ezelinur
Sun 31 January 2010, 05:19 pm GMT +0200
Hem kazayı hem kefareti gerekli kılan durumları anlattıktan sonra şimdi de sadece kazayı gerektiren ve hiçbir şeyi gerektirmeyen şeyleri anlatmaya çalışacağız ki, mezheblerin bunlarla ilgili görüşleri detaylı olarak aşağıya alınmıştır.
Hanefiler dediler ki: Üç durumda kaza gerekir:
1. Oruçlunun gıda olmayan veya gıda anlamında olan bir nesneyi almasıdır. Gıdalı şeyler, kişinin tabiatının meylettiği ve yemekle iştahının tatmin olduğu şeylerdir. Gıda anlamında olan şeylere örnek olarak ilaçları gösterebiliriz.
2. Hastalık, seferîlik, zorlanma ve yanılma gibi şer’î bir mazeret dolayısıyla oruçlunun gıda veya ilâç alması halinde sadece kaza gerekir. Meselâ rnazmaza yapan kişi ihmalkârlık ederek midesine su kaçırırsa, orucu bozulur ve kaza gerekir. Başında, ya da karnında yarası olan kişi bu yarasının üzerine ilâç koyar da bu ilâç dimağına, ya da midesine giderse orucu bozulup kazası gerekir. Unutma sonucu orucunu açan kişinin orucu bozulmayacağı gibi, kendisine ne kaza ne de kefaret gerekir.
3. Tenasül organının şehvetini tam olmayarak gidermek de kazayı gerektirir.
Şimdi de bu üç kısmı detaylı olarak ele alalım:
Birinci Kısım: Pişmemiş pirinç, hamur, ya da âdet olarak yenen yağ ve balla karıştırılmamış un yemekle oruç bozulur ve kaza gerekir. Kilermeni dışındaki bir çamuru yiyen kişi, bu çamuru yemeyi âdet haline getirmemiş ise sadece kaza gerekir. Kilermeni -ki bu aktarlarca bilinen bir şeydir- yemekle hem kaza, hem kefaret gerekir. Fazla miktardaki tuzu bir defada yemek de kazayı gerektirir. Çünkü fazla miktarda tuz yemek, insan tabiatının kabul etmediği ve midenin iştahını tatmin etmediği bir yeyiştir. Az miktarda tuz yemekten ötürü normal olarak bir lezzet alındığı için hem kaza, hem kefaret gerekir. Bir çekirdeği veya bir deri parçasını yiyen, ya da olgunlaşmadan yenilmeyen bir meyveyi yiyen; meselâ tuzlamadan veya pişirmeden ayva yiyen oruçlu bir kimseye kaza gerekir. Ama tuzlayıp veya pişirip yerse kefaret de gerekir. Çakıl taşı, demir parçası, dirhem ve dinar veya toprak yutan oruçluya da kaza vâcib olur. Mak’adtan, kadının vaginasından veya burundan pompalayarak mideye su ya da ilâç ulaştırmakla da kaza gerekir. Kulağa yağ dökmekle de oruç bozulup kaza gerekir. Ama kulağa su dökmekle oruç bozulmaz. Çünkü su, içeriye sirayet etmez. Oruçlunun ağzına yağmur damlası veya kar tanesi düşer de bunları kendi fiiliyle yutmazsa yine kaza gerekir. Oruçİu kişi midesindeki kusuntuyu çıkarmaya kasteder veya kendi kasdı olmaksızın baskın gelerek kusuntu çıkar da, bu kusuntuyu gerisin geri mideye iade ederse ve her iki durumda da kusuntu ağız dolusu olur, oruçlu olduğu da hatırında bulunursa, kendisine kaza lâzım gelir. Kusuntusu ağız dolusundan az olursa veya kusuntusunu mideye geri çevirirken oruçlu olduğunu unutursa kaza gerekmez. Çünkü sahîh görüşe göre orucu bozulmamıştır. Meselâ oruçlunun geceleyin fecirden önce yemiş olduğu hurmaların dişleri arasında arta kalan kalıntısı fecirden sonra yenilirse ve miktarı da bir nohut tanesi kadar olursa, kaza gerekir. Bundan daha az olursa, ehemmiyetsiz olduğundan ötürü, orucu bozmaz. Ağızda oluşan tükürükleri yutmak da orucu bozmaz. Mazmazadan sonra ağızda kalan ıslaklığı tükürükle birlikte yutmak da orucu bozmaz. Ama mazmazadan sonra tükürüğü yutmadan önce tükürmek gerekir. Tükürmede mübalağa etmeye de gerek yoktur.
