sumeyye
Mon 10 January 2011, 02:43 pm GMT +0200
Şahitlikte Doğru Olanı Söylemek
512. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
"Allah'a ve âhiret gününe iman eden, bir şeye şahit olduğunda onun hakkında ya doğru olanı söylesin veya sussun."[385]
İzah
504 numaralı hadisin izahında dinimizin adaletin tecellisine çok ehemmiyet verdiği, adaletin tecellisine engel olacak hususları ise yasakladığını ifâde etmiştik. Adaletin doğru tecellî etmesi için gerekli şartlardan birisi de şahitliktir. Dinimizde Müslümanlar bir yandan doğru şahitliğe çağrılırlarken, diğer taraftan da yalancı şahitlikten sakındırılmışlardır. İşte bu hadis bunlardan birisidir. Peygamberimiz (s.a.v.) bu hadisleriyle, Allah'a, Onun huzuruna varıp hesap vereceğine inanan bir insanın ya doğruyu söylemesi veya en azından yalan söylemektense susması gerektiğine dikkat çekmiştir.
Şahidlikle ilgili olarak pekçok ayet-i kerime vardır. Meselâ Nisa Sûresinin 135. âyetinde kendi aleyhine de olsa şahidin adaletli olması istenir ve şöyle buyurulur:
"Ey iman edenler! Adalet üzere olun ve Allah için şâhidlik edin kendi aleyhinize veya anne ve babalarınızla akrabalarınızın aleyhine olsa bile. Hakkında şâhidlik ettiğiniz kişi zengin de olsa, fakir de olsa doğruluktan ayrılmayın; çünkü ikisini de Allah sizden daha iyi gözetir. O halde heveslerinize uyup da adaletten ayrılmayın. Eğer hakikati değiştirir ve şahitlikten veya adaletten yüz çevirirseniz, şüphesiz ki Allah yaptıklannizm hepsinden haberdardır."
Furkan Sûresinin 72. âyetinde de yalan şahitlik yapmamak Rahmân'ın makbul kullarının vasıflarından sayılır.
Peygamberimiz de ümmetine yalancı şahitlikten kaçınmaları tavsiyesinde bulunmuştur. Bir hadislerinde,
"Yalan yere şahitlik, Allah'a şirk koşmaya denk tutulmuştur" buyurmuş, ardından da
"Putlara tapmak gibi, bir pislikten ve yalan sözden kaçının"[386] âyetini okumuştu.[387]
Her ne kadar hadiste "ya doğru olanı söylesin, ya da sussun denilmişse de, bildiği halde şahitliği gizlemek de dinimizde yasaklanmıştır. Bununla ilgili olarak bir âyette şöyle buyurulur:
"Hakkı bâtılla karıştırmayın ve bildiğiniz halde hakkı gizlemeyin."[388]
Aynı Sûrenin 282, âyetinde de şâhidlerin şâhidliğe çağrıldıklarında bundan kaçınmamaları ve hakikati saklamamaları istenir. 283. âyet-i kerimede ise şöyle buyurulur:
".. .Şâhidiiği de sakın gizlemeyin. Kim şâhidlikten kaçınır veya bildiği halde hakikati açıklamayıp gizlerse, kalbini büyük bir günahla kirletmiş olur...."[389]
Namaz Gözün Nurudur
513. Enes (r.a.) rivayet ediyor:
"Namaz gözümün nuru kılındı."[390]
İzah
İslâmın beş esasından biri olan namaz, dinin direğidir. Namazla ilgili pekçok âyet ve hadis vardır. Peygamberimiz bu hadislerinde de namazın ehemmiyetine dikkat çekmiştir.
"Gözümün nuru kılındı"
buyurarak namazı çok sevdiğini ifâde etmiştir. Bunu sadece ifâde etmekle kalmamış, fiilen de bu sevgiyi göstermiştir. Farz namazların dışında ayakları şişinceye kadar nafile namaz kılmıştır.
