hafiza aise
Fri 9 September 2011, 11:31 am GMT +0200
ŞAKACI SAHABİ; NÜEYMAN EL-ENSARİ (R.A)
Temmuz 2010 58.SAYI
Tonton yıldız ile Tintin yıldız gökyüzünde geziniyordu. Minik yıldızlar arasında şaka yapmayı çok seven bir yıldız vardı, ama son zamanlarda yaptığı şakalar kabak tadı vermeye başlamıştı. Tonton yıldız ile Tintin yıldız şakacıyı görür görmez yollarını değiştirdiler. Aydede, onların hızla kaçtıklarını görünce nereye gittiklerini sordu. İki yıldız birden “Şakacıdan kaçıyoruz” dedi. Aydede her ikisini de kollarının arasına aldı. O sırada şakacı da gelmişti. Aydede; “Bize şaka yapmaya mı geldin? Ben de şakayı severim ama yerinde ve zamanında olursa. Peygamberimiz (s.a.v) ve arkadaşları da şaka yaparmış.” dedikten sonra şakacı diye bilinen Nüeyman el-Ensari’nin (r.a) bir olayını anlatmaya başladı:
“Bir gün Nüeyman el-Ensari (r.a) Medine pazarında taze meyveler görmüş. Kendi kendine; ‘Ne güzel meyveler keşke param olsa da Rasulullah’a bu meyvelerden ikram etsem’ demiş. Satıcıya birkaç gün sonra parasını getireceğini söyleyerek taze hurmalardan satın almış. Efendimiz’in (s.a.v) yanına gelerek; ‘Ey Allah’ın Rasulü, bunu senin için satın aldım, hediyem olsun’ demiş.
Birkaç gün sonra satıcı Nüeyman’ın yanına gelerek hurmanın parasını istemiş. Nüeyman, ceplerini yoklamış ama verecek hiç parası yokmuş. Çareyi yine Rasulullah’a gitmekte bulmuş. Efendimiz’e (s.a.v) ‘Şu adamcağızın hurma parasını verseniz’ demiş. Efendimiz (s.a.v); ‘Ey Nüeyman, sen onu bize hediye etmedin mi?’ diye sormuş. Nüeyman; ‘Ya Rasulullah, alırken param yoktu. Senin de taze hurmalardan tatmanı çok istedim. Onun için borç alıp getirdim’ cevabını vermiş. Bu olay orada bulunan herkesi gülümsetmiş.”
Aydede; “İşte bunlar sevimli şakalardır. Sınırları taşırmamak, başkasını incitmemek şartıyla şaka yapmak güzeldir. Şakanın kabak tadı verenini kimse sevmez” diyerek şakacı yıldıza nasıl şaka yapmanın daha uygun olduğunu anlatmış oldu.
RAHMETTEN KAÇILIR MI?
Yağmurlu bir günde Nasrettin Hoca pencereden dışarı bakıyormuş. Komşusunun yağmurdan kaçtığını görürünce pencereyi açmış ve “Komşu, bir de hacı olacaksın rahmetten kaçılır mı?” demiş. Zavallı adam eli mahkum sırılsıklam olmuş. Ertesi gün hocanın komşusu hocayı yağmurdan kaçarken görmüş ve hocaya bir ders vermek istemiş: “Hoca hoca dün bana diyordun, bugün sen neden rahmetten kaçıyorsun?” demiş. Hoca hiç durmadan yoluna devam ederken komşusuna şöyle demiş: “Ben rahmetten kaçmıyorum sadece Allah’ın rahmetine basmamak için çabalıyorum.”
BİLMECELER
1- Hangi kalemle yazı yazılmaz?
2- Kaplumbağanın en çok nefret ettiği şey nedir.
3- Ay varken uçar, gün varken kaçar
4- Ancak kırıldığı zaman işe yarayan şey nedir?
5- Gökten bir elma düştü, 12 parçaya bölündü, 11’ini yediler, birine hayır dediler?
UÇAN HALI MOĞOLİSTAN’DA
Merhaba arkadaşlar! Yine birlikteyiz. Ben Uçan Halı; her zaman olduğu gibi diyar diyar gezmekteyiz. Yol arkadaşlarım Eren ve Enise ile bu ay Moğolistan’a gittik. Öğrendik ki ülkemiz Türkiye, Moğolistan’da çok sayıda projeye imza atmış. Kültür ve turizm alanında ciddi adımlar atılmış. Bu bizi çok sevindirdi.
Eren ve Enise ile Moğolistan’da dolaşırken yolda insanlara bir şeyler anlatan bir adama rastladık. Sonradan rehber olduğunu öğrendiğimiz adamın anlattıkları oldukça ilgimizi çekti: “Moğolistan deyince akla Orhun Abideleri gelir. Orhun Abideleri Türk adının ilk kez kullanıldığı, Türkçe bir metindir. Taşlar üzerine yazılmıştır. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri anlatılmaktadır.
Orhun Kitabeleri, 1300 yıl önce yaşanmış bir serüvenin tanığıdır. Bilge bir kağanın, güngörmüş bir vezirin halkına ve gelecek kuşaklara çağrısıdır. İlki Bilge Kağan tarafından 732’de diktirilmiştir. Orhun yazısı ile yazılı daha başka kitabeler de vardır. Belli başlıları altı tanedir.” Öğrendiklerimiz bizi hem şaşırtmış hem de mutlu etmişti. Artık Türk isminin ilk kez nerede kullanıldığını biliyorduk. Size de tavsiyemiz; uzaklardaki yakın olan Moğolistan’a yolunuz düşerse Orhun Abideleri’ni görmeden dönmemeniz. Sizin de bu güzel ülkeyi çok seveceğinizi umuyoruz.
Kadriye BAYRAKTAR