İkinci kısım: Şer’î bir mazeret dolayısıyla oruçlunun gıda veya gıda anlamındaki bir şeyi almasıdır (yemesidir). Meselâ oruçlu kadın (evine) hizmet edememekten korkarak orucunu açarsa; oruçlu uykuda olduğu takdirde bir başkası oruç bozacak bir şeyi onun midesine sevkederse oruçluya kaza gerekir. Şer’î bir şüpheden ötürü orucunu kasden açan, meselâ unutarak cinsel ilişkide bulunduktan sonra orucunun bozulduğunu sanarak kasden yemek yiyen kişiye de kaza gerekir. Geceleyin oruca niyet etmeyip de gündüzleyin niyet eden kişi orucunu bozacak olursa, kendisine kefaret gerekmez. Zîrâ bu kişinin orucunun sıhhati hususunda Şâfiîlere göre bir şüphe vardır. Geceleyin oruca niyet edip de bu niyetin gereğini yerine getirmeden yolculuğa çıkan ve seferi olarak sabahlayan kişi bundan sonra ikâmete niyet ederse, -her ne kadar haram olsa da- bir şeyler yiyecek olursa, kendisine kefaret gerekmez. Fecrin doğması hususunda şüpheye düşen kişi yeyip içerken veya cinsel ilişkide bulunurken fecir doğmuş olursa, bu kişiye, ortada bir şüphe durumu bulunduğu için kefaret gerekmez. Güneşin batması hususunda şüphe edip iftar etme hâlinde kefaret gerekir. Bu durumda kefaretin düşmesi için şüphe yeterli değildir. Aksine bu husustaki iki rivayetten birine göre, güneşin battığına kuvvetli bir zanla kanaat getirilmiş olmalıdır.
Fecrin doğmasından önce cinsel ilişkiye giren kişi bu ilişki esnasındayken fecir doğarsa, bu ilişkiden hemen geri çekildiği takdirde orucu bozulmaz. İlişkiye devam ederse, kendisine hem kaza hem kefaret gerekir.
Üçüncü kısım: Tenasül organının şehvetinin tam olmayarak tatmin edilmesidir. Bunu şöylece örneklendirebiliriz: Bir ölü, bir hayvan, ya da şehvetsiz küçük bir çocukla cinsel ilişki kurarak menî akıtan kişinin, penisini karın, ya da baldıra sürerek veya mastürbasyon yaparak veyahut da uyumakta olan kadınla cinsel ilişkide bulunarak menî akıtan kişinin orucu bozulur. Kaza gerekir. Bir kadının, kendi vaginasma yağ ve benzeri bir şeyi damlatmakla bozulan orucunu sadece kaza etmesi gerekir. Oruçlu bir kişi su veya yağla ıslatılmış parmağını mak’adına sokarsa, kaza etmesi gerekir. Oruçlu bir kişi istincâ ederken mak’adına su kaçar ve bu su da hukne mahalline ulaşırsa kazayı gerekli kılar. Bu durumda orucun bozulup kazanın gerekmesi için istincâ eden kişinin mübalağada bulunması ve suyun mak’adına kaçmasında kasıt bulunması gerekir. Oruçlu kişi bez ya da tahta parçasını şırınga ucu gibi mak’adına sokup tamamen içinde kaybederse orucu bozulur ve kendisine kaza vâcib olur. Ama bu sokulan parçanın tamamı içeri girmez de bir kısmı dışarıda kalırsa orucu bozulmaz. Aynı şekilde kadın da yağ veya suyla ıslatılmış parmağını kendi tenasül organının iç kısmının derinliklerine kadar sokar, parmağının tümü içerde kaybolursa sadece kaza etmesi vâcib olur. Kefaret gerekmez. Bu anlatılanlardan sonra şunu da söyleyelim ki; oruçlu bir kişi tedavi amacıyla penis deliğine yağ veya su damlatırsa orucu bozulmaz. Oruçlu bir kişi birisine şehvetle bakarsa, bu bakışını defalarca tekrarlasa ve menîsi de şehvetle aksa bile orucu bozulmaz. Yapmış olduğu bir cinsel ilişkiyi ve benzeri şeyleri düşünmekle menîsi akan veya ihtilâm nedeniyle menîsi akan kişinin de orucu bozulmaz. Gül ve nergis gibi esansları koklayan kimsenin orucu bozulmaz. Cünüblükten ötürü yapılması gereken guslü gündoğuşuna kadar yapmayıp erteleyen kişinin, gün boyunca cünüb olarak beklese bile, orucu bozulmaz. Yollardaki tozların, eleme esnasında un tozlarınfn, karasinek ya da sivrisineğin boğaza kaçması hâlinde oruç bozulmaz.
