- Sahabenin en çok şaşırdığı an neydi?

Adsense kodları


Sahabenin en çok şaşırdığı an neydi?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 26 August 2010, 01:00 am GMT +0200


Hz. Safvân İbn Ümeyye, henüz kendi istediği iki aylık süre bile dolmadan dize gelmiş ve artık samimi bir Müslüman olmuştu.

Yılların sarsılmaz Safvân İbn Ümeyye’si artık yeniden dünyaya gözlerini açmış, eski şartlanmışlıklarından kurtularak dünyaya yepyeni gözlerle bakar olmuştu.

Hz. Safvân İbn Ümeyye niçin şaşırmıştı?

Böylesine bir cömertliği ancak bir Nebi yapabilir!

Huneyn Savaşında ALLAH Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) düşmanına gereken dersi vermiş ve Hevâzinliler, canlarını kurtarmak için Tâif’e kaçmışlardı; Tâif’te sağlam kaleler vardı ve buraya sığınacaklardı. Ancak takip devam ediyordu; Tâif’e kadar gelen ashab-ı kiram, kaleleri kuşatacak ve tam da hak ettikleri dersi verecekti ki, Efendiler Efendisi’nin talimatıyla irkildiler; ALLAH Resûlü, kendileriyle istişare ediyor ve fikrini de, kuşatmanın kaldırılması istikametinde kullanıyordu.

Uhud tecrübesi hâlâ zihinlerinde canlı olan ashab, Efendimiz’in isteklerine uyacak ve kuşatmayı yarıda bırakarak yeniden geri dönecekti. Esirler ve Hevâzin ganimetleri, Cirâne denilen yerde onları bekliyordu. Ancak ALLAH Rasulü, esir ve ganimetlerin taksimi konusunda beklemeyi tercih ediyor ve bir türlü ganimet bekleyenlere müsaade etmiyordu. Bunun sebebi çok geçmeden anlaşılacaktı; önce Tâif’ten bir grup insan gelip Müslüman olduklarını söyleyecek, ardından da başka bir grup Hevâzin’den gelerek tevhid düşüncesini benimsediklerini ifade edeceklerdi. Onların hatırına Huneyn’in esirleri serbest kalıyordu.

AL, HEPSİ SENİN OLSUN!

Şimdi sıra, ortada bulunan ganimet mallarını dağıtmaya gelmişti; özellikle Mekke’den kendisine katılanlara bol bol veriyordu. Olacak şey değildi; Müslüman olmayanlara bile veriyordu! Kimine elli, kimine de yüz deveyi verdiğini görünce dudakları uçuklayacak hale gelmişti. Bir aralık gözü, vadiyi dolduran koyun ve develere takıldı; ne kadar da çoklardı! Bu sırada arkadan yanına birisi sokulacak ve:

- Vadideki bu görüntü senin çok hoşuna gitmiş olmalı ey Ebâ Vehb, diyecekti. Merakla arkasına döndü; bu sesin sahibi, Efendimiz’di. Doğruluğun timsaline yalan söylemek olmazdı ve:

- Evet, diye mukabelede bulundu Efendiler Efendisi’ne. Doğru söze başka bir doğruyla cevap verecekti ALLAH Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem):

- İçindekilerle birlikte hepsi senin olsun!

Küçük dilini yutacak gibi olmuştu; bir insan bu kadar cömert olamazdı! “Hepsi senin olsun!” dediği yerde her biri bir lüks araç bedelinde yüz tane kızıl deve duruyordu.

DÜNYAYA YENİDEN GÖZLERİNİ AÇMIŞTI

Üst üste yaşadıkları da zaten durumun çok farklı olduğunu gösteriyordu. Şok üstüne şok yaşıyordu; zihnindeki gel gitlerin durulmasını bekliyordu ve nihayet, bir anlık şaşkınlıktan sonra kendini toparlayıp:

- Ben şehâdet ederim ki ALLAH’tan başka ilah yoktur ve Sen de, O’nun Resûlü’sün, dedi. “Çünkü böylesine bir cömertliği ancak bir Nebi yapabilir.” diye de ilave ediyordu. O âna kadar kalbinden bir türlü atamadığı düşmanlık ve nefret duyguları bir anda silinip gitmiş ve yerini, ALLAH ve Resûlü’nün sevgisi dolduruvermişti.

Mekke’nin fethinde ölüm korkusuyla kaçan ve Bedir’den sonra ALLAH Resûlü’nü öldürmesi için Medine’ye gönderdiği amca oğlu Umeyr İbn Vehb’in gayretleriyle yeniden Mekke’ye gelen, hatta düşünmek için iki ay mühlet isteyen ve bu talebine karşılık kendisine dört aylık süre verilen Safvân İbn Ümeyye, henüz kendi istediği iki aylık süre bile dolmadan dize gelmiş ve artık samimi bir Müslüman olmuştu. Yılların sarsılmaz Safvân İbn Ümeyye’si artık yeniden dünyaya gözlerini açmış, eski şartlanmışlıklarından kurtularak dünyaya yepyeni gözlerle bakar olmuştu. Onun için bu, dünyaya yeniden gelişi ifade ediyordu.

Bugün