armi
Sat 4 July 2009, 07:47 am GMT +0200
Tâbiînin, zâhid (dünyâya önem vermeyen), âbid (çok ibâdet eden) ve müttekilerinden (haramlardan sakınanlarından) ve velî. Künyesi Ebû Muhammed'dir. 737 (H.120) senesinde vefât etti.
Hadîs ilminde sika, emîn, güvenilir ve îtimâd edilir bir âlimdir. Basra'nın en büyük âlim ve râvilerindendir. Sâbit el-Benânî, bir çok Sahâbîden hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Enes bin Mâlik, İbn-i Ömer, İbn-i Zübeyr, Şeddâd (r.anhüm) bunlardandır. En çok, Enes bin Mâlik'den rivâyet etmiştir. Atâ bin Ebî Rebâh, Katâde, Eyyûb, Yûnus bin Ubeyd, Süleyman Teymî, Humeyd, Dâvûd bin Ebî Hind, Ali bin Zeyd bin Ced'ân, A'meş ve başkaları da ondan hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. HadîsleriKütüb-i Sitte diye meşhûr olan altı hadîs kitabının hepsinde vardır.
Enes bin Mâlik'in Basra'da bulunduğu zamanlardaki sohbetlerinde çok bulunmuştur. Hakkında söylenenler:
Enes bin Mâlik onun için der ki: "Her şeyin bir anahtarı vardır. Hayrın anahtarı da Sâbit'tir."
Bekr bin Abdullah: "Zamânının en âbid olanına bakmak isteyen Sâbit el-Benânî'ye baksın."
Şu'be; "Sâbit el-Benânî, Kur'ân-ı kerîmi bir gün ve gecede okuyup bitirir, çok oruç tutardı."
İbn-i Şevzep: "Berâber yola çıkardık. Bir mescide rastlayınca, orada mutlaka namaz kılardı."
Humeyd; "Biz, yanımızda Sâbit el-Benânî de olduğu halde, Enes bin Mâlik'e giderdik. Fakat Sâbit, rastladığı bir mescitte namaz kılarken geride kalırdı.Biz hazret-i Enes'in yanına vardığımızda onu göremeyince, "Sâbit nerede, Sâbit nerede? Çünkü ben onu çok seviyorum" buyururdu.
Ahmed bin Hanbel; "Enes bin Mâlik, Sâbit el-Benânî'ye, senin gözlerin, Resûlullah'ın gözlerine ne kadar da çok benziyor, der ve Resûlullah'ı hatırlayarak ağlamaya başlar, gözlerinden yaşlar akardı."
Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ kitabının sâhibi "Sâbit el-Benânî hazretleri için şöyle der: "Vefât ettiği zaman kabrini kerpiçle ördüler. Kerpiçlerden birisi kaydı. Kabrin içinde onu namaz kılarken gördüler. Kabrinin civarından geçenler, içerden Kur'ân-ı kerîm sesi duyardı."
Sâbit bin Eslem buyurdu ki:
"Yirmi yıl çok sıkı bir şekilde namaza kalktım. Bütün bu yirmi yıl boyunca, onun nîmetini topladım."
"Allahü teâlânın anıldığı yere dağlar kadar günah ile girseler, çıktıkları zaman üzerlerinde zerre kadar bir günah kalmaz (kul hakkı dışında)."
Elli yıl, bütün gecelerimi ibâdetle geçirdim.Her seher vakti şu duâyı yapardım: "Allah'ım, kullarından birine, kabrinde namaz kılmağı nasîb edeceksen, o kulun ben olayım."
"Kendisinde şu iki haslet bulunmayan kimse, diğer bütün hasletleri toplasa da, gerçek mânâda âbid (ibâdet eden) bir kul olamaz. Bu iki özellik, namaz ve oruçtur. Bunlar, o kulun et ve kanı mesâbesindedir."
Hastalığında,Sâbit bin Eslem hazretlerinin ziyâretine gittiler. Yanındakilere bir şeyler anlatıyordu. Ziyâretçiler, huzûruna girip oturunca; "Sevgili kardeşlerim! Önceki gibi, namazlarımı kılamıyor, oruçlarımı tutamıyor, Allahü teâlâyı zikredemiyor, sizlerin yanına inemiyorum" dedi ve şöyle duâ etti: "Allah'ım! Bu üç şeyi istediğim gibi yapamadığım zaman, beni bu dünyâda bir saat bile bırakma!"