Malikîler dediler ki: Oruç bozucu işlerden birini yapan kişi ister Ramazanın edâ orucunda olsun, ister Ramazanın kazası, kefaret ve gayrı muayyen adak oruçları gibi diğer oruçlarda olsun kefareti gerektiren şartlar tahakkuk etmediği takdirde sadece kaza gerekir. Muayyen (vakti belirtilmiş) adak orucuna gelince, bu orucu tutmakta olan kişi, mevcûd bir hastalıktan veya mevcûd olacak bir hastalıktan -bu orucun tutulması zamanında oruç tuttuğu takdirde hastalanacağını veya hastalığının artacağını, ya da şifâsının gecikeceğini zannederse- veya kadının hayız ya da nifasının başlamasından veyahut da delirme, ya da bayılmadan ötürü orucunu açarsa kendisine kaza da gerekmez. Eğer orucunu bozduğu bu günde mazereti kalkarsa, günün geri kalan kısmında oruçlu gibi hareket etmesi gerekir. Muayyen adak orucunu unutarak bozan, meselâ Perşembe günü oruç tutmayı adayan kişi Perşembe sanarak Çarşamba günü oruç tutar da Perşembe günü oruç tutmazsa, kendisine kaza vâcib olur.
Farz oruçlardan biri de, Hacc-ı Kıran veya Temettü yapmakta olan kimselerin kurban kesmek gerektiği halde kesecek kurban bulamamaları durumunda, yerine oruç tutmalarıdır. Bu oruçları bozan kimselere kaza vâcib olur.
Özetle diyebiliriz ki: Yukarıda verilen tafsilât doğrultusunda muayyen adak orucu dışındaki diğer oruçların bozulması hâlinde kaza gerekir. Nafile oruca gelince bunu kasıtlı olarak haram bir şekilde açmadıkça, bu orucun açılması nedeniyle kaza gerekmez.
Orucu bozmayan ve kazayı da gerektirmeyen durumlara gelince, bunları şöylece sıralayabiliriz:
1. Elinde olmayarak kusan ve bu kusuntusundan da bir şey yutmayan kişinin orucu sahihtir.
2. Yollardaki tozun veya un öğütmekle ya da elemekle meşgul olan kişinin boğazına kaçan un tozunun oruçluya zararı olmaz. Yine bunun gibi oruçlu kişi her ne kadar kendini korusa da, boğazına sinek kaçarsa orucu sahîh olur.
3. Sahurda yemek yemekte veya bir şeyler içmekte olan kişi, fecrin doğması anında ağzındaki yiyecek veya içeceği hemen dışarı atarsa orucu bozulmaz.