Peygamberimizin (s.a.v.) namaz için "Gözümün nuru" tabirini kullanması, onu çok sevdiği anlamına geldiği gibi, Dr. Zeki Çıkman'a göre namazın göz için müsbet tesiri de vardır. O bununla ilgili olarak şöyle der:
"Gözün namazdaki tâdil-i erkânı, namazın karanlıkta kılınmasının mekruhluğu, gözlerin namazda kapalı olmasının mekruhluğu, gözümüzün katarakt ve glokom'dan (karasu hastalığından) korunması için hususî işaretler olup, 'îki gözümün nuru namaz' hadisi, namazın değer verilen, sevilen bir kıymet olduğunu anlattığı gibi, 'İki gözüme nur veren namaz' ibaresinin de saklı olduğu kanaatindeyiz. Kişi sevdiği ile karşılaştığı zaman 'Seni görünce gözüm gönlüm aydınlandı' diyerek psikolojik bir sevinci ifşa ettiği gibi; namaz direkt olarak maddî gözümüzün sağlığında da etkilidir. Gözün içindeki lens denilen uyumla ilgili merceğin anatomik, fizyolojik ve biyolojik hususiyetlerini bilenler bu ifâdelerin gerçekliğini daha iyi anlayacaklardır."[391]
Haya İmandandır
514. Salim babasından rivayet ediyor:
"Bir adam kardeşine utangaçlığından dolayı öğüt veriyordu. Resûlullah (s.a.v.),
"Bırak onu! Muhakkak haya imandandır" buyurdu.[392]
İzah
Peygamberimiz bir hadislerinde,
"İman yetmiş küsur şu'bedir" buyurmuştur.
Şu'be, bir şeyin parçası, dalı mânâsına gelir. Buna göre bu hadis, "İman yetmiş küsur haslettir" veya "İman yetmiş küsur daldır" demek olur.
İşte Peygamberimiz yukarıdaki hadislerinde hayanın imanın bu yetmiş dalından birisi olduğunu ifâde etmiştir. İmanın diğer dalları da çeşitli hadislerde sayılmıştır. Hadiste imanın şu'belerinden sayılan haya ile ilgili olarak 7, 94, 156, 158, 438, 468 numaralı hadislere de bakınız.[393]
Mü'min Ve Münafık Arasındaki Fark
515. Huzeyfe (r.a.) rivayet ediyor:
"Mü'minin ağlaması yürekten, münafığın ağlayışı ise sadece gözü iledir."[394]
İzah
Hadiste geçen ağlamaktan maksat, Allah korkusundan ağlamaktır. Mü'min Allah'tan duyduğu korku sebebiyle kalpten ağlarken; münâfık,sadece gözü ile ağlar, yani sadece gözünden yaş akar. Bunu da mü'minlere gösteriş olsun diye yapar.[395]
Artık İslamın Sözü Geçecektir
516. Muaz bin Cebel (r.a.) rivayet ediyor:
"İhsanı ihsan olarak kaldığı müddetçe alınız. Dinîniz için rüşvete dönüştüğünde ise onu almayınız. Onu almadığınızda fakir ve muhtaç duruma düşecek değilsiniz.
Dikkat edin! Beni Merah'ın borusu yeterince öttü. Beni Merah artık öldü. Haberiniz olsun! Bundan sonra İslâmın sözü geçecektir."
Dikkat edin! Kur'ân'la idareci birbirinden ayrılacaklar. Siz Kur'ân nerede ise orada yer alınız.
Dikkat edin! Üzerinize bâzı idareciler gelecek. Eğer onlara itaat ederseniz, dalâlete düşersiniz. Şayet karşı çıkarsanız sizi öldürürler.
Câbir (r.a.), "Ey Allah'ın Resulü, o zamana ulaşırsak nasıl hareket edelim?" diye sordu.
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"İsâ bin Meryem'in ashabının davrandığı gibi davranın. Onlar testere ile ikiye biçildiler, dar ağaçlarına çıkarıldılar. Allah'a itaat üzere ölmek, Ona isyan ederek yaşamaktan hayırlıdır.[396]
İzah
Hadis, Peygamberimizin (s.a.v.) ümmeti için çok önemli ikazlarını ihtiva ediyor. Bunlardan ilki, hediyeyi ancak hediye olarak verildiği müddetçe almaktır. Eğer bir şey ihsan eden kimse bununla dinî rüşvet isteyecekse, kişiden dinden uzaklaşmasını isteyecekse, o ihsanı almamayı tavsiye etmektedir. O ihsan alınmadığında da fakir ve muhtaç duruma düşülmeyeceği hatırlatılarak mü'minler uyanık olmaya davet edilmektedir.
