hafiza aise
Mon 13 June 2011, 10:29 am GMT +0200
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KORUYUCU HEKİMLİK
A) SAĞLIĞIN KORUNMASI
A) SAĞLIĞIN KORUNMASI
Hz. Peygamber'in (s.a.) sağlığın korunmasındaki tutumu şöyledir:
Bedenin normal durumu, sağlığı ve devamı sıcağa direnen rutubette olduğundan, rutubet bedenin maddesidir, sıcaklık onu olgunlaştırır, fazlalıkları atar, onu ıslah eder ve güzelleştirir. Aksi takdirde bedeni bozar ve deva-. mı mümkün olmaz. Rutubet, sıcaklığın da gıdasıdır. Rutubet olmasaydı, bedeni yakar, kurutur ve bozardı. Her birinin devamı, diğeriyledir, bedenin devamı işe her ikisiyle birliktedir, her biri diğerinin maddesidir. Sıcaklık, rutubetin bozulma ve değişmesini engelleyen ve koruyan maddesidir. Rutubet, sıcaklığın besleyici ve taşıyıcı maddesidir. Herhangi biri diğerinden daha fazla olursa, bedenin mizacı için buna göre bir sapma olur. Sıcaklık daima rutubete girer. Beden —yaşamasını sürdürmek için— sıcaklığın girdiğine karşı duracak nesneye, yani yemeye ve içmeye ihtiyaç duyar. Girme miktarından fazla olunca, sıcaklık fazlalıklara girmede zaafa uğrar, pis maddelere dönüşür, bedende bozukluk yapar. Maddelerin türüne, orgaların kabulü ve kabiliyetine göre çeşitli hastalıklar ortaya çıkar. Bütün bunlar Yüce Allah'ın; "Yeyin, için, israf etmeyin. "[736] âyetinden alınmıştır. Böylece Allah, kullarına; çıkanların yerine bedeni ayakta tutacak yiyecek ve içecek alınmasını, bunun da sayı ve nitelik olarak bedenin yararlanacağı ölçüde olmasını, bu ölçüyü aştığı takdirde israf olacağını açıklamıştır. Bunların her ikisi de sağlığa engel, hastalik getiricidir. Yani yememek ve içmemek veya bunlarda israf.
Sağlığın korunması, bütünüyle bu iki ilâhî sözde yer almıştır. Şüphesiz ki beden daima boşalmakta' ve besin almaktadır. Boşalma arttığında, maddesinin tükenmesi dolayısıyla sıcaklık zayıflar. Çünkü boşalmanın fazlalığı, rutubeti azaltır, halbuki rutubet sıcaklığın maddesidir. Sıcaklık zayıflayınca, sindirim de zayıflar. Rutubet-tükenene kadar durum böyle sürer, sonunda sıcaklık tümüyle gider. Böylece kul sonunda Allah'ın varacağını yazdığı ecelini tamamlamış olur.
İnsanın kendisini ve başkasını tedavi etmesinin gayesi, bu duruma varıncaya kadar bedeni korumaktır, yoksa bu gençlik, sağlık ve kuvvetin kendileriyle bulunduğu sıcaklık ve rutubetin sürekliliğini gerektirmez. Çünkü böyle bir durum bu dünyada hiçbir insan için gerçekleşmemiştir. Doktorun gayesi, sadece ve sadece kokuşma vb. bozuculardan rutubeti, zayıflatıcılardan sıcaklığı korumak, insan bedeninin kendisiyle ayakta durduğu normal, dengeyi sağlamaktır. Gökler, yeryüzü ve diğer mahluklar da bu şekilde dengede durur. Hepsinin kıvamı, dengeyledir. Hz. Peygamber'in (s.a.) tutumunu inceleyip düşünen, sağlığın korunabileceği en iyi yol olduğunu görür. Çünkü sağlığın korunması, yiyecek ve içeceği,' giyecek ve barınağı, hava ve uykuyu, uyanıklık ve hareketi, durgunluk ve evliliği, arınma ve korunmayı yerli yerinde ve iyi idare etmeye bağlıdır. Bunlar normal ve bedene, bölgeye, yaşa ve tabiat ka-. nunlanna uygun olduklan takdirde ecele kadar sağlığının devam etmesine veya üstün durumda olmasına daha yakın bulunur.