4. Sadece bakma veya düşünme nedeniyle menisi baskın gelerek akan kişinin orucu bozulmaz. Sahîh olarak kalır.
5. Ağızda toplanan tükrüğü veya ağızdaki yemek kalıntısını yutmak oruca zarar vermez. Oruçlu kişi bunu kasden yapsa bile mûtemed görüşe göre orucu bozulmaz. Ancak ağızdaki yemek kalıntısı örfe göre çok sayılıyorsa, bunun elde olmayarak da olsa yutulması orucu bozar.
6. Karın üzerinde bulunan bir yaranın üstüne yağ sürmekle de oruç bozulmaz. Çünkü bu yağ, yiyecek ve içeceklerin yerleştiği yere (mideye) ulaşmamaktadır.
7. İhtilâm olan kişinin de orucu bozulmaz.
Hanbeliler dediler ki: Sadece kazayı gerektiren durumlar şöyle sıralanabilir:
Oruçlu kişi lokma gibi midede eriyen veya demir, ya da kurşun gibi erimeyen bir şeyi kasıtlı olarak ağızdan alıp midesine götürürse kefaret değil de sadece kaza gerekir. Oruçlu kişi gündüzleyin çiğnediği sakızın tadını (boğazında) hissederse, ağıza gelen balgamı geri yutarsa, şırıngayla vurulan ilâcın tadını midesinde, gözüne çektiği sürmenin tadını boğazında hissederse, ağza gelen kusuntuyu kasden geri yutarsa, tükürüğüne necaset bulaşır da bunu kasden geri yutarsa sadece kaza gerekir. Kefaret gerekmez. Dimağa kasden ulaştırılan şeyler de orucu bozar. Dimağ ile irtibatı olan bir yarayı tedavi etmek için üzerine konulan ilâç, dimağın yarığına ulaşırsa oruç bozulur. Oruçlu bir kişi başka birine (şehvetle) bakışını tekrarlayarak menisini akıtırsa, ya da kendi eliyle veya başkasının eliyle mastürbasyon yaparsa orucu bozulur ve kaza gerekir. Aynı şekilde başkasına (şehvetle) bakarak, ya da birine dokunarak veya öperek menîsi akan kişinin, tenasül organı dışında başka yerlere temas ederek menîsi akan kişinin, bunun hükmünü bilmese bile kasıtlı olarak yapması hâlinde orucu bozulur ve kaza etmesi gerekir. Kendisini zorlayarak azıcık da olsa kusan kişinin orucu bozulur ve kaza etmesi gerekir. Kasıtlı olarak hacamat (kupa) vurduran kişinin, kan çıkması hâlinde orucu bozulur. Kan çıkmadığı takdirde orucu bozulmaz. Bu sayılan durumlardan birine unutarak ya da zorlanarak giren kişinin orucu bozulmaz. Zorlanan kişinin midesine ilâç ulaştırılmış olsa fcle orucu bozulmaz.
Ne kazayı ve ne de kefareti gerektirmeyen şeylere gelince, bunları şöylece sıralayabiliriz:
Neşter vurulduğunda kan çıksa bile oruç bozulmaz. Hacamatla tedavi yerine, bıçakla çizerek kan çıkarmakla da oruç bozulmaz. Burundan kan gelmesi ve elde olmayarak kanlı da olsa kusmakla oruç bozulmaz. Oruçlunun kasdı olmaksızın boğazına sinek veya yoldaki tozlar kaçarsa orucu bozulmaz. Çünkü bu gibi şeylerden sakınmak mümkün değildir. Ayak tabanına kına süren kişinin, kınanın etkisini boğazında hissetmesiyle de orucu bozulmaz. Oruçlu kadın, ıslak da olsa kendi parmağını veya başkasının parmağını vaginasına sokmakla orucu bozulmaz. Mazmaza veya istinşak yapmakta olan oruçlu kişinin, bu mazmazamn abes ve mekruh olmasına rağmen, orucu bozulmaz. Sahur vaktinde yemekte, içmekte veya cinsel ilişkide bulunmakta olan kişi, fecrin doğuşundan şüphe eder veya güneşin battığını zannederek bu işleri yapar da durum açığa çıkıp belirginleşmezse orucu bozulmaz. Ama her iki durumda, yani fecrin doğuşunda ve güneşin batmasında durum belirginleşirse yemek ve içmekten ötürü kaza, cinsel ilişkiden ötürü de hem kaza, hem kefaret gerekir. Bir kişi gece olduğuna inandığı bir vakitte yeyip içer de sonra bu vaktin gece olmadığı anlaşılırsa veya bir kişi unutarak yemek yemekten dolayı orucunun bozulduğunu sanarak artık bilerek yeyip içmeye devam ederse orucu bozulur ve kendisine sadece kaza lâzım gelir.
