- Sabır yanlızca insanalara mi mahsusdur???

Adsense kodları


Sabır yanlızca insanalara mi mahsusdur???

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
zera
Sun 19 July 2009, 01:51 am GMT +0200
Sabır insana mahsustur
İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyurdu ki: “Belâlara sabretmek insanın husûsiyetlerindendir. Hayvanlarda ve meleklerde sabır olmaz. Hayvanlarda şehvet ağır bastığından ve bu şehvete sabretmek için akılları olmadığından, onlarda sabır yoktur. Meleklerde ise şehvet yoktur. Onlar, Allahü teâlânın cemâline âşık olmuşlardır.” Sabır insana mahsustur[/b]
İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyurdu ki: “Belâlara sabretmek insanın husûsiyetlerindendir. Hayvanlarda ve meleklerde sabır olmaz. Hayvanlarda şehvet ağır bastığından ve bu şehvete sabretmek için akılları olmadığından, onlarda sabır yoktur. Meleklerde ise şehvet yoktur. Onlar, Allahü teâlânın cemâline âşık olmuşlardır.”

Fahreddîn Râzi buyurdu ki: “Sabretmek, Allahü teâlânın hükmüne râzı olmaktır. Kalb bir şeye meylettiği zaman, yüzünü yüce âlemden çevirir. Nitekim Âdem aleyhisselâmın kalbi Cennete meyledince, Allahü teâlâ Cenneti ona mihnetli kıldı.”

Resûlullah efendimiz, “Sabır benim azığımdır” buyurdu. Sabırdan maksâd takvâdır. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: “Muhakkak ki, azığın en hayırlısı takvâdır. Ey aklı tam olanlar, benden korkunuz” (Bekâra-197). Takvâdan maksâd sakınmaktır. Resûl aleyhisselam buyurdu ki: “Kul, harama düşerim diyerek şüpheli şeylerden kaçınmadıkça, takvâ derecesine erişemez.”

Ca’fer-i Sâdık hazretleri ise takvayı şöyle anlatır: “Takvâ, kalbde Allahü teâlânın sevgisinden başka bir şey bulundurmamaktır.”

Takvânın üç alâmeti vardır:
1- Her halükârda Allahü teâlânın rızâsını aramaktır.
2- Her işte Allahü teâlâya dönmektir.
3- Her durumda dosdoğru olmaktır.

Vehb bin Münebbih hazretleri şöyle anlatır: “Allahü teâlâ, Uzeyr aleyhisselâma şöyle vahyetmiş: Yâ Uzeyr, sana bir belâ indiği zaman Beni kullarıma şikâyet etmekten sakın. Ben sana nasıl muâmele ediyorsam, sen de bana öyle muamele et. Ben, nasıl seni meleklerime şikâyet etmiyorsam; sana bir belâ indiği zaman senin de beni kullarıma şikâyet etmemen gerekir.”

Allahü teâlâ Dâvûd aleyhisselâm’a da şöyle vahyetmiştir: “Yâ Dâvûd! Sıkıntıya karşı sabret ki, Allah’ın yardımı sana gelsin.”

Ömer bin Abdülazîz buyurdu ki: “Eğer dünya, kedersiz bir nimet olsaydı, şüphesiz o Cennet olurdu. Ve biz dünyadan göçmeye muhtaç olmazdık.”

Ka’b’ül-Ahbar buyurdu ki: “Kul, uğradığı bir musibetten dolayı Allah’tan başkasına şikâyette bulunursa, Yüce Allah tevbesini kabul edinceye kadar ibâdetlerinin tadını duyamaz.”


Fahreddîn Râzi buyurdu ki: “Sabretmek, Allahü teâlânın hükmüne râzı olmaktır. Kalb bir şeye meylettiği zaman, yüzünü yüce âlemden çevirir. Nitekim Âdem aleyhisselâmın kalbi Cennete meyledince, Allahü teâlâ Cenneti ona mihnetli kıldı.”

Resûlullah efendimiz, “Sabır benim azığımdır” buyurdu. Sabırdan maksâd takvâdır. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: “Muhakkak ki, azığın en hayırlısı takvâdır. Ey aklı tam olanlar, benden korkunuz” (Bekâra-197). Takvâdan maksâd sakınmaktır. Resûl aleyhisselam buyurdu ki: “Kul, harama düşerim diyerek şüpheli şeylerden kaçınmadıkça, takvâ derecesine erişemez.”

Ca’fer-i Sâdık hazretleri ise takvayı şöyle anlatır: “Takvâ, kalbde Allahü teâlânın sevgisinden başka bir şey bulundurmamaktır.”

Takvânın üç alâmeti vardır:
1- Her halükârda Allahü teâlânın rızâsını aramaktır.
2- Her işte Allahü teâlâya dönmektir.
3- Her durumda dosdoğru olmaktır.

Vehb bin Münebbih hazretleri şöyle anlatır: “Allahü teâlâ, Uzeyr aleyhisselâma şöyle vahyetmiş: Yâ Uzeyr, sana bir belâ indiği zaman Beni kullarıma şikâyet etmekten sakın. Ben sana nasıl muâmele ediyorsam, sen de bana öyle muamele et. Ben, nasıl seni meleklerime şikâyet etmiyorsam; sana bir belâ indiği zaman senin de beni kullarıma şikâyet etmemen gerekir.”

Allahü teâlâ Dâvûd aleyhisselâm’a da şöyle vahyetmiştir: “Yâ Dâvûd! Sıkıntıya karşı sabret ki, Allah’ın yardımı sana gelsin.”

Ömer bin Abdülazîz buyurdu ki: “Eğer dünya, kedersiz bir nimet olsaydı, şüphesiz o Cennet olurdu. Ve biz dünyadan göçmeye muhtaç olmazdık.”

Ka’b’ül-Ahbar buyurdu ki: “Kul, uğradığı bir musibetten dolayı Allah’tan başkasına şikâyette bulunursa, Yüce Allah tevbesini kabul edinceye kadar ibâdetlerinin tadını duyamaz.”[/b]

ceren
Thu 18 August 2016, 05:37 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.Sabır etmek olaylar karşısında susmak ve sakin kalmak allaha mahsustur.Her şeye allah rızası için sabır gösteren ve tevekkul edip allahın rahmetine kavuşan kullardan olalım inşallah...