Sağlık ve afiyet, Allah'ın kullarına en büyük nimetlerinden, en bol ve geniş ihsan ve bağışlarından hatta mutlak afiyet en büyük nimet olduğundan, bunu elde edene, sağlık ve afiyetin gözetilmesi, koruması ve aykırılıklara karşı savunulması yaraşır. Buharî'nin Sahih'inds İbn Abbas'tan rivayete göre, Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "İki nimette insanların pek çoğu aklanmıştır: Sağlık ve boş vakit."[737]
Tirmizî ve diğerlerinde, UbeyduIIah b. Mihsan el-Ensârf den rivayete göre, Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Vücudu afiyette, ruhundan emin, bir günlük azığı yanında olduğu halde sabahlayan, sanki dünya ona verilmiş gi-bidir."[738]
Yine Tirmizî'de Ebu Hureyre'den rivayete göre, Rasûlullah şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde kula sorulacak nimetlerle ilgili ilk soru şudur: Sana sağlıklı bir beden vermedik mi? Serin sudan içirmedik mi?"[739]
İşte buradan hareketle, selefimiz "Sonra o gün, size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz."([740]âyetindeki "nimetler" ifadesini, "sağlık" olarak yorumlamıştır.
İmam Ahmed'İn Müsned'inde, Rasûİullah'ın, Abbas'a şöyle buyurduğu kaydedilir: "Ey Abbas! Ey Rasûİullah'ın amcası! Dünya va âhirette Allah'tan afiyet iste."[741]
Yine Ahmed'in Müsnecfinde, Ebu Bekr es-Sıddîk'ten, Rasûlullah'm (s.a.) şöyle buyurduğunu işittiği kaydedilir: "Allah'tan kesin bilgi ve afiyet isteyin. Kesin bilgiden sonra kula afiyetten daha iyisi verilmemiştir, [742]Bu hadisinde ^Rasûlullah, din ve dünya afiyetini bir arada zikretmiştir. Kulun iki dünyadaki iyiliği ancak yakın bilgi ve afiyetle tamam olur. Yakın,' ondan âhiret cezalarını, afiyet ise kalp ve bedenindeki dünya hastalıklarını defeder.
Nesâî'nin Sünen'inde Ebu Hureyre'den merfû'an şu hadis vardır: "Allah'tan af, afiyet ve esenlik isteyiniz. Hiç kimseye yakînden sonra afiyetten daha iyisi verilmemiştir."[743] Bu üçü, affederek geçmişteki kötülüklerin, afiyetle şimdikilerin, esenlikle de gelecektekilerin giderilmesini içerir. Çünkü, esenlik, afiyetin sürekli ve devamlı oluşunu içerir.
Tirmizî'de merfû olarak şu hadis vardır: "Allah'tan afiyetten daha sevimlisi istenilmemiştir."[744]Abdurrahman b. Ebî Leylâ, Ebu'd-Derdâ'dan şu hadisi rivayet eder: "Ra-sûlullah'a afiyette olup şükretmem, musibete uğrayıp sabretmemden daha çok hoşuma gidiyor." dedim. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: "Rasûlullah da. senin gibi afiyeti seviyor."
İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, bedevinin biri Rasûlullah'a gelerek: "Beş vakit namazdan sonra Allah'tan ne isteyeyim?" dedi. Rasûlullah: "Afiyet iste" buyurdu. Bedevi sorusunu yenileyince, Rasûlulah (s.a.) üçüncü defasında: '*Allah'tan dünya ve âhirette afiyet iste." buyurdu.
Madem ki afiyet ve sıhhat böylesine önemlidir, öyleyse dikkatle inceleyen içip beden ve kalp sağlığının, dünya ve âhiret hayatının korunduğu mutlaka en mükemmel yol olduğu ortaya çıkacak olan Rasûlullah'm (s.a.) yolunu ele alalım. Yardım Allah'tan istenir. O'na güvenilir, güç ve kudret O'na aittir. [745]
[736] A'râf, 7/31.
[737] A'râf, 7/31.
[738] Ti'rmizî, 2347; İbn Mâce, 4141; Buharı, el-Edebu'l-Müfred, 300; Humeydî, Müsned, 439. Senedinde meçhul biri var. Am \, İbn Hibbân (2503)'de Ebu'd-Derdâ'dan rivayet edilen şahidi vardır. Ayrıca başka bir şahidi İbn Ebİ'd-Dünya'ya göre İbn Ömer'den rivayet edilir. Böylece ikisiyle kuvvet kazanır.
[739] Tirmizî, 3555. İsnadı sahihtir. İbn Hibbân (2585) da sahih görmüştür.
[740] Tekâsür, 102/8.
[741] Ahmed, 1783. Ayrıca bk. Tirmizî, 3509. Senedinde Yezid b. Ebi Ziyad el-Kûfi vardır zayıf bir râvidir.
[742] Ahmed, 5/17. Ayrıca bk. îbn Mâce, 3849. Bu, Hz. Ebu Bekr'in Müsned'inde bulunur sahih bir hadistir.
[743] Nesâî, bu hadisi Amelu't-Yevm ve'I-Leyle'de rivayet eder.
[744] Tirmizî, 3510. Senedinde Abdurrahman b. Ebî Bekr el-Muleykî vardır, zayıftır.
[745] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/423-426.