Şafiiler dediler ki: Orucu bozup yalnızca kazayı gerektiren durumları şöylece sıralayabiliriz: Az miktarda bir su da olsa, susam ya da çakıl taşı kadar bir şey, az da olsa çok da olsa oruçlunun karnına ulaşınca orucu bozulur ve kaza gerekir. Bu gibi durumlarda orucun bozulması için gerekli bazı şartlar vardır. Şöyle ki:
1. Orucunu bozan kişi, yakın zamanda İslâm’a girmiş olma nedeniyle bu konuda câhil kalmış olmamalıdır.
2. Kişi, orucunu kasıtlı olarak açmış olmalıdır. Oruçluya rağmen karına bir şey kaçması orucu bozmaz.
3. Oruçlunun karnına giden şey, şer’an muteber olan kulak, burun, ağız, mak’ad, vagina ve dimağ ile bağlantılı yara gibi bir yoldan gitmiş olmalıdır. Sigara ve tömbeki içmek, enfiye kullanmak orucu bozar ve yalnızca kazayı gerektirir. Çünkü bilindiği gibi bu mezhebe göre oruçluyken cinsel ilişkide bulunma dışında hiçbir şey kefareti gerekli kılmaz. Tabiî onun için de bazı şartlar gereklidir ki, onların izahı daha önce yapılmıştı. Oruçlu kişi, parmağının tümünü veya bir kısmını, kuru da olsa, zaruret olmaksızın önden veya arkadan sokarsa orucu bozulur. Ama bunu bir zaruretten dolayı yaparsa orucu bozulmaz. Oruçlu bir kişi ağaç çöpünü kulağının içine sokarsa orucu bozulur. Zîrâ kulağın içi, şer’ân vücûdun iç kısmından sayılmaktadır. Oruçlu bir kişi mazmaza ve istinşak yaparken normalin dışına çıkarak şer’an oruçludan istenenden fazlasını yapar veya üç defadan fazla yapar da bu nedenle boğazına su kaçarsa orucu bozulur ve kaza etmesi gerekir. Ayıklayıp dışarı atmaya muktedir olduğu diş arasındaki yiyecek kalıntılarını, nohuttan az olsa bile, yiyen kişinin orucu bozulur. Oruçlu kişi kasden, kendi isteğiyle ve hükmünü bilerek kusarsa orucu bozulur ve kendisine kaza lâzım gelir. Bu kusuntu ağız dolusu olmasa bile orucu bozar. Yine bunun gibi bir kişinin karnına sinek kaçar da bunu çıkarırsa orucu bozulur ve kaza gerekir. Kasıtlı olarak geğiren kişinin boğazının görünen kısmına midesindeki yiyeceklerden bir şey gelirse orucu bozulur. Boğazın görünen kısmı, noktasız “ha” harfinin çıkış yeridir. İçerdeki balgamı ağıza getirip dışarı atmakla oruç bozulmaz. Çünkü bu, defalarca yapılmasına ihtiyaç duyulan bir davranıştır. Ama ağza geldikten sonra balgamı geri yutmakla oruç bozulur. Çıplak olarak da olsa iki kişinin birbirine sarılmasıyla menî akması hâlinde oruç bozulur. Öpme, ya da elleme dolayısıyla menî akması hâlinde de oruç bozulur ve kaza gerekir. Ama birine bakma veya birini düşünme nedeniyle menî akarsa ve meninin bu nedenle akması da o kişinin âdeti hâline gelmemiş ise orucu bozulmaz. Bu, ihtilâm gibi kabul edilir.[182]