Hadiste dikkat çekilen ikinci husus, zorbalık devrinin artık bittiği, zorbaların borusunun yeterince öttüğü, bundan böyle İslâmiyetin borusunun öteceğidir. Dolayısıyla zorbalardan korkarak dinden taviz verilmemesi gerektiğidir. Benî Merah, zorbalığın sembolüdür. Her devirde temsilcisi olmuştur. Günümüzde de temsilcileri vardır. Fakat Allah'a şükür içinde yaşadığımız zamanda da artık "Benî Merah" ölmüştür. Daha borusunu öttüremeyecektir. Bundan böyle İslâm hâkim olacaktır. Bu sebeple ümitsizliğe düşmeye, din düşmanlarına taviz vermeye, onlara şirin görünmeye çalışmaya gerek yoktur.
Hadiste dikkat çekilen üçüncü nokta Kur'ân'la idarecilerin birbirinden ayrılacaklarıdır. Peygamberimizin (s.a.v.) Allah'ın bildirmesiyle verdiği bu haber, Emevîler devrinden itibaren gerçekleşmiş, idareciler Kur'ân'dan ayrılmıştır. Bizde de Tanzimat hareketiyle başlayan idarecilerin Kur'ân'dan ayrılması, Cumhuriyet devriyle, tamamen belirgin bir hal almıştır. Bu durumda Müslümanlara düşen, Peygamberimizin (s.a.v.) tavsiyesine uyarak,. "Kur'ân'a sarılmak, ondan ayrılmamak" olmalıdır.
Hadisin son kısmı da kendilerine itaat edildiğinde dalâlete düşülecek olan, karşı çıkıldığında ise ölümle biten idarecilere karşı nasıl davranılacağı açıklanmakta, Hz. İsa'nın hükümdarların inkara zorlamaları karşısında bâzı Hıristiyanların testere ile doğranmayı, dar ağacına asılmayı göze alarak onlara karşı çıkmaları örnek gösterilmektedir. (440 numaralı hadise ve izahına bakınız.) Ve Allah'a itaat üzere ölmenin, Ona isyan ederek yaşamaktan hayırlı olduğu nazara verilmektedir.[397]
Müşriklerin Peygamberimize Bir Teklifi
517. İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor:
Kureyşin müşrikleri Resûlullaha (s.a.v.) kendisi için bir şart ortaya koyup, dâvasından vaz geçmesi karşılığında Mekke'nin en zengini yapmaya, kadınlardan istediği birisiyle evlendirmeye, kendilerine idareci seçip peşinden gitmeye çağırdılar. Ve "Ey Muhammed, bizim sana vereceklerimiz ancak bu kadardır. Sen bizim ilahlarımıza sövmekten vaz geç, onları kötü sözlerle anma. Eğer razı olmazsan, biz sana bir hususu teklif edeceğiz ki onda senin için iyilik vardır" dediler.
Resûlullah (s.a.v.),
"Nedir o?" diye sordu.
Onlar, "Sen bizim ilahımız olan Lât ve Uzza'ya bir yıl tap, biz de senin İlâhına bir yıl tapalım" dediler.
Resûlullah (s.a.v.),
"Rabbimin emri gelinceye kadar bana zaman verin" buyurdu.
Bunun üzerine Allah indinden ve Levh-i Mahfuzdan bir sûre ile bâzı âyetler nazil oldu. Sûrede şöyle buyuruluyordu:
"De ki: Ey kâfirler! Sizin taptıklarınıza ben ibâdet edecek değilim. Benim ibâdet ettiğime de siz ibâdet edecek değilsiniz. Ben zâten sizin taptıklarınıza tapmam. Siz de benim ibâdet ettiğime ibâdet etmezsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana."[398]
Nazil olan âyetler ise şöyle idi:
"De ki: Allah'tan başkasına mı ibâdet etmemi istiyorsunuz, ey câhiller!
"Andolsin ki, sana ve senden öncekilere, 'Eğer Allah'a ortak koşarsan bütün yaptıkların boşa gider; o zaman hüsrana düşenlerden olursunuz' diye vahyolundu.
"Yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol."[399]
[385] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/194.
[386] Hac: 22/31.
[387] Ebû Dâvud, Akdiye: 15; İbni Mâce, Ahkâm: 32.
[388] Bakara: 2/42.
[389] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/194-195.
[390] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/196.
[391] Kütüb-i Sitte Muhtasarı Terceme ve Şerhi, 11:396, 397. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/196.
[392] Müslim, İman: 59; Nesât, İman; 27. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/197.
[393] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/197.
[394] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/197.
[395] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/198.
[396] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/198-199.
[397] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/199-200.
[398] Kâfirun: 105.
[399] Zümer: 39/64-66. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/200-202.