- Rüzgar

Adsense kodları


Rüzgar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sun 5 September 2010, 05:40 pm GMT +0200
RÜZGÂR

Bu akşam doluyum rüzgâr, senin gibi. Es, durmadan es.  Esemediğimi hatırlayıp sana imreneyim. Ağaçları o hınçla sallayıp yapraklarını dökemiyorsun şimdi değil mi? Mevsim kış rüzgâr! Karları savur sağa sola… Savur ki ben de savrulayım. Dayanamıyorum artık…

Yüce bir şey; biliyorum, hissediyorum, zorlanıyorum, yoruluyorum, eziliyorum ve tadıyorum… Zahirisi ne kadarını aks ettirir ? Aks olunamayan benim rüzgâr. Dağılsa, savrulsa sağa sola kar tanecikleri gibi. Ah! Bir dağılsa, nidalarıma yansısa… Olmuyor böyle rüzgâr, olmuyor…

Yine esiyorsun, peşinden sürüklüyorsun kar taneciklerini. Ya ben? Evet, ben rüzgâr? İç âlemimde kopan fırtına yıkıyor… Yıksın sessizliği bilirim; ama yakıyor rüzgâr! Suyu nereden bulup söndürürüm ? Delirme, bu akşam delirme… Dağıtma alevleri sağa sola. Yaprak değil bunlar…

Neden rüzgâr?

Neden dağıtıyorsun?

Neden toplamıyorsun?

Rüzgâra benziyorsun, gördüğüm yok seni terennümüne mukabil mi bunlar? Söyle. Lerze bedenimi sarmıştı terennümü için mi yoksa? Ateşte kavrulan yüreğim, söndürme yoksa, ırmakların isyanına mı kızdın inatla alevlendiriyorsun? Belki, bırakın küller kalsın dediğimdendir değil mi rüzgâr, inadına dağıtıyorsun? Kalbimin derinliklerinden gelen bir sestin sen, gecenin bir vakti ansızın fısıltısından mı yoksa? Hepsini bahane edip esiyorsun rüzgâr, biliyorum ben bunu. Es rüzgâr es, es ki esmedikçe sana imreneyim…

Çöldeyim, serap hülyâları içinde rüzgâr. Hayır, karların içerisinde çiğnenmeyi bekliyorum. Yok, Yağmur damlalarına karışıp toprakta buluyorum kendimi. Ya da güneşin ziyasının altında karanlıktayım rüzgâr! Neredeyim? Söyle bana, nereye sürükledin beni?

Ağlattın beni çaresizliğin akislerinde, bağırttın ses tellerim kasılana kadar… Vurdun, hep vurdun. Kilitlendim anahtarı olmayan mahzene, bunu da mı yaptın rüzgâr? Sen özgürlüğü seversin, neden hapsettin? Özgürlüğümü kısıtladın. Neden rüzgâr?

Ya sorularım? Onlar uçtu gitti değil mi? Sen uçurdun sen rüzgâr…

Yine esiyorsun inadına… Gelip savurdukların, savurduğun yerden gelenler rüzgâr… Nâmütenâhiye mi esiyorsun, mütenâhi olamaz mısın sen? Ya esmeyi bana da öğret ya da çek git dehlizin olduğu her yere rüzgâr.

Çocukluğumda severdim seni. O kadar hoş olurdun ki, çehremi okşardın ılık halinle… Şimdi neden böylesin? Ilıklığından iz kalmamış, yakıyorsun rüzgâr…

Bu denli esme artık, taşacak baraj. Anlaşılan sen durmayacaksın. Âlem durmadan dönüyor, sen de ona özenip durmadan esiyorsun. Hafifle de hafiflet yükümü. Hafiflemeyeceksen vurmadan es. Bıçak gibi kesiyorsun estiğinde rüzgâr.

Uğultun korkutuyor beni. Çocukluğumda uğultundan korkardım ya, yine korkuyorum… Ezelden korkutmuşsun rüzgâr. Sevimli olmaya çalışma, nafile. Sona yaklaşıyoruz galiba. Doldurdun ya beni, boşaltırsın birazdan. Sana paltomun yakasını açtım ve sen o rahatlıkla sertleşerek estin. Ya beni kaldır at kaldırımların bir kenarına ya da yumuşa. Çık git demiyorum, sen istesen ben çıkarmam seni. Bendesin. Benimde prensibim bu rüzgâr!     

Boşalttın bak. Baraj kapaklarını açarak yapmadın bunu, yıkarak yaptın. Yeniden yaparım bu kapakları, sen yeniden yıkarsın. Yap-boz oyunu mu oynuyoruz rüzgâr? Konuş! Dur bir dakika, sus evet sus! Değiştiriyorsun mu beni?

Kalbim yukarıya bakıyor gibi. Semâya bakıyor. Neden? Sana soruyorum.  Yoksa… ?

Es rüzgâr es. Durmadan, duraklamadan es. Sadece paltomu açarak değil, elbiselerimi atarak açtım sana bedenimi. Es diyorum sana, es… Anladım ben işi… Seviyorum rüzgâr, her şeyini…

“Beni Allah tutmuş kim eder azat” der ya şair…

Ey rüzgâr son sözüm sana: Sevginin azatlığı yokmuş, nasıl esersen es…


Üzeyir SÜĞÜMLÜ