Hadîs ilminde sika, emîn, güvenilir ve îtimâd edilir bir âlimdir. Basra'nın en büyük âlim ve râvilerindendir. Sâbit el-Benânî, bir çok Sahâbîden hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Enes bin Mâlik, İbn-i Ömer, İbn-i Zübeyr, Şeddâd (r.anhüm) bunlardandır. En çok, Enes bin Mâlik'den rivâyet etmiştir. Atâ bin Ebî Rebâh, Katâde, Eyyûb, Yûnus bin Ubeyd, Süleyman Teymî, Humeyd, Dâvûd bin Ebî Hind, Ali bin Zeyd bin Ced'ân, A'meş ve başkaları da ondan hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. HadîsleriKütüb-i Sitte diye meşhûr olan altı hadîs kitabının hepsinde vardır.
Enes bin Mâlik'in Basra'da bulunduğu zamanlardaki sohbetlerinde çok bulunmuştur. Hakkında söylenenler:
Enes bin Mâlik onun için der ki: "Her şeyin bir anahtarı vardır. Hayrın anahtarı da Sâbit'tir."
Bekr bin Abdullah: "Zamânının en âbid olanına bakmak isteyen Sâbit el-Benânî'ye baksın."
Şu'be; "Sâbit el-Benânî, Kur'ân-ı kerîmi bir gün ve gecede okuyup bitirir, çok oruç tutardı."
İbn-i Şevzep: "Berâber yola çıkardık. Bir mescide rastlayınca, orada mutlaka namaz kılardı."
Humeyd; "Biz, yanımızda Sâbit el-Benânî de olduğu halde, Enes bin Mâlik'e giderdik. Fakat Sâbit, rastladığı bir mescitte namaz kılarken geride kalırdı.Biz hazret-i Enes'in yanına vardığımızda onu göremeyince, "Sâbit nerede, Sâbit nerede? Çünkü ben onu çok seviyorum" buyururdu.
Ahmed bin Hanbel; "Enes bin Mâlik, Sâbit el-Benânî'ye, senin gözlerin, Resûlullah'ın gözlerine ne kadar da çok benziyor, der ve Resûlullah'ı hatırlayarak ağlamaya başlar, gözlerinden yaşlar akardı."
Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ kitabının sâhibi "Sâbit el-Benânî hazretleri için şöyle der: "Vefât ettiği zaman kabrini kerpiçle ördüler. Kerpiçlerden birisi kaydı. Kabrin içinde onu namaz kılarken gördüler. Kabrinin civarından geçenler, içerden Kur'ân-ı kerîm sesi duyardı."
Sâbit bin Eslem buyurdu ki:
"Yirmi yıl çok sıkı bir şekilde namaza kalktım. Bütün bu yirmi yıl boyunca, onun nîmetini topladım."
"Allahü teâlânın anıldığı yere dağlar kadar günah ile girseler, çıktıkları zaman üzerlerinde zerre kadar bir günah kalmaz (kul hakkı dışında)."
Elli yıl, bütün gecelerimi ibâdetle geçirdim.Her seher vakti şu duâyı yapardım: "Allah'ım, kullarından birine, kabrinde namaz kılmağı nasîb edeceksen, o kulun ben olayım."
"Kendisinde şu iki haslet bulunmayan kimse, diğer bütün hasletleri toplasa da, gerçek mânâda âbid (ibâdet eden) bir kul olamaz. Bu iki özellik, namaz ve oruçtur. Bunlar, o kulun et ve kanı mesâbesindedir."
Hastalığında,Sâbit bin Eslem hazretlerinin ziyâretine gittiler. Yanındakilere bir şeyler anlatıyordu. Ziyâretçiler, huzûruna girip oturunca; "Sevgili kardeşlerim! Önceki gibi, namazlarımı kılamıyor, oruçlarımı tutamıyor, Allahü teâlâyı zikredemiyor, sizlerin yanına inemiyorum" dedi ve şöyle duâ etti: "Allah'ım! Bu üç şeyi istediğim gibi yapamadığım zaman, beni bu dünyâda bir saat bile bırakma!"