sumeyye
Tue 29 June 2010, 03:25 pm GMT +0200
Saf ve Mükemmel Kulluk : İhlas
“İhlâs” sözlükte, “Bir şeyi, yabancı unsurlardan arındırmak veya onu aslına, özüne kavuşturmak; içtenlik, samimiyet, doğruluk, riyasızlık, iç temizliği; temiz bir kalp ile sevmek ve bağlanmak” manasına gelir
Dinî bir terim olarak ihlâsın tarifi ise, “Gizli ve açık bütün çeşitleriyle şirkten uzak durarak hâlis bir tevhit üzere Yüce Allah’a kulluk etmek ve ibadeti yalnız Allah rızasını kazanmak maksadıyla sırf O emrettiği için yapmaktır”
İkinci tarif dikkatlice incelendiğinde karşımıza şöyle bir sonuç çıkar: “İhlâs, Cenâb-ı Hakk’a karşı saf ve mükemmel bir kulluktan başka bir şey değildir Ve bir Müslüman için elde edilmesi zorunlu olan elmas değerinde bir niteliktir” O halde kulluğun dışında kalan “ihlâs”, ancak sözlükte geçen tarife dâhildir Her ne kadar dünyevî başarılara vesile olsa bile; Allah rızasını kazanmaya ve ahiret saadetini elde etmeye vesile olamaz
Kur’ân’da “ihlâsa erdirilmiş” kullar olarak nitelenen peygamberlerin hayatı bu tarif için en güzel örneklerdir Onlar önce gizli açık her türlü şirke karşı mücadele vererek gönüllerde tevhidin bayrağını dalgalandırmış ve kalplere iman hakikatlerini köklü bir şekilde yerleştirmişler; sonra bütün duygu ve düşüncelerin yönünü sırf Allah rızasını kazanmaya çevirerek saf ve mükemmel bir kulluğun kapısını açmışlardır
Risale-i Nur’dan öğrendiğimize göre, dünya hayatını güzelce geçirme, ahireti unutup dünyaya dalma ve bilebile ahiretin elmas değerindeki menfaatlerini verip karşılığında dünyanın cam parçaları gibi değersiz çıkarlarını elde etme hastalığı, çağımızın dehşetli bir hastalığıdır Öyle görünüyor ki, bu korkunç ve bulaşıcı hastalıktan etkilenmeden istikametimizi korumak, Allah rızasını kazanmak ve ahiret saadetine kavuşmak şu çağda çok zor hâle gelmiş Bu zorluğu aşmanın tek yolu, elbette peygamber mesleği olan ihlâsı kazanmaktır Binlerce şükür olsun ki, Cenâb-ı Hak, böyle bir zamanda bize Risale-i Nur gibi Kur’ân’ın hakiki bir tefsirini bahşedip iman hakikatlerinin bütün boyutlarını gönüllere yerleştirmekte Ve ince ayarlı kulluğu bize ders verip ihlâs-ı etemmi kazandıracak bütün yolları göstermektedir
Uluslararası Bediüzzaman sempozyumlarından birine katılan Mısırlı bir profesör bir gün bana şöyle demişti: “İçinde yaşadığınız için belki siz farkında değilsinizBiz dışarıdan bakınca görüyoruz ki, Risale-i Nur talebelerinde ihlâs doğal bir ahlâk hâline gelmiş”
Mükemmel ihlâsa ulaşmak
Tam ve mükemmel ihlâsa bir anda ulaşmak elbette mümkün olmaz Belki bu ömür boyu sürecek bir süreçtir Tıpkı dünyevî işlerde olduğu gibi, bir şeyi önce öğrenirsin, sonra stajını yaparsın, sonra meslek hâline getirirsin Tabi burada öncelik-sonralık geneldir Yoksa öğrenme, staj, mesleğin inceliklerini kavrama ömür boyu sürüp gider Bu süreci Peygamber Efendimiz (asm) şöyle anlatıyor:
"İnsanlar helâk oldu–âlimler müstesna Âlimler de helâk oldu–ilmiyle amel edenler müstesna Amel edenler de helâk oldu–ihlâs sahipleri müstesna İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar"[1]
Bu aynen şu misale benzer: Araç olmadan uzak yerlere kimse gidemez–şoförlük bilgisine sahip olanlar müstesna Sadece şoförlük bilgisine sahip olanlar da gidemez–o bilgiyi araçta kullanabilenler müstesna Kullanabilenler de gidemez–kullanırken dikkatli olanlar müstesna Dikkatli olanlar da trafikte daima büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadırlar Çünkü bir anlık bir dalgınlık ve bir gaflet büyük bir felâketle sonuçlanabilir Demek dinî olsun, dünyevî olsun, bütün işlerimizde önce öğrenmek, sonra öğrendiğimizi uygulamak, sonra onu meslek hâline getirip ihlâsı, dikkati, samimiyeti, içtenliği, rıza-yı İlâhîyi hiçbir zaman elden bırakmamak gerekiyor