hafiza aise
Wed 27 April 2011, 12:12 pm GMT +0200
Saflar Netleşiyor
Medine'ye yine Abdullah İbn Ümmi MektUm'u vekil bırakmıştl. Kadınlarla çocuklan daha güvenli olan bölgelere yerleştirmişler, dışandan gelmesi muhtemel saldırılara karşı da etraflanna engeller koyarak tedbir almışlardı.
Yanında üç bin kişilik bir ordu vardı; Muhacirinin sancağını Zeyd İbn Hôrise, Ensarınkini ise Sa'd İbn Ubtide taşıyordu. Hendek'in parolası, "Onlar asla yardım görmeyecekler." manasında 'Ha Mim; La Yunsarun' idi.
Sırtını Sel' dağına verecek, hendeği de önüne alarak burada teyakkuzda bekleyecekti. Hedeflenen yere gelindiğinde buraya Resı1lullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için bir çadır kuruldu; ashabını buradan yönlendirecekti.
Bütün hazırlıklar bitmiş ve artık düşmanın geleceği an beklenmeye başlanmıştı. Çok geçmedi; on bin kişilik Ahzab ordusu, hendeği önüne alarak Sel' dağına sırtını veren ashab-ı kiramın karşısına çıkıverdi; sanki yer gök asker doluydu!
Aslında bu manzara, yüreklere korku salması gereken bir görüntü arz ediyordu; ancak mü'minler, kendilerine daha önceden haberi verilip de ruhen hazır hale geldiklerinden böyle bir endişeye kapılmayacak, bilakis Allah ve Resı1lü'nün daha önce vadettiği bir hususun yaşanıyor olmasından dolayı imanlan kuvvetlenecekti. Resı1lullah'ın dedikleri yine aynen çıkıyordu! Öyleyse, hendeği ka-
zarken indirdiği balyozun akabinde verdiği müjdeler de tahakkuk edecek ve inananlar, her defasında ayrı bir zafere imza atarak geri döneceklerdi. Aralarında Resülullah olduktan sonra gam ve kederin ne manası olabilirdi ki!
Zihinlerinde, daha önce Cibril-i Emın'in getirdiği mesajlar canlanmıştı; getirdiği ayetlerde Yüce Mevla şöyle diyordu:
- Yoksa sizler, sizden öncekilerin başlan na gelen sıkıntı ve çetin badireler sizin de başınıza gelmeden öyle kolayca cennete gideceğinizi mi sanıyorsunuz! Bela ve musibetler onların başından sağanak gibi öylesine yağmış, imtihanlarla öyle sarsılmışlardı ki, nihayet başlarındaki Resül ve O'nunla birlikte olan mü'minler, 'Allah'ıml Yardımın ne zaman?' diyorlardı. Dikkat edin; Allah'ın yardımı çok yakındırl'?"
İşte şimdi böylesine çetin bir koridora giriyorlar ve başlannda Resülullah'la birlikte, "Allah'ım! Yardımın ne zaman?" diyecekleri bir zemine doğru ilerliyorlardı; ancak ne gamdı ki, içinde bulunduklan geminin kaptanı bizzat Allah Resülü'ydii. Şöyle diyorlardı:
- İşte bunlar, Allah'ın bize vaadettiği hususlardır; Allah ve Resülü ne doğru sözlüdür!'??