s.a.v.) efendimizin elçileri gelmişti. Bu elçilerin başında emir olarak da Halid bin Velid vardı. Aralarında Mugire´de vardı. Mugire, Lat putunu yıkmak için ileri atıldı. Orada toplu halde bulunan bütün Sakifliler o putun yıkılamıyacağına inanıyorlar dı. Mugire, onların inançlarıyla alay ederek oyun oynadı. Ve Sakiflileri güldürmek istedi. Baltayı eline alıp Lat putuna vur du. Sonra kendi ayağını eğip bükerek yere düştü. Taifliler hep birden bağırıp çağırmaya başladılar. ´Allah Mugire´yi rahmetin den uzaklaştırdı. Lat onu öldürdü´ dediler. Mugire´nin yere düş tüğünü görünce de sevindiler ve: "Varsa cesareti olan yaklaşsın ve Lafı yıkmaya çalışsın. Vallahi hiçkimse bu putu yıkamaz!" dediler.

Mugire, SakifLileri heyecana getirip alaya aldıktan sonra ye rinden fırlayıp kazmayı eline aldı. Ve şöyle dedi. "Allah sizi re zil etsin, Ey Sakıf topluluğu! Şu hat putu bir taştan ibarettir!" Böyle dedikten sonra putun yanına giriş için yapılmış olan ka pıya vurdu. Kapıyı kırdı. Sonra üst tarafa çıkıp yanındaki ar kadaşları da yardıma çağırdı. Hep birden baltalarını vurup pu tu yıkmaya, taşlarını birer birer düşürmeye başladılar. Niha yet onu yerle bir ettiler.

Ama Lat putunun kapıcısı, sapıklığında hala devam etmek teydi. "Temeline indikleri zaman Lafın temeli onlara gazapla-nacaktır" demeye başladı. Mugire onun böyle konuştuğunu du yunca, Halid´e: "Bırak ta temelini kazayım" dedi ve temelini kazmaya başladı. Nihayet temeldeki toprakları da çıkarıp sa vurdular. Sakifliler şaşkına dönmüşlerdi. Sonra Latin giysileri ni koparıp çekiştirmeye ve herkes bir parçasını götürmeye baş ladı. Heyettekiler de bunun bir kısmını peygamber efendimize getirdiler.

Rivayete göre Sakiflilerin heyeti zekat ve cihadla mükellef olmamak şartıyla müslüman olmuşlar, Peygamber efendimizse: "Zekat da verecekler, cihad da edecekler!" demişti.

Öyle anlaşılıyor ki Peygamber efendimiz onların ileri sür dükleri bu şartı kabul etmemiş, ya da İslama girdikten sonra vuku bulacak olayları beklediğinden dolayı cevabım açıklama mıştı. Rivayete göre Peygamber (s.a.v.) efendimiz Sakiflilerin Lât putunun yerine bir mescit inşâ etmek istemişti.

Uzun uzadıya Sakif oğullarının durumlarını anlattık. Çünkü bu anlatımda, ruhsal durumlar açıklanmakta ve nasıl tedavi edildikleri belirtilmektedir. Sakifliler kaba ve katı insanlardı. Konuşmalarından da anlaşıldığına göre idraklerinin kısalması anında vehimler insanlara egemen olurlar. Mekke-i Mükerre-me´deki bütün putlar yıkılmıştı. Ama Kureyşlilerin göstermedi ği tepkiyi Sakifliler, Lât putununun yıkılması esnasında gös termişlerdi. Onlar, Lâfı yıkmaya teşebbüs eden kimsenin yere yıkılacağına inanıyordu. Ama Mugire bin Şu´be onlarla oyun oynamış. Ve Lât´ı yıkmaya teşebbüs ettiği ilk darbede kasıtlı olarak kendim yere atmıştı. Yere atınca da Sakifliler onun düş tüğünü sanmışlar ve bağrışıp çağrışmaya başlamışlardı. Ondan sonra, cahiliyetten henüz yeni kopmuş olan Halid bin Velid, Lâfı yıkmıştı.

Sonra bu kıssada heves ve şehvetlerin inançsız kalplere na sıl hakim olduğu anlatılmaktadır. Öyle ki Sakifliler, Peygam ber efendimizden zina, içki ve faizin mubah kılınması isteğinde bulunmuşlar, ama Peygamber efendimiz onların bu taleplerini reddetmişti.

Sakifli ahmakların durumu, bugün faizi mubah sayan ve ulema kisvesine bürünüp de bu düşüncede olan kimselere des tek veren modernist ve yenilikçi müslümanların durumuna ne kadar da benzemektedir. ! Çünkü yenilikçilerimiz Kur´anı hıf zetmekte, ama bazen müt´a adıyla, bazen de açıkça zinayı mu bah saymaktadırlar-. Bunu ilericilik telakki etmektedirler. Bu- -nunla yetinmeyip içkiyi alenen helal görmektedirler.

Peygamber efendimizden kendilerine zinayı mubah sayması nı talep eden Sakifli ahmaklarla, gurbette oldukları için müt´a nikahım mubah sayan kimseler arasında ne fark vardır? Eğer böyle bir istek normal olsaydı. Peygamber efendimiz Sakiflilere müt´a nikahını tavsiye ederdi. Ama gel gör ki feylesof geçinen bazı kimseler gurbetteki öğrencilere müt´a nikahını mubah say maktadırlar. Bu durum karşısında "La havle vela kuvvete illa billah" demekten başka bir şey düşünemiyorum.

Sakiflilerin kıssasını anlatırken Islamî davet metodu pek parlak ve güzel bir şekilde sergilenmiş olmaktadır. Şöyle ki: Abdiyaleyl´in oğlu Kinane Sakifli ahmaklara karşı islamiyetini gizlemişti. Arkadaşlarının da müslüman olduklarını açıklama mıştı. Şakulilerden, Hz. Muhammed ile savaşmaya hazırlıklı olmaları talebinde bulunmuştu. Sakifliler de uzun uzadıya dü şünmüşler, sonunda peygamber efendimize teslim olmaya ka rar vermişlerdi. Şayet Kinane, îslamiyetini işin başındayken açıklamış olsaydı, Onu ve beraberinde müslüman olan arkadaş larını tıpkı Urve bin Mes´ud´a yaptıkları gibi öldürürlerdi. Çün kü bir iş başta iken kesin bir şekilde açıklanırsa, kaba ve haşin tabiatlı kimseler ona karşı mukavemet ederler. Ahmak ve ha şin tabiatlı kimselerin böyle bir şeye karşı mukavemet etmeleri kesindi. Çünkü onlar, sözü dinleyip en güzeline uyacak kimse ler değillerdi. Kinane bin Abdiyaleyl, işi yavaştan alarak onla rın İslama girmelerine ve Peygamber efendimize teslim olmala rına zemin hazırladı. Nihayet onlar da müslüman olacaklarını bildirip peygamber efendimize teslim olacaklarını söylediler.

Onların İslama girmeleri, emri vaki şeklinde değil de, kendi gö-nüllerininin sesine kulak vermeleri sonucunda olmuştu.

Burada bazı rivayetlere de işarette bulunmamız gerekir. An latıldığına göre Sakifliler müslüman olacaklarını hac yapan Ebu Bekir hazretlerine hac esnasında açıklamışlardı. Fakat ta rihi krononolojiden anlaşıldığına göre böyle bir durum vuku bulmuş değildir. Zira tbn tshak´ın anlattığına göre de Sakif he yeti Ramazan ayında peygamber efendimizin yanma gelip müs lüman olmuşlardır. Ramazan ayı ile Hz. Ebu Bekir´in haccı ara sında uzun bir süre vardır. Hz. Ebu Bekir, Ramazandan epeyi sonra hacca gitmiştir. Doğruyu en iyi Allah bilir.